TÜRKİYE’DE RADYO YAYINCILIĞI

Radyo yayıncılığı popülaritesini yitirmedi ancak internetin radyoya etkileri televizyona etkilerinden daha fazla hissedilir oldu. İnternetle birlikte yayın yapan radyo sayısı her geçen gün arttı. Bu artış sektörün de her geçen gün kan kaybetmesine neden oluyor.

Sayısal karasal radyo yayınlarının başlayamaması nedeniyle mevcut analog FM frekans bandında taşınabilecek radyo sayısı 200 Khz (standart dışı) aralıkla birlikte en fazla 100 adettir. Bu ise karasal olarak iletilebilecek radyo sayısını sınırlamakta, sert rekabet ortamının oluşmasını engellemektedir. İnternet ve uydu üzerinden ise radyo yayınının iletim sınırı neredeyse yok gibidir. Bu da radyo sayısının artmasına, bunun neticesinde ise sektörün her geçen gün etki ve gelirlerini yitirmesine sebep olmaktadır.

RTÜK kayıtlarında lisanslı olarak ulusalda 38, bölgeselde 99, yerelde ise 922 adet olmak üzere toplam 1059 radyo yayın yaptığı görülüyor. Bir bölge ya da şehre yayın yapan radyo sayısı ise 30 ile 100 adet arasında değişiyor. Bu sayılara internet üzerinden yapılan lisanslı veya lisanssız yayınları ilave ettiğimizde sayı gittikçe büyüyor. Sayı arttıkça reklam pastasından alınan paylar gittikçe düşüyor. Bu durum zamanla tahammül edilemez bir seviyeye gelecektir. Kısacası bölgesel ve yerel yayın yapan radyo sektörünü zor günler bekliyor. Özellikle metropollerde yayın yapan yerel kanalları... RTÜK’e ödenen yıllık frekans kullanım ücretleri, elektrik, istasyon kira, verici bakım onarım giderleri, personel ücretleri gibi ana gider kalemleri yerel yayıncıları zorluyor.

Tabloyu daha da netleştirmek için yapılan araştırmalara bakılabilir. 2018 yılı EBU radyo dinleme eğilimleri bize bir fikir verebilir. 2015’te %85,5 olan dinleme oranı 2017 yılında %84,8 oranına düştü. Pandemi sürecinde bu oran daha da hızlandı. Nielsen 2018 yılı verileri Türkiye’de radyo yayıncılığının nereye gittiğini gösteriyor. Nielsen’e göre ülkemizde radyo dinlenme oranları 12-24 yaş arasında %49, 35-40 yaş arasında %64, SES gruplarında AB’de %67, DE’de %52 olduğu görülüyor. Bu verilerden genç kuşakların internet ve diğer mecralardan radyo dinleme oranının git gide düştüğünü, buna karşılık ilginç şekilde SES gruplarında ise AB’nin yüksek olduğu ortaya çıkıyor.

Dinleme cihazları ve yaş grupları incelemesinde; otomobil radyolarından dinleme 12-24 yaş grubunda %59, dijital ortamdan 12-24 yaş grubunda %16, 45+ da %8; TV’den dinleme de ise 12-24 yaş grubunda %13, 45+ %15 oranlarını görüyoruz.

Aynı araştırmada radyo ve televizyonların reklamlardan aldığı paylar da dikkat çekiyor. Buna göre televizyonların 2015 yılında reklam pastasında aldığı paylar yüzde 50. 2018 yılında ise bu oran yüzde 47’ye düşüyor. Radyolar da ise oranlar şöyle: 2015’de %2,1, 2018’de %3,3. Dijital mecralar reklam pastasındaki paylarını her geçen yıl arttırıyor. 2015’te %22,9 olan reklam pastasındaki pay 2018’de %28,9 yükseldi. Araştırmalar radyo dinlenme oranları ile radyoların reklamlardan aldığı payların düştüğünü gösteriyor. Bu da radyo yayıncılığının sürekli kan kaybettiğine işaret. Radyo sektörünün düzenlenmesi ya da ilgili kuruluşlarca regüle edilmesi sanıyoruz gerekli hale gelecektir.

Karasal sayısal radyo yayınları yapılmasıyla hangi standart kabul edilirse edilsin (Dab Dab+, HD radyo ve diğerleri) radyo yayınlarında teknik kalite artacaktır. Ancak çok sayıda yeni radyo yayıncısının sisteme katılmasıyla, sektör yeni sorunlarla karşı karşıya da kalacaktır. Uydu transmisyon giderleri ile birlikte yıllık frekans giderleri, verici enerji, yakıt, bekçi, yer kirası gibi diğer masraflar ilave edildiğinde radyo sektörünün toplam giderlerin dayanılmaz hale gelmeye başlandığını ifade edebiliriz. Bu durum sınırlı reklam gelirleri nedeniyle yerel ve bölgesel radyo yayıncıları için zorlaşıyor. Ulusal radyolar karşılaştığı zorluklara reklam gelirlerinin kabul edilebilir seviyede olması nedeniyle tahammül edebiliyorlar.

Dinleyiciler radyo yayınlarına vericiler dışında akıllı telefon veya tabletlerden kolayca erişebiliyor. Görsel yayınlara erişim eskisinden daha kolay ve ekonomik hale geldikçe radyo yayıncılığı bu durumdan olumsuz etkileniyor. Radyo yayıncılığı elbette vazgeçilmezdir. Olağanüstü zamanlarda haberleşme ve bilgi iletiminin en kolay ve pratik yolu radyolar ve onların işlettiği vericilerdir. Geniş kitlelerin bilgilendirilmeleri radyo sayesinde kolay ve hızlı olabiliyor. Bu bile radyoların devamı için geçerli ve önemli bir nedendir. Etkili regülasyonların gerçekleştirilmesi devlet tarafından sektöre ekonomik desteğin sağlanması radyo kuruluşlarına nefes aldıracaktır.