New Author

TELEKOM ANILAR-VI ASELSAN (1986)

Türk Telekom’da bir yandan Yenişehir santral amirliği yaparken diğer yandan da özellikle lokal santral kabullerine gönderiliyor, santrallerin proje toplantılarına davet ediliyordum. Öte yandan DMS (1) kuran NETAŞ yetkilileri de sürekli iş teklifinde bulunuyordu. Aslında adına burslu okuduğum Türk Telekom’da (PTT) mecburi hizmetim de dolmak üzereydi. İş ilanları o dönemde yaygındı. Ama niyetim yurt dışına gitmek, orada çalışmaktı. Bir arkadaşımın da önerisiyle Avusturalya’ya başvurdum. Olumlu cevap da aldım. Ancak sağlık muayenesi için nedense Türkiye’de değil de Yugoslavya’da muayene olmamı talep ediyordu.

Ayrıldıktan sonra öğrenecektim ki Ankara Telefon Başmüdür Yardımcısı Ulus’ta bir bakım merkezi kuracak (NMS Merkezi) ve başına da beni atayacakmış. O yardımcı sıklıkla beni Ulus’taki Başmüdürlük binasına çağırıyor ve firma yetkilileriyle yapılan çalışmalara dahil ediyordu.

Bu arada bir başka arkadaşım da Kanada’da vatandaşlık kabulleri var demişti. Vatandaşlık Quebec eyaleti için alınıyor, iş güvencesi verilirken ise ön koşul olarak üniversite mezunu ve Fransızca’yı bilme şartı aranıyordu. O sıra Gazi Üniversitesi’nde Fransızca eğitimleri için çok düşük ücretle kurs açmış ve ben de oraya müracaat etmiş, Fransızca eğitimi almaya başlamıştım bile.

NETAŞ yetkilisi bir gün Ankara’ya toplantı için geldiğinde benimle görüşmek istedi. Bir öğle yemeğinde buluştuk. Koşulları bahsetti; Maaş hemen hemen üç katı, ikramiyeler ve yakında kuracakları Ankara Böle Amirliği... Dışarda macera aramaktansa ayağıma gelen bu fırsatı kullanmak istedim. Ve “Tamam” dedim, muhatabıma. İstifaya hazırlanıyordum ki bir gün aynı kişi beni telefonla aradı ve “Zuhuri Bey biliyorsunuz NETAŞ aynı zamanda TT’nin firmasıdır, yani ortağı ve yönetim kurulunda TT GMY’de var. Seni almayı çok istiyoruz. Ancak amirim geçiş esnasında TT sorun çıkarabilir. Biz de seni kadromuza mutlaka katmak istiyoruz” dedi. Ben de ona “Eee, ne yapmamı istiyorsunuz? O zaman” dedim. Muhatabım iki alternatif sundu; 1. Ya istifa ettikten sonra 6 ay boşta kalacakmışım ve sonrasında rahatlıkla alabilirlermiş. 2. Ya da bir 3. firmaya geçip oradan 3 ay için de NETAŞ’a geçebilirmişim. “Güvence ne?” diye sordum. “Garanti vereceğiz” dediler. Bu kez yurt dışı aramaları yurt içine döndürdüm. Bir bilgisayar firması ile görüştüm, HAVELSAN Kazım Karabekir Caddesi’nde bir ofis açmış ve elaman arıyordu, oraya müracaatımı yaptım. TAI yeni kurulmuş ve aldıkları elemanı 2 yıllığına ABD’ye eğitim amaçlı gönderiyorlarmış ve o ilana da başvurdum. HAVELSAN ortağı Aydınlar grup ile sorunlar yaşadığını duydum ve ofisleri de çok profesyonel değildi, oradan vazgeçtim. Kızılay’da ofisi olan bilgisayar firmasına ön hazırlık olsun diye Tunus Caddesi’nde eğitim veren bir bilgisayar firmasından da akşamları eğitim almaya başlamıştım. Ancak iş ciddiye binince maaşının ve koşullarının pek iyi olmadığını gördüm. TAI’ye iş görüşmesine gittiğimde ise bana “Seni ABD’ye yollayamayız, kablo bölümüne düşünüyoruz” dedikleri için oradan da vazgeçtim. Bu arada Kanada göçmeni olmak için belirli bir para istiyordu ve ondan da vazgeçtim. Kısacası Bilgisayar ve Fransızca kurslar sadece CV’me yazmak için yeni iki satır oluşturdu.

Bir süre sonra ASELSAN’ın telefon işine girdiğini ve eleman aradığını duydum. Oraya müracaatımı yaptım. Koşulları NETAŞ kadar olmasa da TT’den bir hayli iyiydi. Şimdi aklınıza şu sorular gelebilir: “Zaten NETAŞ’ta başlayacaksın, neden bu firmaları bu kadar araştırıyorsun” diye. Aklımın bir köşesinde “Ya NETAŞ sonradan su koyverirse veya ben bu geçici girmeyi düşündüğüm firmadan memnun kalırsam?” düşünceleri yok değildi.

ASELSAN işi çok hızlı gerçekleşti. Çünkü sayısal telefon teknolojisini bilen birine acil ihtiyaçları varmış. TT istifa dilekçemi verirken en çok üzülen Başmüdür yardımcımız oldu. Bana nereye gideceğimi sordu. Ben de o sıra tam sonuçlanmayan –ihtimal dahilinde olan- Avustralya’ya gideceğimi söyledim.

ASELSAN’da işe hızlı başladık. Hollanda’da üretilen TBX (Telephone Branch Exchange) marka telefonları alıp talep eden kurumun ihtiyacına göre konfigüre ediyorduk. Çoğunlukla işleri ihalesiz, doğrudan alıyorduk.

Sırasıyla Ordu Valiliği’nin santrali, Hatay’da Amik nehri kıyısındaki Büyük Otel, Çukurova Üniversitesi ve son olarak da bir kış günü uğraştığımız TEK Binası (Şimdi Enerji Bakanlığı Binası). TEK binasının da santral montajını yaparken bazı personelin inşaatı bitmemiş, camları takılmamış binada masalarında battaniye ile oturduklarını görüyordum. Bir gün sordum “Neden?” diye. Dedikleri “Necatibey’de Polis Akademisi’nin yanındaki bina PTT Genel Müdürlüğü olacaktı ama binaya Başbakanlık el koydu. Tepesinde PTT figürü olmasına rağmen DPT yaptılar, biz de el konulmasın diye böyle yerleştik” dediler. Yıllar sonra 2018’de Mitel’de çalışırken santral teklifi vermeye gittiğimde baktım halen bizim kurduğumuz santral C blok bodrum katında çalışmaya devam ediyordu.

ASELSAN da bizim zamanımızda ufak bir kast sistemi vardı. Sanırım personel müdürünün asker olmasından kaynaklı. Yemekhane 3 guruba ayrılmıştı; Alt kademe çalışanlar bir yemekhanede, Mühendisler ayrı bir yemekhanede ve amirler bir başka yemekhanede. Tabii servis ve masalar da ona göre değişiyordu. Önlüklerimizden kimin işçi, kimin teknisyen, kimin mühendis olduğu anlaşılıyordu. Hoş durum değildi ama kızların bize olan ilgisi biraz daha artıyordu.

Telekom da Ulus’ta kaldığım dairede nerdeyse hepsi de müzmin bekardılar. Ve yaşları da bir hayli ilerlemişti. TT’den ayrılırken neden ayrıldığımı soranlara espri yollu “Şansım açılsın diye” demiştim. Şaka olarak söylediğim sanki ASELSAN da gerçeğe dönüşecekti. Antakya’da zengin bir bayan İl Özel İdaresinde memurmuş. Habire beni sorgulayıp duruyordu “Bekar mısın? Hatay’ı beğendin mi? Burada kalmak ister misin? Biz bir hayli zengin köklü aileyiz, eşim kuyumcu, ben iş olsun diye çalışıyorum, biz iç güveysini severiz vs. vs.” Dönüşte ASELSAN’ın satışı gerçekleştiren mühendis arkadaşın ilk sorusu bu bayana ilişkindi. Onu da bir hayli sorgulamış bu zengin güzel bayan ama arkadaşın evli olduğunu duyunca umutları bana kalmıştı. Arkadaşım “Keşke kızını da görseydin” diye hayıflandı durdu.

O olmadı ama daha sonra ASELSAN’a staj için gelen birine kalbimizi kaptırdık. Bu arada üç aylık süre dolmaya yaklaşınca NETAŞ’tan tekrar aramalar başladı. Bir Adana seyahati sonrası ASELSAN’a değil ama direkt İstanbul’a geçtim, iş başvurusunu yapıp onayı alıp Ankara’ya döndüm. ASELSAN’da adet gereği asalet onayı ve sonrası ikramiye vardı. Personeli maaş günü ve aynı zamanda ASELSAN’da benim de son günümde arandım. Asaletim onaylanmış ve bu ay ikramiyeyi hak etmişim. Artık her şey yazıya döküldüğü ve ASELSAN’a da güvendiğim için maaşımı almadan önce istifa dilekçemi verdim. Müdür beklemiyordu, şoke oldu. Epey sorguladıktan sonra biraz da kızgın şekilde odadan ayrıldım. Muhasebeden parayı almaya gittiğimde ikramiye kesintiye uğramış. Sordum muhasebeciye “Az önce ikramiyeli maaşım söylemiştiniz, ne oldu paranın yarısına” diye. “Çalışan Müdürün aradığını ve asaletinizin iptalini ve dolayısı ile ikramiyenizin de kaldırılmasını talep etti’’ dedi. Ne diyeyim. Ofise döndüğümde teknisyenim geldi ve “Zuhuri Bey size verilen iş önlükleri, ayakkabı ve diğer bilimum malzemeleri iade edeceksiniz” dedi. “Tamam” dedim ve ertesi gün hepsini bir tutanakla teslim ettim ve ayrıldım. Tabii ki bir çalışanının keyfi tutumu yüzünden firmayı suçlayamam ancak koşulları az çok bilmeme karşın geçici olarak çalışma düşünmem de benim ayıbımdı.