İletişim, Türk Dil Kurumu’nun tanımına göre; ‘’duygu, düşünce ya da bilgilerin akla gelebilecek her türlü yolla başkasına aktarılması’’ şeklinde tanımlanmaktadır. Günümüzde kitle iletişim araçlarının gelişen teknoloji ile birlikte artması nedeniyle çok daha ulaşılabilir ve erişilebilir olarak iletişim kurulabilmektedir. Duyu organlarımızın her biri ile karşımızdaki insan ya da insanlara içimizdekileri anlatabildiğimiz ve onları aynı şekilde anlayabildiğimiz ideal bir eylemi içermektedir. Sahip olduğumuz en temel özelliklerden biri olan iletişimin bu kadar basit gerçekleşebilmesine rağmen dünya üzerinde en büyük sorunları yaşatma olasılığı da başta kendimizi sorgulamamız gereken bir durumdur. Belki de basit olması bizlerin de çok önemsememesine imkân vermektedir; oysa basiti yapmak en büyük başarıdır ve bunu henüz fark etmemiş olabiliriz. İnsanlığın en önemli gereksinimlerinden biri olan sosyalleşmek de iletişim sayesinde hayatımızda var olmaktadır.
Dünya üzerinde hemen hemen her meslek grubunda iletişimin bir türü yer almaktadır. Hatta iletişim üzerine birçok bilimsel kuram ve meslek kolu da bulunmaktadır. Uzmanlık seviyesinde bir meslek olarak tanımlanan iletişim uzmanı, halkla ilişkiler, müşteri ilişkileri, basın mensubu gibi daha birçok meslekten bahsetmek mümkündür. Alanına göre yöntemi ve uygulaması değişen önemli bir meziyettir iletişim. Anlatabilmek ve anlayabilmek kavramları arasında sürekli gelişen de bir eylemi ifade etmektedir. İletişim, konuşmak şeklinde algılanır ve anlatmanın öneminden bahsedilir. Çoğu zaman da dinlemenin en önemli iletişim unsuru olduğu göz ardı edilir. Bu nedenledir ki anlatmanın artmasının sebebinin anlaşılamamak olduğu fark edilmez. Oysaki dinlemek iletişimin etkili olması için en etkin yöntemdir. Çünkü önce anlayabilmek gerekir ki neyi anlatacağımızı bilebilelim. İletişimde empatinin büyük bir önemi olduğundan bahsedilir. Empati kısaca karşımızdaki kişinin yerine kendimizi koyarak olaylara ve durumlara o kişinin bakış açısıyla yaklaşmayı ifade etmektedir. Şimdi tanımlara baktığımızda iletişimde olduğu gibi empatide de doğruyu yapıyor muyuz diye düşünürsek net bir cevap veremeyiz. Aslında gerçek empati kendi benliğimizi tamamen bir kenara bırakarak, karşımızdaki kişinin kostümünü giyebilmektir.
Objektif olmanın vazgeçilmez olması önemlidir. Yukarıda da ifade ettiğim gibi iletişim temelde ne kadar bilinse de sürekli olarak gelişmeye açık bir eylemdir. Bu çerçevede iletişimin zamana ve duruma göre de şekil değiştirmesi gerekmektedir. Normal zamanlarda kurduğumuz iletişim, kullandığımız kelimeler ya da anlatmak istediklerimizle iyi ya da kötü durumlar için uyguladığımız iletişim aynı değildir. Bu da iletişimin çok yönlü düşünebilme kabiliyetine ihtiyaç duyduğunu ortaya çıkarmaktadır. Merhaba, nasılsın, günaydın ya da teşekkür ederim gibi kalıplar gündelik hayatın içinde sıklıkla kullandığımız ifadelerdir. İşimizle alakalı ya da insan ilişkilerimizde çok zaruri bir durum olmadığında hepimiz ortak bir iletişim diline sahip olmaktayız.
6 Şubat 2023 tarihi itibarıyla ise iletişimde önemli bir husus olan empati kurmak, daha çok sahip olmamız gereken bir iletişim dilini kullanmak zorunda kaldık. Zorunda kaldık diyorum çünkü bu yaşanan durumun hepimizin hayatına kötü bir kabus gibi girdi. Hayatta kalanın üzüldüğü, ateşin düştüğü yeri yaktığı ve insan olan herkesin kalbinde bir sızı olarak gitmemek üzere kalan büyük bir deprem felaketi yaşadık. Bu nedenle geldiğimiz aşamada her zaman kurduğumuz iletişimde en çok göz önünde bulundurmamız gereken husus olan empatiye daha çok dikkat etmemiz gerekmektedir. Çünkü iletişimi her zaman tanıdığımız ve hayatına dair bilgi sahibi olduğumuz kişilerle kurmuyoruz. Bu nedenle de hayatına eşlik edemediğimiz birçok insanın içinde bulunduğumuz dönem içerisinde yaşadıklarını bilmediğimiz gerçeğini aklımızdan çıkarmadan iletişim kurmamız gerekmektedir. Çünkü uzakta olan kişiler için yaşanan depremin acısı ve üzüntüsü zamanla azalmış olsa da bölgedeki insanlar için ilk günden daha şiddetli duygular söz konusu olabilmektedir. Bu nedenle de bizlerin de en yüksek empati duygusuyla davranışlarımızı ortaya koymamız gerekmektedir.
Nasılsın sorusu gibi günlük hayatımızın en sık kullanılan kelimesine ek olarak yaşanan büyük felaketten etkilenmiş olabilme ihtimaline karşılık hiç tanımadığımız kişilere iyi misiniz diye sormalıyız. Buna benzer birçok konuşmamızı duruma ve döneme göre uyarlayabilmemiz elzemdir. İletişimin gücüne hiç olmadığı kadar ihtiyaç duyduğumuz önemli bir dönemden geçmekteyiz. Çünkü 11 ili etkileyen büyük bir afet gerçekleşti ve bölgede yaşayan ya da sevdikleri olan birçok insanın nasılsın sorusunu duyacağı yakınları maalesef artık aramızda değil. Küçüklüğümüzde beslenme çantamızda bulunmasına izin verilmeyen pahalı gıdalar misali birçok insanımızın belki de küçüklüğüne dair hiçbir şeyi kalmadı. Ateş düştüğü yeri, insan olan herkesin içini yaktı. Bundan sonraki süreçte yaraları da her acı kendimizinmiş gibi birlikte doğru bir şekilde sarmamız gerekmektedir.