%2 – YÜZDE İKİNİN UYGULAMASI VE TAKİBİ

7263 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun 3 Şubat 2021 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe girdi. Yeni düzenlemeyle Ar-Ge ve Tasarım Merkezleri, teknokentlerde faaliyette bulunan işletmeler ve 5746 sayılı Kanun kapsamına giren Kurumlar Vergisi mükelleflerinin 1 Ocak 2022 tarihinden itibaren Yıllık Kurumlar Vergisi beyannamesi üzerinde yararlandığı Ar-Ge ve tasarım indirimi ile kazanç istisnası tutarı 1.000.000 TL ve üzerinde olması halinde, bu tutarın %2’si pasifte geçici bir hesaba aktarma zorunluluğu getirildi. Bu pasif hesaba atılan fonların aynı yıl içerisinde de;

Ar-Ge ve Tasarım Merkezlerinde;

AR-GE VE TASARIM İNDİRİMİNİN %2’SİNİN GİRİŞİM SERMAYESİ FON VE ORTAKLIKLARI İLE KULUÇKA FİRMALARINA SERMAYE OLARAK KONULMASI

Teknokent Firmalarında;

KURUMLAR VERGİSİ İSTİSNASININ %2’SİNİN GİRİŞİM SERMAYESİ FON VE ORTAKLIKLARI İLE KULUÇKA FİRMALARINA SERMAYE OLARAK KONULMASI

gerekiyor. Konulmadığı takdirde yaptırım olarak; kullanılan teşvik ve indirimlere, kurumlar vergisi (2022 yılında %25) ve gecikme faizi (yıllık %19,2) uygulanacak.

Örneğin; (X) Ar-Ge Merkezi A.Ş.’nin 2021 yılında beyanname üzerinde yararlandığı Ar-Ge indirimi tutarı 4.000.000 TL oldu.

2021 yılı beyanname verme süresi olan 1 Ocak-30 Nisan 2022 tarihleri arasında, ticari bilanço karından (4.000.000 x %2) 80.000 TL’nin özel fon hesabına alınması gerekecek.

Eğer şirket bu yatırım işlemini gerçekleştirmezse, (4.000.000 x %20) 800.000 TL için Ar-Ge indiriminden yararlanamayacak. Devlet, (800.000 x %25) 200.000 TL vergi ile gecikme faizini (yıllık %19,2) şirketten vergi ziyaı cezası uygulanmaksızın tahsil edecek.

Bu uygulama geç kalınmış bir uygulamadır. Ayrıca %2’lik oranında daha yüksek olması gerekirdi. Çünkü; kurumlar vergisi oranı %25(2021 için). Firmaların teşvikle elde ettiği istisna tutarı örneğimizde de görüldüğü üzere 800.000-TL’dir. Çıkan yasaya göre 80.000-TL’si fona aktarılacaktır. Esas ödenecek vergi olan 800.000 TL’nin onda biri fona aktarılmakta 720.000 TL’si firmaya kazanç olarak bırakılmaktadır. Ama zaten firma kurumlar vergisi dışında yaptığı ve sattığı üründen bir de kar elde etmektedir. Örneğin bir %25 kâr marjı olsa firmanın haliyle karı %50’ye çıkmış oluyor. Dolayısıyla firmalar henüz start-up iken yani bebekken devlet baba her türlü ihtiyacını karşılayıp büyütüyorsa, firmalarda büyüyüp adam olduğunda devlete gereğini yapmalı ve daha fazla katkı vermeliler. Çünkü devlet olmasa bu firmalarda olmayacaktı. Olma sebepleri olan devlete büyüdüklerinde aynı katkıyı vermeliler ki, devlet yaşasın, büyüsün ve daha çok start-up’a destek olsun. Ve ekosistem katlamalı büyüsün.

Burası, işin bir tarafı...

Ancak daha önemli bir tarafı var ki o da toplanan bu fonların gerçekten kanunun amacına uygun şekilde kullanılıp kullanılmayacağıdır.

1999 depremi sonrası çıkarılan Özel İletişim Vergi ve İşsizlik Fonu vb. fonlar gibi kullanım esnasında amaç dışına çıkılıp çıkılmayacağıdır. Özel İletişim Vergisi, kanun koyucu tarafından depreme hazırlık ve ülkenin depremlerde can kaybını önleme, depreme dayanıklı binalar ve şehirler yapma ve dönüştürme amacıyla çıkarılmıştı. Geldiğimiz nokta 1999-2021 aralığında 22 yılda yaşadığımız depremler, yıkılan binalar vb. birçok soruna çözüm üretilmedi.

Şimdi; Teknokentler Kanunu’nda yapılan bu değişiklik sonrası uygulama çok önemli hale geldi. Ne kadar iyi kanun çıkarırsanız çıkarın uygulaması iyi olmazsa kanun amacına ulaşamaz. Ve kanuna uyması gereken taraflar kötü uygulamaları görüp yaşadıkça, kanundan kaçmaya, arka yollardan kıyıdan kıyıdan kayıt dışılığa meyil edeceklerdir. Vergi kanunlarımız, dolaylı vergiler, KDV vb. uygulamaları bunun en güzel örneğidir. Her yıl af gelir ve vergi ödevini tam yerine getiren mükellef cezalandırılmış olur. Bu durum vergide erime ve kayıt dışılık olarak sonuç verir.

Demem o ki; teknokentlerle ilgili değişiklik hedefi çok güzel bir değişiklik. Ancak uygulama ve sonuçlarının sıkı takip edilmesi gereken bir uygulama. Uygulama ciddiye alınmaz, kontrol ve takip iyi yapılmazsa, bu değişiklik MIŞ gibi uygulanır. MIŞ gibi uygulanan kanunların da ülkemizde nelere yol açtığı aşikâr. Bu yazıya çalışırken Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı web sitesinden bazı istatistiklere ulaşmaya çalıştım. 2018-19 ve 2020 yıllarına ait Teknoloji firmalarına ve teknokentlere verilen teşvikler, bu teşvikler karşılığı ne kadarlık bir vergi kaybına maruz kalındığı, bu teşvikler sayesinde ne kadarlık ihracat yapıldığı, bu teşvikler karşılığı ne kadarlık cirolara ulaşıldığı ne kadar istihdam yaratıldığı ve teşvik alan firmaların teşvikin yükümlülüklerini yerine getiremediği hallerde uygulanan cezaları araştırdım. Sitede bulamadım. Bakanlığın ilgili genel müdürlüğü olan Ar-Ge ve Teşvikler Genel Müdürlüğü’ne yazılı olarak sordum. Ama ben yazıyı hazırlarken henüz bir yanıt gelmemişti. Oysa bu bilgilerin bakanlığın sitesinde anonimleştirilmiş şekilde olması gerekir. Bakanlığın faaliyet raporları var ancak çok genel geçer cümle ve rakamlar var orada da. Olması gereken benim yönelttiğim sorular. Bunların sorgulanması ve daha iyi nasıl gidileceğinin araştırılması için pusula aracıdır bu veriler.

Maalesef bu verilere ulaşamadım. Acaba bakanlıkta da böyle bir data veya çalışma yok mudur? Cevap gelmediğine göre böyle bir çalışma sistematiği yok. Bir şeyi yönetmek için bilmek gerekir. Bilmek için saymak gerekir. Saymak için sistem gerekir. Sistem için bilgi gerekir. Bilgi yoksa sistem de kuramazsın. Sistem kuramazsan sayıya-bilgiye ulaşamazsın. Sayıya ulaşamazsan kontrol edemezsin. Kontrol edemezsen ülkenin kaynakları heba olur. Heba olan kaynaklar ülkeyi ekonomik olarak dışarıya bağımlı hale getirir. Dışarıya bağımlılık ülkenin stratejik ekonomi kararlarını etkiler. Bu etki bizi “ithal ikamesi-montaj sanayi”nden bir adım öteye götürmez. Bunun sonucu dolarizasyon ve enflasyon olarak bize faturalandırılır.

Bu faturayı da ülke olarak hep beraber uzuuunn yıllardır ödemeye devam ediyoruz. Ödemeye devam ederiz…