Son günlerde sıkça duyduğumuz sanal para, bitcoin, blockchain/blokzinicir, kripto para, kripto para dolandırıcılığı gibi konular herkesin kafasını karıştırmış gibi görünüyor. Özellikle piyasada kripto para alışverişi yapmak üzere hizmet veren platformlardan bazıları -bu satırlar yazılırken sayısı 4’tü-hizmetlerini durdurduğu, sahiplerinin yurtdışına kaçtığı ve soruşturma haberleriyle gündeme geldi. Bu da binlerce kişinin mağdur olmasına neden oldu. Bu nedenle konunun farklı açılardan tartışılması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü bu kavramların gerçek anlamları pek bilinmiyor.
Bazıları blockchain ve kripto varlıkların bir balon olduğunu ve kısa sürede patlayacağını söylüyor, bazı kişiler ise finans dünyasının geleceği olduğunu iddia ederek, şimdiden hazırlık yapılması gerektiğini ifade ediyor. Ben ikinci görüş tarafındayım.
Blockchain sistemi kredi kartı veya PayPal gibi ödeme sitemlerine göre daha güvenli, basit ve ucuz olduğu için tercih ediliyor. Hatta bazı bankalar transferler için bu sistemi kullanmaya başladılar bile. Bizim öncelikle Blockchain’in bir TEKNOLOJİ, bitcoin gibi kripto paraların da aynen kâğıt paralar gibi bir ödeme ve yatırım aracı olduğunu bilerek konuya bakmamız gerekiyor. Yani kripto para, blockchain teknolojisi üzerine inşa edilmiş bir ÜRÜN.
Teknoloji dünyanın en etkili isimleri arasında gösterilen ve bu alandaki öngörüleriyle ünlü Hitachi Data System CTO’su Hubert Yoshida, World Cities Expo kapsamında 2017 Mayıs ayında Türkiye’ye gelmişti. Geleceği şekillendirecek teknolojilerle ilgili olarak yaptığı konuşmada “Blockchain’in dünyaya etkisi internetten daha fazla olacak. İnternet bilgi, Blockchain ise bir değer ağıdır.” dedi. Yoshida’nın bu iddialı cümlesiyle dikkatlerin artık “blok zinciri” teknolojisine çevrildiğine daha fazla ikna olmuştum o tarihte. Yoshido, dijital para birimi olan Bitcoin’in arkasındaki teknoloji olarak kendini tanıtan Blockchain’in gerçek gücünün, paradan daha büyük olduğunu da söylemişti.
Bitcoin, Blockchain teknoloji üzerindeki ürünlerden sadece bir tanesi. Son yıllarda hızlı değer artışıyla da herkesin dikkatini çekiyor. Halihazırda CoinStats verilerine göre dünya üzerinde binlerce kripto para var. Ama onların pek çoğu henüz bilinmiyor. Geçenlerde teknoloji ile ilgisi bulunmayan bir grupta, bu konuyu anlatmam istendiğinde “Blockchain’in bir restoran, Bitcoin’in ise kuru fasulye” olduğunu söyledim. Menüde yer alan diğer yemekleri ise bitcoin dışındaki diğer kripto paralara benzetmem çok anlamlı geldi dinleyenlere. Bu analoji konuyu son derece basit bir şekilde özetliyor.
Tabii ki mevcut kripto paraların pek çoğu çöp. Çünkü talep görmüyorlar. Talep görmesi için insanların bunlarla ihtiyaçlarını temin etmeleri ya da bir hikayesinin bulunması veya yatırım aracı olarak kullanılması lazım. Benim öngörüme göre, dünyada kullanımda bulunan paralardan nasıl pek azı küresel çapında talep görüyorsa, hali hazırda üretilen binlerce coin’den çok azı -belki 10 belki 20- önümüzdeki yıllarda hayatta kalabilecek. Onun için söylentilere göre değil gerçekten bir tabanı olanların araştırılarak yatırım için seçilmesi insanlarımızın mağdur olmaması açısından son derece önemlidir. Konuyla ilgili bilgisi olmayanların girişimlerinin bu aşamada kumar oynamaktan bir farkı yok.
Ağustos 2017 sayımızda “Dijital dünyada yeni trend: Blockchain” başlıklı yazımızda gümbür gümbür gelen yeni teknolojiyle ilgili olarak o günkü bilgiler ışığında bazı bilgi ve görüşler paylaşmıştım. Peki o günden bu yana ülkemizde bu konuda neler yapıldı? Yaşananlara bakınca yine bir arpa boyu yol almadığımız ortada. Zira meselenin özünün ne olduğu hakkında yeterli çalışma bulunmuyor. Bugünkü şaşkınlık da bu yüzden. Pek çok ülkede çok çeşitli çalışmalar devam ederken, araştırmacılar bu yeni teknolojinin günlük hayata etkilerini araştırıyor. Konunun teknolojik yönüyle ilgili ülke olarak bir çalışmamız yok, bunun anlayabiliyorum. Çünkü teknoloji üreten değil tüketen bir ülkeyiz.
Fakat ortada dikkat çekici bir husus var. Dünyadaki kripto para pazarının dişe dokunur bir kısmının ülkemizde olduğu da bilinen bir gerçek. Bunun nedeninin ülke insanının ekonomik durumundan kaynaklanabileceğini hiç düşündük mü? Görebildiğim kadarıyla özellikle düşük gelirli insanlarımızın kazançları artık hayatlarını sürdürmelerine yetmiyor. Birçok kişi aile içi desteklerle yaşama tutunmaya çalışıyor. Ülkemizdeki yüksek işsizlik ve gelir düzeyindeki büyük adaletsizlik insanları kısa sürede bir şeyler kazanma hırsıyla harekete itiyor. Çevreden etkilenerek hiç bilgileri olmayan alanlara yatırım yapıyor. Sonuçta kötü niyetli kişilerin, bazı uyanıkların ağlarına düşüyor. Geçmiş dönemlerdeki banker faciaları yeniden farklı bir şekilde tezahür ediyor. Eski mağduriyet hikayelerine yenileri ekleniyor. Tabii ki herkes böyle değil. Kripto varlıkları, teknolojinin getirdiği bir fırsat ve önümüzdeki yıllarda gündelik hayatta önemli yer tutacağını düşünerek hareket eden, yatırım yapanlarda yok değil. Bir araştırmaya göre ülkemizde yaklaşık 2,5 milyon insanın kripto parası bulunuyor.
Bazı iş insanlarının ülkemizde kripto para ile ev, araba satışının yanı sıra sanatı teknoloji ile birleştiren sitelerden çeşitli sanat eserleri, gıda alışverişi, elektronik ürünler aldıkları, seyahat ve otel rezervasyon yaptırdıkları basına yansıdı. Araç kiralama hatta avukatlık hizmetlerinin bile kripto para ile yapıldığı medyaya yansıdı. Tabii ki bunların bazıları şirketler tarafından sadece ilgi çekmek ve haber olma amacıyla yapılıyor. Dünyadaki genel trende bakıldığında bu teknolojiyi yaratan ileri ülkelerde pratikte kripto para da kullanılıyor. Fakat oralarda da kafa karışıklığı var. Çoğunda kripto paraların bir ödeme aracı olduğu kabul görmekle birlikte bu sistemin merkezi olmayan bir yapıda bulunması nedeniyle kara para aklama ve terörü finanse etme için kullanılmasını önlemek için de düzenlemeler yapılıyor. Yani bir şeyi yasaklamak yerine bunun düzenlenmesi ve günlük yaşama getirdiği kolaylıklardan faydalanma yolunu seçiyorlar.
Gelişmiş ülkelerde durum bu iken Kolombiya, Vietnam, Bolivya, Ekvator gibi az gelişmiş ülkeler bitcoin ve kripto para kullanımını yasakladı ve bu ürünlerle yatırım ve ticarete izin vermiyor. Rusya bile önceden yasaklama kararı almasına rağmen dünya genelinde talep görmeye başladığını tespit ederek kararını değiştirdi.
Ülkemizde de 2013 yılında hazırlanan 11. Kalkınma planının Mali Piyasalar başlığının altında, Merkez Bankasınca yerli kripto parası çıkarmaya yönelik olarak “Blockzincir tabanlı dijital merkez bankası parası uygulamaya konulacaktır” ve “Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Birliği kurulacaktır” ifadeleri yer almaktadır. O tarihte çok güzel bir hedef. Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın (TCMB) bu konunun teknik kısmını bilmeden yapabileceği bir iş olmadığını da çıkardığı yönetmelikte görüyoruz. Böyle bir hedef konulmasının üzerinden 7 yıl geçmesine rağmen gelinen noktada durum iyi görünmüyor.
En son 16 Nisan 2021 tarih ve 31456 sayılı Resmî Gazetede TCMB’nın 6 maddeden oluşan “Ödemelerde Kripto Varlıkların Kullanılmamasına Dair Yönetmelik” yayınlandı. Bunun ne işe yaradığını söylemek için alim olmak gerekmiyor galiba. Ortaya karışık bir şey. Yani kripto paraların ödemelerde kullanılmasını yasaklayarak biz de ödemelerde kullanımı yasaklayan ülkeler sınıfına girdik. Blockchain teknolojisinin gümbür gümbür yeni dünya düzeninde hayatımıza gireceği ortada iken başımızı kuma gömmüş devekuşu misali durumdayız.
|
Bu konu sadece Merkez Bankası’nı da ilgilendirmiyor. İşin teknik kısımlarının yanı sıra vergisel boyutu da göz önüne alınarak Cumhurbaşkanlığı Dijital Ofisi, Hazine ve Maliye Bakanlığı, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Sermaye Piyasası Kurulu, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu, MASAK gibi kurumların ortaklaşa çalışmalar yapması gerekmez mi? TCMB işin teknik ve diğer konularını bilmeden çıkardığı yönetmelikle ancak yasaklama şeklinde kolaycılığa kaçmış görünüyoruz. Yani hep önce yol veriyoruz bu arada mağdurlar yaratıyoruz sonra da polisiye çözümlerle günah keçisini arıyoruz. Peki biz devlet kurumları olarak bunları önceden öngörerek gerekli tedbirleri almak zorunda değil miyiz? 6 maddeden oluşan bu yönetmelikte sadece yasaklama şeklinde bugünü kurtarmak üzere nokta koymuşuz. Bazı kurumların çalışmalar yaptığını yıllardan beri duyuyoruz. Ancak ortada bir çıktı yok. Peki halihazırda bu sektörde ciddi bir şeklide faaliyet gösteren şirketlerin sistemleri özellikle siber güvenlik açısından uluslararası standartlara uygun mu? Bu konuyla ilgili olarak o kadar çok soru sorulabilir ki?
İlgili kurumlarımızın kendi alanlarına ilişkin çalışmalara başlayıp acilen tek bir koordine merkezi üzerinden düzenlemeleri yapması gerekiyor. Yoksa insanlar mağdur olmaya devam edecek.