KAZANIRKEN KAYBEDER İNSAN

‘’Yeni olan her şey, eskinin mirasını taşır’’

Hayat, herkes için farklı anlam ifade eden ve herkesin yaşamak zorunda olduğu bir süreçtir. Somut ve soyut olarak değerlendirildiğinde başında ve sonunda eşit olduğumuz, içinde yaşarken farklılıklar gösterdiğimiz çeşitli dönemleri temsil eder. Eşit olduğumuz başında doğarız, sonrasındaki eşitliğimizde ise varlığımız sona erer. İçinde ise binlerce hatta milyonlarca farklı versiyonlar söz konusudur. Bakış açımız ve yaşadıklarımız sonucunda da kendi hayatımıza dair bizler farklı bir hayat olarak bu süreci geçirmekteyiz.

Anı yaşamayı isteyip, anıları taşıyarak bir hayat yaşadığımız gerçeği ile henüz yüzleştiğimizi düşünmüyorum. Çünkü ikisinin birbirinden çok farklı olduğu bilgisi ile bir dönem tanıştık. Bu yüzden de dış değişkenlere bağlı olmayan, bireysel tercihlerimizde dahi kendimize karşı dürüst olmakta zorlanmaktayız. Çünkü aklımızda ya da duygularımızda olan bitenden uzaklaşıp anı yaşamayı hep yapmak istiyoruz. Fakat bu hislere de kendimizin sahip olduğumuzu gözden kaçırdığımız için bir türlü istediğimiz sonucu elde edemiyoruz. Dün, bugün, yarın üçlemesi olarak hayatımızı ele alalım. Dün bizimdi, bugün ise ondan kalan etkilerle yaşadık. Tespitlerde bulunduk ya da yeni kararlar aldık. Yarın da bugünün kararlarını uygulamaya başlayacağız. Peki, bu üçlemede bizim hissettiğimiz duygular sonucunda kayıplarımızın ne olacağını hiç düşündük mü? Ya da dün yaşadığımız duygu bugünümüzü niye elimizden aldı? Yarın ise aldığımız kararlar bizim istediğimiz şekilde sonuçlanmazsa ne olacak? Bu soruları çoğaltabiliriz ya da basit sorular olarak değerlendirebiliriz. Maalesef basit tabirle algıladığımız her şeyin gelecek zamanlarımızın zor problemleri olduğunu gözden kaçırmaktayız. Kabullenmek kelimesi kendimiz dışında herkesi ve her şeyi onaylamak anlamında kullandığımız bir kelimedir. Lakin kendi yaşantımızı kabullenmezken başka bir şeyi kabullenmemiz ne kadar gerçekçi olacaktır ki? Bu sebeple kendi hayatımızda karşılaşmak istediğimiz sonuçların hangisinin kazanç olacağını doğru bir şekilde tespit edebilmeliyiz. Kayıplarla dolu hayatın içinde, kendimizi yaşamakta olduğumuz anlardan mahrum etmek bizim için tüm sonuçları kayıp olarak değerlendirmemize yol açabilecektir. Ne ile ilgili kazandığımız ya da kaybettiğimizin bir önemi yoktur. Önemli olan kendi hayat deneyimlerimizde yaşadığımız anların her birini kendimiz yaşadık farkındalığına ulaşabilmektir. Çünkü bizim hayatımız başkalarının da hayatı sayesinde var olmaktadır. Daha doğru bir ifade ile kendimizden başka insanlar hayatımızda var olduğu için kendimiz bir hayat yaşamaktayız. Kimi ailemizdir, kimi eşimizdir, kimi değer verdiğimiz dostlarımızdır. Fakat her insan ve yaşadığımız her olay bizim hayatımızın bir dönemini işaret etmektedir. Bu işaretleri takip ettiğimizde kendi hayatımızı bölümlendirmemiz daha kolay hale gelecektir. Farklı bir üçleme ile konuyu açacak olursak; çocukluğumuz, gençlik ve yetişkin zamanlarımız ve son olarak olgunluk ve yaşlılık zamanlarımız yaşanacaktır. Mutlu bir çocukluk geçirmenize sebep olan ya da mutlu bir çocukluk geçirmenize şahit olanlardır sizin kazancınız. Hayatınızı planladığınız ve kariyer hedeflerinize ulaşmak için verdiğiniz emeğe tanıklık edenlerdir sizin kazancınız. Hayatınızın bir döneminde bulunan insanlar hakkında, iyi veya kötü haberler aldığınızda hissettiğiniz duygulardır sizin kaybınız. Evet, üçlemenin sonunda bir kayıp söz konusudur. Çünkü çoğunlukla kazancımız olan dönemleri gelecekte kayıp olarak görebileceğimizi tahmin edememiştik. Zaten biz burada kaybettiklerimiz yüzünden kazançlarımızı da aslında kazanç olarak görememiştik. Çünkü söz konusu dönemler itibariyle hemen hepimiz anlarımızı gerçekten yaşayamadan, yeni anların peşinde koşmaya başladık. Yeri geldi çevremizin anlarına kapıldık, yeri geldi çevremizi anlarımız haline getirdik. Her iki ihtimal doğrultusunda da doğru bir yüzleşme yapamamış olacağız ki pek çok insan için olgunluk ve yaşlılık zamanlarını kayıplarla dolu hayatlar olarak dinlemekteyiz. Oysaki o anları özlem olarak anımsayan pek çok insan da bulunmaktadır. Önemli olan yaşamakta olduğumuz hayatı, bizlerden önce yaşayan insanların deneyimlerinden yola çıkarak kurgulamamızdır. Çünkü yeni olan her şey eskinin mirasını taşımaktadır.

Kazanmak ve kaybetmek hayatın iki kardeşidir. Hangi kardeşin bizim anlarımıza ve anılarımıza miras olarak kalacağına kendi tercih ve seçimlerimiz ile karar vermekteyiz. Dünün yaşananları, bugün çözülürse yarınlar bize kendimizi iyi hissedeceğimiz pek çok güne kapı açacaktır.