Yapay zekâ teknolojilerinin ilerlemesi ve toplumsal hayata enjeksiyonu hızlandıkça, gizlilik, mahremiyet, işgücü piyasası, sektörel kaymalar, rekabet, tekelcilik riski derken politikacıların ve bürokratların yapay zekâ ile ilgili kaçınılmaz olarak daha özel bir ilgiye sahip olması gerekecek. Disiplinler arası çalışmaya her zamankinden daha fazla ihtiyaç var. Henüz yapay zekâ sistemlerinin gelişimi görece olarak yeni yeni toplumsal sistemlere nüfuz ediyorken, insan odaklı, toplumların barış ve refahını ön planda tutan, kapsayıcı ve adil bir yapay zekâ politikasıyla yapay zekanın içinde gömülü olan önyargıları ve olası ayrımcılıkları önlemek hem ülke seviyesinde hem de global seviyede kritik bir ihtiyaç.
HAVAS Creative Türkiye CEO’su Dr. Serhat Akkılıç, yapay zekayla ilgili son gelişmeleri “denizin dibindeki sarsıntı çoktan başladı, şimdi dalganın kıyıya vurmasını bekliyoruz” sözleriyle değerlendirdi. Yapay zekada süreç iyileştirmeleriyle gelen verimlilik artışının bütün sosyo-ekonomik aktivitelerde görüleceğini belirten Akkılıç, “Yeni moleküller keşfettiğimiz, bilgiye çok daha hızlı ulaşabildiğimiz, rutin olanı -ve daha fazlasını- makineye devrettiğimiz bir dönem. Bu bakış açısıyla spesifik sektörlerde büyüme, hayat kalitesinin iyileşmesi (kimilerine göre ise insanın doğasından uzaklaşması) muhtemel. Bu iyileşmelerin hepsiyle ilgili kritik sosyoekonomik endişe Daron Acemoğlu hocanın da en son kitabında altını çizdiği gibi iyileşmedeki etkinin adil olarak topluma yayılıp yayılmadığı. Orantısız kârlar ve orantısız kârsızlıklarla geçen bir ekonomik dönüşüm tablosu önümüzdeki 10 yılda bizleri bekliyor olacak. Dolayısıyla bu dalgaya nasıl ve nerede yakalandığı kurumlar ve elbette onların çalışanları için çok kritik. Yapay zekâ teknolojilerine olabilecek en doğrudan seviyede erişimi olan, onu ürün ve hizmetleri için yorumlayabilen organizasyonlar dalganın üzerinde kalacaklar” dedi.
Akkılıç, insanın rutin işlerden uzaklaştığı, otomatikleşmenin sınırlarının zorlandığı bir döneme girileceğini belirtti. Bunun da ekonomik, sosyal ve kültürel etkilerinin kaçınılmaz olduğunu kaydeten HAVAS Creative Türkiye CEO’su şöyle devam etti: “Otomatikleşen pek çok süreç, iş gücü ihtiyacında azalma ve kaymalara yol açacak, daha çok boş vakit kimileri için kültüre, sanata yönelme, yeni iş kategorilerinde kendi yerini yaratamayan kimileri için işsizlik olabilir. Yapay zekanın dokuduğu yeni ekonomik sistemlerde, insanın kapladığı yerin nerede azaldığını, nerede arttığını haritalayıp buna göre yeni beceriler edinmek de hem bireysel hem de kurumsal anlamda kritik olacak. Yapay zekanın bu kadar kritik bir yerde olduğu sosyo-ekonomik bir dünya gerçekleşirse, bu alanda yıkıcı inovasyonlar yapabilen ve tabir caizse suyun başında olan teknoloji şirketlerinin oligopolisinden hatta monopolisinden bahsetmemiz bile söz konusu olabilir. Yapay zekada hard-power işlem gücü, büyük dil modelleri ve teorik yaklaşımda yenilikler çok kritik olsa da şu anda yarışta önde olmak için GPU gücünüz yeni modelleri eğitebilmek/işletebilmek anlamına geliyor ve burada en iyi olan, AGI’ye (Yapay Genel Zekâ) en yakın olabilen, piyasalar üstü bir ekonomik güce, tabir caizse her yerde geçerli bir güç iksirine sahip olabilir. Bu noktada kolektif bir makine ağı ile açık kaynak kodlu modellere erişim veya kanun koyucunun rekabet şartlarını düzenlemesi söz konusu olmazsa, endüstrinin en iyi ihtimalle yıkılması güç bir oligopoli olacağını düşünüyorum. Şu anda da durum tam anlamıyla bu."
Dr. Serhat Akkılıç, yapay zekâ alanında gündeme gelen regülasyon tartışmalarını da değerlendirdi. Yaşananları “Kanun koyucunun teknolojiyle imtihanı yeni değil” şeklinde değerlendiren Akkılıç şöyle devam etti: “Her hızlı teknolojik gelişimin toplumu düzenleyen kanun, yönetmelik ve kurallara dönüşmesi her zaman gecikmeyle oldu ve belki de doğrusu budur ama yapay zekanın dönüşüm hızı ve etkileri göz önüne alındığında, gri alanda kaldığımız süre ve bunun etkileri daha da kritik. Burada disiplinler arası bakışı kanun koyucuya aktarmak dünyanın hiçbir yerinde lineer ve kolay bir süreç olmadığı için, özellikle de Avrupa toplumsal ekolünde kısıtlamaları biraz fazla geniş kavramsal tanımlarla belirlemek ve güvenlik ağını gereğinden büyük tutmak söz konusu olabilir; bu da pratikte teknoloji ilerleme hızını önce yavaşlatacak olsa da doğru olan dengenin zamanla bulunması gerekiyor. Yapay zekâ teknolojilerinin ilerlemesi ve toplumsal hayata enjeksiyonu hızlandıkça, gizlilik, mahremiyet, işgücü piyasası, sektörel kaymalar, rekabet, tekelcilik riski derken politikacıların ve bürokratların yapay zekâ ile ilgili kaçınılmaz olarak daha özel bir ilgiye sahip olması gerekecek. Disiplinler arası çalışmaya her zamankinden daha fazla ihtiyaç var. Henüz yapay zekâ sistemlerinin gelişimi görece olarak yeni yeni toplumsal sistemlere nüfuz ediyorken, insan odaklı, toplumların barış ve refahını ön planda tutan, kapsayıcı ve adil bir yapay zekâ politikasıyla yapay zekanın içinde gömülü olan önyargıları ve olası ayrımcılıkları önlemek hem ülke seviyesinde hem de global seviyede kritik bir ihtiyaç.
En kritik güç, hayatımızda kanıksadığımız etkileri olan güçtür. Hiç kimse trafik ışıklarının gücünden bahsetmez, ta ki yoğun bir kavşakta elektrikler gidene kadar. Kuralları kimin koyduğunu o gün anlarız. Yapay zekâ hızla yaygın, kanıksanmış ve altyapısal özelliklere kavuşmuş, sistemleşmiş bir güç olma yolunda ilerliyor. Algoritmaların hayatımızdaki yeri ise zaten yeni değil. Burada ona farkında olarak veya olmayarak maruz kalan tüm paydaşların yapay zekâ algoritmalarının tanımları itibariyle kara kutu olmaya çok yatkın bir güç olabileceğini fark etmeleri gerekiyor. Şu anda konuyla ilgili popüler algı ve yaklaşım sohbet botlarıyla iki satır sohbet edip ne kadar iyi veya saçma cevaplar aldığımızı tartışmak boyutunda. Oysa yapay zekâ teknolojilerinin gelişme vektörü baş döndürücü, insanlığın şu anda popüler olan tüketici ürünleriyle meşguliyetinin ötesinde sosyal ve ekonomik süreçlerin içerisine monte edilip, görülmeyen etkisini daha da arttırmaya başladığında sistemik bir toplumsal paydaş ile karşı karşıya kalacağız. Peki ne yapmalıyız? Bireylerin haklarından kurumların rekabet şartlarına kadar pek çok alanda regülasyonun bu yeni güç yoğunlaşmasının ortasında insana, daha doğrusu doğaya ve onunla uyum içinde olması gereken tüm canlılara odaklı bir bakış açısıyla yeniden düzenlenmesi gerekecek, tabii eğer konu buraya global olarak gelebilirse ve üzerinde anlaşılabilirse. 2020 yılında yayınladığım doktora tezimin konusu, yapay zekanın Türkiye, ABD, İngiltere ve Çin medyasında nasıl algılandığını karşılaştırmalı olarak ortaya koymaktı. Çalışmada dikkati çeken başlıklardan biri de yapay zekanın ülkelerde milli teknoloji olarak benimsenme motivasyonu ve bunun getirdiği milli gururla beraber yapay zekanın rekabet unsuru olarak ulusalcılık kavramının temel öğelerinden biri olması. Yapay zekâ, gücün bir timsali ve dünyadaki tüm devletlerin global politik arenadaki her türlü ilişkisinde nükleer silahtan kavramsal olarak hiçbir farkı yok. Her yarışmanın bir kuralı var ancak an itibariyle bu alandaki uluslararası yarışın herkes tarafından üzerinde anlaşılmış bir kuralı da yok.”
HAVAS Creative Türkiye CEO’su Akkılıç, Avrupa Birliği’nde çıkan yapay zekâ yasasıyla ilgili ilk tecrübelerini de paylaştı. Avrupa çapında yapay zeka destekli HR otomasyon projesinin planlamasını yaptıklarını bildiren Akkılıç şöyle devam etti: “Süreçte projenin yüksek risk taşıyan bir yapay zeka sistemi olup olmadığının netleştirilmesi, çözümün HAVAS CX Istanbul liderliğindeki bir takımla teknik ve organizasyonel önlemler açısından IT güvenlik testlerinden ve kontrolünden geçmesi; AI sisteminin bakımından, sorunların düzeltilmesinden ve işletiminde müdahale edilmesinden sorumlu olan kurumsal yapının ve organizasyonel kapasitenin net olarak belirlenmesi, nihai otomatik kararın makine tarafından verilmesindeki riskin tespiti, bireylerin temel haklarına saygı, tasarım aşamasında gizliliğe saygı, orantılılık, şeffaflık ilkeleri gibi pek çok konu şu anda yapay zeka projelerimizin tasarımını yaparken etraflıca düşündüğümüz konular. Bu konuların proje hızını yavaşlatsa da kritik ve çok gerekli noktalar olduğunu düşünüyorum. Avrupa’nın gündemine giren bu regülasyon, globalde yapay zekâ projeleri üreten bir ekip olarak bir hayli hukuki görüş aldığımız önemli bir öğrenme fırsatı oldu.”