Ramazan ayında bir yandan oruç, diğer yandan sanki iktidar değişecekmiş gibi yüklenilen mahalli seçimler... Son günlerde biraz zaman kavramını yitirmiş olabiliriz. Sizlerde bizim gibi zamanın ne kadar hızlı geçtiğinden dem vurup şikâyet ediyor olabilirsiniz. Hızla geçen zaman, yoğun gündem ve çokça manipülasyonların yaşandığı bugünlerde hep birlikte birçok konuyu gözden kaçırıyoruz. Tıpkı hayatımızın en merkezi yerinde olan ekonomi konuları gibi…
Ülkemizde enflasyonun artması, Türk Lirasının alım gücünün gerilemesi ve döviz karşısında değerinin düşmesi sonucunda, vatandaşların gittikçe fakirleştiği herkesin malumu. Ekonominin iyi gitmediğini artık sadece muhalefet söylemiyor, hükümet temsilcileri de kabul ediyor. Ülke ekonomisini yönlendirme konusunda sanırım en başarılı kesim müteahhitlerimiz. Kimse onlar kadar mahir olamaz, kimse ellerine su dökemez! İnşaat sektörünün durumu diğer sektörler gibi değil. Müteahhitler inşaatlarına yine devam ediyor ve yaptıklarına yine alıcı bulabiliyor. Kimler alıyor, nasıl alabiliyorlar pek bilemiyoruz! Ama görünen bir gerçek var ki, o da ekonomik krizi diğer sektörlerin müteahhitlerden daha ağır hissettiği.
Cumhuriyet tarihi boyunca birçok kriz yaşandı. Bu nedenle ekonomik krizlere bağışıklık kazandığımızı söyleyebiliriz. Yaşanan krizlerde nedense en fazla göz ardı edilen sektör ICT sektörü oldu. Çünkü ne zaman bir kriz olur, ekonomi sıkıntıya girer, müteahhitler zararlarının tazmini konusunda hemen hükümetlerden gereken desteği alırlar. Bu doğrudur veya yanlıştır demiyoruz, sadece bir tespitte bulunuyoruz. Peki başta ICT sektörü olmak üzere ülkemizdeki döviz endeksli çalışan sektörler de krizlerden etkilenmiyorlar mı? Doğal olarak herkes gibi onlar da etkileniyor. Ekonomik durumdan ne kadar olumsuz etkilenseler de yaptıkları işlerden ne kadar zarar görseler de onlardan beklenti daha çok taahhütlerini bihakkın yerine getirmeleri oluyor. Firmalar batıyor mu çıkıyor mu kimsenin pek umurunda değil… Bu durum sadece sektörü değil sektörle bağlantılı geniş bir kesimi de olumsuz etkiliyor. Örneğin ICT temelli sağlık sektörü bir dönem çok iyi durumdaydı, adeta dünyada zirvedeydik. Şimdi ise tam tersi ve sektör hızla yokuş aşağı doğru gidiyor. Aynı şekilde bankacılık sektörü de dünyada çok iyi bir konumdaydı. Peki şimdi onların durumu nedir? Siber saldırılar ve teknolojik altyapılarını yenileyememelerinden ötürü onlarda da bir gerileme söz konusu mu? Durumlarının pek belli olduğunu sanmıyoruz!
ICT Sektörünün geneline baktığımızda sektöre kulak kesilen ve sorunlarına çözüm üretmeye cesaret edecek bir makam pek görünmüyor. İşin kötü tarafı ise şu: Çünkü ülkenin kazanmış olduğu birikim berhava oluyor, kaliteli işler çıkmıyor, şirketler yurtdışına gidiyor ve en önemli değerimiz olan nitelikli insan kaynağımızı elimizden kaçırıyoruz. İlgililerin bu konuya duyarlılık göstermelerinin elzem olduğunu düşünüyorum.
Bir diğer konumuz yine ekonomiyle doğrudan ilgili telekomünikasyon sektörü. Haberleşme sektörü artık gündelik hayatımızın ayrılmaz bir parçası. Hele ki internet ve mobilite. Hatırlar mısınız Türk Telekom özelleştirildiğinde sabit bir ücret yansıtılmıştı telefon faturalarına. Bu sabit ücretin anlamı şebekenin 7/24 canlı olarak ayakta kalması için ödenen bir bedeldi. Ülkeye hükümet eden siyasiler tarafından ekonomik zorlukların dikkate alınması son derece doğal. Ancak son dönemlerde kullanılan tabir ile ifade edecek olursak fiyat artışlarındaki güncellemeler doğru zamanlarda yapılmadığı takdirde hizmet verenler için bir sorun olmaya başlıyor. Bu güncellemelerin doğru zamanda yapılması önemli.
İnternetin hayatımızda bu kadar yer etmesi birçok alışkanlıklarımızı olumlu veya olumsuz etkilediğini ve de bazılarını değiştirdiğini görüyoruz. Bu değişim tabii ki insanoğlunun geliştirmiş olduğu teknolojinin doğal sonuçları. Eskiden haberleri okurken, şimdi daha çok izlemeye başladık. Sonuna kadar okuduğumuz haber neredeyse yok. Başlıklar ve spotlarla yetinir hale geldik. Haber videolarını sonuna kadar izleyemiyoruz, çünkü 1-2 dakikanın ardından sıkılmaya başlıyoruz. Artık alışverişlerimizin büyük bölümünü sanal market veya mağazalardan gerçekleştiriyoruz. Tüm bunlar ise internet temelli büyük bir veri ortaya çıkarıyor. Bu verilerin ise belirli merkezlerde barındırılması gerekiyor. Bulut veri merkezleri, çözüm olarak son yıllarda bir adım öne çıkıyor. Her ne kadar özel sektör bulut veri merkezlerinin çözümlerini kullanıyor olsa da kamunun henüz bu konuda aktif bir tavır aldığını söyleyemeyiz. ICT Sektörünün konuyu yakından takip etmesi ise sevindirici bir durum. Biz de ICT MEDIA olarak her yıl düzenli gerçekleştirdiğimiz CLOUD ANKARA ve CLOUD İSTANBUL etkinlikleri ile bu alanda çözüm üretenlere destek olmaya gayret ediyoruz. Tüm sektör paydaşlarını buluşturacak olan CLOUD ANKARA-24 Etkinliğini 25 Nisan 2024 tarihinde BTK Merkez Kampüsü’nde gerçekleştirmiş olacağız.
Bu sayıda; Ayın Konusu dosyasında “Fintek Ekosistemi ve Yenilikçi Çözümler” konusunu ele aldık. Dosya konumuz sektörün yoğun ilgisini çekti. 20’den fazla şirket, görüş, değerlendirme ve önerilerini dergimiz okurlarıyla paylaştı. Sektör için kıymetli bulduğumuz bütün bu değerlendirmeleri iki bölüm halinde dergimizin sayfalarında okuyacaksınız. Yeni sayımız için ayrıca Türkiye’nin ilk yerel bulut e-posta sağlayıcısı Uzman Posta Kurucusu ve CEO'su Gökalp ÇAKICI ile konuştuk. Elektronik postayı “insanlar için bireysel, kurumlar için de kurumsal hafıza” olarak nitelendiren ÇAKICI, açık kaynak kodlu projelerin içi doldurularak yerelleştirilmesi gerektiğine dikkat çekti. Yazarlarımızın değerli yorumları ile sektörün gündemini tutan haberlerin yer aldığı Nisan sayımızı ilgiyle okuyacağınızı umuyorum.