YENİ DÜNYA DÜZENİNDE İLETİŞİM VE MEDYA

Küresel salgın nedeniyle her alanda meydana gelen değişim ve yeniden yapılanma, her sektör gibi medya ve iletişim alanında da kendini gösterdi. Göstermeye devam ediyor.

İletişimin etki ve gücünü her alanda tam olarak incelemek mümkün olamasa da sonuçlarını yaşayarak görüyoruz. İnsan olmanın, birlikte yaşamanın kısaca ilişkilerin olmazsa olmazı iletişim neredeyse tüm kuralları yeniden biçimlenmeye başladı. Bunu tetikleyen neydi? Bu sorunun cevabını aslında kimse tam olarak bilmiyor. Konuşma, yazma, birlikte olma, sosyal alan kullanım, ifade, hülasa akla gelebilecek her şey köklü olarak değişiyor. Daha ne kadar değişecek? Bu değişimin insanlara olan katkısı ya da varsa olumsuz yanlarını da düşünmeliyiz belki de.

İletişime fayda sağlayan enstrümanlardan en önemlisi medya olarak öne çıkıyor. Teknolojinin gelişmesine karşı medyanın uzun süredir kullandığı iletim teknolojilerinin pek de değişmediği veya gelişmediğini gözlemliyoruz. Tüm sektör eldeki cihaz ve ekipmanlarla yetinmeyi yeğliyor. Yeni sistem kullanımları, mevcutların revizyonu ve daha radikal olarak 4K, 8K teknikleri şimdilik hepsi küresel resesyona ilave olarak tüketici ya da müşteri daralması nedeniyle rafa kaldırıldı. Anlaşılan yayıncılık şimdilik HD çözünürlükle iktifa edecek. Aslında yeni teknolojileri talep eden izleyici kitlesi de yok.

İzleyicilerin klasik yayıncılığa talebi her gün ciddi şekilde azalıyor. Yayıncıların kendi kıstaslarına göre belirledikleri günlük playlist’ler, spor ve dizi dışında izlenme oranlarını arttırmıyor. Aslında izleyici de klasik yayıncılardan bunları talepte etmiyor.

TÜRKSAT uydularından iletilen televizyon sayısı yaklaşık 400. Bir o kadar da radyo yayınının iletildiğini söylersek bu alandaki rekabetin yoğunluğunu daha iyi anlayabiliriz. Bu sayılara az da olsa uydu platformlarını da ilave etmeliyiz. Bu kadar çok sayıda televizyon ve radyonun, karasal iletimin neredeyse ortadan kalkmasıyla T1-T2-T3 sınıflandırmasına gerek kalmayan kanalların nasıl finans edileceği önemli bir sorun. Televizyon ve radyo kanallarının birbirine benzeyen yapım ve programlarla yayınlarını sürdürmesi ve çok artmayan reklam gelirlerinin adil bölüşülmesinin mümkün olmadığı açık! Rekabetin daha da şiddetlenmesiyle sanıyoruz bir süre sonra, bu alandaki yayıncı sayısı da azalacaktır.

Tüm yayınların, programların, haber ve benzeri içeriklerin takibi ve izlenmesi artık internet üzerinden çok kolay. İzleyicinin (müşterinin) kendisine uygun olan çok sayıda yayını bu mecralardan bulması, istediği kısmına erişebilmesi reklam sloganı gibi: Aklındaysa ekranında. Major televizyon kanallarının işi artık kolay değil.

Birçok sunucu, programcı, yapımcı program içeriklerini gazete ilanları ve billboardlarla tanıtmaktan vaz geçti. Programların yayın saati ve konusu, saatler öncesinden Twitter ve benzeri platformlardan duyuruluyor. Toplanın, izleyin, gibi benzeri sloganlarla izleyici çekmeye çalışılıyor. Bu durum hem internetin gücü hem de rekabetin yoğunluğunu gösteriyor.

İzleyiciler ise başka bir boyutta. Bireyler, internetin fark ettirmeksizin zamanları yutan hatta değersizleştirip yok eden sanal dünyasında kayboluyor. Toplumun neredeyse %35’ini oluşturmaya başlayan yeni ve dinamik bilgi kuşağını klasik yayınlar pek ilgilendirmiyor artık. Onların dünyası başka. Onlar bilgi havuzunun içine doğdular. Talepleri ise önemsenmek ve eğlenmek.

Gerçekten yaşadıklarımızı sadece pandemi ile izah etmek ne kadar isabetli olur? Bilinmiyor. Ancak yeni dünya düzeninde her şey hızlı ve radikal değişiyor. Değişimin tüm sonuçlarının pozitif ve faydalı olduğunu iddia etmek gittikçe zorlaşıyor.