KAZAKİSTAN

İş hayatımda yurt dışında gerçekleştirdiğim son veri ağı projesi idi. Sene 2001 ve soğuk bir şubat ayı. O yıllarda Almatı ve Taşkent’e seyahat eden THY uçağı tekti. Bazı günler önce Taşkent’te yolcu indiriyor bazı günlerde de önce Almatı’ya gidiyor dönüşte Taşkent’e uğruyordu. Taşkent seyahatlerimin bir ikisinde önce Almatı’ya uçak indiği için havalimanını ve havadan da olsa Almatı’yı görme şansım olmuştu.

Hafif eğimli bir cadde üzerindeki firmamızın ayarladığı Ambassador oteline yerleştim. Ertesi günü Kazak Telekom’un veri ağı için gerekli node (sistem) kurulumuna başladık. Diğer Türki Cumhuriyetler’de olduğu gibi burada da karar verici noktada Ruslar etkindi.

Ağın dış dünya ile bağlantısı İngiltere’deki Cable&Wireless firmasının node’u üzerinden olacaktı. Sanırım daha üçüncü günümdü ki, iş yerindeki tüm bayanlar evlerinden yiyecek ve bazı ufak hediyeler getirmiş erkek çalışanlar için. Nedenini öğrenince şaşırdım. Tarih 23 Şubat’tı. O gün Erkekler Bayramı’ymış. O gün Kızıl Ordu’nun Alman ordularına karşı çatışmalara başladığı günmüş.

https://i.ytimg.com/vi/tq-BGvU_J1o/hqdefault.jpg

Ofis içinde müzik eşliğinde bayanların hazırladığı yiyeceklerden alırken bir ödül alamadıysak da erkekler arasında ödüllü bazı ufak yarışmalar da yapmadık değil.

25 Şubat sabahı kahvaltıda bir Türkiye kanalını izliyordum. Flash haberler geçmeye başladı. Ülkede kriz çıkmış. Cumhurbaşkanı, Başbakana anayasa kitapçığı fırlatmış. Amerikan doları 695 bin liradan 900 bin liraya yükselmiş. Gecelik faizler 7500’e fırlamış.

Ertesi gün hafta sonuydu. Şehrin yakınındaki Chimbulak kayak merkezine yürüyerek gitmeye karar verdim. Uzaktır, yokuştur dediler ama biz deneyimliydik. Yaşadığım kentler olan Zonguldak’ta, Trabzon’da, hatta köyümde az tepe tırmanmıştık. Deniz seviyesinden yaklaşık 2200 metre yüksekliğinde bir dağ, şehir adeta sırtını bu dağa dayamış gibi. Hava kararmaya başladığı için daha sonra 2011 Kış olimpiyatı yapılacak olan kayak merkezi kapanmak üzereydi. Hoş, kayakla kaymayı da çok sonra, 2011 yılında Palandöken’de öğrenebildim zaten.

https://c1.staticflickr.com/7/6031/6298085021_b32aa21ef0_b.jpg

Hafta başında işe yoğunlaşıp ilgili modülü konfigüre ettik. Ertesi gün içinde İngiltere’deki Node’a bağlantı sağlamayı planlıyorduk. Ancak yurt dışında her şey planlandığı gibi gitmiyor. Süre biraz uzayınca biz de boş durmadık. Bana mihmandarlık eden ve çok iyi Türkçe konuşan Hacımurat’ın köyüne gittik. Hacımurat’ın dedesi Kars’a komşu bir köyde ikamet ederken Türk-Sovyet sınır anlaşması sonrası Sovyet tarafında kalmış bir Ahıska Türküymüş. Ancak II. Dünya savaşı sonrası birçok Türk’ün başına geldiği gibi Stalin tarafından buraya, Kazakistan’a kadar sürülmüşler. Hacımuratlar’ın iyi binek atları vardı. Ve hayatımda ilk kez ata orda bindim, köy içinde de ufak bir tur attık.

1990’lı yılların sonunda ülkemizde 8 yıllık eğitim sistemi tartışılıyordu. Ben de bu konuda kendimce bir rapor hazırlamaya karar vermiş, o nedenle de Ankara’daki bazı elçiliklere uğrayıp orta eğitim sistemi hakkında bilgi ve doküman alıp, inceleyip özetini çıkarıp, dosyama koymaya başlamıştım. Eh, önümde birkaç gün boşluk vardı. Şehir merkezindeki lise ayarında bir okula uğradım. Kağıttaki aslen Alman olan (II. Dünya savaşı sonrası Sovyet rejimi çok sayıda Alman, Türk ve Korelileri buraya yerleştirmiş) görevli çok yardımcı oldu, eğitim sistemi hakkında okul idarecilerinden bilgi almakla kalmadım, bir de derslerine girmeme izin verdiler. Öğrencilerle birlikte çok da anlamadığım edebiyat dersini izledim.

 

Son gün, cuma günü iyi haber geldi. Sistemi dış dünya ile irtibatlandırdık nihayet. Öğlende en büyük camileri olan Merkez Camii’nde cumamızı kıldık.

Cuma çıkışında, yapımında hiç çivi kullanılmayan dünyanın tek ahşap katedrali olan Zenkov Katedrali ziyaret ettim. 1904 yılında inşaya başlanıp 1907 de bitmiş.

https://steemit-production-imageproxy-upload.s3.amazonaws.com/DQmayqS5e27AqDw7hEJpaJHra6eWJN8ouom2UXH3seCAi3d

Çarşılarından geçerken bazı insanlar duvar diplerinde bekleşiyorlardı. Ancak boyunlarındaki askı üzerinde yazılı plaketler vardı. Hacı Murat’a sordum “Nedir bunlar diye?” Hacımurat “Bunlar iş arayan kazak vatandaşlar. Komünizm zamanında herkesin iyi kötü bir işi vardı. Ancak şu an işsiz kaldılar. O boyunlarındaki plakalarda da o kişinin kısa özgeçmişi yazılı” dedi. Eleman arayanlar gelip onları okuyarak seçim yapıyorlardı.

İş bitmiş gönül rahatlığıyla ülkeme dönerken Uçakta elime geçen günlük gazeteler ülkemdeki krizi büyük puntolarla manşetlerine taşımışlardı.