14 Mayıs 2023 Pazar günü ülkemizde Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili seçimleri yapılacak.
Seçim demeyelim de “demokrasi şenliği” diyelim. Gönlümüzden geçen bu seçimlerin güle oynaya, tam bir örnek demokrasi şöleni olmasıdır.
Seçim bittikten sonra yeni seçilen cumhurbaşkanı ve TBMM üyelerini çok büyük bir sınav bekliyor. Depremin yaralarının sarılması ve deprem politikalarının, partiler üstü bir devlet politikası olarak uygulamaya konulması. Ülkemizin deprem bölgesi olduğu herkesin malumu. Depremleri bir veri olarak kabul edip, depreme dayanıklı bireyler, evler, şehirler, çevre ve bir ekosistem oluşturmalıyız. Tüm vatandaşlarımıza deprem bilincini aşılamalıyız.
Bunun için yeni seçilecek hükümete ve meclise çok büyük sorumluluklar düşmektedir.
İktidar-muhalefet demeden kafa kafaya verip; vatandaşı, bilim insanlarını ve sivil toplum örgütlerini de kapsayan çok detaylı bir “DEPREM ŞURASI” düzenlenmesiyle işe başlanmalıdır.
Deprem Şura’sında görüşülmesini önerdiğim bazı konular ise şunlardır:
1-Ülkenin deprem haritasının yenilenmesi ve durum tespiti.
2-Durum tespiti sonrası deprem öncesi ve sonrası alınacak önlem ve politikalar
3-Deprem öncesi politikalar çok önemlidir. (Damdan düşmeden damdan düşmeyi öğrenmek diyorum ben buna). Bunları şu alt başlıklar halinde ele alabiliriz:
4-Deprem sonrası için; kamu ve sivil tüm görevlilerin görev yerleri tespit edilmeli ve dönem dönem tatbikat yapılmalı. Tatbikat sadece ve sadece “yardımların koordinasyonu” üzerine yapılmalıdır.
5-Ülkenin tüm mevzuatı depreme göre yeniden yazılmalıdır. Özellikle yetki-sorumluluk ve cezai şartlar revize edilmelidir.
6-Merkezi hükümet ve yerel idarelerin sorumluluk ve yetki alanları çok keskin bir çizgiyle ayrılmalı, inşaatların çiziminden, yapı oturma izni imzalarına kadar her şey çok açık ve şeffaf olacak şekilde mevzuat tekrar yazılmalıdır.
7-En önemlisi ise; tüm süreçlerin dijitalleşmesi, imza atan her yetkilinin imzaladığı evraklar vb. dijitalleştirilerek, mekândan ve zamandan bağımsız olarak erişilebilir hale getirilmelidir. Ayrıca tüm yapıların mimari çizimleri kesinlikle dijitale aktarılmalı ve deprem sonrası ihtiyaç duyulduğunda ilgili kişi bir cep telefon aplikasyonundan dahi ulaşabilmelidir gerekli bilgiye. Yapay zekâ tabanlı kurulacak sistemle deprem sonrası alandaki görevlilere gerekli bilgiler yapay zeka sistemince aktarılabilir. (Yazılımcılarımız bunu yapabilecek bilgi birikimine haizdir kanaatimce, yeter ki imkân tanınsın!)
8-Bireylerin tüm sağlık verileri e-nabız sistemine entegre edilmelidir.
9-Depreme dayanıklı konut politikasında dikey mimari yerine yatay mimariye geçilmelidir.
10-İstanbul ve Marmara Çanağı bölgesi derhal, hiç vakit kaybetmeden nüfus azaltımına tabi tutulmalıdır. Stratejik sanayi kuruluşlarının ilgili bölgelerden taşınmasına başlanmalıdır.
11-İstanbul’a taşınan ve Başkent olması gereken “kamu ve kamu nitelikli kurumlar, bankaların genel müdürlükleri, borsalar vb.” derhal ve behemehal vakit kaybetmeden aslına rücu etmelidir. Yani Ankara’ya taşınmalıdır.
12-Ülkemiz ekonomisinin ana can damarı olan Marmara Bölgesi ve özellikle İstanbul’da tüm yumurtaları aynı sepete koyma politikası terkedilerek, riski dağıtmamız ve ekonomik faaliyeti ülkenin tüm coğrafyasına yaymamız gerekmektedir. Bunun için Şura’da özel bir başlık açılarak; ekonomik cazibe merkezleri ve özel teşvik mevzuatı raporu çalışılmalıdır.
13-Her yıl 6. Şubat “DEPREM GÜNÜ” olarak ilan edilmelidir. Deprem günü nesillerin deprem bilincine erişmesi ve ortak akıl için çok önemlidir. Deprem gününde “depreme dayanıklılık” ödülleri verilmelidir. Depreme dayanıklı vatandaş ödülü, depreme dayanıklı okullar ödülü, depreme dayanıklı bina ödülü, depreme dayanıklı mahalle ödülü, depreme dayanıklı altyapı belediye ödülü, depreme dayanıklı kent ödülü vb.
14-Askerlik görevi ifa eden vatandaşlara, askerlik eğitiminde kesinlikle ve kesinlikle “deprem, arama kurtarma ve ilk yardım eğitimi” verilmeli ve sınava tabi tutulmalıdır. Sınavı geçemeyenlerin askerlik süreci uzatılarak bu eğitim tekrar verilmelidir.
Nasıl ama, önerilerimiz acı reçete gibi değil mi dostlar. Ama bu reçeteyi içmemiz gerekiyor. Depremlerde ölmemek, depremlerde canlarımızı kaybetmemek için, depremlerin ülkenin beka sorunu olmaması için, depremlerde ülkemizin ekonomik çöküş yaşamaması için... Demem o ki; deprem bize gelmeden biz deprem önlemlerini harfiyen ve bilimsel olarak samimiyetle uygulamaya koyalım.
Tüm bunlar için “dijitalleşme” çok önemli. Dijitalin gücünü kullanarak acı reçetedeki ilaçları daha kolay içebiliriz ülke olarak. Türkiye’de dijitalleşme için her türlü özel ve kamu şirketi mevcut. Teknokentlerde binlerce firma ve yazılımcı bulunuyor. Bu sektör pandemide yapabileceklerini gösterdi. Yazılım sektörü; pandemiyi atlatmamızda nasıl yardımcı olduysa deprem çalışmalarında da hayli hayli fazlasını yapabilir. Bunun için devletimizin depremle ilgili olarak yazılım sektörüne amasız fakatsız tam destek ve teşvik vermesi gerekmektedir. Teşvikten kastettiğim para vermesi değil ürünün satılması yeter bence. Oluşturulacak platformda her firmanın projenin bir parçası haline getirilmesi gerekmektedir. Bunun için savunma sanayi sektör oluşumu gibi, “deprem yazılımları sektörü” devlet eliyle tesis edilmelidir.
Arazilerin sayısallaştırılması, mikro yerleşim planlaması, inşaat izni verilecek bölgeler, yapay zekâ tabanlı erken uyarı sistemleri, riskli bölgelerin sayısallaştırılması, toplanma alanları, afet durumunda kullanılacak yollar, enerji kaynaklarına ulaşım, haberleşme altyapısı, afet durumunda hangi görevlinin nereye gideceği…. vb. birçok konuda dijitalleşme işimizi kolaylaştıracaktır.
Örneğin; mikro yerleşim planlamasını ele alalım. Yer bilimciler tarafından sokak sokak, mahalle mahalle, kent kent yapılacak yer etütleri sonrası bu veriler sisteme aktarılsın. İstanbul özelinde ilerleyelim. Şu koordinattan fay geçmektedir. Şu koordinatın zemini bina yapımına uygun değildir gibi gerekli uyarıların inşaat ruhsat sistemine yüklendiğini düşünün. Riskli bölgede inşaat izni talep eden kişi ilgili belediyeye başvurduğunda sistem anında reddetsin. Hatta vatandaş belediyeye başvurmadan bir cep telefonu uygulamasından bunu görebilsin.
Bu dijitalleşme bize ne sağlayacak? En önemlisi kişileri devreden çıkaracaktır. Kişisel ilişkilerle riskli alanlara bina yapılamayacaktır. Burada data/bilim ne diyorsa o geçerli olacağı hiçbir vatandaş veya yetkilinin duruma müdahale edemeyeceği için, ahbap-çavuş ilişkisi de oluşmayacaktır.
Doğru bir dijitalleşmenin faydalarını anlatmakla bitiremeyiz.
Deprem Şura’sı için önerilerimden bazılarını siz değerle okurlarımızla paylaştım. Eminim yazıyı okurken sizin de aklınıza birçok öneri daha gelecektir. Unutmadan not edin önerilerinizi. Deprem Bakanlığı kurulduğunda iletirsiniz.
Dedik ya yazının başında bir demokrasi şölenidir seçimler. Hangi parti kazanırsa kazansın, sonuçta demokrasimiz kazanacaktır. Demokrasinin olduğu ülkelerde çareler tükenmez.
Demokrasi depreme çare olmaz ancak depreme dayanıklı bir ülke tesisi için çare olur. Demokrasinin kapsayıcılık, katılımcılık ve hesap verilebilirlik ilkeleri, deprem politikalarının sağlıklı bir şekilde oluşturulması ve uygulanması için olmazsa olmaz ilkelerdendir.
Depremsiz bir demokrasimiz olması, seçimlerin ülkemize huzur ve refah getirmesi dileklerimle.