İNTERNETİN KLASİK YAYINLARA KARŞI ZAFERİ

Günümüzde televizyon yayıncılığını iki kısma ayırmak mümkün. İlki klasik televizyon yayıncılığı. Uydu ve uydu platformları üzerinden yapılan ve içinde bilindik televizyon kanallarının yer aldığı kanallar… Diğeri ise internet üzerinden yayın yapan yine benzer televizyon kanalları ile irili ufaklı, kişilerin marka olduğu ya da olma yolunda ilerlediği, çoğunlukla gazetecilerin sunduğu küçük ölçekli kanallar.

İkinci grupta yer alan kanalların başarı ve yaygınlaşması ile bu mecralara olan ilgi her geçen gün logaritmik şekilde artıyor. İzleyicinin neden böylesine bir seçim yaptığının muhtemel sebeplerden birisinin klasik televizyon kanallarının tek düze ve benzer dizi/programların farklı kanallarda tekrar tekrar yayınlanması olduğunu söyleyebiliriz. Bir başka neden ise haber ve haber kanallarının içerik ve yorumlar dışında birbirinin benzeri yayınları.

İzleyici için bu kanallar artık fazla cazip değil. +50 grubundakiler dışındaki Y ve Z kuşağı ise bu sınırlı ve filtre edilen içerik ve kanallar yerine daha dinamik, interaktif ve kendilerini önceleyen küçük ve çok sayıdaki internet yayınlarını takip etmeyi tercih ediyor. Son derece dinamik olan genç kuşağın özgürlük içeren talepleri her geçen gün yükseliyor.

Uyduları sınırlı bir kapasitesi var. TÜRKSAT uydularından 400’den fazla televizyon kanalı ile yüzlerce irili ufaklı radyo yayını iletiliyor. Buna karşın, internetten sınırsız sayıda televizyon ve radyo kanalı yayıp yapabilir. Bu yayınları takip etmek ise izleyici ve dinleyici için özgürlük olarak görülüyor. İnternet üzerinden yayın yapan kanalların bir diğer tercih nedeni de budur. İnternet üzerinden yapılan yayınların incelenmesi, denetlenmesi ve filtre edilmesi ise neredeyse imkânsız. Her ne kadar bu mecralar için çıkarılan bir yönetmelik olsa da her bir kanalı ayrı ayrı denetlemek hayli güç.

Yukarıda dikkati çektiğimiz hususları doğrulayan verileri TÜİK’in Hane Halkı Bilişim Teknolojileri araştırması ve BTK’nın yaptığı çalışmalarda bulmamız mümkün. Bu verileri sağlıklı değerlendirmek için bir mukayese de gerekiyor. Bu nedenle 2013 ile 2020 yıllarını değerlendirmenize sunuyorum.

2013 yılında bireylerin internet kullanımı ile hanelerdeki internet erişim oranı %42, ürün siparişi ve satın alma oranı %8’di. 2017 yılında ise; hanelerdeki internet oranı %76’ya bireylerdeki internet kullanımı %68’e yükseldi. Sipariş ve ürün satın alma ise %20 oldu. 2020 yılında 16-74 yaş grubundaki bireylerde bu oran %79 olurken, bir önceki yıl ise %75,3’ti. İnternet kullanım oranı cinsiyete göre incelendiğinde; ise erkeklerde %84,7; kadınlarda %73,3. Türkiye’de hanelerin %90,7'si evden internete erişim imkanına sahip.

Aynı araştırmanın 2020 yılı son 3 aylık verilerine göre ise; internet üzerinden TV izleme (Tivibu- Vodafone-Türkcell -Dsmart) oranı %29,8.

Ücretli video izleme (Netflix -Puhu – Blu vd.) oranı %16,7.

Youtube ve benzeri paylaşım sitelerinden video izleme oranı %70,8.

Müzik ve radyo dinleme oranı ise %64,4.

Veriler incelendiğinde sektörde 2013 yılına kadar kabul edilebilir bir büyüme yaşanırken bu tarihten itibaren büyümede hızlı bir artış görülüyor. Önümüzdeki yıllarda bu büyümenin daha da hızlanacağını öngörebiliriz.

Bu sonuçları haber medyası için analiz edersek durum farklı değil. Genç kuşakların değişik saiklerle haber ve eğlenceyi, hatta alışverişi yurt dışı örneklerde olduğu gibi internet üzerinden yapacağı anlaşılıyor. Ayrıca klasik yayınlarda öne çıkan kadın programları, spor karşılaşmaları ve survivor benzeri yayınları da yine internet üzerinden takip etmek mümkün. Bu trend, yakın gelecekte güçlü uydu platformlarında olduğu gibi marka değeri yüksek güçlü internet platformlarının önümüze çıkacağına işaret ediyor.

Peki güçlü uydu platformları varken izleyici neden benzer internet platformlarını talep edecek? Evet bunun birkaç nedeni olabilir. İlki bu iletim mecrası üzerinden çok sayıda yayının iletilebilir olması, diğeri ise bu yayınların interaktif özellikli ve daha az filtre edilir olması.

Evet, izleyici ve dinleyici internet ya da klasik mecralardan iletilen yayınlardaki filtreleri kabul etmiyor. Daha özgür, kendisinin seçeceği ve yorumlayacağı rafine içerikleri talep ediyor. Bunun sonucunda günümüzde gittikçe artan iyi-kötü, doğru-yanış arasındaki sınır ve mesafe her geçen gün bir az daha azalıyor. Bu ve benzer etkilerle klasik televizyon ve radyo yayıncılığı her gün biraz daha kan kaybediyor. Günümüzde internet üzerinden yapılan denetim dışı yayınların milyonlarca kişi tarafından izlenmesi bu mecraya olan ilginin büyüklüğünü gösteriyor. Önümüzdeki süreçte her konudaki “özgürlük ya da sınırsızlığın” bireysel ve toplumsal etki ve sonuçlarının yeniden değerlendirilmeyi gerekli kılabilir.