
T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Mehmet Fatih Kacır, Türkiye’nin Milli Teknoloji Hamlesi ve Stratejik Dönüşümü konusunda yapılan çalışmalar konusunda ICT MEDIA Dergisi’nin sorularını cevaplandırdı. Kacır, “Türkiye finans, sağlık gibi hizmet sektörlerinde küresel rekabette öncü yazılım çözümleri sunmaktadır. Bunun yanında dijital dönüşüm ve yıkıcı teknoloji ürünlerinde de markalaşmış çözümlerimiz olmasını hedefliyoruz.” dedi. Bakan Kacır, 2023 yılına kadar 23 dünya markası teknolojik ürün ile yazılımcı sayısını 500 bine çıkarmayı hedeflediklerini söyledi.
ICT MEDIA: Dünyada bilgi iletişim teknolojileri konusunda hızlı gelişmeler yaşanıyor. Türkiye de son yıllarda bilişim ve teknoloji alanında önemli mesafeler kat etti. Ülkemiz bilgi iletişim teknolojilerinde nereye koşuyor. Türkiye’nin teknoloji ve bilişim eko sistemi hakkında bilgi verir misiniz?
Bilişim ve teknoloji, dünyada olduğu gibi Türkiye’de hızla büyüyor. 2018 yılında Türkiye Bilgi ve İletişim Teknolojileri pazarı %15 oranında büyüyerek 131,7 milyarlık büyüklüğe ulaştı. Son 5 yılda sektörümüz yıllık ortalama %17 oranında büyüme ile iki katı büyüklüğe yaklaşmış oldu. Bilişim ve İletişim teknolojilerinin sadece sektör olarak büyüklüğü değil diğer sektörleri katlayan etkisine değinmek daha doğru olur. Makine çağından sayısal çağa geçtiğimiz için artık her sektörde her teknolojik dönüşümde rekabet, ne kadar iyi bilişim ve iletişim kaynaklarına sahip olduğunuzla belirleniyor.
Türkiye finans, sağlık gibi hizmet sektörlerinde küresel rekabette öncü yazılım çözümleri sunmaktadır. Bunun yanında dijital dönüşüm ve yıkıcı teknoloji ürünlerinde de markalaşmış çözümlerimiz olmasını hedefliyoruz. Bu amaçla 2023 Sanayi ve Teknoloji Stratejimizde Bilişim ve Teknoloji sektörünü de yakından ilgilendiren iki hedef koyduk. Birincisi 2023 yılına kadar ileri teknolojilerde 23 dünya markası ürün çıkarmak, bu ürünlerin daha çok yazılım temelli olmasını bekliyoruz. İkincisi ise aktif olarak geliştirme yapan yazılımcı sayımızı 140binden 500bine çıkarmak. Zira bu sektörün en önemli yatırım kaleminin sahip olduğu beşeri sermaye olduğunun bilincindeyiz.
ICT MEDIA: Cumhurbaşkanlığı Yönetim Sistemiyle beraber Türkiye’de Milli Teknoloji ve Stratejik Dönüşüm hamlesi başlatıldı. Milli Teknoloji ve Stratejik Dönüşüm hamlesinin amacı nedir? Teknolojik Proje kapsamında bugüne kadar neler yapıldı? Sektöre sağlanan destekler hakkında bilgi verir misiniz?
Türkiye’nin küresel rekabet gücünü artıracak ve ekonomik ve teknolojik bağımsızlığını temin edecek, yapay zekâ gibi kritik teknolojilerde atılım sağlayacak politikalara "Milli Teknoloji Hamlesi" diyoruz. Ticaret ve teknoloji savaşlarının yaşandığı günümüz dünyasının kazananları; özgün, yenilikçi ve rekabetçi üretim yapan ülkeler olacaktır. Böyle bir konjonktürde, Türkiye’nin kritik teknolojileri milli olarak geliştirebilmesi, yüksek teknoloji alanlarında rekabetçi ürün ve hizmetler sunarak değer zincirlerinde pay sahibi olabilmesinin bir zorunluluk olduğunu değerlendiriyoruz. Kritik teknolojiler dediğimizde akla öncelikle savunma sanayi geliyor. Yerlilik oranını %20’lerden %65’lerin üzerine çıkardığımız bu sektördeki başarımız dünya ölçeğinde dikkat çekiyor. Fakat, bugünün dünyasında tam bağımsızlık için sadece savunma sanayinde kritik ürünlerin yerlileşmesi yeterli değil. Finans teknolojilerinden sağlık teknolojilerine, enerji teknolojilerinden ulaştırma teknolojilerine kadar pek çok alanda kritik teknoloji bileşenlerini mutlaka yerli ve milli olarak geliştirmeli ve üretebilmeliyiz. İşte son yıllarda artık her gün dünya gündeminde olan ticaret savaşlarının ülkeler arası rekabette teknolojik ürünlerin ne düzeyde önem taşıdığını hep birlikte görüyoruz.
Önümüzdeki dönemde, savunma sanayindeki başarının benzerlerini teknolojinin tüm alanlarına yaygınlaştıracağız. Öncelikli sektörlerimizde milli geliştirme ve yerli üretim hedeflediğimiz ürün gruplarını tespit ederek, bu ürün gruplarına yönelik destek programlarını hayata geçireceğiz. Bu programlarda yatırımcının ihtiyaç duyduğu destek mekanizmalarını proje özelinde çalışacak ve her bir projeyi bakanlık olarak çok yakın takip ediyor olacağız. 11. Kalkınma Planı’nda ve 2023 Sanayi ve Teknoloji Stratejimizde ortaya konan işler arasında Sanayileşme İcra Kurulu da var. Bu kurul, Savunma Sanayi İcra Kurulu’nun savunma sanayi alanında yürüttüğüne benzer şekilde, diğer sanayi alanlarında kamu alımlarının konsolide edilmesi ve yerli üretimi teşvik edecek şekilde planlanması konusunda aktif rol oynayacak.
Yine, sanayimizde yapısal dönüşüm adımlarını hızlandıracağız. Dijital dönüşüm, firmaların girişim sermayesi gibi bankacılığa alternatif finansman imkanlarına kavuşması, güçlü sermaye yapılarına sahip sanayi firmalarımızın oluşması, KOBİ’lerin birleşmesini teşvik edici adımlar önümüzdeki dönem gündemimizin ilk sıralarında olacak. Sahip olduğumuz güçlü üretim altyapısının verimliliğini ve geçici şoklara karşı direnç kuvvetini artırmayı hedefliyoruz.
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nda yürüttüğümüz veri analizi projesiyle bütün bu çalışmalarda veri temelli karar destek mekanizmalarını hayata geçireceğiz. Sahip olduğumuz sektör verilerini, firma ve girişimci verilerini, yürütülen ar-ge projelerine ilişkin verileri, kamu desteklerine ilişkin verileri toplulaştırıyor, anlamlandırıyor ve etki analizleri yapıyor olacağız. Bu konularda, halihazırda ilk yılımızda önemli mesafeler kat ettik.
Türkiye, bugün 80’den fazla Teknoloji Geliştirme Bölgesi’nde 5.400’den fazla şirketin bulunduğu, 1500’den fazla Ar-Ge ve Tasarım Merkezi’ne sahip, son 10 yılda tam zaman eşdeğer Ar-Ge personeli sayısının 50binlerden 150binlerin üzerine çıktığı bir ülke. Sadece teknopark şirketlerimiz tarafından tamamlanan 30binden fazla, sürdürülen 9binden fazla ar-ge projemiz var. Çok güçlü bir altyapıya, ekosisteme sahibiz.
Önümüzdeki dönem, bu güçlü ekosistemin daha fazla çıktı ürettiği, etki oluşturduğu bir dönem olacak. Ar-Ge’de kapasite artışının ticarileşmeyle birlikte büyümesi önceliğimiz olacak.
İşte, geçtiğimiz aylarda hayata geçirdiğimiz Teknoloji Odaklı Sanayi Hamlesi programı bu alanda attığımız önemli adımlardan. Pilot sektör olarak makine sektöründe belirlenen öncelikli ürünlerde ar-ge ve yatırım desteklerinin uçtan uca kurgulanacağı bu programda çağrılar, ilaç, kimya, tıbbi cihaz, elektronik, yarı iletken sektörlerinde devam edecek. 30 milyar dolardan fazla cari açık verilen ürün gruplarının ve geleceğin teknolojilerinin hedeflendiği bu programla ekonomimizde stratejik dönüşümün gerçekleşmesine yönelik çok kıymetli kazanımlar elde edeceğiz.
Yine, bilişim ve teknoloji sektörünü doğrudan ilgilendiren bir diğer inisiyatifimiz de “Türkiye Açık Kaynak Platformu”. Gerek kamuda, gerek özel sektörde veya bireysel yaşamda açık kaynak yazılım ürünlerinin kullanımının yaygınlaştırılması, bu sayede lisans yüklerinin ve bağımlılıklarının azalması amacındayız. Bu süreci aynı zamanda yazılım geliştiricilerimiz için bir fırsata da dönüştürmek istiyoruz. 25 yerli ve yabancı teknoloji şirketleri ile birlikte başlattığımız inisiyatif ile kamu, özel sektör, STK ve üniversitelerin bir araya geldiği yazılım geliştirici ekosistemini geliştirmeyi, Türkiye’de üretilen yazılım niteliğini artırmayı, küresel ölçekte ürün ve hizmetler geliştirilmesi için açık kaynak kodla yazılım geliştirilmesini yaygınlaştırmayı amaçlamaktayız. Platforma katılan şirket sayısı 60’ı geçti. Yazılımcı sayısını tam olarak saptanması ve takibi için bir çalışma başlattık. Asıl amacımız ortaya çıkacak yöntemle yazılımcılara ve yazılımcı çalıştıran şirketlere mekân bağımsız Ar-Ge destekleri verebilmek. Sektörde yeniliklerin keşfedildiği ve yapılandırılması fırsatların değerlendirildiği bir program olması için çalışıyoruz.
ICT MEDIA: Önümüzdeki yıllarda en fazla gündeme gelmesini beklediğiniz konu ve sektörde beklenen teknolojik gelişmeler nelerdir? Türkiye’nin başta 5G olmak ve uzay teknolojileri alanında yaptığı çalışmalar, yerli ve milli çözümler ve projeleri nelerdir? Bakanlığınız konuyla ilgili yaptığı çalışmalar hakkında bilgi verir misiniz?
5G ve ötesi mobil haberleşme teknolojisi kapsamındaki ekipman ve teçhizatlarda yerli üretim oranının artırılmasını, teknolojik ürünlerin Türk tasarımcı, mühendis ve teknisyenleri tarafından geliştirilmesini ve üretilmesini amaçlamaktayız. Mobil haberleşme teknolojilerinin donanımdan yazılım ağırlıklı bir teknolojiye dönüşmesi bu alanda elimizi kuvvetlendirdi. Zira yerli üretim oranını en hızlı yerlileştireceğimiz alanlar ekipmanların yazılımları. Bu çerçevede, haberleşme teknolojilerinde yerli üretimi geliştirebilmek amacıyla kamu ve özel sektör temsilcileri ile çalışmaları ilgili tüm Bakanlıklarımızla birlikte yürütmekteyiz.
Türkiye’de yapılacak 5G yatırımlarının toplam tutarının 5 milyar ABD dolarını aşacağı öngörülmekte. TÜBİTAK tarafından Sanayiye yönelik Ar-Ge projeleri kapsamında desteklenen “Yerli ve Milli 5G Projesi” ile 5G yatırımlarının büyük ölçüde yerli ve milli yapılabilmesi için çalışmalara başladık. Bu çalışmalarda 20’ye yakın özel sektör firmamız, kendi yetkinlikleri doğrultusunda projenin kritik bileşenlerinde geliştirme sorumluluğunu üstlendiler. Şüphesiz, ULAK firmamızın 4.5G baz istasyonlarını milli olarak geliştirmiş olması Türkiye genelinde operasyonunu sürdürmesi bu süreçte sahip olduğumuz en somut kazanım. Bu kazanımı 5G ve ötesi teknolojilerde en iyi şekilde değerlendireceğiz.
Diğer yandan, 5G teknolojisi ile birlikte bağlantılı sistem ve cihazların artması siber güvenliğin önemini artıracaktır. Ulusal bilgi güvenliğinin önemli bir unsuru haline gelen siber güvenlik konusuna ilişkin hem teknolojik altyapının hem de 5G ile ortaya çıkacak yeni kullanım alanlarını kapsayacak mevzuat düzenlemelerinin iyileştirilmesine yönelik planlamayı hazırlamakta olduğumuz “5G ve ötesi bağlantı teknolojileri” yol haritasında ele almaktayız.
Havacılık ve uzay sektörü, 2023 Sanayi ve Teknoloji Stratejimizin odak sektörlerindendir. 2018 Aralık ayında kurulan Türkiye Uzay Ajansı tarafından rekabetçi uzay ve havacılık sanayinin güçlendirilmesi, teknoloji geliştirme çalışmalarının yaygınlaştırılması, bağımsızlık için uzay araçları ve uzay iletişim sistemlerini destekleyen politika ve kararların belirlenmesi amacı ile “Milli Uzay Programı” hazırlanmakta. İlk milli iletişim uydusu Türksat 6A’nın geliştirme çalışmaları tamamlandığında Türkiye, dünyada haberleşme uydusu üretebilen 10 ülke arasına girecek. Metrealtı yüksek çözünürlüklü milli görüntüleme uydusu İmece’nin geliştirme faaliyetleri de Türksat 6A ile birlikte iki yıl içinde tamamlanacak.
Uzay bilimleri ve teknolojileri, uzay uygulamaları, fırlatma teknolojileri, malzeme teknolojileri alanlarında belirlenen kısa ve orta vadeli hedefler doğrultusunda özel sektör, üniversiteler ve uluslararası kuruluşlarla birlikte çalışmak için Tübitak ile proje çağrıları başlatacağız.
ICT MEDIA: Türkiye’nin en önemli varlığı insan kaynağı. Parlak beyinlerin göçünü engellemek ve bilim insanlarının yurda dönmesiyle ilgili Bakanlığınızın uygulamalarından bahseder misiniz? Bu uygulamalar sonucu yurda ne kadar bilim adamı geri döndü, dönen bilim adamları hangi alanlarda faaliyet gösteriyorlar bununla ilgili bir data var mıdır? Var ise sonuçlar Bakanlığınız hedeflediği ölçüde midir?
“Uluslararası Lider Araştırmacı Programı” ile akademi ve sektör tecrübesi olan araştırmacılar Türkiye’ye dönüş yapması için davet edildi, araştırma projelerini ve yaşam giderlerini karşılayacak teşvik programları başlatıldı. Genç araştırmacıları desteklemek için yeni destek programları sunmaya devam edeceğiz. Buna ek olarak, yurtiçi araştırma altyapılarında çalışan veya kamu imkanları ile yurtdışına gönderilen araştırmacıların ülkemizin odak teknoloji alanlarında yetkinliğini artıracak çalışmalara yönlendirilmesi için de çalışmaktayız.
İlk çağrıda başvurular, alanında ilk 100 üniversiteden, en çok Ar-Ge harcaması yapan ilk 2 bin 500 özel sektör kuruluşundan, ilk 250 kamu kurum ve enstitülerinden olmak üzere ağırlıklı olarak ABD, İngiltere ve Almanya'dan geldi. Başvuruları, teknik bilimler, sağlık bilimleri, sosyal ve beşeri bilimler, yaşam ve tarım bilimleri ile temel bilimler olmak üzere 5 alanda, alanında uzman panelistler değerlendirdi. Teknik bilimler alanında 74, yaşam bilimleri alanında 18, temel bilimler alanında 16, sosyal ve beşeri bilimler alanında 12 ve sağlık bilimleri alanında 7 başvuru belirlenen eşik değerin üzerinde puan aldı. Bu değerlendirmeler sonucunda 21 farklı ülkeden, 98'i Türk 29'u yabancı olmak üzere, alanında lider 127 bilim insanı ve araştırmacı, destek almaya hak kazanmıştır. Destek kazanan araştırmacılardan 58'i ABD'den 16'sı İngiltere'den, 9'u Almanya'dan ve 8'i de Hollanda'dan başvuru yaptı. Başvuru yapanlar arasında dünyanın en iyi ilk 10 üniversitesinden araştırmacıları olduğu gibi, Amazon, Apple, Bosch, GE, Intel, Siemens, Volvo gibi global şirketlerde görev yapmakta olanlar da mevcut. Benzer şekilde, CERN, CNRS, Max Planck Institute gibi öncü araştırma kuruluşlarında çalışan araştırmacılar da yine bu programla Türkiye'ye dönecekler. Desteklenecek adayların 84'ü yurt dışındaki araştırma üniversitelerinde, 21'i enstitülerde, 21'i de özel sektör kuruluşlarında deneyim kazanmış kişiler. Araştırmacıların 66'sı ülkemizde bulunan devlet üniversitelerinde, 42'si vakıf üniversitelerinde, 11'i özel sektör kuruluşlarında, 7'si araştırma altyapılarında ve biri de bir kamu kuruluşumuzda çalışacak. Bakanlığımız yurtdışındaki ilim insanları ve girişimcileri Ar-Ge ve yenilik faaliyetlerini yürütmek üzere Türkiye'ye davet etmeyi sürdürecektir.
Beyin göçü sadece Türkiye’de değil, dünyanın pek çok ülkesinde gündemde olan bir konu. Almanya’dan Japonya’ya, Çin’den İsrail’e pek çok ülke tersine beyin göçünü gerçekleştirmek için onlarca davet programı uyguluyor. Biz de iddialı bir davet programıyla on yıllardır gündemimizde olan bu konuda güçlü neticeler almayı hedefledik. Memnuniyetle şahit olduk ki, yurtdışındaki araştırmacıların ülkemize gelmeleri sürecinde, sunduğumuz maddi imkanlardan daha da etkili olan, Türkiye’de bilim ve teknoloji alanında son yıllardaki gelişmeler. Savunma sanayinden, yaşam bilimlerine pek çok alanda sürdürülen bilimsel çalışmalar, araştırma projeleri dünyanın en ileri ülkeleriyle yarışır düzeyde. Ve bu, araştırmacılar için ülkemizi bir adres haline getiriyor.
ICT MEDIA: Ülkemizin çözüme ulaşması gereken konularından biri, ithal ikameli ihracat yapısı ve ara malı ithal eden üretim modelidir. Bu model döviz çıkışının yanı sıra Kıbrıs Barış Harekatı’ndan sonra olduğu gibi dış güçlerin açık ya da kapalı ambargolarına yol açıyor. Bu kısır döngüden çıkabilmek için, milli oyunculara düşen görevler nelerdir? Devlet ve üniversiteler neler yapmalıdır? Bu çerçevede Üniversitelere Bakanlık olarak verilen bir vizyon ve görevler var mıdır?
Katma değeri, teknoloji ve ürün geliştirme kapasitesini artırmak ve ara malı girdilerinde ithalat bağımlılığını azaltmak ve Türkiye’de üretilebilen nihai ürünün daha yüksek bir oranda yerli ara mamulle üretilmesini sağlamak 2023 stratejimizin temelini oluşturuyor. Bu amaçla başlattığımız “Hamle” programı ile orta-yüksek ve yüksek teknoloji ürünlerin yerli üretimine Ar-Ge ve yatırım teşviği sağlamaktayız. Alıcı ve üreticinin her ikisi de bu desteklerden yararlanabilecektir. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının yürüttüğü bu programda, yatırım teşviklerinin yanında KOSGEB ve TÜBİTAK destekleri de yatırımcılara sunuyoruz. Ayrıca sektör içi ve sektörler arası işbirliğini de teşvik etmekteyiz. Talep ve ihtiyacın mümkün olabilecek seviyede eşleştirilmesi ve buluşturulması; yetenek- yetkinlik gelişimine ve beraberinde kazanılan birikimin sektör ve ülke üretim ve üretim teknolojileri ekosistemine kazandırılmasına önem veriyoruz. Ölçek ekonomisi yaratacak, geleceği olan, farklı sektörlere ve yurt dışına açılım imkânı sunabilecek sektörlerde teknoloji gelişim ve yol haritalarını oluşturmaktayız. Ar-Ge teşviklerinden yararlanma imkânının artırılması, birbirinden öğrenen ekosistem yapısının geliştirilmesi için yüksek teknoloji ürünlerinin üretileceği kümelenme yapıları kurulmasını istiyoruz. Akademisyenlere, geliştirdikleri teknolojiyi ürünleştirmeleri ve sonrasında şirket kurmaları için destekler sağlanacaktır. Şirket kuruluşu, yönetim ve erken aşama fonlamasında kolaylıklar getirilecek ve ilgili düzenlemeler yapacağız.
Sanayi- Üniversite iş birliğinin daha da güçlenip kurumsallaşmasına ve ülke ekonomisine katkısının artması için çeşitli programlar başlattık. Türkiye’de de bu işbirliğinin artırılmasına yönelik çalışmalar TÜBITAK ve KOSGEB bünyesinde Sanayi Doktora Programı, SAYEM Mükemmeliyet Merkezi Programları, Uluslararası Lider Araştırmacılar Programı, Sanayi Kümelenme Yapıları, Kamu-Üniversite-Sanayi İşbirliği Platformu gibi modelleri başlattık. Geliştirerek devam edeceğiz. Destek verdiğimiz her yapıya 2023 stratejimiz doğrusunda odak teknoloji hedefleri de tanımlayacağız. Böylece mevcut kaynaklarımızı en iyi şekilde değerlendirerek milli ve yerli kapasitemizi artırarak bağımsızlığımızı güçlendireceğiz.
Tüm bunları yapabilecek gücü ancak toplumsal seferberlikle sağlayabiliriz. Kısır döngüden halkımızın desteği ile çıkabilmek mümkün. Onun için biz de toplumun geniş kesimlerinde farkındalık oluşması amacıyla TEKNOFEST Havacılık, Uzay ve Teknoloji festivalini paydaşlarımızla birlikte hayata geçirdik. Bu sene 1,7 milyonu aşan kişinin katılımı ile ikincisini düzenlenen TEKNOFEST, dünyanın en büyük etkinliği oldu. Her kesimden gençlerin katıldığı yarışmalarda yarışmacılar ileri teknoloji alanlarında yeni fikirler geliştirme ve bu fikirlerini prototipe dönüştürme imkânı buldular. TEKNOFEST’in ziyaretçileri de ülkemizde geliştirilen insansız hava araçlarını, helikopterleri, robotları, roketleri görme fırsatı buldu. Artık anne-babalar meslek seçerken gençleri mühendis ve yazılımcı olmaya daha fazla yönlendirsin istiyoruz.
ICT MEDIA: Türkiye’de üniversite ve sanayi iş birliğini yeterli buluyor musunuz? Üniversite, TÜBİTAK, TEKNOKENT, TEKNOKENT Transfer Ofisleri ve Sanayi İş birliği modeli ne kadar katma değer yaratmaktadır? Mevcut model Bakanlığınızın Milli Teknoloji Hamlesi hedeflerinin gerçekleştirilmesi için yeterli bir model midir? Değişmesi gereken veya değiştireceğiniz yönleri var mıdır?
Küresel örneklerde, teknoloji hamlesinin ancak iyi işleyen, sonuç-odaklı üniversite-sanayi iş birliği yapıları ile gerçekleştirildiği gözlenmektedir. Sanayi- Üniversite iş birliğinin daha da güçlenip kurumsallaşmasına ve ülke ekonomisine katkısının artması için çeşitli programlar başlatılmış ve yeni eylem planları oluşturuldu. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız’ın elinde diğer ülkelerin birçoğunda bulunmayan çok iyi bir veri kaynağı var. Tüm bunları yaparken paydaşlarımızın ihtiyaçlarını temel aldık. Geliştirdiğimiz her bir eylemi veri ile analiz ederek etkisini tahmin eden modeller oluşturduk. Her aşamada da analizlerimizi yapmaya devam edeceğiz.
Üniversite- sanayi işbirliğini geliştirmek için kullandığımız sizin de saydığınız birçok mekanizma var. Önümüzdeki süreçte elimizdeki veriyi de kullanarak iyi işleyen mekanizmaları öne çıkaracak işlemeyenleri de yeniden yapılandıracak ya da kaldıracak çalışmalar yürütmekteyiz. Yeni sistemle Bakanlığımız bünyesinde giren TÜBİTAK, Kalkınma Ajansları ve Ar-Ge Teşvikler ile birlikte KOSGEB destek mekanizmalarını daha iyi işleterek üniversite-sanayi işbirliğinde önemli adımlar atacağız.