BOSNA TELEKOM (BIH TELECOM) ANILARI XVIII

Tüm şehirlerin data bağlantısı kurulmuştu ancak bir süre daha beklememiz istendi. Amaçlanan bir sorun çıkarsa müdahil olabilmek ve birkaç gün NMS eğitimi vermekti.

Eğitimde Boşnak arkadaşlarımızdan birisi çok sakin ve efendi duruşuyla dikkatimi fazlasıyla çekti. İsmi Mehmed idi. Aslen Travnik’in bir köyündenmiş. “Babam o köyün imamıydı” diye anlatınca “Demek ki sakinliği bundanmış” dedim içimden. Ama biraz konuşunca Savaş öncesi hayatının hiç de öyle olmadığını öğrendim. Kendisi eski bir Yugoslavya Dans Şampiyonuymuş. Sanırım dünya derecesi de yapmış. Savaş herkeste yarattığı travma ve değişimden o da etkilenmiş. Artık dans ve benzeri işlere tövbe etmiş.

İş yoğunluğu biraz hafiflemişti. Hafta sonu yaklaşırken Suat bana “Balık tutmayı sever misin” diye sorunca “Bir dönem köyün en iyi balıkçısıydım” dedim. “Hafta sonu seni Konjic’e götüreyim” diye teklit yapınca tereddütsüz kabul ettim. Biraz piknik malzemeleri alıp Mostar yolu üzerindeki Konjic’e geçtik.

Hava, etraf yemyeşil ve sakindi. Türkiye’de yaptığım gibi dere boyu oltamı sallayarak dolaşıyordum ki Suat “Sakın yanımızdan ayrılma, etrafta gördüğün plastik şeritler mayın olma ihtimaline göre çekilmiş, dikkat et” diye uyardı. Bunun üzerine artık kımıldayamadık, pek fazla da balık tutamadık maalesef. Geri dönüşte yol boyu nehir adeta bizi takip ediyordu. Bir yerde yıkılmış büyük bir demir köprü görünce Suat’a sordum. 2. Dünya savaşı esnasında Alman orduları karşıya geçmesin diye Yugoslav askerler kendileri bombalamışlar köprüyü.

Her sabah BIH Telekom’a uğrayıp sorularını cevaplıyor masa başında uygulamalı eğitim vermeye devam ediyordum. Zaman zaman Osmanlı tarihine de giriyorduk. Bir ara Yayçe’den bir mühendis daha dahil oldu. Suat ile beraber bir kafeye gidince beni uyardı: “Aman bu yeni gelen arkadaşın yanında Sırplar aleyhine konuşma, kendisi Sırp kökenlidir.”

Savaş ortamı hızla barış ortamına dönmüştü. Bu arada çok sayıda Arap kökenli vatandaşlar ziyaret ve yardım amaçlı geliyorlardı. Baş çarşıda da görünmeye başlamışlardı. Bir akşamüzeri yanında saat kulesinin de olduğu Gazi Hüsrev Camii’nin önünde akşam ezanının okunmasını bekliyordum. Birden camiinin bahçe kapısından kalabalık bir grup girdi. Her biri iri yarı ve saçları kesilmişti. Ama hafif sarışın oldukları da belliydi. Kısa da olsa Almanya da çalıştığım için aralarında Almanca konuştuklarını fark ettim. Camide ne işleri vardı diye düşünürken ortalarında hafif kamburu çıkmış, sarıklı yaşlı birini de gördüm. İyice yaklaşınca bu yaşlı kişinin Şeyh Nazım Kıbrısi olduğunu anladım. Kalktım ve kendisine “Hoş geldiniz” dedim. Bana “Türk müsün” diye sorunca “Evet” karşılığını verdim. Alman gençler müritleriymiş. Bana yaklaştı ve sanki Almanlar Türkçe biliyormuş gibi kulağıma eğilerek “Evladım burada WC nerede?” diye sordu. “Hocam maalesef Bosna’da camilerin avlusunda WC olmuyor ama hemen dışarda köşede gençlerin takıldığı bir pub var, isterseniz oradaki WC de ihtiyacınızı giderirsiniz” dedim. Nazım Kıbrısi bir iki dakika duraladı ve düşündü ve sonra “Haydi camiye girelim namazımızı eda edelim” dedi. Camiinin hocası ona hürmet edip imamlığı verdi. Ama Nazım Kıbrısi çok hızlı kıldırdı namazı ve herkes tesbih duası beklerken Fatiha ile işi tamamladı. Ben durumu biliyordum imam anlayamadı ve arkasındaki cemaatin şaşkınlığı yüzünden okunuyordu.

Cuma, son gündü. BIH Telekom’da direktör olan Amir Muliç’te geldi. Tüm arkadaşlarla vedalaştık. Herhangi bir sorun olursa aramaları için telefon ve mail adresimi verdim. Türkiye’ye hemen dönmedim. Banja Luka üzerinden Zagreb’e bir gece otobüs yolculuğu yaptım. Zagreb’te akşama kadar dolaştıktan sonra yine bir gece Slovenya Üzerinden Trieste ve Venedik’e geçtim. Dönüşü İtalya üzerinden yaptım.

2000 Yılında NMS güncellemesi için bir kez daha yolum düştü Bosna’ya. Bu seyahatim çok uzun sürmedi 2-3 gün içinde işleri tamamladım ve geri döndüm. Gelecek sayıda bakalım hangi ülkenin Data ağını kuracağız bekleyin….