UYDU VE İNTERNET PLATFORMLARI

1990 başlarında özel TV kanallarının yayınlarına başlamasıyla tek kanallı TRT yayınlarından çok sesli ve ilginç televizyon kanalları yayınlarıyla karşı karşıya kaldı izleyiciler. Bir süre sonra uydu iletim teknik ve imkanlarının artmasıyla 1995 yılından itibaren analog uydu yayınlarıyla birlikte karasal yayınlar da bölgesel olmaktan çıkarak ülke genelinde uydu + karasal ve kablo yayınlar şeklinde geniş kitlelere ulaşmaya başladı.

1990 sonlarına doğru analoğun yerine dijital teknik ve sıkıştırma metotlarının çeşitlenmesiyle ve uydu alıcılarının nispeten ekonomik hale gelmesiyle izleyiciler tercihleri karasaldan hızla uydu yayınlarına doğru yönelmeye başladı.

Tercih sebeplerinin başında uydudan iletilen yayınların sayısının fazlalığı ve görece analog’tan daha kaliteli ve çözünürlüğü analoğa göre daha yüksek olan yayınların iletilmesiydi.

Uydu ve karasal yayınların birlikte iletilmesiyle birlikte önce Cine5’in şifreli karasal yayınlara başlaması ve izleyicilerin özellikle futbol maçlarını izleyebilmesi uydu platformlarına olan ilgi ve talebi arttırdı.

Bu alanda ilk yayına başlayan Star dijital ardından Digitürk oldu. O yıllarda iki platforma olan ilgi her geçen gün arttı. Bununla birlikte Star dijital uydudan yayın yapan televizyon kanallarını kendi kutusu üzerinden tanımlama yaparak ve rebroadcast yapmadan abonelerine uygun ücretle iletmeye başladı. Ancak yayın hayatına daha sonra başlayan diğer platform Digitürk’ün maç yayın haklarını alması ve bu yayınları sadece kendi platformundan iletmesi önce Star’ın etkinlik ve abone sayısında düşüşe, ardından ise bu platformun kapatılmasına neden oldu.

Bir süre sonra yine tanımlama tekniğini kullanan D-Smart uydu platformu bu yarışta yerini aldı. Ancak günümüzde de majör uydu platformu yine Digitürk olarak toplam hanelerin yaklaşık %25’ine erişmektedir.

Tüm bunlar olurken son 10 yılda teknolojideki gelişme ivmesinin tahmin edilenin üzerine çıkması, yeni sıkıştırma teknikleri, sosyal alandaki değişim ile küresel pandemi ve diğer gelişmelerle birlikte internet hızı ve erişim maliyetlerinin dünyada olduğu gibi ülkemizde de makul seviyelere gelmesi internet üzerinden iletilen platform sayılarında artışa neden oldu.

Önümüzdeki 10 yılda ise bu ivmenin daha da artacağını öngörebiliriz. Bunun neticesinde her türlü kaynak kullanımının efektif olarak değerlendirmesini yayın kuruluşlarıyla birlikte diğer mecra paydaşları da hesap etmektedir.

Uydu platformları da bu gelişmeler karşısında yayın tekniklerini değiştirme ve daha ekonomik iletim tekniklerini hayata geçirmeye başladı. Digitürk bu yılın başında aldığı bir kararla Eutelsat 7 derece uydusundan yaptığı rebroadcast yayın iletimini Türksat 42 derece uydularına tanımlama tekniği ile iletme kararı verdi. Bu karar elbette ilave uydu kapasite kullanmadan yapılması Digitürk’ün uydu giderlerini hayli azaltacaktır. Gelecek 10 yılda yayıncılık alanında da diğer alanlarda olduğu gibi köklü değişiklikleri beklemeliyiz. Uydu platform işletmeciliği giderlerinin diğer platformlara özellikle internet platform işletmesine göre daha fazla olması hem işletmeci hem de taşınan kanalların yıllık taşıma ücretlerine olan etkisini arttırmaktadır.

Sadece ülkemizde uygulanan internet, uydu ve mobil platformların yayıncılardan tanımlama ya da taşıma adı altında yüksek ücretler tahsil etmesi yayıncıları olumsuz etkilemektedir. Yurtdışında ise platformlar telif adı altında yayıncılara abone başına ücret tahakkuk ettirmektedir.

Uydu televizyon ve uydu platform yayınlarının yakın gelecekte etkisinin azalacağını söyleyebiliriz. Yıldızı parlayan ise internet platformları olacaktır. Bilindiği gibi diğer mecralardaki iletim tekniklerinin tek yönlü oluşu izleyicinin katılımcılık taleplerini karşılayamamaktadır. Nasıl tanımlarsak tanımlayalım genç kuşaklar her türlü iletişimi internet üzerinden etkileşimli olarak gerçekleştirmek istemektedirler. Buna uygun tekniklerin olmadığı mecralara olan ilgileri ise her geçen gün azalmaktadır.

Klasik televizyon ve radyo kuruluşları bu gelişmeleri dikkate almak zorundadır.