Dikkat bu bir Zaytung yazısı değildir…
Sistemin Adı: Saldım Çayıra Mevlam Kayıra!
Kervan Yolda Düzülür!
Çocuklarımız Okul Yolunda Büyür!
Oku Adam Ol, Ama İşsiz Kal!
Gençlerin Kaderinin 120 Dakikalık Bir Sınavla Belirlenmesi!
!!!....
Böyle devam eder başlıklar eğitim öğretim sistemimizde maalesef. Yazıya başlamadan önce yazının sonuna eklediğim bazı resmi istatistiki verilere kısaca bakmanızı rica ederim.
Gönül isterdi ki başlıkları şu şekilde atalım;
-PİSA sınavında ilk 100 Türk öğrencilerin. Bu yılda ilk 100’ü hiçbir ülkeye kaptırmadılar.
-ÖSYM’nin yaptığı üniversiteye giriş sınavına giren öğrencilerin tamamı barajı geçti.
-Gençlerimiz ortalamada ÖSYM sınavında matematikte 40 sorunun 30’unu doğru yaptı.
-Gençlerimiz ortalamada ÖSYM sınavında Türkçe’de 40 sorunun 38’ini doğru yaptı.
-Özel yetenek sınavıyla öğrenci alan spor akademisinden mezun gencimiz olimpiyatlarda 3 madalya aldı. Ülke olarak bu yıl olimpiyatlarda en çok altın madalya alan ülkeler arasında Çin’i, Rusya’yı, ABD’yi geride bırakıp ilk sırada yer aldık. Madalyaları getiren gençlerimizin %95’i üniversitelerin spor akademilerinden mezundu.
-Üniversitelerimiz ilim, irfan ve sporcu yuvası haline geldi.
-Bu yıl üniversitelerimiz patent ve ticarileştirme başvurularında dünyada ilk beşte yer aldı. Bu patentlerin %70’i üniversiteli genç öğrencilerimize ait. Bu başarının sırrını öğrenmek için ülkelerin Milli Eğitim Bakanları, bakanımızdan randevu sırasına girdiler.
-Ülkemizin imrendiren eğitim öğretim sistemi dünyaya örnek oluyor.
-Aileler eğitim sistemimizden çok memnunlar. Çocuk hem okuluna gidiyor hem de yetenekli olduğu spor branşında mahalledeki kendi okulunda sporunu yapıyor. Yozgat Devlet Lisesi’nde Lise-2’de okuyan genç piyanistimize Viyana Devlet Konservatuarı’ndan burs ve davet geldi. İlgili liseden çıkan 5.nci piyanistimiz. Daha önceki öğrencilerden 2 tanesi Londra, 2 tanesi Roma’daki konservatuarların davetini kabul etmişlerdi. Lise-2’deki öğrencimiz ise Türkiye’de İstanbul Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde okuyacağını belirterek, Mimar Sinan Üniversitesi’nin Viyana Üniversitesi’ne göre çok daha iyi müzisyenler yetiştirdiğini ifade etti.
Nasıl? Bu hayaller güzel değil mi?
Konuya bir soru ile başlayalım… Devlet olarak gençlerimize iyi eğitim almaları için yatırımlar yapıyoruz ve bunlar sonrasında yurt dışına gitmek için hayal kurmaya başlıyor neden..?
Ama sadece hayalde kalıyor maalesef. Eğitim ve öğretim sistemimiz yıllardır “Saldım çayıra Mevlam kayıra” sistemsizliği ile yönetiliyor. Bunları ifade ederken amacım hiçbir şekilde siyasi kaygılarla ya da devlet politikalarını yermek değil. Veya umutsuzluk aşılamak değil amacımız. Kesinlikle artık beynimizde ışık yanması içindir. Çünkü sistemimiz eriyor, yok oluyor. Gençlerimizi kaybediyoruz. 80’li-90’lı yıllarda yurtdışına gitmek isteyen gençlerin ortalama yaşı 20-25 iken (üniversite çağı), bu günlerde bu yaş 15-16’lara (liseye çağı) kadar düştü. Bu psikoloji ülkemizin genç kaynakları için çok tehlikeli. Gençler geleceğe umutsuz ve güvensiz bakıyorlar.
Neden?
İsterseniz siz buna Dünyanın globalleşmesi, eğitim öğretim sisteminin Z Kuşağını anlayamaması deyin, isterseniz üniversitelerin çağın gerisinde kalması, iş kaynakları planlaması hatası deyin, isterseniz işsiz genç oranı deyin. Deyinde deyin... Nedenler bitmez! Ama bu nedenleri çözmek, hal yoluna koymak devletimizin görevidir. Artık eğitim öğretim sisteminde “Kral çıplak!” demenin vaktidir. Bunu derken siyasi saiklerle değil tamamen gençlerimizin geleceğini, Cumhuriyeti emanet edeceğimiz gençleri düşünerek diyorum ki: Eğitimde kral çıplak!
Eminim ki birçok kişi de kral çıplak diyor ama sesleri duyulmuyor. bu konu gündeme geldiğinde gençler sosyal medyayı sallıyor. Pandemi döneminde gördük, Z kuşağının sosyal medya becerilerini. 40 yaş üstü olarak bizler Z kuşağını anlamamız lazım. Gerçekten hayata bakış açıları; güven onlar için ne anlama geliyor. Adalet, eşitlik duygusunu nasıl yorumluyorlar anlamamız lazım. Kültürümüz işgal ediliyor. Gençlerin dimağları gelenek ve göreneklerimizden uzaklaşıyor. Kültürümüzü ayağa kaldırmalı, globalizmin kültür işgaline karşı durmalıyız. Bunun tek yolu: Adalet, ilim, irfan, spor ve sanattır.
Birkaç öneri:
-Her mahalleye öğrenci nüfusuna göre; ilkokul, ortaokul ve lise. Her sınıf maksimum 16 kişi.
-Her mahalleye nüfusa göre spor kompleksi. Bu kesinlikle hayata geçirilmelidir. Ve bu kompleksler 24 saat hizmet vermesi gerekir. Komplekste bürokrasi olmayacak, kapıları hiçbir zaman kilitli olmayacak, gençler istedikleri zaman bu mekânlarda sporlarını yapabileceklerdir.
Birçok belediyenin çağdışı spor kompleksleri var. Geçenlerde bir tanesini ziyaret ettim. Öncelikle bürokrasi çok yoğun. Her şey kilitli. Kilitli olmayanlarda eskimiş, kırılmış, bakımsızlıktan içler acısı durumda. Oysa ilgili belediyede çalışan yüzlerce işçi var. Bu işçiler ne yapar ne eder, bu komplekslere neden sahip çıkılmaz. Çok üzücü bir durum. Milli servet bu tesisler.
-Bizim mahallede bir imam hatip lisesi var. Öğrencisizlikten kapalı durumda. Biz de çocuklarımız için özel okul aramak durumunda kalıyoruz. Sistem velileri özel sektöre itiyor. Buna dur denmeli artık. Devlet okullarında sistem değiştirilmelidir. Özellikle büyük şehirlerde öğretmenler tam mesai yapmalıdır. Eğitim saati sabah mesaiden 30 dakika önce başlayıp, akşam mesai saatinden 30 dakika sonra bitmelidir. Bu büyükşehirlerde yaşayan ve çalışan veliler açısından önemlidir. Aynı zamanda gençlerin gün boyunca okullarında zaman geçirmeleri, öğretmenleriyle zaman geçirmeleri çok değerlidir. Her şey ders değildir. Belli bir saatten sonra mahalledeki veya okuldaki spor kompleksinde, sanat merkezinde faaliyetlere devam edilebilir. Bu sitem geliştirilebilir.
-Gençlerin mutlu olması için kendilerini geleştirmeleri lazımdır. Bu da sanat ve sporla olur. Sadece ÖSYM sınavına hazırlanarak, dershanelerde gençliklerini çürüterek bunu yapamayız. Bu sistem mutsuz gençler üretmeye devam edecektir. Çünkü bu sistemde çocuk çocukluğunu, genç gençliğini yaşayamıyor, öğretmen öğretmenliğini icra edemiyor. Sonuç kaybolan nesiller. İstedikleri mesleğe giremeyen, bulabilirse sevmese bile işe girebilen bir toplum. Bu ülke ziraat mühendisliğinden mezun ama bankacılık yapan, inşaat mühendisliği mezunu olup, güvenlik şirketinde çalışan gençler gördü.
Bu tam bir kaynak plansızlığıdır. YÖK ne yapar? Millî Eğitim Bakanlığı ne yapar? İŞKUR ne yapar, üniversiteler ne yapar, devlet okulları yöneticileri ne yaparlar? Allah aşkına hepimizin şapkamızı önümüze koyup düşünmesi lazım. 25 milyon genci olan bir ülkeyiz. Gençlerimiz çocuklarımız bu kadar mı değersizler? Bu çocuklar ne yapsın? Daha çocuk yaşta sınav denilen bir şey konuyor önlerine. 12 yaşında LGS’ye, 17 yaşında üniversiteye girmek için ter döküyorlar. Kaderlerini 120 dakikada birkaç soruda belirlemesini istiyoruz gençlerimizden. Halbuki geleceğimiz onlar. Bu sistem felsefe olarak yanlıştır. Temelden yanlıştır. Liseler son sınıfta bomboştur. Öğrenciler üniversite sınavı için dershanelerde... Liselerde öğretmenler boş sınıflara ders anlatıyor. Bir genci düşünün geleceğini kurtarmak için imkânı varsa dershaneye ya da özel okula gidiyor. Dershane nedir arkadaşlar? Dershane denen oluşumlar neden bu kadar talep görüyor bu ülkede? Ne kadar hazin bir durum. Devletin ÖSYM sınavında başarılı olmak isteyen bir genç, devletin lisesindeki eğitimi yeterli görmeyip, dışarda özel dershaneye gidiyor. Devlet bir uzmanlık sınavı açtığında, yabancı dil sınavı yapıyor. Bu sınavda sorulan soruları cevaplayan zaten mütercim tercüman olur. Peki devlet okullarında verilen yabancı dil eğitimi ne durumda? Diplerde. Kelimenin tam anlamıyla diplerde. Çok basit bir soru; Ülkede kaç tane özel yabancı dil kursu var biliyor musunuz? Devlet okullarında yeterli bir yabancı dil eğitimi ve öğretimi yapılmadığı için bu kadar çok yabancı dil kursu var. Oysa bir Almanya, Fransa vb. ülkelerde, çocuklar ilkokulu bitirdiklerinde ana dil artı bir yabancı dili konuşabiliyorlar. Bizim çocuklarımızdan daha mı zekiler? Tabii ki hayır. Ama sistemleri daha akıllı. Nokta. Sistemleri yapboz tahtası değil. Yıllar, yıllardır uyguluyorlar. Olmadı değiştirelim demiyorlar. Bilimin ışığında önce doğru dürüst, 10-20-30-50 yıllık eğitim planlaması ve kariyer planlaması yapıp işe startı veriyorlar.
Sistem, sistem, sistem…
MEB Şurası yapılır her yıl. Gerçek anlamda ne konuşulduğunu çok merak etmişimdir. Acaba MEB Şurası’na katılanlar, her yıl ÖSYM’de öğrencilere not vereceklerine kendilerine not verseler. Ne iyi olur değil mi? İşimiz hem zor hem çok kolay. Ameller Niyete göre, Her şey niyetle başlar, o niyetle biter.
Bizim eğitim öğretim sistemi ve gençlerimizle ilgili niyetimiz nedir? Kaybolan nesiller mi yetiştirmek, yoksa fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür Cumhuriyeti emanet edeceğimiz nesiller mi yetiştirmek? İşin sırrı burada!
Hoşça kalın, Sağlıkla kalın, genç kalın.
BİLGİ NOTU
BAZI İSTATİSKİ VERİLER:
Eylül 2020’de yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığı verilerine göre;
Resmi, özel ve açık öğretim kurumlarında eğitim gören 18 milyon 241 bin 881 öğrenci bulunuyor. Bu öğrenciler ülke çapındaki 727 bin 347 derslikte, 1 milyon 117 bin 686 öğretmen tarafından eğitiliyor.
İlkokul düzeyinde eğitim gören öğrenci sayısı 5 milyon 279 bin 945, ortaokul düzeyinde eğitim gören öğrenci sayısı 5 milyon 701 bin 564, ortaöğretim düzeyinde eğitim gören öğrenci sayısı ise 5 milyon 630 bin 652.
YÖK verilerine göre 127 devlet, 79 vakıf ve 4 vakıf MYO üniversitesinde; 3 milyon 2 bin 964 ön lisans öğrencisi, 4 milyon 538 bin 926 lisans öğrencisi, 297 bin yüksek lisan öğrencisi ve 101 bin 242 doktora öğrencisi eğitim görüyor.
TÜİK’in istihdamla ilgili yayımladığı son veriler
2021 yılının Nisan ve Haziran ayları arasını kapsayan ikinci çeyreğinde ne eğitimde ne istihdamda olan genç nüfus oranı yüzde 23,5 olarak gerçekleşti. Bu 2 milyon 805 bin kişiye tekabül ediyor.
Genç nüfusta (15-24 yaş) mevsim etkisinden arındırılmış işsizlik oranı yüzde 23,2, mevsim etkisinden arındırılmış istihdam oranı 32,3 olarak gerçekleşti.