Hayal kelimesinin hayatımıza girmesinden itibaren soyut düşüncelerimizi somut olarak gerçekleştirmek için durmaksızın mücadele etmekteyiz. Tek bir harf yaşam seyrimizde hissettiğimiz duygu durumumuzu değiştirebilmektedir. Daha pozitif bir anlam ifade eden hayalken, gerçeğe dönüştüğünde onu geçen, gerçekleşmediğinde ise bizi duygu olarak düşüren bir kelime hayat. Önüne farklı kelimeler de gelerek ulaşamadığımız bir hayal sonrası acı hayat gibi de ifade edebiliriz.
Aslında hayatımızda hemen hemen her şey biz öğrenmeye başladıkça bir mücadele içermektedir. Eğitim-öğretim, çalışma hayatı, arkadaşlık-aile ilişkileri gibi herkesin ortak beklenti içinde olduğu eylemleridir. Kişinin kendi düşüncesi ile birlikte eylemlerinin toplum ve sosyal çevresinde nasıl algılandığı ile de birleşen bu eylemler çoğu zaman zorlayıcı olmaktadır. Kendi performansımızı artırsak bile, çevremize göre de konumlanmak zorunda kalmamız eylemlerimizi daha da zorlaştırmaktadır. Bu gibi durumlarda herkesin az ya da çok stres içerisine girmesi doğaldır. Ayrıca ulaşılmak istenen amaç doğrultusunda yaşanan stres ile de herkesin baş etme yöntemi farklı olabilmektedir. Kimi bunu iyi bir şekilde kontrol edebilirken, kimi de amacını gerçekleştirmekten vazgeçmeyi kabullenen bir karar alabilmektedir. Maalesef ki ilk çocukluk evresinden sonra artan farkındalık ve bilgi çerçevesinde ilerleyen her yaş daha yoğun mücadeleye girilmesi anlamına da gelmektedir. Söz konusu her mücadelenin sonunda ise beklenilen güzel duygulara ulaşılabildiğini söylemek de mümkün değildir. Bazen beklentileri aşan bir mutluluk yaşanırken, bazen de (çoğunlukla) tüm mücadeleye değer miydi? gibi içten ufak bir serzeniş duygusu yükselmektedir. Kendi çabalarımız ve performansımız ile ulaşabildiğimiz hedeflerimizin yanı sıra tek paydaşının biz olmadığımız çoğu hedefimiz bulunmaktadır. İlk akla gelen kariyer yolculuğumuza baktığımızda; kendi başarımız her zaman iyi bir yükselmeyi garanti etmemektedir. Rakiplerimiz de en az bizim kadar iyi olabilir, üst yöneticimiz için yeterli seviyede olmadığımız değerlendirilebilir. Elbette tek hayat telaşımız kariyer yolculuğumuz olmayacaktır. Sosyal ve aile hayatımız, keyif aldığımız aktiviteler gibi sıkıştırılarak gerçekleştirilebilen eylemlerimizi de yaşamaktayız. Bu çerçevede değerlendirdiğimizde hayatımızda hiçbir şeyi tek başına düşünmemiz söz konusu değildir. Planlama konusunda ne kadar başarılı olsak da her zaman bizim hesap edemediğimiz bir şey çıkabilecektir. Doğrudan bizimle ilgili olmasa da, dolaylı etkileyen herhangi bir şey de bizim hayatımıza dokunacaktır. Çünkü insan olmanın en önemli özelliklerinden birisi uyumlanma yetisine sahip olmaktır. Her durum ve koşulda alternatif bir yol aramak bu yüzdendir. Tabi yolu uzatan hiçbir şey olmaması çoğunlukla isteğimizdir. Fakat küresel olarak baktığımızda özellikle bilgi ve iletişim teknolojilerinde yaşanan gelişmelerle birlikte sanırım herkesin sabır kapasitesinde bir azalma eğilimi söz konusudur. Çünkü günümüzde her şey çok hızlı değişime uğramaktadır. Bununla birlikte her an geç kalmışız hissi içimizde bir yerlerde bizi rahatsız etmektedir. Hayal ettiğimiz şeylerin sayısı artarken, bunları elde etmek için verdiğimiz mücadelede artmaktadır. Bir yandan da yeni şeyler hayatımıza girip kendimize her an sorduğumuz geç mi kalıyorum sorusu ile baş etmekteyiz. Bu gibi durumlarda herkesin kendi doğrusuna göre hareket etmesi gerekmektedir. Çünkü kurulan hayaller ve yaşanan hayat son tahlilde bireyseldir. Bu nedenle de istenildiğinde yardım ya da tavsiye alınması dışında kişinin kararına ve uygulama şekline karışmak çok doğru da değildir. Çünkü her gerçekleşmeyen hayalin sonunda keşke duygusu hâkim olmaktadır. Bu nedenle de kendi keşke’lerimizin sorumluluğunu bile almakta zorlanırken, herhangi birinin keşke’si olunmaması gerekmektedir.
Yoğun emek ve mücadele gerektiren süreçleri yaşarken bazen de bundan sonra kendime zaman ayıracağım şeklinde eş bir hayal söz konusudur. Çünkü gerçekleştirilen bir başarı sonrası tatmin duygusu artarken yaşanan yorucu dönemin ardından bir ödüllendirme de yapılmalıdır. İlginçtir ki kendi adıma bu şekilde düşünen kişilerin daha da yoğun bir döneme girdiğine daha fazla şahit olmuşumdur. Kolay değil çünkü gerçekleştirilen bir hayalin tatmini sonrası olduğun yerde kalakalmak. Fakat bu gelişen ve hızla değişen hayat içerisinde kendimizden kaynaklı olmayan durumlarda yavaşlamamız gereken bir dönem elbet gelecektir. Bu da istendik bir eylem olmadığı için içimizi bambaşka bir hüzün kaplayacaktır. İlham veren birçok hikâye dinlemiş, izlemiş ve tanıklık etmişizdir. Yoksulluk sonrasında kazanılan zenginlik, yoksunluğun kamçılaması sonucu elde edilen başarı, yalnızlığı bitiren güzel arkadaşlıklar gibi konular söz konusudur. Kendimizden bir şey bulduğumuz ya da kendimizde de olması gerektiğini fark ettiğimiz farklı hikayeler de olmuştur. Zaten geçmiş ve yaşanmış bir hikâye olacak ki kendi hayatımızın hikayesini yazabilelim.
Nicelik olarak ömürlerimiz ne kadar birbirinden farklıysa nitelik olarak da bir o kadar farklıdır. Bu farklılığı doğru idrak edelim ki aynı görünen hayaller sonucunda hayatlarımızı bir yapmak için kendimizden vazgeçmeyelim. Yukarıda kısaca değindiğim hususlarda yapmamalıyım dediğim duygu durumuna her girdiğimde babamın bir cümlesini aklıma getirmeye çalışırım: ‘’bugün son günün belki, keyfini çıkararak yaşamaya çalış’’. Ne yaşarsak yaşayalım bir daha tekrarı olmayabileceğini düşünerek yaşayalım.