Cumhuriyetin ilanından bir gün önce 28 Ekim 1923 gecesi Çankaya Köşkü’nde Atatürk der ki; “Efendiler yarın Cumhuriyet’i ilan edeceğiz.”
100 yıl önce söylenen bu sözden sonra Türkiye’nin yönetim rotası “milli egemenlik”tir. Milletin kendi kendini yönetme iradesidir.
2023’ten geriye doğru baktığımızda bugün gündemimize giren kavramların birçoğu o günler için belki hayal dahi edilemezdi. Teknoloji bu kadar gelişmemişti, “dijital egemenlik” diye bir kavramın “d”si dahi yoktu.
Eylül ayında BM Toplantısı nedeniyle New York’a giden devlet yetkililerimizin Elon Musk ile yaptığı görüşmenin ardından “dijital egemenlik” kavramı gündemimizde sıkça yer almaya başladı.
26 Eylül’de BTK’da Düşük Yörünge Uyduları Üzerinden Genişbant İnternet Hizmeti Sunumuna ilişkin bir basın toplantısı düzenlendi. Bu toplantıda Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Bakan Yardımcısı Ömer Fatih Sayan “Ülkemizin güvenlik, ticari, teknik, mali konudaki hassasiyetlerini ortaya koyacağız. Buna göre yetkilendirmeyle ilgili gereksinimleri çıkaracağız. Çıkaracağımız yetkilendirmeyle ilgili gereksinimlere uyan firmalarımızı ülkemize davet etmekten memnuniyet duyacağız” dedi. Ardından 29 Eylül’de Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi Başkanı Ali Taha Koç’un “Dijital egemenlik kurallarımıza uyan her türlü firmaya kapımız sonuna kadar açık”ifadesi medyada yer aldı. Starlink'in Türkiye'ye girişiyle ilgili regülasyon çalışmaları yaptıklarını belirten Koç, “Dijital egemenlik kurallarımıza uyan her türlü firmaya kapımız sonuna kadar açık”dedi.
Starlink’in faaliyet izni için BTK’ya başvurusuyla devletimizin “dijital egemenlik kuralları”olduğunu biz de öğrenmiş olduk. Ancak yetkililerin basına yansıyan açıklamalarındaki “hangi şartlarla Türkiye’ye giriş yapması gerektiği konusunda çalışmalar yaptıklarını…” ve “Ülkemizin güvenlik, ticari, teknik, mali konudaki hassasiyetlerini ortaya koyacağız. Buna göre yetkilendirmeyle ilgili gereksinimleri çıkaracağız" ifadeleri bu konuda henüz kuralların belli olmadığını ortaya koyuyor.
Elon Musk’ın firmasının Türkiye’de faaliyet göstermek için 2,5 yıl önce lisans başvurusu yaptığını biliyoruz. Yetkililerin o günden bu yana Starlink veya benzeri alçak yörünge uydularının lisanslanması meselesine kafa yormuş olduğunu düşünüyoruz. Çünkü mevcut mevzuat bu talebi karşılayacak bir mevzuat değil. Dünya’dan 500 km yükseklikte mini uyduların haberleşme ve internet hizmeti verdiği bir sistemden bahsediyoruz.
Sayın Koç’un basına yansıyan açıklamasında ayrıca “Bu konuda iki tarafın da öncelikle regülasyonlar konusunda anlaşmaya varması gerektiği…” şeklinde bir ifadesi de yer alıyor. Regülasyon konusunda iki tarafın anlaşmaya varmasından kastedilenin ne olduğunu anlamaya çalışıyorum. Yani regülasyon konusunda egemenliğimizi özel bir şirket ile müzakere mi edeceğiz?
Normalde bir devlet, mevzuatını hazırlar, regülasyon kurallarını belirler, belirlenen şartlarda lisans almak isteyen yerli veya yabancı özel girişimler de ilgili kurumlara müracaat eder. Devletin yetkili kurumları yasa ve mevzuatlara uygun başvurulara gerekli lisansları verir. Kimseye ayrıcalık tanınmaz.
Egemenlik TDK sözlüğünde “Milletin ve onun tüzel kişiliği olan devletin yetkilerinin hepsi; buyruk, hüküm, hükümranlık, hâkimiyet” olarak tanımlanıyor. Devlet yetkilerini organları aracılığıyla anayasa ve yasalara uygun icra eder. Türkiye’nin yörüngesinde ticari uydulara lisans verilecekse; Anayasa’ya uygun bir şekilde milletin her türlü egemenlik hakları korunacak bir yöntemle verilmelidir. Kafalarda da herhangi bir soru işareti kalmamalıdır.
Şimdi ben merak ediyorum; Starlink uyduları üzerinden haberleşme yapacak vatandaşlarımızın ve şirketlerin kişisel verileri nerede saklanacak? Nasıl saklanacak? Bu bilgiler kimlerin erişimine açık olacak? Lisans verilen şirket bilgimiz dışında bu verileri yabancı devlet otoriteleriyle paylaştığında ne olacak? Yaptırım gücümüz var mıdır? Yoksa Anayasaya aykırı olarak devlet egemenlik haklarımızı özel bir şirketle mi paylaşacağız? Amacımız bağcıyı dövmek değil ama üzümü sağlıklı yemekse eğer, bu işin yasal çerçevesinin etraflıca hazırlanması gerektiği kanaatindeyim. Evet dijital egemenlik kavramı çok önemlidir ancak ondan daha da önemli olanı bu kavramın içini sağlıklı bir şekilde doldurmaktır.
Avrupa Birliği, ABD ve Çin arasında “dijital egemenlik” savaşları bütün hızıyla devam ediyor. ABD, bir yandan Çin’i “dijital faşizm” ile suçluyor, diğer yandan ise Starlink, Google, Facebook, Apple gibi küresel şirketlerle “dijital hegamonist” bir devlet yaklaşımı sergiliyor. Türkiye’de bu oyunda yer alırken mühimmatını çok iyi hazırlaması gerekir. Ülkemizin en güçlü mühimmatı ise “insan kaynağı”dır. Ülke olarak 50 yıllık bir insan kaynağı planlaması yapmamız gerekiyor.
Ülkemizin temel eğitim politikalarını belirleyecek olan MEB’de öğretmenlerin “beyaz önlük” giymesi tartışılırken, YÖK adeta kayıp. Ara ki bulasın. Kendisini ancak sınav zamanlarında hatırlıyoruz. Millî Eğitim Bakanlığı ve YÖK’e artık yeter, titreyip kendinize gelin demek istiyorum. Bu iki kurumun adam gibi bir insan kaynağı planlaması yapması şart. Çünkü dijital egemenlik için dijital bağımsızlığın sağlanması gerekiyor. Bu da ancak kendi insan kaynağımızla olabilir.
Dijital Dönüşüm Ofisi Başkanlığı 2023-24 eğitim yılında iki adet siber güvenlik yüksek okulu açılmasına ön ayak oldu. Örnek hareket, ama yetmez! YÖK nerede? Her ile üniversite açılıyor, açılan fakültelere bakıyorsun hep aynı bölümler; Bahçe Bitkileri, Arapça Öğretmenliği, Ayakkabı Tasarımı, Ergoterapi… Tamam bunlar da açılsın. Ancak biraz el insaf! Dünya nereye gidiyor biz neler yapıyoruz? Bilişim sektörü 2030’a kadar 1 milyon yazılımcı ihtiyacımız var diye bas bas bağırırken YÖK nerde, MEB nerede acaba çok merak ediyorum? Bu görev sadece BTK, CBDDO veya Hazine ve Maliye Bakanlığı BTGM’nin alanına mı giriyor. Her yıl mühendislik bölümlerine yaklaşık 40 bin öğrenci alınıyor. Hepsi yazılımcı olsa 6 yılda yani 2030’a kadar 240 bin mezun eder.
Yakın yörünge uydu haberleşme konusuna tekrar dönecek olursak, 8 Eylül’de TRT Haber’in CNN’e dayandırdığı bir haber dikkatimi çekti.
Ukrayna-Rusya savaşında Ukrayna Starlink’ten iletişim hizmeti alıyor malumunuz. Savaşın bir aşamasında Ukrayna tarafı Starlink’ten Kırım için iletişim desteği almak istiyor. Fakat bir sürpriz yaşanıyor. Haber metni özetle şu şekilde:
“Hakkında yazılan yeni bir biyografi kitabına göre Elon Musk, nükleer savaş korkusu nedeniyle geçen yıl Ukrayna'nın Kırım'a yönelik saldırısını durdurmak için Starlink'in kapatılmasını emretti.
Haber CNN tarafından, Walter Isaacson tarafından yazılan ve satışına 12 Eylül'de başlanacak olan "Elon Musk" biyografisine atıfta bulunularak verildi. Kitaba göre, patlayıcılarla sarılı Ukrayna'ya ait insansız sualtı dronları Rusya'nın filosuna yaklaştığında, iletişimi kaybettiler ve herhangi bir hasara yol açmadan geri çekildiler
Musk, Rusya'nın "mini Pearl Harbor" olarak tanımladığı şeye tepki olarak nükleer silah kullanabileceğinden endişe ederek SpaceX mühendislerine gizlice Kırım yakınındaki Starlink sinyalini kapatmalarını emretti. Ukrayna Dijital Dönüşüm Bakanı Mikhail Fedorov daha sonra Musk'tan sinyali tekrar açmasını istedi. Ancak Musk hayır dedi ve Ukrayna'nın Kırım'a saldırarak "çok ileri gittiğini ve stratejik yenilgiye davetiye çıkardığını" söyledi.
Musk konuyla ilgili olarak "Starlink savaşlara katılmak için tasarlanmadı. İnsanların Netflix izlemesi, rahatlaması, okulda internete bağlanması ve iyi barışçıl şeyler yapması için yapıldı, drone saldırıları için değil" ifadelerini kullandı.
Rusya'nın Şubat 2022'deki tam kapsamlı işgalinden hemen önce Ukrayna'nın iletişim sistemlerini kesintiye uğratmasının ardından Musk, Ukrayna'ya, Ukrayna'nın askeri operasyonları için hayati önem taşıyan milyonlarca dolarlık SpaceX yapımı Starlink uyduterminallerini sağlamayı kabul etti.”
Haber böyle sevgili dostlar.
Bir özel şirketin CEO’su iki ülkenin savaşında kader belirleyici rolünü üstleniyor. Starlink CEO’su iyi niyetli sebeplerden dolayı böyle hareket ettiğini söylese de başka birinin elindeki bu büyük gücü kötü niyetli kullanmayacağıyla ilgili bir garantimiz var mı?
Demem o ki; insanlığın egemenlik yolculuğu, ulusal devletlerden dünya devletine (dijital tek devlete) doğru hızla ilerliyor. Dijital bağımsızlığımız için, Cumhuriyetimizin 100. yılında radikal kararların alınması ve bir zihniyet değişikliğine gidilmesi gerekiyor. Bizden hatırlatması efendiler!
Cumhuriyetimizin 100. yılında, milletimizin geleceğine çözüm üreten, onları dert edinen bürokratlarımızın çoğalması dileğiyle, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun.