TELEKOM ANILARI XVIII MAYISTA GELEN MİLENYUM KRİZİ

Tellabs firması ile anlaşmalı olarak Finlandiya’ya eğitimlere gidiyor dönüşte de öğrendiklerimizi hemen uygulama fırsatı buluyorduk. Bazı kurumlar kapalı network kurma amaçlı olarak kiralık devre (LL) satın alıyordu.

2000 yılına geldiğimizde çok da hoş olmayan bir olay yaşadık. Finlandiya’da bu defa aldığımız eğitim sistem ağının yazılımını da kapsıyordu. Hocamız Tappio Martinen bu konuya çok önem verdiği için masamıza oturup tek tek network konfigürasyonunu kurduruyordu. Bize özellikle dikkat etmemizi, gerekmedikçe DB’ye müdahale etmememizi de tembihliyordu.

Döndüğümüzde gördük ki gerek Gayrettepe gerekse Ulus Telekom’da çok sayıda kurulum bekleyen müşterilerimiz vardı. Koridoru dolduran –özellikle banka teknik elemanları- müşterilere sadece perşembe günleri kuruma gelmelerine izin verildi. 

O yıl, 31 Aralık’ı 1 Ocak’a bağlayan gece milenyum krizi yaşanacak diye herkes tedirgindi. Özellikle de bizim sektör. Ancak 1999 yılından 2000 yılına geçiş öyle korkulduğu kadar sorunlu olmadı. Fakat Mayıs ayına geldiğimizde asıl felaketi yaşadık. 6 Mayıs benim doğum günümdü. O akşama evde çocuklarla ufak bir kutlama programı hazırlamıştık. İşten biraz erken ayrılırım diye düşünüyordum. Bu arada İstanbul’daki arkadaşım zaman zaman arayıp DB ile ilgili sorular soruyordu. Network bağlantılarının bazılarını deactive olduğunu anlattı. Ben de resetlemesini önerdim. Sonrasında sistem birden göçtü. Hiçbir abone diğeriyle görüşememeye başladı. Önce ne olduğunu anlamadık. Sonra Telekom’a çağrılar gelmeye başladı. Bankalar şubeleri arasında haberleşemiyordu. Meteorolojik bilgileri bu ağlar üzerinden alan havalimanlarının uçak seferi iptallerine başladığını öğrendik. Emekliler maaşlarını çekemez hale gelmiş, banka önlerinde kuyruklar oluşmaya başlamıştı.

Her geçen sürede arıza sayısı ve şikâyeti daha da artmaya başladı. Evi aradım, o akşam gelemeyeceğimi söyledim ve “Kendi aranızda eğlenin” dedim. Sonra Finlandiya’daki arıza bakım merkezi arandı. Devreye girdiler. Bir iki saat sonra durum anlaşılmıştı. DB erişim yetkisi olan birisi X-Connection’ların bağlantısını yanlışlıkla bozmuştu. Finliler –sanırım- kimin cihazından bu işlemin yapıldığını biliyorlardı. Database’in yedeğinin alınıp alınmadığını sordular. En son 1 ay önce alınmış. Çaresiz bir ay öncesine dönecektik. Ama son bir ay içerisinde yoğun şekilde bağlantısı yapılmış müşterilerimizin datası uçacaktı. Nitekim Öyle de oldu.

Abone işlerinden son bir ay içerisinde abonelik yapmış müşterilerin verileri çekildi. Onları İstanbul’daki arkadaşımla tek tek tanımlamaya başladık. Gece tanımlama daha kolay oluyordu. Çünkü telefonlarımız çalmıyor ve onlara izah etmek için zaman kaybetmiyorduk.  O gece eve gidemedim. Sonraki 5-6 gün de eve çok az gidebildim. Bir ara ofiste bir tedirginlik oldu. Anladım ki Bölge Müdürü gelecekmiş, benden durum hakkında bilgi almak istiyormuş. Biraz endişe etmedim değil, şimdi bizi ve firmamıza ağır eleştiriler getirir diye düşündüm. Ama bölge müdürü gayet sakin bir şekilde yanıma oturdu. Kısaca arızanın ne zaman giderilebileceğini sordu. Bende önümde yığılı tanımlamaya devam ettiğim kurulum başvuru formlarını gösterdim. Sonra bölge müdürü arkasına yaslanarak “Bu arıza çok iyi oldu, çok iyi oldu” deyince ironi yapıyor diye düşündüm. Ama adam gayet ciddi görünüyordu. Dayanamadım sordum “İyi olan nedir Mehmet Bey?” dedim. Hafif tebessüm ederek bana “Bu müşteriler arıza olmadığında bizim hiç kıymetimizi bilmiyorlardı, şimdi bankaların genel müdürüne kadar makamımı arayanlar var. Biz olmazsak ne duruma düşeceklerini öğrendiler” dedi. Tabii bu da farklı bir bakış açısıydı.

Bir haftanın sonunda tüm tanımlamalar bitmiş, her şey yoluna girmişti. Benim de artık dinlenmem için bir fırsat doğmuştu. İzin aldım ve tatile biraz erken çıktım. Bir akşam cep telefonum çaldı. Arayan Genel Müdürümüzdü. Arama nedeni yaşanan arızanın kaynağıyla ilgiliydi. Finliler işlemin İstanbul’daki bir bilgisayardan yapıldığını söylemişler. Bana sordu. Bilmediğimi belirterek biraz politik bir cevap verdim. Sorumlunun database konusunda benden daha yetkin olan Finlilerin teknik elemanlarınca loglardan anlaşılabileceğini belirttim. Israrla birkaç kez sorduysa da ben hep aynı cevabı verdim. Sonra o da sormaktan vazgeçti.

Sonraki süreçte daha dikkatliydik ve Telekom’a her gün yedekleme yapmalarını ısrarla söylüyor zaman zaman da kontrol ediyorduk. Olaylar esnasında banka kuyruğunda bekleyen müşterileri fotoğraflayan bir gazetenin başlığı da çok manidardı “Milenyum krizi Türkiye’ye 6 ay gecikmeli geldi.”