
Barındığı özellikler ile her boyutta şirketi özel yazılım ile buluşturan, kod yazmanın; geliştirme süresi, personel, yüksek bedeller gibi dezavantajlarını ortadan kaldıran Octopod, Türkiye’nin yazılım üreten bir ülke olması için sivil toplum kuruluşlarının da katılımıyla sinerji yaratmak hedefiyle 2018 yılını ‘Sinerji’ yılı ilan etti.
Dünyadaki “no code” projeleri arasında ilk Türk projesi olarak dikkat çeken, kod yazmadan yazılım geliştirme imkânı sunan Octopod, üniversiteler, liseler, sistem entegratörleri, yurtdışı ve yurt içi iş ortakları ile birlikte sinerji yaratmak için çalışmalara başladı.
Bundan 15 yıl önce yazılım alanında hiçbir varlığı olmayan Hindistan’ın, 2017 yılında 90 Milyar doların üzerinde yazılım ihracatı gerçekleştirdiğine dikkat çeken Octopod Yönetim Kurulu Başkanı Şenol Balo, “Görüldüğü gibi büyük üretici olmak imkansız değil. Yazılım sektörüne ticari değil, stratejik bir sektör olarak bakmamız gerekiyor. Türkiye’nin yazılım üreten bir ülke olması için ‘Sinerji’ başlığı altında hayata geçireceğimiz çalışmalar kapsamında, yurt içi ve yurtdışı birçok iş birliklerimizi bu bağlamda güçlendirileceğiz. Merkezde gençler yer alacak. Yeni eğitim yarıyılında ilk olarak 4 üniversitede ve 1 lisede öğrencilere 12 hafta boyunca OCTOPOD dersleri verilecek. Eğitimi başarı ile tamamlayan öğrenciler bu sayede, 3 yıl tecrübeli bir yazılımcı gibi üretiyor olacak. Bulut bilişim için çözümler üretilerek bankalar ve Telekom şirketleri ile KOBİ’lerin gelişmesi için kampanyalar yapacağız. OCTOPOD ürünleri farklı yazılım çözümleri ile entegre edilerek sektörel çözümler üretilecek” dedi.
“Türkiye’nin yazılım fabrikası olması imkânsız değil”
Mayıs 2017 Deloitte araştırma verilerine göre; 2016 yılı Bilgi Teknolojileri Pazarına bakıldığında yazılım ihracatının 2.041 Milyon TL olduğunu hatırlatan Şenol Balo, “Mevcut şartlarda sektörün minimum 3 kat büyüklükte olması gerekiyor. 2023 Türkiye yazılım ihracatında hedef 10 milyar USD. Bunu gerçekleştirebilmek için sektörün ciddi çalışmalara ihtiyacı var, biz Türk yazılım firmalarına da çok iş düşüyor. Üretici olmak gerekiyor. Yakaladığımız teknoloji ile dünyanın gündeminde olan ‘no-code’ kavramı ile Octopod projesinde olduğu gibi 6 ila 20 kat daha hızlı yazılım geliştirebiliriz. Bu teknoloji ile ihtiyacımız olan insan kaynağını yetiştirmek sadece birkaç ay sürüyor. Türkiye’nin yazılım fabrikası olması imkansız değil, sadece sinerji oluşturmamız gerekiyor” dedi.
“Geçtiğimiz yıl Türkiye’de 300 milyon $ olan pazarın %42’si tek bir yabancı firma tarafından gerçekleştirildi. Türk yazılımları ise %30’u bulamadı” diyen Şenol Balo, “yerli ve milli yazılım üreticilerinin desteklenmesi, gerekiyor ise kamuda özellikle yerli yazılım kullanımını zorunlu tutmak gerekli. İhtiyacımız olan yazılımların yerli karşılıklarını liseden başlayarak üniversitede, derslerimizin içerisinde öğrencilerle buluşturmak, örneğin bir endüstri mühendisinin yerli ERP’leri tanıyarak okuldan mezun olmasını sağlamamız gerekiyor. Ayrıca, liselerimizde bacasız sanayi olan yazılım sektörüne işçi yetiştirecek programları devreye almamız, reel sektörle bu konuda iş birliklerini geliştirip, yabancı yazılımların tecrübesinde yazılımlar geliştirmeliyiz. Ancak bu şekilde dünyaya açılarak Türkiye ismini yüceltebilir ve Türkiye’nin teknoloji üreten bir ülke olarak algılanmasını sağlayabiliriz” dedi