SINIR ÖTESİ RADYO / TELEVİZYON YAYINLARI VE HUKUKİ TEDBİRLER

1990 yılında defacto olarak başlayan televizyon ve radyo yayıncılığı 1994 yılında çıkarılan 3894 sayılı RTÜK Kanunu ile regüle edilmeye başlandı.

Henüz uyduların nitelik ve niceliklerinin yeterli düzeyde olmaması nedeniyle televizyon ve radyo yayınları büyük ölçüde ve çok sayıdaki karasal vericilerle analog ve SD formatta iletildi.

Gecen sürede uydu teknolojilerindeki gelişmeler sonucu yayın iletim ağına uydu yayınları da dahil oldu. Teknolojideki gelişmelerin ardından beklenmeyen bir ivme artışıyla çok sayıda TV ve radyo yayıncısı sisteme dahil oldu. Ardından bu iki mecranın siyasi ve ekonomik alandaki etki ve faydası tahmin edilemeyecek ölçüde arttı. Son 20 yıl içinde yaşanan gelişmeler ise yayıncılık sektöründe radikal değişikliklere neden oldu. Daha sonra bu iki yayın mecrasına internette katıldı.

İnternetle birlikte, OTT – Smart TV -HBBTV – Uydu ve internet platformlarının ve sosyal medya gibi diğer platformların dahil olmasıyla iletişim kolaylaştı ve daha ekonomik hale geldi. Ancak bu derece dağılan ve çeşitlenen iletim metotları hem fayda hem de taraflar için yeni sorunların yaşanmasına neden oldu.

Yayıncı, yapımcı ve telif sahipleri ile sanatçılar gibi copyright hak sahipleri yeni bir sorunla karşılaştı. Taraflar tüm bunlarla mücadele ederken sahneye cevval, sınır tanımaz hatta agresif yeni bir mecra daha dahil oldu. Bu ise toplumların bireylerin ve hatta nesnelerin bile onsuz yapamadığı internet.

Bilindiği gibi karasal vericilerle iletilen UHF ve VHF frekanslarının kaliteli olarak ulaşabileceği kapsama alanının, sınır ötesi ülkelere erişmesi teknik olarak mümkün değildi. Bu nedenle yaşanan sorunlar komşu ülkelerle sınırlı kalmıştır. Uydularla YF yayınlarının kapsamı birçok ülke ve kıtaya ulaşmıştır. Bu ise çeşitli hukuki ve ekonomik sorunlara ve hatta telif sorunlarına neden olmuştur.

Uydu teknolojisi yayınları kıtaların uzağına taşırken, internetle birlikte siyasal ve sosyal sınırlar tamamen ortadan kalktı. Bu ise telif haklarının korunmasını daha da zorlaştırdı. İnternet yayıncılığı, tüm mecralardan farklı olarak daha ekonomik ve herkes tarafından kolayca erişilebilir. İnternet üzerinden yapılan yayınlarla korsanla mücadele sorunu neredeyse çözülemez hale geldi.

Günümüze gelirsek, karasal yayıncılık oyundan çıkmak üzeredir (%1,5), bunun sonucu olarak yayıncılığın, uydu- internet ve kablo TV sistemleri üzerinden konsolide olduğunu söyleyebiliriz. Bu mecraların içinde ise internet öne çıkıyor. İnternetin televizyon ve radyo yayıncılığındaki ağırlığının arttığını hatta yakın gelecekte Avrupa’daki örneklerinde olduğu gibi ülkemizde de diğer mecralardan buraya hızlı geçişlerin olacağını göreceğiz. Bunun temel sebebi ise, internetin erişimin kolaylığı, hızı ve ekonomik oluşu; en önemlisi de izleyici ve dinleyiciye sunduğu izleme/dinleme konforudur. İnternet erişiminin sağladığı imkanları kullanan ve cazip hale getirecek HBBTV alıcıları ve OTT kutularının ise bu yönelimi daha da hızlanacağını söyleyebiliriz.

Toplam erişimin artması mecraların sadeleşmesi, yaygınlaşması, kolayca erişebilir olmasıyla telif konusunu çok daha önemli hale getirecektir. Avrupa ülkelerinde yaşayan Türklere yönelik yayın yapan korsan uydu ve internet platformlarının sayısı her geçen gün artıyor. Bunun sonucunda yayıncı kuruluşları ve içerik üreticileri zarara uğruyor. Bu zarara en çok maruz kalan ise içerik ve dizi film üreticileri.

Yaklaşık 70 ülkede 300 milyondan fazla izleyiciye Türk yapımı dizlerin ulaştığı tahmin ediliyor. Dizilerin yurt dışı yayınlardan elde ettiği gelir bölüm başı ortalama 200 bin dolara kadar civarında. Televizyonların dizi başına ödediği rakam ise 200 ile 700 bin dolar arasında değişiyor. Dizi ihraç bedelleri de 200 bin dolara kadar yükselmiş durumda.

Tüm veriler böylesine büyük bir sektörün korsan yayınlardan korunmasını da gerekli kılıyor. Her yıl dizi başına 4 binden fazla internet linki kapatılmasına rağmen korsan yayınlar özellikle yurt dışında devam ediyor. Bu konuda teknik ve hukuki tedbirlerin süratle alınması yayıncıları, yapımcıları ve gelişmekte olan sektörü koruyacaktır. Aynı durum radyo yayıncıları ve ürettikleri içerikler için de benzerdir.

Telif Hakları Genel Müdürlüğü’nün korsanla mücadele araçları olan bandrol, kayıt tescil sistemi ve sertifikalandırma yöntemlerinin benzerlerinin de özellikle yurt dışı korsanla etkin mücadele için gerekli olduğu açık.

Yurt dışında benzer regülasyon kuruluşları ile iş birliğinin geliştirilmesi ve senkronize yürütülmesi korsanla mücadelede başarıyı yükseltecek ve ekonomik kayıpları en aza indirecektir.

Bu konuda yayıncı, telif sahibi ve izleyici arasında ve en önemlisi ise korsanla mücadelede anlaşmazlık ve tartışmaların artacağını ön görmeliyiz. Ülkelerin ve evrensel hukukun bu alanda yeni regülasyon kurallarını oluşturması ve işletmesi gerekli ve kaçınılmaz olacaktır.