
Teknoloji geliştirme bölgeleri veya teknoparklar üniversite-sanayi iş birliğinin somutlaştığı merkezleri oluşturuyor. Ülkemizde 1980’li yıllarda başlayan teknopark kurma çalışmaları bugün önemli bir mesafe kadetmiş durumda. Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Derneği (TGBD) Faruk İnaltekin, Türkiye’deki teknokentlerin yarattığı katma değerli projelerin dünya teknoparkları arasında ilk sıralarda yer aldığını söylüyor. Buna karşın Teknoparklara gereken önemin verildiğini söylemek güç. TGBD Başkanı ve Bilkent Cyberpark Genel Müdürü İnaltekin, korona virüs salgını ve teknoparklarda Covid-19’a karşı yürütülen çalışmalarla ilgili sorularımızı cevapladı.
ICT MEDIA: Sayın Faruk İnaltekin, malumunuz dünya ile birlikte ülkemizde bir salgına karşı mücadele veriyor. Bu salgının yayılmaması için bir takım toplumsal tedbirler alınıyor. Ancak üretimin durmaması, insanların işlerini yapması, çalışması gerekiyor. Türkiye’deki teknoparklar olarak kiracılarınız olan firmalar için bu durumlarla ilgili önceden hazırlanmış̧ planlarınız var mı, hazırlıklı mısınız? Teknopark yönetimleri olarak firmalarla birlikte bu süreci atlatmak için neler yaptınız, yapıyorsunuz?
Faruk İNALTEKİN: İşin açıkçası bu tür bir salgına tam olarak detayıyla hazır olan pek az kurum vardır. Temel olarak baktığımızda Sağlık Bakanlığı ve ilgili teşkilatları bu tür pandemiye karşı hazırlıklı olmakla birlikte bizim gibi çatı yapıları ve pek çok kurum kuruluş iş sağlığı ve güvenliği tedbirleri ile birlikte sahip oldukları Acil Durum Eylem Planları çerçevesinde salgın benzeri durumlar için çeşitli seviyelerde hazırlıklarını yapmışlardır. Ancak bunlar ihtiyaç duyulan detay aktiviteler yerine daha temel seviyelerde aksiyonlara yer vermektedir.
Salgın ülkemizde ortaya çıktığı andan itibaren gerek Teknoparklar gerekse Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız çeşitli tedbir ve aksiyonları devreye almıştır.
Tüm kurumlarda olduğu gibi bu aksiyonlar salgının yayılımını engellemek ve firmaları salgının ekonomik etkilerinden korumak üzerine kurgulanmıştır.
Bakanlık tarafından açıklanan ilk tedbir çerçevesinde teknopark firmalarında yer alan personelin evden teşvik kapsamında evden çalışmasının önü açılmıştır. Hemen akabinde Bakanlık verdiği karar çerçevesinde teknoparklarda yer alan yer alan kuluçka firmaları ile kafe, restoran vb. yapılardan iki ay süre ile kira alınmamasına ve Ar-Ge ve tasarım firmalarının kira ödemelerinde iki ay erteleme yapılması ve ödemede kolaylık sağlanmasına karar verilmiştir.
Bununla beraber Teknoparklar, Bölgeye gelen personel için sağladıkları dezenfektanlar. Giriş kontrolleri, artırılmış hijyen önlemleri ve sterilizasyon aktiviteleri ile yayılmaya karşı tedbirler almaktadırlar.
ICT MEDIA: Pandemi sürecinde gördük ki, teknoloji geliştirme bölgelerinde yerli ve milli ürünler üretiliyormuş̧ ve esasında teknoloji bölgeleri ve bilişim sektörünün önemini bir kez daha gözlemliyoruz. Test kitleri, yerli solunum cihazları üretimi, ATM’lerin dezenfektasyonu vb. birçok ürünün Teknokentlerde icat edildiği, ürün haline getirildiği görüldü̈. Ancak Pandemi yaşanmasaydı bu ürünlerden hiç̧ kimsenin haberi olmayacağı gibi, yabancı ürün hayranlığı da devam edecekti. Buradan hareketle bundan sonra bu sektörlere yönelik olarak ne gibi önlemler alınmalı, bu tarz yerli firmaların korunup yasatılması büyütülmesi, birer dünya markası olabilmeleri için ne gibi tedbirler alınmalıdır? Sektörden biri olarak ne gibi önerileriniz olur?
Faruk İNALTEKİN: Covid-19 ile savaş için ortaya çıkan ürünlerin tamamına yakını teknopark firmalarından geldi. Onlarla birlikte araştırma laboratuvarlarının da ciddi eforu söz konusu. Teknoparklara gereken önem maalesef verilmiyor. Bizler sadece kriz zamanlarında milli ve yerli geliştirmenin kıymetini anlıyoruz. Kendi ürünlerimizi üretmekten, milli ve yerli ürünlerden sadece kriz zamanlarında değil her zaman bahsetmemiz gerekiyor. Teknoparklar milli ve yerli ürünlerle dolu. Birçoğu daha kimse kapanmadan tozlu raflarda yerini alıyor.
Şöyle bir örnek vereyim, pandemi sebebiyle sektörel olarak ortaya çıkan destek paketlerinin pek çoğu teknoparkları kapsamıyor. Dolayısı ile bu firmaları desteklemezsek bir sonraki acil durumda, bir sonraki kriz ortamında ihtiyaç duyulan teknolojileri üreten firmalar ortada olmayacak.
Teknopark camiası, diğer Ar-Ge ve tasarım merkezleri TTO gibi yapıları hepsini birleştirdiğimiz zaman dahi sektörün tamamı 130-140.000 kişi civarlarında ediyor. Çok büyük bir sektör değil, bu sebeple de sektörel bir destek, teşvik ortaya çıktığı zaman bu yapılar anılmıyor. Bu yapılar için ortaya çıkan bir teşvik mekanizması çok büyük bir kitleyi etkilemezken bu küçük kitlenin ortaya çıkartacağı çözümler tüm ülkeye destek olmakta.
Tüm bunlarla birlikte teknopark firmaları için bu Covid-19 salgını süresince ihtiyaç duyulabilecek çeşitli unsurlar aşağıda yer almaktadır.
· Firmaların kamudan alacaklarının, hakedişlerinin bekletilmeden ödenmesi gerekmektedir.
· Vergi SGK indirimi ya da affı ya da direk finansal destek sağlanması gerekmektedir.
· Ar-Ge teşvikleri, proje hibeleri kapsamında firmaların geçmişten bekledikleri tüm hibe desteklerinin firmalara ödenmesi gerekmektedir.
· Belirli sektörleri hedefleyerek ortaya çıkarılan destek ve teşvik paketlerine teknopark şirketlerin de eklenmesi gerekmektedir.
ICT MEDIA: Pandemi süreci ile birlikte bir gerçeğin daha farkına varıldığını düşünüyor musunuz? Yerli ve milli ürünlerin geliştirilmesi, bunların ülkemizde üretilmesi ve ticari olarak önceliklenmesi gerektiği sizce fark edilmiş midir? Cyberpark‘ın ve TGDB’nin pandemi sonrası için yıllık ve beş yıllık projeksiyonlarında nasıl bir değişiklik öngörülüyor? Pandemi sonrası tüm sektörlerde beklenen daralmayı, Cyberpark ve TGDB nasıl bir planlamayla tersine çevirebilir?
Faruk İNALTEKİN: Teknoparklar şu anda birçok alanda bu virüs ile savaşıyorlar. Solunum cihazları, tanı kitleri, ventilasyon cihazları, takip uygulaması, yüz siperliği, kâğıt para dezenfektan sistemleri gibi pek çok ürün gerek teknoparklarda yer alan firmalar tarafından gerekse teknopark yönetimleri tarafından koordine edilen iş birlikleri ile üretilen ürünlerin sadece birkaçı. Bunlar bile yerli ve milli teknolojiye olan yatırımın ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.
Yukarıda dediğim gibi ihtiyaç duyulan çözümlerin tamamına yakını teknoparklardan çıktı. Bu, teknoparkların üstlendiği görevin önemli bir göstergesidir. Bu da teknolojiye yapılan yatırımın ne kadar kritik olduğunu gösteriyor. Bu gerçeğin farkına varıldı demek yerine, bu gerçek bir kez daha görüldü demek daha doğru olur. Ancak maalesef çabuk unutuyoruz. Kriz zamanları geçtiği zaman yine bu yapıların önemini unutuyoruz.
Milli ürünlerin geliştirilmesi yolunda adımlar var evet ancak maalesef yeterli değil. Başta kamunun müşteri olarak riske ortak olması, bununla birlikte yukarıda belirttiğim desteklerin de teknopark firmalarına sağlanması önem arz etmektedir.
ICT MEDIA: TGBD Başkanı ve aynı zamanda Bilkent Üniversitesi Teknopark’ı Cyberpark Genel Müdürüsünüz. Ülkemizin gelecek teknolojilerine dönük Teknoparkların potansiyeli nedir? Ülkemizdeki Teknoparkları, diğer gelişmiş ülkelerin Teknoparklarıyla beraber değerlendirdiğinizde, neleri iyi yapıyoruz, hangi konularda gelişim alanımız olduğunu düşünüyorsunuz?
Faruk İNALTEKİN: Türkiye’deki teknokentlerin yarattığı katma değerli projeler, dünya teknoparkları sıralamasında ilk sıralarda yer almaktadır. Her yıl Uluslararası Teknoparklar Birliği (IASP) tarafından düzenlenen İlham Veren Çözümler (Insiring Solution) yarışmasında Bilkent CYBERPARK 2017 yılında dünya birincisi olarak seçilmiştir. Aynı zamanda, UBI global tarafından düzenlenen “Dünya Kuluçka Zirvesi” yine Türkiye’den Bilkent CYBERPARK ve İTÜ Arı Teknokent Avrupa ve Dünya listelerinde en başarılılar arasında girmiştir. Bu uluslararası başarıların yanı sıra Türkiye’de fen bilimleri ve mühendislik fakülteleri başarısını ispatlamış durumda. Haliyle oralardan çıkan kalifiye gençler ülkemizde teknoloji tabanlı girişimcilik kültürünün gelişimine katkı sağlıyor ve teknokentleri besliyor. Biz teknokentlerin görevi ise bu girişimcilerin iş fikirlerini pazarda parlatmak ve başarı hikayeleri yaratmalarına destek olmak. Ülkemizde teknoloji alanındaki projelerin gelişmesi için kamu desteği diğer ülkelere göre daha ön plana çıkıyor ancak ürünün ticarileşmesi noktasında destek eksiklikler mevcut.
Girişimcilerimiz de teknik olarak oldukça kabiliyetli. Ancak yeri geldiğinde bu fazla teknik kabiliyet pazarlama eksikliği olarak ortaya çıkıyor.
ICT MEDIA: Uzun yıllardır sektörden biri olarak bilgi birikiminiz, yurtdışı tecrübelerinizi de göz önüne alarak; ülkemizde ticarileştirilebilir icat ve patent başvuruları gelişmiş ülkeler düzeyine nasıl taşına bilinir? Son 15 yılda Ar-Ge konusuna ayrılan çok ciddi bir kaynak söz konusu. Ancak beklenen sıçrama bir türlü yakalanamamaktadır. Neler yapılmalıdır? Nasıl yapılmalıdır ki ülke potansiyeli ortaya çıkarılsın.
Faruk İNALTEKİN: Aslına bakarsanız hiçbir sıçrama bir gecede olmadı. Tek başına teknoparklar bu sıçramayı yapamaz. Tek başına Ar-Ge merkezleri bu sıçramayı yapamaz. Bunun için bütün olarak ekosisteme ihtiyacımız var.
Ülkemiz ekosistemine bakarsak; teknoparklar ilk unsurlardan. Ancak, bireysel yatırımcılar için teşvik mekanizmaları, topluluk fonlaması, risk sermaye yapıları, özel kuluçka merkezleri gibi pek çok unsur ancak son birkaç yılda ortaya çıktı. Biz hızlı bir şekilde ilerliyoruz.
Diğer taraftan işin ruhunu oluşturan yatırım süreci ülkelerin de ekonomik büyümesi ile paralel ilerlemektedir.
Tüm bu konuları birlikte değerlendirdiğimiz zaman; evet bir miktar geride olsak da oldukça hızlı ilerliyoruz.
ICT MEDIA: Bir soru da başında bulunduğunuz Cyberpark için. Cyberpark, dünya dijital başarı sıralamasında hangi düzeyde yer alıyor? Cyberpark size göre başarılıysa bu başarısını nasıl elde etti? Neyi farklı yapıyor? İş ortaklarınıza nasıl bir katma değer yaratıyorsunuz?
Faruk İNALTEKİN: Bunun bir sıralaması bulunmuyor. Somut bir ölçüm mekanizması bulunuyor.
Ancak, Cyberpark’ın kötü bir yerde olduğunu söyleyemeyiz. Çünkü dijital noktadan baktığımız zaman Cyberpark pek çok sürecini dijital ortama aktarmayı başarmış bir teknopark.
Hali hazırda neredeyse tüm süreçlerimizi online sisteme geçirmiş durumdayız. Şu anda fiziki kâğıt yordamıyla yapılan ve hukuki olarak kritik olan birkaç adımımız bulunmakta. Bunları da e-imza elektronik ortama aktarmak üzere sürecimizi başlattık. Bu adımları da tamamladığımız zaman, firmalarımız ile aramızdaki tüm ilişkiyi elektronik ortama taşımış olacağız.
Gerek salgını önleme gerekse firmalarımızı ekonomik olarak desteklenmesi anlamında adımlar atmaya devam edeceğiz. Salgınla mücadele konusunda devletimizin ilgili kurum ve kuruluşları tarafından anlık olarak gerekli aksiyonlar alınmakta ve bilgilendirmeler yapılmaktadır. Sürecin uzaması durumunda biz de Bilkent CYBERPARK olarak üzerimize düşen görevi yerine getirmeye devam edeceğiz.