Deprem bölgesinin ayağa yeniden kaldırılması için 150 milyar dolar paraya ihtiyaç olduğu hesaplanıyor. Bu rakam Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı’nın (TEPAV) “2023 Yılında Gerçekleşen Kahramanmaraş Merkezli Depremin Etkileri ve Politika Önerileri” başlıklı raporunda yer aldı. Raporda deprem bölgesinin 5 yıllık kalkınma dönemi maliyetinin 150 milyar doları bulacağı belirtiliyor. Geçmiş dönem depremleri de incelenerek, bilimsel verilere dayanarak hazırlanan rapor detaylı ve kapsamlı bir çalışma. 150 milyar doları bulması ön görülen rakamda en büyük payı %60’lık oranla inşaat maliyetleri oluşturuyor.
14 milyonluk nüfusu barındıran bölgede deprem sonrasında BM ve Dünya Bankası maliyet tahminleri ise şu şekilde:
Dünya Bankası (WB), depremin yarattığı doğrudan maddi hasarı 34,2 milyar dolar olarak hesaplıyor. Yeniden imar ve enkaz kaldırma maliyetleri de eklenince bu rakamın iki katına yükselmesi bekleniyor. Yani yaklaşık 70 Milyar Dolar.
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın (UNDP) 27 Şubat tarihinde uydu temelli değerlendirmesinde, deprem sonucu fiziksel hasarın 34,2 milyar dolar olduğu ve toparlanma sürecindeki maliyetlerde bu rakamın iki veya üçe katlanabileceği belirtiliyor. Hükümet öncülüğünde yapılacak uzun dönemli bir ihtiyaç analizi neticesinde tutarın 100 milyar doları aşacağı kaydediliyor.
Öte yandan, yapılan tahminlerin –özellikle seçim gündemi içinde olduğumuz düşünüldüğünde– kendi içinde birçok belirsizliği içerdiğini de vurgulamak gerekiyor. Şehirlerin yeniden inşasına dair henüz net bir yol haritası belirlenmiş değil ve hasarların boyutuna dair tespitler de daha sonuçlanmadı.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat'ta meydana gelen depremlerden etkilenen 11 ilde, 5 milyon 4 bin bağımsız bölümün incelendiğini, 821 bin 302 bağımsız bölüm ve 279 bin binanın acil yıkılacak, ağır hasarlı, yıkık veya orta hasarlı olduğunun tespit edildiğini bildirdi. Kurum, 11 Mart itibariyle hasar tespit çalışmalarında yüzde 90 seviyelerine gelindiğini kaydetti. Buna karşın TEPAV raporuna göre ise Az, Orta, Ağır Hasarlı ve Yıkık (birim) sayısının 2.150.000 adet civarında olduğu tahmin ediliyor.
Yukardaki tüm verilerden bir öngörü çıkardığımızda hesaplanan tahmini maliyetin ortalama 100 milyar doları ve yapılacak bağımsız bölüm sayısının ise 1 milyon adeti (Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın resmi rakamı 821.000 adet – ve halen tespit çalışmaları tamamlanmadığı da göz önünde bulundurularak bu rakama %20 oranında ilave yapılmıştır) bulacağı öngörülüyor.
Önereceğim modelde bu veriler temel girdi olarak alınacaktır.
Benim önerim deprem bölgesinde “5 yıl süreli devletçi ekonomik model” uygulanması. Bu model ile bölgenin yeniden hızlıca ve çok çok daha az bir maliyetle ayağa kaldırılmasının mümkün olduğunu öngörüyorum. Nasıl mı? Anlatayım:
Neden Yeni Bir Yol:
Serbest piyasada geçerli olan mevcut ekonomi kurallarını bu aşamada depremden etkilenen bölgelerde uygulamak, deprem şartları nedeniyle sağlıklı sonuç vermeyecektir. Ayrıca bölge ekonomisine de bir katkı sunmayacaktır. Çünkü serbest piyasanın olmazsa olmazı arz ve talep dengesidir. Talep edenler depremzededir. Yani çok da tercih hakları, pazarlık şansları olmayan bir yerel ekonomi oyuncularından bahsediyoruz. Bu durumun arz fiyatının çok yüksekten açılmasına yol açacağını hepimiz biliyoruz. Yani serbest piyasa dediğimiz olgu doğru işlemeyecektir. Birileri çok zengin olurken depremzedeler daha da fakirleşecek, yerel ekonomi oyuncuları ayakta kalamayacaklardır. Aslında burada naif bir yorumla “serbest piyasa” diyoruz. Oysa gerçek, kapitalizmin acımasız çarklarının devreye girmesidir. Çünkü bölge yerle bir olmuştur ve insanların en temel ihtiyaçları dahi şu aşamada karşılanamamaktadır. Depremzedeler temel ihtiyaç maddelerinin karşılanmasında bile arz fiyatlarına razı olmak mecburiyetindedir. Bu durumu depremin ardından üç kez gittiğim bölgede yakından müşahede ettim. Devletin yavaş yavaş elini çektiği bazı alanlarda kapitalizmin acımasız çarkları hemen dönmeye başlamış. Aslında olayı kavrayabilmek için deprem bölgesine gitmenize de lüzum yok! Depremin ardından Ankara, Mersin ve İstanbul’a göç eden mağdurlardan talep edilen kira fiyatları bunun en büyük göstergesi. Devletin kira desteği Ankara’da 3 bin TL iken, ev sahiplerinin talep ettikleri fiyatlar 10 bin TL’den başlıyor. Rekabet Kurulu konuyla ilgili soruşturma başlattı. Peki çadır ve konteyner fiyatlarına ne demeli? Şu anda bölgedeki insanların en zaruri ihtiyacı başını sokacak bir yer. Arzın yetersiz kaldığı deprem çadırlarında fiyatlar birden tavan yaptı. Gönüllü arkadaşlarımız Çorum’da bir çadır imalat sistemi kurdu ve 2.850-TL’ye çadır imal ediyor. E-ticaret sitelerinde ise bu çadırların benzeri 7 bin TL’den satılıyor. Al sana kapitalizm. Yardım kuruluşu Kızılay’ın bile bir çadırı 19 Bin TL’den sattığını görünce (Kızılay Çadır ve Teks.A.Ş. nin 13.2.23 tarih FC020230000026 nolu e-faturası) geriye söylenecek söz kalmıyor.
Mevzu para kazanma olunca adeta insanlık başka bahara kalıyor. Bu nedenle piyasaları kontrol ettiği kabul edilen “görünmez el”in somutlaştırılması ve deprem bölgesinde en az 5 yıllık süreyle devletin “görünen el”inin devreye girmesi gerekiyor. Bunu dile getirince itiraz edenler oluyor, “Olur mu böyle şey” diye... Unutmayın zor sorunların çözümü de kolay değildir. Zor problemlere asimetrik çözümler üretmek gerekir ki, devlet olarak hızlıca doğru sonuca ulaşılabilsin. Ezberlenmiş çözüm önerilerinin bölge için işi uzatmaktan, Hazine’ye gereksiz yük getirmekten başka bir çare olmayacağı görünüyor. Şikâyet etmek sorunun bir parçası haline geldi. Çözüm önermek ise başka bir şeydir. Ben buradan tüm yetkililere açık bir çağrıda bulunuyorum. Gelin deprem bölgesi için klasik çözüm önerilerini bir kenara bırakalım. Görünmez el denen piyasayı 5 yıllığına “görünür el-devlet” yapalım. İnanın bu yöntem bölgeyi çok hızlı ve sağlıklı bir şekilde ayağa kaldıracaktır.
Yapılan analizlerde yaklaşık 1 milyon bağımsız bölümün inşa edilmesi buna karşılık ortalama 100 milyar dolarlık bir faturanın ortaya çıkması öngörülüyor. Peki bu rakamlardaki girdi maliyetleri neye göre hesaplanıyor? Çok basit güncel piyasa fiyatlarına göre. Hatta bazı rakamlar piyasanın ana oyuncularının referans fiyatlarından alınıyor. TEPAV’ın yayınladığı raporda da TOKİ’nin güncel ihale teklif fiyatları baz alınmış. (Rapor sf.34)
Örneğin TEPAV’ın raporunda 105 m2’lik bir konutun yaklaşık maliyeti arsa dahil 1.600.000 TL/80 bin dolar hesaplanıyor. Buna göre 1 milyon bağımsız bölümün maliyeti 1.600.000.000.000-TL/ 80 milyar doları buluyor.
TOKİ’nin yapacağı afet konutlarının 105 m2 brüt 85 m2 net alandan oluşacağı belirtiliyor. Böyle bir durumda her bir konut için 1.600.000-TL/105 m2= 15.238-TL m2 fiyatına ulaşılıyor. Ama bu rakam yanıltıcı bir maliyettir. Konu tam da burada başlıyor. Bu girdilerde hangi fiyatlar baz alınıyor. Güncel anlık serbest piyasa fiyatları. Ayrıca müteahhit karı ve artı vergi. Müteahhitler bu teklifleri verirken ve malzemeleri satın alırken, malzeme üreticilerine karşı tek kişi ve gücü kadar pazarlık yapabilecektir. Sınırlı pazarlık imkanı ve TOKİ’nin pursantaj sistemi inşaat maliyetlerini arttırıyor. Gelin bu işleyişi baştan aşağı değiştirelim ve maliyetlerin şişmesini engelleyelim. Süreli-devletçi ekonomik politikaya geçelim.
Üreticiler açısından baktığımızda ise 1 milyon konut için satılacak malzemelere (demir, çimento, beton vb.) verilecek liste fiyatıyla, 100 konut için verilecek fiyatlar aynı olur mu? Örneğin 100 konut için çimento üretim planlamasıyla 1 milyon konut için çimento üretim planlamasının maliyeti çok ama çok farklıdır. Çimento üreticisi de bilecek ki toplu üretim siparişi aldığından o da hammadde alımını 100 konut yerine 1 milyon konut için pazarlık yaparak alacaktır. Çimento fabrikasına hammadde veren kişi de 1 milyon konut için üretim yapacağını ve ona göre fiyat vereceğini bilecektir. Bu zincir bu şekilde terse doğru ilk girdi maliyeti tespitine kadar sürüp gidecektir. Peki bu bir müteahhidin bir yüklenicinin yapabileceği bir iş midir yoksa devletin tek elden yapabileceği bir iş midir? Önerdiğim modelde devlet, tüm üreticilere fiyat sabitlemesi ve alım garantisi nedeniyle maliyet+%10 kâr marjı sunacaktır.
Devletin konut sektörünün tüm girdi üreticileriyle tek tek masaya oturarak toplu alım için pazarlık yapması gerekmektedir. Devlet yüklenici müteahhide konut yapması için gereken tüm malzemeleri teslim edecek müteahhid bu yükten kurtulacak ve bu nedenle sadece %5 kar marjıyla(benim önerim) bu işi yapmayı kabul edecektir. Devlet ilgili bölgedeki inşaat demiri üreten İskenderun Demir Çelik fabrikası ve civardaki diğer haddaneleri masaya davet ederek, 5 yıllık üretim kapasitelerini topluca satın alacaktır. Devletin teklifi kabul görmediği takdirde bu kuruluşlar 5 yıllığına millileştirilecektir. Bu satın almada tüm girdi fiyatları da 5 yıl için sabitleyecektir. Kesinlikle TEFE, TÜFE benzeri birim fiyat artışı vb. eklenmeyecektir. Bunun için üreticilerin ana girdileri olan enerji ve demir madeni girdi fiyatları 5 yıl boyunca sabitlenecektir. Aynı şekilde çimento fabrikaları, beton fabrikaları, mobilya aksam üreticileri vb. tüm sektörler fiyatlarını sabitleyecektir. Sadece ve sadece İşçi ücretleri TÜİK verilerine göre güncellenecektir. Deprem bölgesi konut yapımıyla ilgili her türlü üretim, satış ve elde edilen gelirler, 5 yıl boyunca vergiden muaf tutulacak, KDV oranı sıfırlanacaktır. Tabi bunun hukuki ve cezai ayakları da derhal yürürlüğe girmelidir. Usulsüzlük yapanlarla, görevini hakkıyla yapmayan memurlara ve yüklenicilere, mühendislere, denetçilere, işçiye ve malzeme üreticisine, ilgili Ceza Kanununa özel ceza maddeleri eklenecektir ki; bir daha bu felaketler yaşanmasın. Öyle cezalar konulmalıdır ki; caydırıcılık gücü tam anlamıyla işlesin.
Esasında anlatmaya çalıştığım bir konut üretimi için gerekli olan tüm girdi kalemlerinin tümdengelim yöntemiyle tespit edilerek devlet tarafından alım garantili olarak 5 yıllık süreyle fiyatlarının sabitlenmesidir. Bu uygulama enflasyon denen canavarı ezecek, kapitalizmin acımasız çarklarını kıracak ve olası suiistimalleri de engelleyecektir.
İnşaattaki bazı önemli girdi kalemleriyle ilgili güncel fiyat bilgileri şu şekildedir:
Şubat-23 ayı itibariyle inşaat demir fiyatları 16.500 TL/tondur. Bu rakama birçok aracı karı, maliyet ve vergi giydirilmiş durumdadır. Demir fiyatları bir yıl öncesi şubat ayına göre TL bazında %40 artmış, dolar bazında ise bir değişim olmamıştır. (Çünkü dolar da artmıştır).
C35 kalite beton m3 fiyatı Şubat-22 deki fiyatı olan 580 TL’den 1.950 TL’ye yükselmiş ve %236 oranında artış görmüştür. Dolar bazlı artış %141’dir. (43 Dolardan 104 Dolara yükselmiştir.)
Son bir yılda çimento TL bazında %70, dolar bazında %88; seramik TL bazında %138, dolar bazında %71, alçı sıva TL bazında %245, dolar bazında %148 artış görmüştür.
Birçok inşaat kalemi bulunuyor ancak daha fazla ayrıntılı bilgilerle sizleri yormak istemem. Bir fikir vermesi amacıyla yazdım. Önerdiğim yöntemde bu artışlar bertaraf edilecektir. Kaldı ki tüm inşaat kalemleri yurtiçinde üretilen malzemelerdir. Ancak geçtiğimiz bir yılda dolar ve petroldeki artış bahanesiyle dehşet bir zam yapıldığı görülmektedir. Bunların tamamı köpük artışlardır. Bu artışlar ekonomideki öngörülebilirliğin azalması kaynaklıdır. Devletin masaya oturması durumunda ve 5 yıllık talep ve fiyat sabitlemesiyle öngörülebilirsizlik sorunu ortadan kalkacağı için yüksek fiyat artışları da yaşanmayacaktır. Yazımın devamına 100 m2’lik bir konutun inşaat maliyetiyle ilgili sigorta sektörünün rakamlarını da ekledim. 2023 rakamlarına göre birinci sınıf 100 m2’lik bir konutun azami maliyeti 287.050-TL, evet yanlış okumadınız 287.050 TL’dir. Herkesin bildiği gibi sigorta sektörü kılı kırk yarar, ince eleyip sık dokur. Minimum risk ödemesini hesaplar.
Sigorta sektörünün bu rakamlarına karşı TOKİ ihalelerindeki ortalama teklif fiyatı ise 1,600.000-TL’dir. İnşaat Mühendisleri Odası’nın (İMO) rakamları da TOKİ’nin rakamlarından daha düşüktür. İMO’ya göre 2023 yılında m2 maliyeti her şey dahil 6.350-TL olup 100 m2 konutun maliyeti 635.000-TL’dir.1 2020 yılı baz alındığında m2 maliyeti her şey dahil 1.550-TL olup 100 m2 konut için 155.000-TL dir.2 Bu rakamlar taban ve tavan fiyatlardır. Ancak önerdiğim modelle bu rakamlar daha da aşağı çekilebilecektir.
Modelimizde tersine mühendislik yöntemiyle, inşaatta kullanılacak bir çivinin bile maliyeti kat be kat düşecektir. Veri olarak ilk maliyet baz alınacağından, malzemenin ilk maliyetine ulaşılması model için kritiktir. Çünkü 1 milyon konut için sabit fiyatlı alım garantisi olan bir yöntem ve beş yıl için tüm üretim takviminiz belirlenmiş durumdadır. Bu tarz bir model yerel ve uluslararası finans sektörü için de öngörülebilirlik ve devlet garantisi içerdiği için en risksiz kredi kaynak modellenişidir. Finans sektörünün de tam istediği bir modeldir. Tüm oyuncular için mihenk noktası öngörülebilirlik ve devlet garantisi olacaktır. Böyle bir modelde, malzemenin çıplak yani ilk maliyetine ulaşılması nedeniyle inşaat maliyetleri minimum üç yıl önceki maliyetlere kadar da çekilebilecektir. 2020’de 100 m2’lik bir konutun maliyeti 155.000-TL’ydi. (25.000-USD Şubat-2020 kuru 6.40). Bugünkü kurdan hesaplandığında 500.000-TL’dir (Kur 20-TL). Buna göre 1 milyon konutun maliyeti 25 Milyar USD olacaktır. Bu rakam ön görülen 100 Milyar doların dörtte birine karşılık gelmektedir. İGA Havalimanı’nın maliyeti 20 Milyar EUR’ydu. Son üç yılda tüm sektörlerdeki maliyetler; dolarizasyon sebep gösterilerek normalden daha fazla şişirilmektedir. Örneğin demir fiyatları 2020 yılında 500 dolardır. Şubat-2023’te ise bu rakam 863 dolara yükselmiştir. Şubat-2020’de C35 beton m3 fiyatı 160 TL yani 25 dolardı. 3 yıl sonra 1.950-TL yani 104 dolar olmuştur. Şubat-2020’de 60x120 cm lik seramiğin m2 fiyatı 120 TL yani 5 dolarken, bu yılın Şubat ayı itibariyle 310 TL yani 16 dolara çıkmıştır.
Sonuç:
Devlet öyle bir şey yapmalı ki; tersine mühendislik ve tümdengelim yöntemiyle, bir konutun tüm girdilerini çivisine varana kadar, ilk-ilk maliyetini yeniden tespit etmelidir. Bu tespit sonucu çıkan maliyet rakamlarını kullanarak; tümevarım yöntemiyle bir konutun çıplak gerçek maliyetini belirlemelidir. Bu ilk maliyet tespit rakamları üzerinden tüm üreticilerle 1 milyon konut için satın alma anlaşmaları ve üretim/ödeme terminini kendisi yapmalıdır. Sonrasında %5 net kâr marjıyla müteahhitlere işleri hızlıca vermelidir. Böylece üreticiler; neyi ne zaman ne kadar ve nasıl üreteceklerini ve paralarını ne zaman alacaklarını bileceklerdir. Müteahhitler; kaç konutu ne kadar sürede ne şekilde üreteceklerini ve paralarını ne zaman alacaklarını bileceklerdir. Denetçiler neyi, ne zaman, nerede ve nasıl kontrol edeceklerini bileceklerdir. Finans sağlayıcılar krediyi 5N kuralıyla net bir şekilde nereye verdiklerini ve tahsilatı ne zaman yapacaklarını bileceklerdir. Devlet de kimden ne hizmet aldığını, kaça aldığını, ne zaman ve hangi şartlarda ödeme yapacağını, bu hizmetin kurallarını baştan kendisi koyduğu için doğru bir şekilde bilecek ve iyi bir şekilde yönetecektir. Aynı zamanda devlet, sistem işlerken, sistemi, hem kurumlarının kendi iç denetçi ağına hem de bağımsız Sayıştay denetçilerine denetlettirecektir. Böyle bir şeffaf ve bilimsel bir planlamayla uluslararası kredi sağlayıcılardan ve örgütlerden sıfıra yakın bir maliyetle, uzun vadeli kaynak çok rahat bir şekilde sağlanabilecektir. Bu modelin en önemli çıktısı, depremin ülkeye verdiği ekonomik hasardan, güçlenerek, sağlıklı ve büyüyerek çıkacağımızdır. Bu model; doğal afetin ülkenin geleceğini, gelecek nesilleri borç ve yükümlülük altına sokmasını engelleyecek, geleceğe umutla ve planlı bakmamızı sağlayacaktır. Konuya ilgi duyan tüm devlet yetkililerine modeli ayrıca detaylandırabilirim.
Hedefimiz net, niyetimiz halis, derdimiz güzel ülkemiz, vatanımız ise biliyoruz ki bu hedefin karşısında hiçbir engel duramaz. Atatürk ve arkadaşlarının 19 Mayıs’ta Samsun’dan Havza’ya giderken söyledikleri gibi;
“Her geceyi güneş boğar,
Ülkemizin günü doğar.
Yol uzun da olsa ne var,
Yürüyelim arkadaşlar.”
Sigortacılık Sektörü Konut İnşasının Maliyet Kalemleri ve Hesaplaması:
Binanın her yıl belirlenen normal inşaat maliyeti bedelinin, binanın dıştan dışa hesaplanan toplam yüz ölçümü ile çarpılmasından elde edilen maliyetlere konut inşa bedeli denir.
Her yıl, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ve Hazine ve Maliye Bakanlığı inşaat maliyetlerini yıllık enflasyon durumuna göre belirler. Belirlenen rakamlar Resmî Gazetede yayınlandıktan sonra yürürlüğe girer. Konut inşa bedeli, konut sigortası yaptırmak isteyen konut sahiplerinden istenen bilgiler arasındadır.
Sigorta sektörünün 2023 yılı için baz aldığı maliyetler aşağıdadır.
Binanın mesken durumuna göre yapının metrekare özellikleri değişir.
100 metrekare için |
Asgari Bedel |
Azami Bedel |
Orta Bedel |
Lüks Yapı İnşaat |
4025,22 TL * 100 = 402.522 TL |
4292,45 TL * 100 = 429.245 TL |
4158,84 TL * 100 = 415.884 TL |
Birinci Sınıf İnşaat |
2660,55 TL * 100 = 266.055 TL |
2870,50 TL * 100 = 287.050 TL |
2765,53 TL * 100 = 276.553 TL |
İkinci Sınıf İnşaat |
1765,49 TL* 100 = 176.549 TL |
1944,81 TL * 100 = 194.481 TL |
1855,15 TL * 100 = 185.515 TL |
Üçüncü Sınıf İnşaat |
1190,97 TL * 100 = 119.097 TL |
1324,57 TL * 100 = 132.457 TL |
1257,77 TL * 100 = 125.777 TL |
Basit Yapı İnşaat |
490,51 TL * 100 = 49.051 TL |
597,37 TL* 100 =59.737 TL |
543,94 TL* 100 = 54.394 TL |
*Tabloda belirtilen asgari bedel, azami bedel ve orta bedel her yıllık enflasyon esas alınmak üzere Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yeniden düzenlenmektedir.
Konut inşasının maliyet kalemleri kabaca aşağıdaki gibi düşünülebilir;
[1] www.imo.org.tr 11.02.2023 tarih ve 32101 sayılı Resmi Gazete Çevre Şehircilik Bakanlığı Yapı Birim Maliyetleri Tebliği)
[2] 10.03.2020 tarih ve 31064 sayılı Resmi Gazete Çevre Şehircilik Bakanlığı Yapı Birim Maliyetleri Tebliği