YAYINCILIKTA YENİ YÖNTEM VE MECRALAR

Yayıncılığın günümüzde hızla kabuk değiştirdiğini görmeye başladık. İzleyicilerin günlük yayınlanan programlara, birbirinin benzeri ve sürekli tekrarlanan yayınlara ilgisi azalıyor. Özellikle genç kuşakların farklı ve özgün yayınlara yöneldiğini görüyoruz.

İzleyicideki tavır değişikliği ya da yönelim beklenmeyecek ölçüde artmaya başladı. İzleyiciler siyasi ya da sosyal olarak kendilerine yakın buldukları yayınları tercih ediyor. Haber ve tartışma programları haricinde ise platformlar üzerinden gerçek zamanlı olmayan dizi ve belgeselleri izlemeyi tercih ediyor. Bunları platformların pandemi sürecinde artan abone sayılarından görüyoruz. Genç kuşaklar ise gündemi televizyon kanalları yerine kendi görüşlerine yakın sosyal mecralar üzerinden takip ediyor. İzleyicideki bu tercih değişikliğinin bir nedeni de yayıncılar arasındaki gruplaşma da yol açmış olabilir.

İzleyicinin bu tip mecralara yönelmesinde internet üzerinden her türlü veri, yayın, radyo, televizyon, video gibi içeriklere kolay erişmesi; konforlu, bağımsız, etkileşimli, katılımcı ve zamana bağlı olmaksızın yayınları izleyebilmesinin de rolü var. Hatta +50 grubunun bile bu imkanları değerlendirdiğini görüyoruz. İnternete erişimin daha kolay ve daha ekonomik olduğu Avrupa ülkeleri seviyesine ulaştığında bu yönelimin daha çok artacağı söyleyebiliriz.

Günümüzde yayıncılar her platformda yer almaya başladı. Teknik donanımlar da benzer hale geliyor. Teknik donanımların eşitlenmesi farkın sadece içerik ve kalitede olmasına neden oluyor. Kaliteli içerik üreten yayıncılar bir adım öne çıkıyor. Bu gelişmeye ayak uyduramayan kanalların marka değerinin ise izleyicinin gözünde azaldığını söyleyebiliriz.

Karasal yayınların izlenme oranları %1,5 altına düştü. Tek kıstas içeriklerin nitelikleri olmaya başladı. Bu ise rekabeti yükseltiyor. Aynı durum radyo yayınları için de geçerli. Hatta bu sektörde işletme, iletim, personel gibi giderlerin televizyona göre daha makul seviyede olmasının yayıncı sayısını arttırdığını söylemek yanlış olmayacaktır. Yayıncı sayısının televizyona göre daha fazla olması ise radyo sektöründeki sorunları her geçen gün arttırmaktadır.

Yayıncı şirketler, izleyiciyi ekran başında tutabilmek için teknolojinin tüm yeniliklerini hızla hayata geçirmek zorunda hissediyor. Ancak radikal teknik değişikliklere henüz tam anlamıyla cesaret edemiyor. Mevcut yayıncılığın bir adım ötesi 4K – 8K veya daha büyük ekran boyutları olacaktır. Ekonomideki küresel daralma her ülkeyi etkiledi. Yayıncılar da haklı olarak yüksek maliyetli değişiklikleri gereksiz buluyor.

Tüm bunlardan sonra yayıncı ve izleyici nasıl hareket edecek ya da tercihleri ne olacak? İleriye dönük projeksiyon yapmak yayıncılar için elbette kolay değil. Bu nedenle izleyicinin değişen genel davranış modellemesinin çıkarılması hem yayıncı hem de izleyiciye fayda sağlayabilir. Kişisel gözlem olarak şunu söyleyebilirim: Yeni kuşakların tercihlerini içinde yaşadığı toplumun gerçekleri ve dünya dinamikleri şekillendiriyor. Yeni kuşakların sabırsız, sonuç odaklı davranışları ve katılımcı, paylaşımcı talepleri yayın izleme davranışlarını da etkiliyor.

Televizyonlar internet platformlarını kendilerine örnek alabilirler. İzleyiciler internet platformlarında nasıl davranıyorsa, neleri talep ediyorsa yayıncılar da benzerlerini yayın teknolojilerinin sunduğu imkanlar çerçevesinde izleyicilere sunması klasik yayıncılığın ömrünü biraz daha uzatacaktır.

Avrupa ülkelerindeki yayın mecralarındaki durum da pek farklı değil. Özellikle Kablo TV abone sayılarında yavaş olmakla birlikte bir düşüş yaşanmakta, abonelerin ekonomik ve hızlı internet üzerinden yayınları tercih ettiği görülmektedir. Klasik yayıncılığın, HBBTV ya da internet televizyonculuğuna evrilmesinin kaçınılmaz olacağını, kısa süre sonra büyük ekranlardan sadece spor karşılaşmaları ile dizilerin izleneceğini söyleyebiliriz.