SAĞLIKTA DİGİTAL DÖNÜŞÜM

Bu pandemi sürecinde bu anımı yazmak bir hayli zor olacak ama, sağlık çalışanları kusura bakmasınlar. 1969 Yılında romatizmaya yakalanmıştım. Yaşım 10 civarı. Hastaneye yatırdılar, bir ay süreliğine. Hastane Zonguldak merkezde evimiz ise Kozlu nahiyesinde. Rahmetlik annem gün içinde evde kalanların yemek temizlik ihtiyaçlarını karşılamak için Kozlu’ya geçer, akşam hava kararırken de yanıma, hastaneye gelirdi. Gün içinde hemşirenin bana vermiş olduğu ilacı (aspirin) kontrol etme imkânı yoktu. Yanımda yatan çocuk ise zatürreden yatıyordu. Bir gün hemşire hanım bana zatürre ilacını, diğer hastaya da aspirini vermiş. Gece boyu her tarafım kaşınıyor, yüzüm gözüm kan revan içinde kalmıştı. Annem gece sabaha kadar uyumadı. Sabah ilaçları dağıtan hemşire gelince ilacın çöpe atılmış ambalajından hatasını anladı. Anneme yalvar yakar “Sakın başhekime söyleme” diye binlerce rica da bulunmuştu.

Sağlıkta dijitalleşme deyince aklıma her hastaneye gidişimizde tekrarlanan röntgen filmi, gerekirse MR, tomografi çekimleri gelir. Bunların bildiğim için 1984’den beri doktorların koymuş oldukları teşhisleri, verdiği ilaçları, röntgen ve MR sonuçlarını hep alt kattaki depomda bir dosyada saklarım. Her doktora gittiğimde o dosyayı önlerine koyarım. Çoğu bakmaz ama bakanlar da genelde “Bunu niçin yapıyorsun” diye sorup dosyayı öylesine bir karıştırır. Baktım hepsine bakamıyorlar. Bu kez konularına göre ayrıştırdım. Hangi hastalıktan mustarip isem artık ona ilişkin dosyayı götürüyorum. Ama yine de ne röntgen ne MR çekilmesinden kurtulabilirim.

Sözü şuraya getireceğim. Hastaneler birbirlerinin verilerine ulaşabilmeli. Ve herkesin muayene, tetkik ve diğer verileri tutulmalı. Gereksiz yere radyasyon almanın bir anlamı yok. Üstüne üstlük kaybedilen zaman da işin bir diğer boyutu. Şimdilik en azından kamu hastaneleri ve şehir hastaneleri arasında bu bilgi paylaşımı yapılabilir.

Dijital dönüşüm var olan fiziki düzenin dijital ortama entegre edilme süreci olarak tanımlanıyor. Analog veriler dijital verilere dönüştürülüp, e-hizmet kapsamında ilgili kişilerle paylaşılması gerçekleştirilebilir.

2000’li yıllarda içinde benimde bulunduğum bir proje dahilinde Sağlık Bakanlığı tüm hastaneleri ortak bir ağda buluşturmayı hedefliyordu. Bu anlamda Türk Telekom’da (TTNET) çalışırken Muş-Bitlis-Siirt-Van-Hakkari’ye kadar gidip hastane başhekimleriyle görüşmüştük. Birçok hastaneye de fiber bağlantısı sağlamıştık.

İstanbul’da ise o zaman İl Sağlık Müdür Yardımcısı olan Müsteşar Yardımcısı Şuayip

Birinci Beyle Çemberlitaş’ta görüşmemiz olmuştu..

Altyapı kurumları sonrası bu konudaki yazılım geliştirme çalışmaları da devam ediyor, Hastane Bilgi Yönetim Sistemleri de bu arada paralel yürümekteydi.

En yararlı olan uygulamalardan birisi de Merkezi Hekim Randevu Sistemi olsa gerek.

Bir diğer yararlı uygulama ise 2010 yılında başlatılan İlaç Takip Sistemi (ITS). Bu uygulama sayesinde kişilerin ilaç alma konusunda suiistimalleri önlenmekte, doktorun yazdığı bir kodla ilaçlarınızı eczanelerden rahatlıkla alabiliyorsunuz.

Sağlık Bakanlığı’nın kamu hastaneleri için bir başka projesi daha vardı. Hastanedeki mevcut cihazların takibini yaptırmak. Bu proje için Balgat girişindeki Kamu Hastaneleri Bilgi İşlem Müdürlüğüyle görüşmelerde bulunmuştum. Özellikle tekerlekli sandalyelerin veya diğer değerli taşınabilir hastane cihazlarının çalınmasını engellemek için takılacak RFID aparatıyla çalışan cihaz hastane kapı çıkışlarında uyarı sinyali verecek ve IoT teknolojisiyle kolaylıkla takibi yapılabilecektir. Bunun bir diğer faydası ise hastanelerde bulunan cihazların kolaylıkla envanterini çıkarmak, bakım süresi gelen cihazların otomatik uyarı vererek bakımının geldiğini belirlemek. Veya miadı dolan cihazların artık devre dışı bırakılması. Proje realize olmadan ben ilgili firmadan ayrılmış oldum

Mobil uygulamalar ve programlar hasta ve hastalıkla ilgili verilerin kayıt altına alınmasını, raporlanmasını ve analizini kolaylaştırdı. Bu anlamda pandemi sürecinde kullanılan yazılımlar sayesinde hangi lokasyon tehlikeli, hangisi tehlikesiz görebiliyoruz. Virüslü hastaları takip edebiliyoruz.

Görsel iletişim sayesinde hastalar evden doktorla iletişimde bulunabilecek, uzaktan hastalık yönetimi de önem kazanacaktır. Bu sayede hastane ve doktor erişimi kısıtlı yerlerde bile kısa sürede sağlıkla ilgili hizmet etmek mümkün kılınabilecektir.

Üstteki paragrafla ilintili olarak bir başka anımı anlatarak yazımı tamamlıyayım. 2010 yılında Macaristan’da Budapeşte’de FTTx konferansına davet edildik. Evler fiber konusunda ülkelerin tecrübelerini dinledik. Bir siteye fiber çekilirken maliyetin karşılanabilmesi için -o zaman ki sayılarla- potansiyel müşteri en az 400 dairelik bir site olmalıydı. En son konuşmacı İsveç’tendi. Konuşmacı herkesin aksine “Biz FTTx altyapısını köylere götürüyoruz” diye cümlesine başladı. Herkes “Nasıl yani?” diye kendi kendini sorgularken konuşmacı “Özellikle kuzey kesimimiz yılın çoğu karlı ve soğuk geçer. Öyle ki öğrenci okula, hasta hastaneye gidemez. Biz köylünün de yardımıyla maliyetin en yüksek kısmı olan fiberi yaz aylarında evlere çekiyoruz. Kışın ağır koşullarında öğrenci online eğitim alırken, aciliyet durumunda olmayan hastalarımıza doktorlarımız online ulaşıp ateşini ölçüyor, nabız atışını kontrol ediyor, yüzünü yakınsatarak analiz edebiliyor. Alzheimerlı hastaları sürekli gözlemleyebiliyoruz” diye anlatmıştı.

Hepinize sağlıklı günler dilerim…