1996 baharı; Dayton Anlaşması yeni imzalanmış ve Netaş olarak Bosna Telekom’un data altyapısını kurmak için görevlendirildik. THY o dönem Sarayova’ya uçuş yapmıyordu. TOPAİR diye bir firmanın uçağı ile Sarayova havalimanının üzerine geldiğimizde uçak ani bir iniş yaparak alçalırken tüm yolcuların midesi ağzına geldi. Düşüyoruz zannetmiştik ki bir çoğu feryat figan bağırıyordu. Arkamdaki tecrübeli yolcu “Korkmayın bu Rus pilot hep böyle iner” deyince rahatladık biraz. Sonradan öğrendik ki havalimanının kontrol kulesi Sırp çentiklerce tahrip edilmiş, pilot hava açık ve havalimanı pistini görürse iniş yapıyor aksi halde Hırvatistan’ın Split kentine yolcularını indiriyormuş.
Şehre havalimanından girişte her yer savaştan izler taşıyordu. Oteller tahrip olduğu için bir evde kaldık. Komşumun birisi Türkiye gazetesinden ve bir PKK itirafçısının anılarını yayınladığı için tehdit edilen Emin bey, diğeri ise Hürriyet gazetesi muhabiri ve Sırpların eline Ilıcada esir düşen Şerife Hanımdı. Akşam iş bitiminde Baş Çarşı’ya da savaş çıkacağı günlerde birkaç Sırp’ın hışmına uğramış (TV’lerde o darp sahnesi gösterilmişti) Türk hayranı gencin kahvehanesine gidiyorduk. Şerife Hanım Boşnak olduğu için Boşnakçayı iyi biliyordu ve Sarayova’da bir radyoda gönüllü program yapıyordu.
Müzmin bekar ev sahibim, O sırada tek yayın yapan Türk kanallarındaki eski Türkiye güzellerinin haber sunduğunu gördükçe, ortalama Türk kızlarının güzelliği hakkında önyargısı oluşmuş. Sonuçta Türkiye’den evlenmeyi kafasına koymuş. Ev sahibim İbrahim Tatlıses hayranıydı. Kardeşinin Almanya’dan getirdiği son model Mercedes’ini Sırplara çaldırttığında arabadan çok içindeki İbrahim Tatlıses kasetine üzülmüş ki Türkiye’ye döndükten sonra arkadaşım vasıtasıyla bir kaset ulaştırdık.
İlginç olaylar sadece bunlar değildi tabii. Hüsrev Paşa Camisi önünde akşam namazını beklerken kalabalık bir grup geldi. Sarışın, iri cüsseli gençlerin arasında yüzünü basından hatırladığım Şeyh Nazım Kıbrısi de vardı. Arkasındakiler Alman kökenli müritleri imiş. Merhabalaştıktan sonra bana ilk sorduğu “Evladım burada lavabo var mı?” oldu. Ben de camilerde WC bulunmadığını ancak caminin köşesinde gençlerin takıldığı yer altındaki Pub’da olduğunu belirttim. Şeyh’in pek aklına yatmadı ki camiye yöneldi. Namazı da alışılageldiğinden çok daha hızlı kıldırıp, duayı da kısa kesti.
Sarayova’nın Alman işgali zamanında yapılan Ferhadiye caddesi
Projeyi Bosna Telekom adına yürüten Amir Muliç aynı zamanda Alia’nın SDA partisinin ileri gelenlerindendi. Bir kaç kez bu bilge şahsiyetle Amir vasıtasıyla tanışma imkanı doğdu ama son anda ya yabancı bir misyon şefi ile görüşmesi ya da farklı bir işi nedeniyle nasip olmadı.
Bosna’da spor kulüplerine kurumların desteği endirekt oluyor. Örneğin Bosna Telekom yaklaşık 1000 personeli için kulüpten yıllık bilet alıyor. Böylece hem kulüp maddi olarak desteklenmiş oluyor hem de seyirci desteği kazanmış oluyor. Bana hafta sonu oynanacak yılın derbisi için Boşnak arkadaşlar teklifte bulundular, gider misin diye. Maç Sarajova-Zeljezniçar (Sanırım demiryolu takımı demekmiş) arasında idi. Stadın karşı açık tribünleri çetnik bombası ile tahrip olmasına rağmen herkes biletini alıp öyle maça giriyordu.
Sarajova-Zeljezniçar arasındaki maç başlangıcı gösteriler
İş saatleri haftanın 3 günü erken başlıyor (saat 07:00) ve biz de Sarayova’nın sadece börek satan büfelerden Boşnak böreğiyle kahvaltımızı hallediyorduk. Onlar sürekli kahve içerken biz çay içiyorduk. Boşnak arkadaşım Suat Sutroviç ‘’Bize kahveyi siz alıştırdınız, siz şimdi çay içiyorsunuz’’ diye takıldı. Savaş esnasında Türklerin ve Türkiye’nin desteğini görüp de çok duygulanan ve bana bir Türk bulup getirsen diye adeta yalvaran Suat’ın babasını bir hafta sonu görmeye gittik. Yaşlı amca beni görür görmez ayağa fırlaması ve yaşına rağmen ellerime sarılması beni de çok ama çok duygulandırdı.
Bir defasında da Koni yakınlarındaki göle balık tutmaya gittik. Pek yakalayamadık ama yanlışlıkla benim mayınlı araziye girmem Boşnak arkadaşımı bir hayli telaşlandırdı.
100’den fazla kişinin hayatını kaybettiği Sarayova pazaryeri
Bir diğer Boşnak arkadaşım da daha önce sırtında dövmeleri ile Yugoslavya’nın gençlerde en iyi dansçısı seçilen Mehmed idi. Şimdi tüm yaptıklarından tövbekâr bir şekilde kendini dine adamış. Mehmed ve Suat ile birlikte Sarayova yerine Splite inen arkadaşı almak üzere Split’e geçtik. Dönüşte kestirme diye Mostar yerine Travnik tarafını tercih ettik. Ancak birkaç bölge Hırvatların kontrolünde idi ve halen az da olsa bu bölgelerde Hırvatların Müslüman Boşnaklara saldırıları devam ediyordu. Gece vakti epey yol aldıktan sonra artık Müslüman bölgesine girmiş oluruz diye bir pizzacıya girdik. Boşnak arkadaş kahve siparişi verirken –sanırım Hırvatlarla Boşnaklar arasında telaffuz farklılığı varmış-adamın konuşmasından halen Hırvat bölgesinde olduğumuzu anladı. Pizzalar da uzun süre gelmeyip, adamda ortada görünmeyince, savaş tecrübesi olan Suat telaşlandı ve hemen arabaya geçmemizi istedi. Doğrusu kaçar gibi uzaklaştık oradan.
Bosna’nın başta Sarayova, Tuzla, Travnik, Mostar olmak üzere data altyapısını başarıyla tamamladık. Sistemleri çalıştırıp servise verdik. Börekleri, köfteleri ve bizi candan seven dost insanların memleketini 2012 yılında kızımla birlikte turistik gezi için bir kez daha ziyaret ettik. Tabii Bosna Telekom binasını da ziyaret edip Boşnak arkadaşlarla da hasret giderdik.