‘’Hayallerine ulaşamadığın zaman sadece şunu düşün; sen hayallerine ulaşmaya çalışırken yaşadığın her anın tadını çıkardın. Unutma başkaları kendi hayaline ulaşmış olabilir ve ulaştığı noktadan sonra hayal kırıklığı yaşayabilir ama sen bu yolculukta kendini zaten gerçekleştirdin.’’
Hayat, başlangıcı ve sonu olan farklı zaman dilimlerinde yaşadığımız bir süreçtir. Bu iki uç; kendimize koyduğumuz hedeflere ulaşmak, hayallerimizi gerçekleştirmek ve kendimizi fark etmek için çıktığımız güzel bir yolculuktur. Çoğumuz bu yolculuk içinde savrularak dünyada oluşan genel yargılara göre bir hayatı elde etme gayreti içindeyiz. İyi, orta ve kötü olarak üç sınıfa bölünmüş bir yaşam söz konusudur ve en sonunda genel kabul görmüş ideal hayata ulaşmak için zamanın peşinden koşmaktayız. İdeal bir yaşantıdan bahsedecek olursak; mutlu bir çocukluk, başarılarla dolu bir öğrencilik ve sonunda hayal edilen bir kariyer. Birçok insan bu ideali gerçekleştirme çabası içinde yaşar. Aile kurmak ve sonrasında bunu kuşaklara aktarmak döngünün devam etmesini sağlar. Fakat her zaman bu şekilde bir hayat yaşanması söz konusu değildir. Hatta ideal bir yaşantı diye adlandırdığımız hayat günümüzde çok azınlıkta kalmaktadır. Bunun dışsal ve içsel birçok nedeni vardır. Fakat herkese göre değişiklik gösteren bu nedenlerin yerine, bu azınlıkta doğru olduğunu düşündüğümüz yanlışlardan ya da farkında olmadığımız eksikliklerimizden bahsetmek istiyorum.
Hayal kurmak insanın içinde her zaman bir umut olduğunu gösteren ve bir sonraki günü anlamlı kılan bir eylemdir. Hem genetik faktörler hem de yaşamsal tecrübe sebebiyle herkesin hayal dünyası birbirinden farklıdır. Kimi de sahip olmadığı şeyler nedeniyle hayal kurmaktadır. Ve bu doğrultuda kendini geliştirmek ister. En sonunda her şey bir hayal ile başlar. Elbette zor bir hayata sahip olan ve bununla baş ederken hayal kurmayan ya da buna fırsatı olmayanların varlığı inkâr edilemez. Belki de yaşamak hayalden daha doğrudur bunu bilemeyiz. Ama günün sonunda ne yaşarsak yaşayalım anı kaçırıp, ömürden geçen bir günü daha geride bırakıyoruz. İçinde bulunduğumuz durum ve koşullar çerçevesinde hayatımızı kabul etmemiz gerekiyor. İsteklerimizi gerçekleştirme sürecinde istemediklerimizle karşılaştığımızda isyan etmek yapılabilecek en yanlış eylemdir. Hedef ya da amaç koyarak ilerlediğimiz planlı bir hayat, en sonunda ya süreç kazanımları ile ya da somut çıktıları ile kendimizi gerçekleştirmek için güzel bir yolculuktur. Tümevarım şeklinde adım adım istediğimiz bir amacı çerçevelediğimiz zaman bireysel olarak kendimizi tatmin eden bir sonuç almamız kaçınılmazdır. Kurduğumuz hayallerin ya da koyduğumuz hedeflerin çoğunda bizlere ilham veren birileri vardır. Bu kişilerin hayat hikayelerine baktığımızda çok fazla emek ve en sonunda ulaştığı bir başarı vardır. Belki de bambaşka bir deneyim yaşaması sonucu çıktığı yolculukta hayalinden farklı bir şey onun kendini daha iyi hissetmesini sağlamıştır. Örnek olarak; mühendis olmak isteyen biri öğretmenlik yapmanın, bir şeyleri tasarlamak yerine birisine bir şey öğretmenin kendisini daha mutlu edeceğini fark edebilir. Bu hayatta hemen herkesin bir öğretmeni olmuştur. Ve mühendis olarak belirli bir alanda çalışmaktan ziyade herkesin hayatına dokunacak bir meslek tercih edilebilmektedir. Ya da ilk başta koyduğu hayale ulaştığında gerçekten çok başarılı bir mühendis olup faydalı tasarımlar oluşturarak kendini gerçekleştirmesi de olasıdır. İşte bu çıkılan yolun sonu başından farklı olabilir, aynı da olabilir. Ama yoldayken öğrendiklerimiz, heybemize eklediğimiz ve kendimizi geliştirdiğimiz süreç en büyük kazanımımızdır. Başarısızlıkla sonuçlanan hayallerimiz de olacaktır. O zaman da ilk yola çıktığımız heyecanımıza geri dönüp farklı bir hayal kuracağız. Çünkü bir defa bunu yaptık. Öğrendiğimiz ve tecrübe kazandığımız bir sonuç elde ettik. Sonrasında ayağa kalkmak bizim bireysel olarak gücümüzü göstermektedir. Zaten genel olarak en büyük başarılar hep başarısızlıklar ile başlamamış mıdır? Ayrıca başarı genel kabul gören bir şey değildir ki sadece bu doğrultuda hayatımızı sürdürelim. Kendisini mutlu edebilen herkes başarıdan daha fazlasına sahiptir. Hayallerimizi ve hedeflerimizi önce kendi sınırlarımızı bilerek koyarsak yolumuz biraz daha kısa olabilir. İyiye ulaşmak için de, kötüyle sonuçlanması durumunda da planlı ilerlemek her zaman hayatımızı kolaylaştıran bir unsurdur. Bu yolculuk esnasında çevremiz ile etkileşim içinde olmamız önemlidir. Çünkü öğrenme yelpazemizi genişletmekle birlikte bize farklı pencereler açan insanların varlığı kendimizi keşfetmemize yardımcı olacaktır. Bilmediğimiz ya da uzak durduğumuz bir şeyin aslında bizim için ideal olduğunu fark edebiliriz. Belki biz çevremizde farkındalık yaratabiliriz. Hayat herkesin birbirinden bir şeyler öğrenebileceği kadar farklı renklere sahiptir ve bu hayatı en güzel kılan şey kattığımız çeşitliliktir. Başlangıçta bahsettiğim gibi hayata dair temel olarak iyi, orta ve kötü nitelikte temel bir sınıflandırma söz konusudur. Çok iyi ya da çok kötü durumlar da mevcuttur. Fakat önemli olan bireyin kendine iyi geleni bulmasıdır.
1943 yılında Amerikalı Psikolog Abraham Maslow tarafından yayımlanmış olan ‘’İhtiyaçlar Hiyerarşisi’’ piramidi temel olarak bireyin kendi ihtiyaçları ve istekleri doğrultusunda takip etmesi gereken adımları anlatan ve bize yolculuğumuzda rehberlik edebilecek bir teoridir.
Yukarıda yer alan piramide göre, insanın belirli ihtiyaçlarını gerçekleştirmeden bir sonraki adıma ulaşması mümkün değildir. Örneğin birey güvenlik ihtiyacını gideremediyse değer ihtiyacı eksikliği hissetmeyecektir. Çünkü temelde sağlaması gereken adımı ya fark etmemiştir ya da gerçekleştirememiştir. Ama güvenlik ihtiyacını gerçekleştiren kişi yeni bir ihtiyacına yönelecek ve sonrasında ait olma ve sevgi ihtiyacına ulaşacaktır. Herkes piramidin farklı bir noktasında yer alabilir. Belki yaşam dinamiklerinde kendisini mutlu eden bambaşka bir piramit kurabilir. Günün sonunda hepimiz için önemli olan kendimizi mutlu eden şeylerdir. Zaten bu mutluluk sürecinde yaşadığımız anların toplamı bizi sonuca ulaştırmıyor mu?