SOSYAL MEDYA YASASI SERTLEŞİYOR (MU?)

Türkiye’de sosyal medya yasası diye bilinen 1 Ekim 2020 tarihinde yürürlüğe giren 7253 sayılı “İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile sosyal medya sağlayıcılarına ilişkin düzenlemeler yapılmıştı. Bu kanun ile günlük erişimi bir milyon kullanıcının üzerinde olan sosyal ağ sağlayıcıları için Türkiye’de en az bir temsilci belirleyip bildirme zorunluluğu, Türkiye’deki kullanıcı verilerinin Türkiye’de bulundurulması yükümlülüğü ve 5651 sayılı Kanun kapsamında mahkeme kararı ile yapılacak içeriğin yayından çıkarılması ve özel hayatın gizliliğinin ihlali nedeniyle içeriğe erişimin engellenmesi başvurularına 48 saat içinde cevap verme zorunluluğu getirilmişti. Bu yasa ile Türkiye’de temsilcilik açmayan sosyal medya şirketlerine kademeli olarak değişik yaptırımlar getiriyordu. Bu yasanın yürürlüğe girmesinden sonra hemen olmasa da sosyal medya kuruluşlarının tamamı Türkiye’de temsilcilik açtı. Temsilciliklerini hemen açmayan şirketlere bu arada bazı cezalar verildi, o cezalar tahsil edildi mi, yoksa affedildi mi, bilemiyoruz, medyada bu konuda bir haber çıkmadı. Şimdi sosyal medya yasasında yeniden yapılmak istenen değişikliklerle sosyal medya platformlarında yer alabilecek "yalan haber, dezenformasyon (bilinçli yanlış haber) ve istemeden yanlış haber”lerle mücadele amaçlanıyor. Sosyal medya yasasında yapılacak değişikliklerle hem sosyal medya kuruluşlarına hem de kullanıcılara yönelik yeni yaptırımlar getiriliyor. Bu yasal düzenlemenin yeni yasama döneminde yani Ekim 2021 ayında Meclise sunulması planlanıyor.

Stratejist Claire Wardle’a göre eksik veya bilinçli bilinçsiz yanlış bilgi içeren haberlerin 7 farklı tipi var. Bunlar zarar verme amacı olmayan,eğlence için yazılmış ama okuyanı kandırabilen, toplumu yanlış yönlendirme için yapılan paylaşımlar, içeriğin kaynağı taklit edilerek yapılan paylaşımlar, içeriğin tamamen uydurma olduğu ve bir kişiye veya kuruma zarar vermek için yayınlanan paylaşımlar, görsel ve içerik arasında ilişki olmaması nedeni ile yanlış bağlam kurulmasına neden olabilecek paylaşımlar, içeriğin içinde bilinçli veya bilinçsiz hatalı bilgi bulunan paylaşımlar ve içerik veya görseli okuyucuyu yanlış yere yönlendirmek için manipüle edilmiş paylaşımlar olarak özetlenebilir. Sonuçta bir yaptırım olacaksa belirlenmesi gereken en önemli unsurlardan ilki paylaşımın bilinçli mi yapıldığı yoksa yanlışlıkla veya istenmeden mi yapılmış olduğudur. Bunun yanında diğer bir önemli nokta da paylaşımın örgütlü olup olmadığıdır. Diğer önemli bir unsur da bir paylaşımın yalan haber veya dezenformasyon amaçlı olup olmadığına hangi merciin karar vereceği ve ve değerlendirme kriterlerinin neler olacağıdır. Dezenformasyon içerikli paylaşımların denetimi için de "resmi ve kurumsal" bir mekanizmanın kurulacağı ifade ediliyor.

Pek çok ülkede sosyal medyayı düzenlemek için yasalar hazırlanıyor, yalan haberlere çeşitli cezalar getiriliyor. Bazı ülkeler bu kanunları çok sert uyguluyor, kamuoyu tepkisinden çekinen yönetimler daha çekingen ve hassas davranıyorlar. Bizde de sosyal medya düzenlemeleri için başta Almanya olmak üzere birçok ülkenin yaptığı düzenlemeler incelenmiş, uygun görülenler derlenmiş, toparlanmış. Ana yaklaşım olarak günlük hayatta suç teşkil eden her eylem veya söylem normal olarak sosyal medya ortamında da işlenirse suç sayılmalıdır. Bu suçlar da Türk Ceza Kanunu’nun birçok maddesinde detaylı olarak tarif edilmiştir. Yapılması gereken bu maddeleri tek tek ele alıp sosyal medya ortamına uyarlamak olmalıdır. TCK da suç olarak sayılmayan bir eylem veya söylem, sosyal medya ortamında yapılmışsa da suç olmamalıdır. Bu açıdan bakıldığında olayın o kadar da karmaşık olmadığı görülebilir. Tabii ki sosyal medyaya özgü bazı farklılıklar veya uyarlamalar olabilir, mesela TCK da işlenen bir hakaret suçunun zaman aşımı 6 aydır, yani hakarete uğrayan kişi 6 ay içinde şikâyet etmezse bu suç zaman aşımına giriyor. Sosyal medyada bazı durumlarda bu geçerli olmayabilir, mesela hakaret e-mail ile yapılmışsa zaman aşımı 6 ay olarak uygulanabilir ama mesela Twitter da yapılmışsa hakaret internetin dijital hafızasında sürekli aktif olacağından zaman aşımı bu kadar kısa tutulamaz. Zaman aşımı süresi en az internette yayınlanan bir bilginin unutulma zamanı kadar olmalıdır denebilir ama internette unutulma hakkı ve zamanı konusu yasalarımızda tanımlanmadığından bu konu hukukçular arasında da tartışılmakta ve unutulma zamanının ne kadar olacağı hakkında net bir tanımlama bulunmamaktadır, Yargıtay’ın bu konuda verdiği bazı kararlar vardır, incelenebilir. Mesela toplum yararına olan bazı bilgilerin ise unutulma hakkı olmamalıdır. Sanal ortamda işlenen suçların ispatı konusu da ayrı bir uzmanlık konusudur. Dijital delil yaratmak çok zor olmadığından bunun için ayrı, özel, konusunda çok uzman ve çok güvenilir araştırma birimleri kurulmalıdır.

Sosyal medya düzenlemeleri yaparken ifade özgürlüğünü kısıtlamamaya, düzenlemeyi hazırlayanların çeşitli siyasal kaygılar ile TCK da olmayan yeni yeni suçlar icat etmemelerine dikkat etmeleri gerekir. Evet sosyal medya ortamı insanların tamamen kontrolsuz olarak aklına gelen herşeyi sınırsız bir şekilde yazıp çizdikleri, yıkıp geçtikleri bir yer olmamalıdır fakat aynı zamanda da Anayasada ve yasalarda insanlara sağlanan, garanti altına alınan haklar, sosyal medya düzenlemesi altında geri alınmamalıdır, tahrip edilmemelidir, bu denge mutlaka sağlanmalıdır.