Son yıllarda en çok yerli ve milli konusunu çok konuştuk. Ama hep konuştuk, sadece konuştuk. Kayda değer pek bir şey yapamadık veya yapmadık. Söylemlerle eylemlerimiz farklıydı. Yerli ve milli olmalıyız dedik ama yabancı ürünleri tercih ettik. Yerli ürüne sözde avantajlar sağladık ama yabancı menşei ürünleri almak için azami gayret gösterdik. Yerli üretimi teşvik etmeliyiz dedik ama bu sözde kaldı. Yerli markaların büyümesine en fazla katkıda bulunacak olan kamu alımlarda çoğunlukla yabancı ürünleri tercih ettik.
Kamu alım şartnamelerinde yerli ürünlerin normalde yüzde 15 avantajı var. Yerli firmalar daha düşük fiyatlar teklif edebildikleri için ihaleleri kazanabiliyor. Ancak şartnameler çoğunlukla yerli ürünlere uymayacak şekilde yazıldığında, bu ayrıcalık anlamsız kalıyor. Kamu alım şartnamelerinde özellikle yabancı ürünler işaret edildiği için yerli markalar çoğunlukla ihaleye teklif bile veremiyor.
Peki bu nasıl oluyor? Kamu İhale Kurumu yasalarına göre yapılan ihalelerde marka yazılamıyor. Buna karşın şartnamelerde sadece yabancı markalarda bulunan özellikler ve yine kullanımda hiçbir fark yaratmayacak sertifikalar isteniyor. Tabii ki yerli ürünlerin de uluslararası pazarda yer bulabilmeleri için söz konusu sertifikalara sahip olması gerekiyor. Fakat bizler iç pazarda yerli ürünleri desteklemediğimiz sürece yerli teknoloji üreten firmalar bu özellik ve sertifikalara sahip olamayacaktır. Kamu alımlarında yabancı ürün yerine yerli üretimin tercih edilmesi durumunda bahsi geçen sertifikalara yerli markaların da sahip olmaması için hiçbir sebep yok.
Kamu alımlarında diğer bir yöntem ise Devlet Malzeme Ofisi (DMO) üzerinden yapılan ihaleler... Bu alımlarında durum daha iç karatıcı. DMO alımlarında kurumların şartnamelerde doğrudan marka belirtme inisiyatifi var. Dolayısıyla kurumlar DMO kanalıyla yapılan ihalelerde ürün özelliklerinin yanı sıra marka yazma şansına da sahip oluyor. Ancak kamu kurumları, sahip oldukları marka yazma inisiyatiflerini çoğunlukla yabancı markalar yönünde kullanıyor. Kurumların yabancı marka belirtmesi durumunda yerli markalar ihaleye teklif veremiyor. Kurumlar ellerindeki marka seçme yetkisini yerli markaları tercih ederek kullanabilir. Yerli markalar tercih edildiğinde ürünler daha ucuza sahip olabilir. Kamu alımlarında yerli ürünler tercih edildiğinde hem yeni markaların oluşumuna hem de mevcut markaların büyümesine katkısı olacaktır. Bizlerde uluslararası pazarda rekabet edebilen çok daha fazla markaya sahip olabiliriz.
Kamu kurumlarının ürün tedariki için diğer bir yöntemi ise DMO kataloğudur. Kurum alımlarında herhangi bir yerli markayı tercih edecek herhangi bir teşvik olmadığından ve katalogda yabancı menşei teknoloji ürünler ağırlıkta olduğundan yerli ürünler için katalog oldukça zor bir satış sahası. Yerli ürünler daha ucuz olmasına rağmen kurumlar genellikle yabancı markaları tercih ediyor. DMO katalog alımlarında kurumlar yerli ürünleri çok daha ucuza alabilecekken yabancı markaları özellikle tercih ediyor. Yerli ve milli markalarımızın büyümesi ve yeni markaların oluşması için DMO kataloğuna belli bir süre için sadece yerli markaları koyabiliriz. Bunu yapabildiğimiz durumda çok daha kaliteli ürün üreten çok daha büyük markalara sahip olabiliriz.
Son yıllarda kamu kurumları, yerli marka ve firmaları yok eden başka bir politikada izlenmeye başladı. Kurumlar daha doğrusu bakanlıkların bazıları doğrudan yabancı üretici ile görüşüp alımları toplu yapıyor. Bakanlıklar, bağlı kurumların ihtiyaçlarını konsolide ederek merkezi alım yapıyor. İlk etapta kulağa hoş bir uygulama gibi gelebilir. Toplu ve merkezi alım yapıldığı için ürünlerin daha ucuza mal edilebileceği algısı oluşuyor. Ama uygulama böyle olmuyor. Bakanlıklar doğrudan yabancı üreticiler ile görüşüp sözlü anlaşmalarını yaptıktan sonra ürünler entegratör firmalar üzerinden tedarik ediliyor. Yabancı üreticiler ülkemiz kamu sözleşmelerini tek taraflı bulduğu için doğrudan satış yapamıyor. Yabancı üreticilerin hukuk birimleri bizim kamu kurumları ile sözleşme yapmalarına müsaade etmedikleri için ürünler yerli entegratör firmalar üzerinden sağlanıyor. Bakanlıklar üreticilerle doğrudan temas kurduğu için yerli entegratör firmaların söz hakkı olmuyor. Bütün riskler entegratör firma üzerine yığılarak çok düşük karlar ile satış yapmak zorunda bırakılıyor. Bazı satışlarda entegratör üzerinde oluşan riskler ve uzun vadeli hizmetlerin bedeli, edilen kardan daha yüksek olabiliyor. Neticede hem yerli üreticiye hem de alt kurumlara ürün tedariki yapan irili ufaklı firmalara ciddi zararlar veriliyor.
Yerli ve milli üretimi konuşmayı bırakıp artık uygulamaya geçmeliyiz. Kamu alımlarında sözde değil gerçek uygulamalar ile yerli üretim ve yerli markalar tercih edilmeli. Kamu şartnamelerinde yerli ürünleri saf dışı bırakacak şekilde değil bilakis yerli ürünler tanımlanmalı. DMO üzerinden yapılan alımlarda şartnamelerde doğrudan yerli marka belirtmekte herhangi bir engel yok. Kurum yetkilileri marka seçme inisiyatifini yerli markalar yönünde kullanmalı. DMO kataloğunda yerli ve milli markalarımızın olduğu ürün grubunda belli bir süre için sadece bu markaları bulundurabiliriz. Merkezi alımlardan ve üretici ile doğrudan görüşmeyi bırakıp yerli firmaların yaşaması ve büyümesine fırsat vermeliyiz.