Geçenlerde LOGO’nun kurucusu sayın Tuğrul Tekbulut, şirketinin 2020 yılı bilanço ve performansına yönelik olarak bir analistin yaptığı değerlendirme üzerine;
“@tugrult-Logo'nun başarısını takdir eden yatırımcı mesajlarını almak çok gurur verici. Pandemi yılında beklentilerin üstünde performans gösterdik. Tam bu anda tanınmış bir kurumumuzun analisti değerimizin %20 aşağıda olması gerektiği raporunu yayınlıyor.”
“@tugrult-Bence yazılımcı yetiştirmek yetmiyor. Analist de yetiştirmek lazım. 21 yıldır borsadayız. Hala yazılım şirketi nasıl analiz etmeyi öğrenmediler.”
“@tugrult-Bu kafa ile gidersek neden Türkiye'de sermayenin hep inşaat kaydığını sorgulamamak lazım.”
“@tugrult-Yatırımcı sunumlarına katılın ve yabancı yatırımcıların nasıl didik didik sorular sorduğunu görün öğrenin. Yazılım şirketi nasıl eleştirilir, nasıl değerlendirilir görün. Bugün hiçbir Türk analist soru sormadı.”
Tweet dizisini yayınlamış.
İyi de yapmış bence.
Bilişim, yazılım sektörünün dinamiklerini, bilançolardaki Ar-Ge harcamalarını, aktifleştirilen Ar-Ge harcamalarını, gayrimaddi kıymetlerin bu sektörde ne anlama geldiğini bilmeden diğer sektörlerle aynı kefeye koyan değerlendirmeler ve çıkarımlar, BİST’te işlem gören firmalar ve bu firmaların kağıdını alan yatırımcılara zarar verdiği gibi, borsadaki tahtasını manipülasyona açık hale getirme riskini barındırır.
Borsa yorumcularının bir kısmı, standart bilanço analizleri üzerinden, çok yüzeysel, bu kâğıdı al bu kâğıdı tut, yok bu kâğıdın değeri fazla şişik, şu kâğıdın kâğıt performansının … kadar olması gerekir vb. objektiflikten uzak değerlendirmeler yapıyorlar. İnanılmaz derecede kafa karıştırıcı, hiçbir şeffaflığın olmadığı, devamlı manipülasyona davetiye çıkaran, sade vatandaşı borsa konusunda yanlış kararlara iten fikirler, belli sosyal medya hesapları, gazete haberleri, TV haberleri vb. tüm bunların üzerine finansal okuryazarlıkSIZlık da tuz biber oluyor.
Bu davranışları yasaklayan kanunlar ise SPK tarafında ne kadar uygulamaya alınıyor, ayrı bir yazı konusu.
Görevini hakkıyla yapan analistleri tenzih ederek, maniple yorumları yapan analistler bunu neden yapar? Bir bilgisizlikten, iki – yorum yapılan kağıtla ilgili aksiyon alacaklarından.
Ya yatırımcıları ters köşe bırakacaklar ki zaten küçük yerli yatırımcı her zaman ters köşe kalır bu oyunda. Ya da kâğıdı düşürüp, düşükten alıp, yükselirken satma taktiğidir. Ama yapay düşürme ve yapay yükseltme taktikleriyle. Bu aynı zamanda uluslararası yabancı hedge fonların da taktiğine benzer.
Oysa bir kâğıdın düşmesi ya da yükselmesi, şirketin reel performansı ile ilgilidir. Manipülatif, piyasa dedikodularıyla bir kâğıt düşüp çıkıyorsa, regülasyonda sıkıntı var demektir.
Peki, BİST’te oynayan küçük yatırımcılara ve şirketlerimize yapılan bu durum hak mıdır?
BİST’te işlem gören, düzgün, şeffaf ve yıllarını şirketlerine harcamış ortakların olduğu şirketler var. Bu şirketler bu pandemi döneminde, canlarını dişlerine takmış çalışırken, ülkeye döviz kazandırma peşinde koşarken, ülkeye istihdam için uğraşırken, işte birileri, bu tarz şirketler üzerinden manipülasyon yaratarak, haksız kazanç sağlar.
BİST’te zihinsel değişiklik şart. Bir kere elmayla armutun hatta tüm meyvelerin aynı sepette olduğu bir borsa işleyişi yukarda saydığım nahoş durumlara çanak tutmaktadır.
Dünyayı yeniden keşfetmeye gerek yok. Nasıl ki ABD’de Nasdaq ve S@P 500 ve Dow Jones endeksleri var.
Türkiye’de de bilişim ve uzay sektörünün büyümesi için kaynak borsada. Borsada uzay ve bilişimi ayrı bir kulvara endekslememiz gerekiyor. Ülkenin çıkışı burada. Bu iki sektörün piyasaların tamamına çarpan etkisi çok yüksek. Bu sektörlerin çarpan etkisi, kelebek etkisi adına ne derseniz deyin defalarca dile getiriliyor. Amma velakin sonuçlar ortada. ABD’nin bir teknoloji firmasının büyüklüğü, ülkemizin toplam GSMH’den fazla. O zaman gidecek hedef belli, gidecek yol da belli. Bir türlü bu dijital yolculuğunun hedefine ulaşamayan güzel ülkem.
Türkiye Uzay Ajansı (TUA), Uzay Hedefleri açıklandı. Uzay maceramız yeni başlıyor. Büyük oyuncu ülkelerden 60 yıl geriden geliyoruz ama hiçbir şey için geç değil.
Türkiye Uzay Programı’na konulan hedefler çok çok güzel.
İlk göze çarpan gerçekleşme takvimi sıkışık bir takvim. 60 yılı hızlıca kapatma gayreti var anladığım kadarıyla.
İşte tüm bunlardan hareketle sağlıklı bir zemine oturan, bilişim ve uzay ekosistemi yaratmamız gerekir. Bu ekosistemin 4 ayağı olmazsa olmazdır: 1.Hukuk, 2.Finans-para piyasaları yaklaşımı,3.Regülasyon,4.Uluslararası boyut.
Hukuk kısmını Avrupa ya da ABD Bilişim ve Uzay Hukukunu ülkemize entegre edebiliriz. Finans kaynaklarını ise borsada açılacak yeni kulvar ile bu alanları başka bir endeksle değerlendirebiliriz. Bu bize ne katacak? Öncelikle sektör firmalarına sürdürülebilir ve daha az maliyetli kaynaklara erişimin yolunu açacaktır.
Bu alanlarda analistler kendilerini yetiştirecek, bir inşaat firması gibi değerlendirmeMEyi öğrenecekler. Tuğrul Bey gibi sektörün duayenleri kendilerini piyasalara anlatmak için bu kadar çaba sarf etmeyecekler. Asli işlerine fokus olabilecekler.
Bankacılar bu alanlarda bilanço nasıl okunup değerlendirmeli, klasik modellemeler dışında ellerinde bir model yok ki değerlendirebilsin. Bir bilişim firmasını, bir ticaret firması modeline yerleştirerek değerlendirdiğinizde tüm rasyolar baştan aşağı yanlış sonuçlar verir. Bunun sonucunda, bankacılık kredi bölümleri “- ver ipoteği al parayı yanlışı”na düşebilmektedir.
Projeleri anlayamadıkları için kredinin teminatına ipotek dahi önerilse kredi açılmamaktadır.
Çünkü bankacılar bir krediyi değerlendirirken öncelikle işi anlamlandırmaları, projeyi özümsemeleri gerekir. Projenim risklerini ölçmek gerekir. Verilen kredinin sorunsuz şekilde geri ödenmesine dikkat ederler.
O zaman bu sektörlerle ilgili kendimize özgü bir model ekosistem yaratmanın zamanı geldi de geçiyor.
Öncelikle bu sektörlerde ana mihenk nedir, değerlilik bilançonun neresindedir. Bu değeri kim ölçüp biçecektir. Değerleme otoritesi/uzmanı nasıl değerlendirme yapacaktır? Bu değerler Bankalar tarafından teminat alınmak istendiğinde nerde saklanacaktır. Ya da borsa üzerinden halka açılmak istenirse, bu değerleme nasıl yapılacaktır? Girişim sermayesi, kitle fonlaması nerede konumlandırılacak? Bu değerler MKK’da (Merkezi Kayıt Kuruluşu) saklanacaktır. Takasbank’ın görevi nasıl olacaktır? Kaydı kuydu nerde tutulacaktır. Devlet otoritesi bu oluşumun neresinde olacaktır???
Evet, şimdi aktif bankacılara sorsan bu soruyu, ellerindeki modelleme üzerinden cevap vereceklerdir. BDDK’ya sorsan onlar Bankalar Kanunu çerçevesinde cevap vereceklerdir. SPK’ya sorsan onlar zaten bu alanları bilselerdi biz şimdi bu yazıyı yazmazdık.
Gelin bir çözüm silsilesi sunalım, bilişim sektörü olarak kendi göbeğimizi kendimiz keselim, diğer sektörlere de feyz verelim. Sağlıklı işleyen bir bilişim ve uzay sektörü ekosistemi nasıl yaratabiliriz?
Fikrimin yettiği kadarıyla çözüm önerilerini Nisan sayımızda yazmaya çalışacağım. Elbette bu modellemenin eksik tarafları, gelişim alanları olacaktır. Buralardan eleştiri alacağımı peşinen kabul ediyorum. Ama bu işe bir yerden başlamamız gerekiyor. Bilişim sektörü böyle gitmez. Uzay sektöründe oluştururken temelleri doğru kurgulamamız gerekiyor. Dolayısıyla yapıcı eleştirileri, önerileri, fikirleri de Nisan yazımdan önce sizlerden bekliyorum. Sektör oyuncularının, yani damdan düşenlerin önerileri gerçekten çok değer katacaktır modellemeye. Dergi mail adresim üzerinden fikir ve önerilerinizi bekliyorum.
Nisan sayısında görüşmek üzere.