ANADOLU TEKNOKENTLERİNDEN İZLENİMLER-1

Anadolu’da yer alan teknokentlerimizin neler yaptığını, neleri yapmaya çalıştığını, yaşadıkları sıkıntıları ve başarı hikayelerini bizzat kendilerinden dinlemek üzere ziyaretlere başladık.

Anadolu’dan başkent nasıl görünüyor, İstanbul, İzmir gibi metropol kentlerde yer alan teknokentler ile kendilerini karşılaştırdıklarında durumları nedir siz değerli okurlarla paylaşmak istiyorum. Bu ziyaretlerle aynı zamanda teknokentlerde yapılması gereken regülasyonlarda kafamızda şekillenmeye başladı.

Öncelikle Anadolu teknokentlerinin yaşadıkları sıkıntıları sıralayalım.

  1. Anadolu’da yer alan teknokentler finansal açıdan diğer metropol teknokentlere göre daha zayıf durumdalar. Bunun birkaç sebebi var. İlki metropollerde yer alan teknokentlerde kira gelirleri 65 TL ile 120 TL arasında değişirken, Anadolu’da bu rakamlar, 22 TL ile 33 TL arasında değişiyor. Dolayısıyla teknokent gelirleri düşük olduğundan, mevcut kapasitelerini arttıramıyorlar. İkinci olarak üniversite-sanayi iş birliği faaliyetleri çok işletilemediği için bu taraftan da herhangi bir gelir elde edemiyorlar. Bunun en büyük nedenine baktığımızda ise sanayicilerin akademik iş birliğinin öneminin farkında olmadığını söyleyebiliriz. Akademik çalışmalar ve/veya danışmanlıklara yapacakları yatırımların gereksiz bir yatırım olduğunu düşünüyorlar.
  2. Patent ve ticarileşme gerçekleştirilemiyor. Bu konuya iki yönlü bakmak gerekiyor. Birincisi; sanayici tarafından baktığımızda herhangi bir ürün ortaya çıkarılacak ise, yurtdışında ortaya çıkarılmış ürünleri kopyalamak, daha karlı olarak algılanıyor. Sanayici yurtdışında gördüğü ve kafasında oturttuğu ürünün birebir kopyasını üretim tesisine gelir gelmez ortaya çıkararak, üretime başlıyor. Günün birinde yaptığı bu işlem karşılığında herhangi bir cezai yaptırım alır mı almaz mı düşünmüyor. Diğer yönü ise akademik patentler. Birçok üniversiteye giderek incelemelerde bulunabilirsiniz. Birçok akademisyenimizin almış olduğu yüzlerce patentleri var. Fakat patentler nihai hedefi olan ticarileşmeye dönemiyor. Çünkü akademik bir bakış açısı ile ortaya çıkarılmışlar. Dolayısı ile üniversiteler patentleme çalışmalarında akademisyenlere destek vermiş, mali yükümlülükleri karşılamış ama işin sonunda ticarileşme olmadığından, alınan patentler havada kalmış durumda.
  3. Anadolu teknokentleri kurulma aşamasında Sanayi ve Ticaret Odalarını kendilerine ortak olarak almışlar. Ama günün sonunda bu farklı yapılar teknokent yönetimlerine ayak bağı olmaktan öteye gidememişler.
  4. İnsan kaynağı sorunu. Aslına bakıldığında bu sorun sadece Anadolu’da yer alan teknokentlerin değil, bütün teknokentlerin sorunu. Ama Anadolu’da bu daha fazla hissediliyor. Çünkü yetişmiş insan kaynağı, genel olarak metropolleri tercih ediyor.
  5. Profosyonel iş yürütme kabiliyeti eksikliği. Anadolu teknokentlerinde yer alan teknoparklara baktığımızda teknokent yönetim kadrolarının tamamı akademisyen kökenli. Dolayısı ile akademisyen yöneticiler, akademik görevleri ile teknokent yöneticiliği arasında kalmışlar. Buna birde Yönetim Kurulu başkanı olarak Üniversite Rektörünü koyun, üzerine birde ortakların kaprislerini koyun. İşin içinden çıkılamaz bir durum oluşmakta.
  6. Yetişmiş insan kaynağı ama teknokent yönetim bünyesinde çalışanlar. Teknokentler bünyesinde istihdam edilen personeller de yeteri kadar donanımlı olmadığı görülüyor. Bunu TÜBİTAK tarafından sağlanan Teknoloji Transfer Ofisi (TTO) desteği savunmalarında da görebilirsiniz. Üniversite sanayi iş birliği yok denecek kadar az. Patent ve ticarileşme direk yok. Tek tutulacak dal akademisyen projeleri ki onu da teknokent ve/veya TTO personeli ne kadar destek verebiliyor ise.
  7. Sürekli değişen teknokent yönetim kadrosu. Her rektör değişiminde değişen yönetim kadrosu, kurumsal hafızanın bir türlü oluşamaması sorununu ortaya çıkarıyor. Kurumsal hafızanın olmaması, beraberinde de birçok sorunu birlikte getiriyor. Yürütülen projelerin sürdürülebilirliği, teknokentte gerçekleştirilen iş ve işlemlerin sürekli aksaması vb. gibi.

Şimdilik sıralayabildiğim sorunlar bunlar. Sorunların çözümü noktasında neler yapılalı peki? İşte naçizane çözüm önerilerim.

  1. Anadolu’dan başlamak üzere Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı teknokentlere daha fazla altyapı desteği sunmalı. Çünkü görünen o ki, önümüzdeki süreçte bu yapılar ülkemizin lokomotif sektörü durumuna gelecek.
  2. Ticarileşme tabanlı patent ve farkındalık çalışmalarına ağırlık verilmeli. Bu konuda kalkınma ajansları destekleri kullanılabilir. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bağlı ajansları bu konularda daha fazla önem verilmesi noktasında, çalışmalar gerçekleştirmeli.
  3. Artık teknopark kurulumu ve yönetimi hususunda Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Derneği ve Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı önderliğinde bir regülasyon çalışması bir an evvel başlatılmalı. Sektörün özellikle ihracat alanında gerçekleştirdiği başarılar göz önüne alındığında, sürdürülebilirlik ve kurumsallaşma anlamında bir düzenlemeye kesinlikle ihtiyaç duyuluyor.
  4. Teknokentlerin yönetimlerinde elbette Ticaret ve Sanayi Odaları olsun ama en azından bu yapılar, teknokentlerin işleyişine karışmasın. Yani ARGE başvuruları dosyasını görmek istiyor ise bu yapılar, konunun uzmanlarını bulup değerlendirmelere bu uzmanları yönlendirsinler.
  5. Birçok teknoket firmamızın insan kaynağı sorunu almış başını gidiyor. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Tersine Beyin Göçü vb. projeler ile bu sorunlara çözüm önerilere getirse de bu yeterli olmuyor maalesef. Bu nedenle bir an evvel teknoloji firmalarının ihtiyaç duyduğu personel ihtiyacı, yine firmalar ile birebir görüşerek gerekirse proje destekleri ile bu sorun çözümlenmeli. Bu görev her ne kadar üniversitelerin olsa da şapkamızı önümüze koyarak düşündüğümüzde kaç firmamız yeni mezun olmuş bir mühendisin, firmaların talep ettiği personel kriterlerini karşıladığını düşünüyor. Sorunun çözümü yine Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızın iller bazında verdiği SOGEP ve/veya SODES destekleri ile çözümlenebilir.
  6. Teknokent yöneticileri artık profesyonel olmalı. Ya da akademisyen yöneticilerin, akademisyen şapkalarını bulundukları yönetim süreci boyunca daha az takmalı ve bu yönetimlerin elini güçlendirecek düzenlemeler bir an evvel hayata geçirilmeli.
  7. Teknokentlerde istihdam edilmesi planlanan personeller, uygulamalı eğitimlerden geçirilmeli. Belli ki teknokentlerin birbirine mentörlük etmeleri pek fayda sağlamıyor. Çünkü bir yerde bir yanlış uygulama var ve bu teknokent diğer bir teknokente mentörlük yapıyor ise sorun direk ikiye çıkmış oluyor.

Sorunlar ve çözüm önerilerim şimdilik bu kadar. Önümüzdeki sayılarda sorun ve çözüm önerilerini yazmaya devam edeceğim.

Unutmayalım ki bu sektör, birçok sektörün ihracat değerlerini çoktan aşmış durumda. Ve bizler şimdi bu sektöre sahip çıkmaz ve regülasyonları bir an evvel gerçekleştirmez isek yarın çok geç olabilir.