Enflasyon kanser ise, metastazı dolarizasyon!!!
Bir kısır döngüdür enflasyonla mücadelemiz!!!
Enflasyon bir ticari ahlak sorunudur.
Kanser, vücudun herhangi bir organ ya da dokusundaki hücrelerin kontrolsüz çoğalması ve büyümesi sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır.
Metastaz, kanserli hücrelerin kanserin başladığı yerden vücudun başka bir bölgesine yayılmasıdır. Bu kötü huylu hücreler normal hücrelerin aksine vücutta bulundukları alanın dışına çıkma eğilimindedir. Neredeyse tüm kanser türleri lokal olarak komşu doku ve organlarında metastaz yapabilir.
Enflasyon, mal ve hizmetlere dair fiyat düzeyinin yükselmesi sebebi ile paranın satın alma gücünde meydana gelen düşüşü ifade eder. Burada etkileyici unsur tüm mal ve hizmetlerin genel fiyat düzeyinin artış göstermesi sonucu alım gücünde meydana gelen azalmadır. Dikkat edilmesi gereken bir diğer unsur da enflasyonun, bu artışın süreklilik arz etmesi hali olduğudur.
Enflasyon kavramının daha iyi anlaşılabilmesi için bir örnek vermek gerekirse, bir sene önce yaptığınız market alışverişinde harcadığınız tutarın 100 TL olduğunu varsayalım. Bu alışverişten bir sene sonra aynı ürünleri marketten 200 TL’ye alabiliyorsanız bu, yıllık enflasyonun oldukça yüksek olduğunun göstergesidir.
Dolarizasyon, bir ülkede yerleşik ekonomik birimlerin, yüksek enflasyon ve belirsizlik ortamı yüzünden ulusal paranın muhtemel değer kaybından korunmak için yabancı para ve yabancı para cinsinden varlık tutmaları şeklinde tanımlanır.
Yukarıda verdiğim tanımlar kitabi açıklamalar.
Bizi ilgilendiren bu tanımlar değil yaşadıklarımız realite. Her şirket, her hane, her birey için en önemli konu kendi realitesidir. Kitaplar çok güzel tanımlamalar ve çözüm önerileriyle dolu oysa.
Ama bu dönemde teorik ile pratik çok farklı yerlerde.
Hükümetler enflasyonu %10, %20 … açıklayabilir. Ancak birey bir yıl önce elektriğe 5-TL öderken bir yıl sonra elektrik faturası 10 TL ise birey için enflasyon %100’dür. Ya da 4 kişilik bir aile, tatil için iki yıl önce 10.000 TL öderken, bu yıl 30.000 TL ödüyorsa o aile için enflasyon %100’ün üzerindedir.
Bu kadar net aslında tablo.
Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik kısır döngü, kötü hücreleri yok etmek için kemoterapi alan bir kanser hastasının durumuna benziyor. Kötü hücreyi-enflasyonu öldürmek için radyasyon veriliyor, bu radyasyon aynı zamanda iyi hücreleri de öldürüyor. Üretici enflasyonunu düşürmek için faizler düşürülüyor. Ama bu faiz indirimi talep enflasyonunu patlatıyor. Ya da talebi arttırmak için tüketici faizleri düşürülüyor, ama toptan her şeyin fiyatı anlamsız şekilde artıyor. Ya da pandemi nedeniyle genişlemeci para politikaları uygulanıyor, dolar kuru patlıyor. Sarmal bu şekilde devam edip gidiyor. Ne zamana kadar? Ekonomimiz varlıklarımız eriyip buharlaşana kadar bu şekilde sürecek. Sonrasında bu sarmalda enflasyon TL mevduat (tasarrufu) faizini yutacak, dolar enflasyona hayat öpücüğü vermeye devam edecek, üretici girdi fiyatları anlamlı ve anlamsız bir şekilde artacak, üretici enflasyonu tüketici enflasyonunu tetikleyecek, dolar hepsini yutacak. Piyasada şu anda birileri kazanıyormuş gibi gözükse de dolar hepsini yutacak. Çünkü sürdürülebilir değil. Petrolümüz yok doğal gazımız yok. Doğal kaynaklarımız kısıtlı. O halde. Bu denizin suyu nerden geliyor? Ya üretim ya da dış borç.
Bir şeyler yanlış gidiyor o takdirde.
Şimdi bu net tabloya birçok iktisatçı, birçok siyasetçi itiraz edecektir. Ama gerçek bu. Eriyoruz. Kanserli hücreler ekonominin her tarafını kapladı. Eriyoruz!
Peki enflasyonu-kanseri oluşturan ve katlanarak büyümesine neden olan dolarizasyon-metastazın sebepleri nelerdir?
Birçok olumsuz şey yazılabilir. Şu yanlış uygulanıyor, bu yanlış gidiyor, iktidar şöyle yaptı, muhalefet bunu dedi…
Gerçek başka: Gerçek olan ÜRETMİYORUZ. Ürettiğimizden fazla ve gereksiz şekilde TÜKETİYORUZ. Olmadan vermek Allah’a mahsus olduğu gibi, üretmeden tüketmekte herhalde bizim ülkemize mahsus bir şey!... Bu sosyolojik vakayı ülke politikası yaparak hızla tersine çevirmeliyiz. Şiarımız üreterek tüketmek olmalı.
Ürettiğimizde montaj ekonomisinden öteye gidemiyor. İthal malı ikamesinden öteye geçemedik yıllardır. Ya da yerli üretimine başladığımız bir ürünün artık yabancılar için cazip olmadığı ürünler olması da ilginç.
Bu durumu bilişim yazılım donanım sektöründe tüm çıplaklığıyla yaşıyoruz hep beraber. Mevcut ekosistemle bunları yaşamamız çok normal. En hızlı evrilebilecek sektör yapısı gereği ICT sektörü. Geç olmadan çok seri ve çok hızlı, bürokrasiden uzak, sonuca odaklı eyleme geçmemiz gerekiyor. Bu yazıyı kaleme alırken bir güzel haber geldi: Evrensel Hizmet Fonu Faz-3’te kullanılacak baz istasyonlarında sadece ULAK Haberleşme’nin yerli ve milli baz istasyonu kullanılacağı deklare edildi. Bu bir başlangıç ama güzel bir başlangıç. Bir diğer güzel haber ise 6G Çalıştayı’nın yapılması idi. Bu çok daha güzel bir haber. Geleceği şimdiden kurgulamak-konuşmak-planlamak-eyleme geçmek için böyle bir çalıştay yapılması çok önemli. Peki bu çalıştay basında ne kadar yer aldı bu da ayrı bir soru. Türkiye’nin yapay zekâ strateji belgesi açıklandı. Bu da güzel bir haber. Peki bu çalıştay basında ne kadar görüldü?
Basında bu haberler mi gündem oldu, yoksa bilmem ne futbolcunun ya da …. mankenin aşkları mı konuşuluyor? Üçüncü sayfa haberleri manşet. TV dizileri manşet. Boş gündemler hep revaçta. Gerçek gündemler arka sırada. Bu satırlar da biz basın görevlilerine ithaf olunur.
Enflasyonla mücadelede diğer önemli konu “ticari ahlak”, “iyi ahlaklı tüccarlar”.
Örneğin turizm sektörü: İngiltere vatandaşı günlüğü 20 Sterline (240 TL) ülkemde konaklarken, uçak dahil bu rakama, kendi vatandaşımızı otellerimizde 1.000 TL ye konaklatmak çok da ahlaki değil. Devletimiz bu sektöre bu dönemde verdiği desteği hiçbir sektöre vermedi. Ne kadar hazin bir durum. Vatandaş için iyi turizmci tanımı şudur: Odaları yabancılara 1.000 TL ye satarken kendi vatandaşında 240 TL ye satandır. Hazine arazilerine kurulan 5 yıldızlı oteller, devlet desteğiyle alınan faiz ve vergi teşvikleri. Asgari ücretten daha düşük ücret verilen çalışanlar vb…. Zengin olan kim: Otel sahipleri. Sorarsanız bu fiyatları, size birçok martaval anlatılacaktır. Neden otel sahipleri de çalıştırdıkları işçiler gibi fedakârlık yapmıyor. Gereksiz yere yurtiçi vatandaşlara enflasyonlu fiyatları dayatıyorlar? Akdeniz ve Ege sahillerindeki otellerin Turizm ve Ticaret bakanlıklarınca incelemeye alınması gerekmektedir. Bu fiyatların gerçek artış nedenlerini ve inceleme sonuçlarını otel ismi vererek kamuoyuyla paylaşmalarını bekliyoruz. Otomobil sektörü hakeza. Market sektörü hakeza. Pazarlar hakeza. Bankacılık sektörü hakeza. İnşaat sektörü hakeza. Çimento sektörü hakeza. Mobilya sektörü hakeza. Sağlık sigortası sektörü ultra fırsatçı bu arada. Herkes ağzına dolamış bir pandemi dönemidir gidiyor. Kötü esnaf iyi esnafı da piyasadan siliyor maalesef. Kendiler birey olarak kazansa da sisteme, enflasyonla mücadeleye çok zarar veriyor bu sektörler. Bugün yenen hurmalar sonrasında yiyeni tırmalar. Fırsatçılık diz boyu. Olan vatandaşa oluyor. Enflasyonun yükünü vatandaş çekiyor sadece.
Her ne hikmetse bu sektörlerdeki firmalara hiçbir şey olmuyor. Borsaya açık olanların KAP raporlarına bakıyorsun. Mikrofon uzatıldığında enflasyondan şikâyet eden sektördeki fırsatçılar, KAP raporlarında dehşet faaliyet karları açıklıyorlar. Çok yaman bir çelişki. Sonuçta bu dezenformasyona dur denmeli. Fırsatçılara fırsat verilmemeli. Enflasyon bataklığının kurumasını engelleyen bu anlayışa dur denmeli. Ya kendi sektör birlikleri eliyle ya kamu eliyle bu tarz fırsatçılıklara hızlıca gereken yaptırımlar uygulanmalıdır.
Diyeceğim o ki; önce iyi ahlak ve iyi niyet, sonrasında üretim, bilimsel üretim, akıllı üretim, global üretim…