TEKNOLOJİDE BİR FIRSATI DAHA KAÇIRDIK

Pandemi sürecinde hayatımızı eve sığdırmaya çalıştık. İşlerimizi evden yürüttük. Öğrenciler uzaktan eğitim aldı. Hayatımıza yeni kavramlar girdi. Toplumun her kesimi “online” kavramına aşina oldu. Online toplantı, online eğitim, online alışveriş, online tedavi, online terapi, online danışmanlık… liste bu şekilde uzayıp gidiyor. Arık her şeyimiz evrimiçi!

Hayatımıza pandemi sürecinde online hizmetlerle birlikte, bu hizmetleri veren yeni markalar da girdi. Markalar ürünle özdeşleşti. Hizmet adı değil de marka adı konuşulur oldu. Toplumun büyük kısmı artık online toplantı için hangi platformda görüşme yaparsa yapsın “zoom”dan görüşelim” dedi. Online görüşmenin adı “zoom’dan görüşme” oldu. Peki bunun sebebi neydi? Aslında online görüşme hizmetini aynı kalitede veren yerli ve yabancı başka ürünler olmasına rağmen zoom nasıl bu kadar fazla öne çıktı?

En az yabancı ürünler kadar kaliteli hizmet verebilen yerli markalarımız da var. Bu markaların pek çoğunun adını bile duymadınız belki de. Bu ürünler özel sektörde kullanılmadığı gibi kamu da tercih edilmiyor. Yerli ürünlerin eğitimde kullanımı için çok ciddi fırsatlar varken zoom kullanıldı. Elimizde yerli birkaç tane online görüşme ürününü büyütüp markalaştırma imkânı varken bu yapılmadı. Hâlbuki yabancı ürünler yerine online eğitim ve kamuda yerli markalar tercih edilse, şimdi Türkiye’ye özgü yeni markalar oluşturmuş olacaktık. Maalesef bu fırsatı şimdilik kaçırdık!

Salgın sürecinde HAVELSAN kendi markası olan ve tamamen Türk mühendisler tarafından geliştirilen HAVELSAN Dialog’u tanıttı. Ancak bu ürünü kamu kuruluşları online toplantılarında kullanmadığı gibi ve Milli Eğitim Bakanlığı da online eğitim uygulaması olarak eğitimde de tercih etmedi. Benzer birçok yerli marka, gelişim fırsatı varken aynı akıbete uğradı. Ülke olarak el ele verip yabancı markaları kullanarak piyasa değerlerini katlamalarına katkıda bulunuyoruz. Kamu kurumlarında ve eğitimde herhangi bir yerli marka kullanmış olsaydı yerli markamızın fiyatını arttırmış olacaktık.

Teknolojide yerli büyük markalar oluşturma yolunda çok büyük bir fırsatı bu süreçte kaçırmış olduk. Çünkü toplum, bir ürüne kullanmaya alıştıktan sonra kolay kolay tercihlerini değiştirmiyor. Oysa bugün “zoom da toplantı yapalım” yerine Dialog’ta toplantı yapalım diyebilecektik. Öğrencilerimiz online eğitimlerini yerli bir ürün üzerinden yapacaklardı.

Online eğitim yerli markaların kullanımda en önemli başlangıç noktası olacaktı. MEB’in online eğitimde zoom yerine herhangi yerli markayı tercih etmemesi için hiçbir sebep yoktu. Ürünün yaygın kullanımı bilinilirliğini arttıracak, bu da güçlü bir markanın ortaya çıkmasını sağlayabilecekti. Mevcut yerli uygulamaların birçoğu şu anki online eğitim ihtilaçlarını karşılayabilecek teknoloji ve altyapıya sahip. MEB, krizin başlangıcında bu uygulamaları teşvik etmiş olsaydı bugün dünyanın birçok ülkesinde kullanılan online eğitim platformuna sahip bir ülke olabilirdik. Ama olmadı!

Birçok ülkede yerli markaların gelişimine kamu alımlarının ciddi faydası olmuştur. Bu ülkelerdeki dünya devi markaların ilk çıkış noktasında kendi ülkelerindeki kamu alımları ve alım desteği garantileri önemli rol üstlenmiştir. Çünkü, kendi ülkenizin kamu kurumlarının tercih etmediği bir ürünün başka ülkelerin kamu kurumları tarafından tercih edilmesi hiç gerçekçi olmayacaktır. Biz ülke olarak markamıza güvenmiyorsak başka ülkedeki kurum ve kuruluşların güvenmesini beklememiz doğru olmaz.

Online eğitim için yabancı bir ürün kullanımı, ülkemize yarattığı maddi külfet dışında ülke güvenliğimiz açısından da tehlike oluşturuyor. Yabancı ürünlerin kullanımı için milyonlarca dolarlık ödemeler yapıp ülkemizde kalması gereken bu paraları yurtdışına gönderdik. Bunun yanında belki paradan daha önemli olan öğrenci ve öğretmenlerle ilgili verilerimiz başka bir ülkenin veri tabanında bulunuyor artık. Ülke vatandaşlarının profilleri ve davranış biçimleri hakkında çok kapsamlı veri tabanına sahipler. Geleceğin teminatı ve yöneticileri olan öğrencilerimizin birçok bilgisi yabancı bir ülkenin veri tabanında olabilir. Bu bilgilerin değersiz olduğunu düşünmek cahilcedir. Bütün öğretmenlerimizin kapasiteleri ve eğitim karakterleri yine aynı veri tabanında. Günümüz teknolojisinde bu verilerin ne kadar kıymetli olduğunu tahmin etmek hiç de zor değil. Bu veriler ile ülkemiz üzerinde çeşitli oyunlar oynanabilir ve zayıflıklarımız kolaylıkla tespit edilebilir.

Eğitimin dışında hem özel sektör firmaları hem de kamu kurumları tarafından yabancı bir ürünün tercih edilmesiyle ticari sırlarımızda yine başka bir ülkenin veri tabanına aktarılmış olabilir. Özel sektör firmaları yaptıkları online toplantılar ile birçok ticari sır sayılabilecek bilgiyi paylaştı. Bu sırlar da aynı şekilde başka bir ülkenin veri tabanında olabilir. Tıpkı şirket çalışanlarının profilleri gibi… Kamu kurumları da bu durumdan müstesna değildir.

Pandemi sürecinin yıkıcı etkileri bizlere yeni fırsatlar verebilirdi. Ancak maalesef birçok konuda olduğu gibi biz bu fırkatı değerlendiremedik. Online eğitim ve toplantılar için geliştirilebilecek video konferans ürünleriyle ilgili yerli ve milli markalar çıkarma fırsatını bu süreçte kaçırdık…