
Yapay zekâ, insanlık tarihinin en büyük dönüm noktalarından biri olarak karşımıza çıkıyor. Bu teknoloji, sadece bilgi işleme ve veri analizi alanlarında değil, aynı zamanda yaratıcılık ve problem çözme gibi insana özgü özellikleri taklit edebilme kapasitesiyle de dikkat çekiyor. Yapay zekanın gelişimi, insanlığın kendi sınırlarını aşarak yeni ufuklara yelken açmasına olanak tanıyor. Ancak yapay zekanın getirebileceği olası riskler ve etik sorunlar da göz ardı edilemez. Yapay zekânın kontrolsüz bir şekilde gelişmesi, insanlığın varoluşunu tehdit edebilecek senaryoları akıllara getirse de bu teknolojiyi tamamen reddetmek yerine, onu nasıl daha iyi yönetebileceğimizi ve insanlığın yararına nasıl kullanabileceğimizi düşünmek daha yapıcı bir yaklaşım olacaktır.
TÜBİSAD Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Tombalak, yapay zekâ teknolojisinin hızlı gelişmesi ve insan hayatına girmesini, internetin ve mobil cihazların gerçekleştirdiği devrimsel dönüşüme benzetti. Yapay zekanın hızlı bir şekilde karşılık bulmasını ise kullanıcı etkileşimi ve kullanıcıya sağladığı faydaya bağlayan Tombalak, “Kullanıcı ara yüzüne sahip olması bu devrimsel hızı ve geniş kullanımı sağlıyor. Yapay zekâ teknolojilerinin kullanıcı ara yüzü ile somutlaşarak evlerimize, ofislerimize, günlük yaşam ve kültürümüze girmesiyle artık bu teknolojiler neredeyse her alanda kullanım görüyor ve hayatımızı etkiliyor. Yalnızca Siri ve Alexa ile tanıştığımız dönemlerde belki de bu teknolojilerin hayatımıza ne kadar derinden gireceğini hiç düşünmemiştik. Önümüzdeki 10 yıl içerisinde ise yapay zekânın elinin değmediği hiçbir teknoloji çıktısı, dijital ürün, karar mekanizmasının kalmaması kuvvetle muhtemel. Tüm bunların sonucu olarak, internet ve mobil cihazların toplum üzerindeki etkileri nasıl olduysa, yapay zekanın da kararlarımıza ve iş yapış biçimlerimize yapacağı katkıyla değişimin ötesinde bir etki yaratacağını düşünüyorum” dedi.
Teknolojideki hızlı değişimlere karşın yasal düzenlemelerin hep geriden geldiğine işaret eden Tombalak, “Yapay zekâ özelinde ise ülkelerin bu konuya yaklaşımı farklı olabiliyor. Bu konuya yönelik adımlar atarken Amerika ve Avrupa’nın yaklaşımı bize ilham verebilir. Ayrıca “Avrupa yapay zekâ düzenlemelerine bu kadar odaklanırken, yapay zekâ teknolojilerinin en büyük kaynağı olan ABD neden düzenleme yapmıyor?” sorusunu cevaplamak bizim bu yolculuktaki ilk ve doğru adımımız olabilir. OpenAI kurumsal boyutta ve Avrupa Birliği ülkeler nezdinde yapay zekâ düzenlemelerine bu kadar yoğun odaklanıyorken, yapay zekâ teknolojilerinin doğduğu ve dünyaya yayıldığı Amerika Birleşik Devletleri’nde neden düzenlemelere önem verilmiyor? Bu sorunun en kısa ve öz cevabı, yapay zekâ teknolojilerinin şirketlerin gelişmesi ve ülkenin rekabet gücünün artmasında büyük bir rol oynuyor olması. ABD, en büyük yapay zekâ teknolojilerini üreten ülke olarak teknolojinin bağlayıcı ve ekonomik büyüme sağlayıcı gücüne odaklanırken, teknolojiyi ithal eden Avrupa Birliği ise tehlikelerine odaklanıyor ve yapay zekâ vizyonlarında bir uçurum açılıyor. Böylesine kuvvetli ve hayatımıza hızla işlemiş bir teknoloji karşısında elbette insanların haklarını korumak için yapay zekâ etrafında belirli düzenlemelere ihtiyacımız var. Kişisel verilerin toplanması, kullanılması ve işlenmesine dair düzenlemelerin bulunması tabii ki toplumumuz için çok doğru ve değerli. Fakat bu düzenlemelerle, algoritmaların işleyişine müdahale edildiği noktada yapay zekânın gelişen, yaygın kullanılan ve rekabet gücünü artıran bir teknoloji olmasına da engel olunuyor. Modern algoritmalar, insanlar tarafından anlaşılmayacak kadar derin bir bilgi ve işlem haznesini kapsıyor. Bu algoritmaların aldığı kararları yakından incelememiz, kurulan bütün ince bağlantıları takip edebilmemiz gerçekçi bir yaklaşım değil. Girdilerimizi ve küresel kültür izlerimizi taşıyan bu algoritmaları gerçekten eğitemeyiz” diye konuştu.
TÜBİSAD Yönetim Kurulu Başkanı Tombalak, kişisel veriler ve veri güvenliği konularının tüm dünya ve Türkiye’nin gündeminde olduğuna belirtti. Yapay zekayı da bu gelişmelerden ayrı tutmanın mümkün olmadığını kaydeten Tombalak, “Unutmayalım ki verinin olmadığı bir dünyada yapay zekadan bahsedemeyiz. Bu nedenle öncelikle kişisel veri yasası ve veri güvenliği konusunda hangi aşamada olduğumuza bakmalıyız. Bu alandaki düzenlemelerimizi Avrupa standartlarına eşitlemek ilk adım olarak tanımlanabilir. Bunun üstüne ancak teknik detaylardan bağımsız olarak bu konuyu netlik, şeffaflık, ahlaki olmak üzere temel değerler etrafında şekillendirebiliriz. Bunların yanı sıra hesap verebilirlik de önemli bir temel değer olarak bu alanda göz önüne alınmalıdır” diye konuştu. “Yapay zekânın kontrol mekanizmaları olmalı mı? Bu teknolojinin geleceği nasıl yönetilmeli?” sorularını kendimize sormamız gerektiğini belirten TÜBİSAD Yönetim Kurulu Başkanı şöyle devam etti: “İçerisinde bulunduğumuz yüzyılın en belirleyici, çığır açıcı teknolojik gelişmelerinin etrafında oluşan kontrol temelli tartışmaları her zaman ilgi çekici ve değerli bulmuşumdur. Kontrol çabalarımız hangi noktaya kadar meşru olabilir, hangi noktadan sonra sadece statükoyu korumaya yarar? Bunun gibi konularda kesine yakın bir ayrım belirlemekte, bu ayrımın ışığında en kısa sürede teknolojileri benimsemekte fayda olduğuna inanıyorum. Birey olarak haklarımızı bizden daha güçlü mekanizmalara karşı korumaya yönelik çabamız, teknolojik gelişmelerin çerçevesini belirlemede çok etkilidir ve insanlık için faydalıdır. Ancak bu kontrol çabalarının birey haklarının ötesine geçtiği, karşı bir dalganın güçlenmesi adına yapıldığı noktada ise düzenlemelerimiz insanlığa kazandırılabilecek potansiyel faydaların önüne geçiyor. Bu konularda karar alırken duruma göre değil, prensipler çerçevesinde düşünmenin ve kararların mevcut güçlerin çıkarları ışığında değil, toplumsal yükselme için alındığından emin olmanın çok değerli olduğuna inanıyorum.
Geçtiğimiz sene içerisinde Avrupa Birliği’nin yapay zekânın insanlığa faydalı olması için birçok düzenleme yaptığının haberlerini duyduk. Özellikle kişisel verilerin korunması odağıyla ön plana çıkan bu düzenlemeler, 2023 senesinin başından bu yana AB gündeminin düzenli bir konusu ve durum geliştikçe yeni kararlarla yapay zekânın fonksiyon ve erişimi üzerine düzenlemeler geliyor. Bunun yanı sıra en yaygın yapay zekâ teknolojilerinin sağlayıcısı OpenAI’ın da benzer toplumsal kaygılara yönelik iletişim ve hizmet yapılandırması sürecinde olduğunu görüyoruz. OpenAI, çıktığı bu süreçte de bazen hizmeti geliştiren, bazen çıktıları ve kullanıcı deneyimini zedeleyen kararlar alıyor. OpenAI’ın sağladığı boyuttaki ve derinlikteki yapay zekâ teknolojilerinin ve algoritmalarının karşılaştığı büyük bir zorluk, eğitim süreçlerinin uzun ve maliyetli olması, algoritmaların yeni bilgilerle donatılmasının uzun zaman alması. Algoritmaların çıktılarına müdahale etme çabaları ise bu sebeple mevcut modellere eklenen yazılımlarla gerçekleştirilmeye çalışılıyor fakat bu geçici çözümler yapay zekânın gücünü ve kullanıcı deneyimini olumsuz etkiliyor.”
TÜBİSAD Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Tombalak, yapay zekâ sistemlerinin uluslararası düzeyde adalet, eşitlik ve insan hakları normlarına uygunluğunu sağlamak için atılması gereken adımlarla ilgili ise şu değerlendirmede bulundu: “Bu konu, ortak akıl ve katılımcı yönetim ile alan odaklı organizasyon olarak Türkiye Yapay Zekâ İnisiyatifi (TRAI), teknoloji üreticilerini temsilen ve paydaşı olarak TÜBİSAD yanında tüm STK ve/veya ilgili kamu kuruluşlarının katılımıyla şekillendirilecek bir süreç olarak düşünülmelidir. Bunun ise kontrol amacından çok, bu alanda ülkemizin nasıl ilerlemesi gerektiği ve kazanımlarını nasıl artırarak bu alanın oyuncusu olacağını öncelikleyen bir çalışma yapılarak olacaktır. Dünyada bu alanda yer alan organizasyonlar, Bilgi Teknolojileri ve İnovasyon Vakfı'nın, Information Technology and Innovation Foundation (ITIF), Veri İnovasyon Merkezi (THE CENTER FOR DATA INNOVATION) gibi kâr amacı gütmeyen tarafsız organizasyonlar yanında bu alanda ODI gibi ticari kuruluşlarla da işbirlikleri ve birlikte çalışma ortamları yaratabilmek önemli.
Yapay zekâ sistemlerinin uluslararası düzeyde adalet, eşitlik ve insan hakları normlarına uygunluğunu sağlamak öncelikle temel değerlerimize bağlılık, etik değerlerin sahiplenilmesi ve hukuka uyumluluğumuzla mümkün olacaktır. Bunun yanında, hatta ötesinde veri konusuna olan yaklaşımımızla şekillenecektir. Gelişmiş ülkelerde açık verinin önemi, ekonomiye kattığı değerin ölçülebilir olması, yarattığı şeffaflık ile daha izlenebilir olmasıyla değerli ve anlamlıdır. Bu değerin yansıması da ekonomik büyüklüklerinde ve demokratiklik ölçütlerinde görülmektedir. Bu değeri, G8 ülkelerinin açık veriye yaklaşımını araştırarak ortaya koyan “Açık Veri Enstitüsü” raporunun çıktıları önemli sonuçlar ortaya koymaktadır. Bu raporda, ülkeler arasında, açık veri politikasını destekleyen ülkelerin yarattığı ekonomik ve demokratikleşme değerleri net bir şekilde görülmektedir. Buradan yola çıkarak yapay zekânın kendisinden öte teknolojinin fırsat eşitliğine katkısını da unutmadan hareket etmeliyiz. Ayrıca belirtmek gerekir ki Açık Veri Enstitüsü (ODI) raporlarına göre, küresel olarak yaratılan veri miktarı katlanarak artmaya devam ediyor. Ülkeler bazında bakıldığında güçlü ekonomilerin açık veriyi hızla benimsediği görülüyor. Bunun ilk sebebi, açık verinin yenilik ve inovasyonu teşvik etmesi. Serbestçe erişilebilir veriler, yeni fikirlerin gelişmesini ve mevcut çözümlerin iyileştirilmesini sağlıyor. Açık veri, aynı zamanda kamusal kurumlar ve özel sektörde şeffaflık sağlayarak denetleme ve hesap verebilirliği artırıyor. Toplumsal fayda sağlamada yardımcı oluyor. Sağlık, eğitim ve çevre gibi alanlarda daha anlamlı kararların alınması ve toplum refahının artmasını sağlıyor. Bu anlamda kaygılarımız veya risklerimiz bizi durdurmamalı, yetenek, yetkinlik kazanarak marka yaratma yolculuğunda bu alana da daha fazla odaklanmalıyız.”
Mehmet Ali Tombalak, Avrupa Parlamentosu’da gündeme gelen Avrupa Yapay Zekâ Yasasıyla ilgili bilgiler de verdi. Tombalak şunları söyledi: “Avrupa Yapay Zekâ Yasası, 46’ya karşı 523 üyenin oyuyla kabul edildi. Buradaki başlıca düzenlemeleri hatırlamak gerekirse; dünyada genel amaçlı yapay zekâ kullanımına ilişkin önlemler içeren ilk düzenleme olan yasa, özellikle güvenlik güçleri tarafından biyometrik tanımlama sistemlerinin kullanımı konusunda sınırlamalar getiriyor. Düzenleme, hassas özelliklere dayalı biyometrik sınıflandırma sistemleri ve yüz tanıma veritabanları oluşturmak için internetten veya güvenlik kamerası görüntülerinin saklanması da dahil olmak üzere, vatandaşların haklarını tehdit eden belirli yapay zekâ uygulamalarını yasaklıyor.
Yasayla iş yeri, okullar ve diğer toplumsal alanlarda kullanıcının güvenlik açıklarını manipüle etmek veya istismar etmek için kullanılan sosyal puanlama ve yapay zekâ uygulamaları da yasaklanıyor.
Biyometrik tanımlama sistemlerinin güvenlik güçleri tarafından kullanılması, ancak terör saldırısı veya kayıp gibi olağan dışı durumlarda ve adli makamların izniyle mümkün olacak.
Yeni yasa, su, enerji, yargı, güvenlik, sağlık ve biyometri gibi yaşamsal öneme sahip alanları yönetmek için kullanılan yapay zekâ sistemleri için de düzenlemeler içeriyor.
Sağlık, güvenlik, temel haklar, çevre, demokrasi ve hukukun üstünlüğüne yönelik önemli potansiyel zararların önüne geçilmesi için bu alanlarda kullanılacak yapay zekâ uygulamalarına ayrıntılı belgeler, net kullanıcı bilgileri, insan gözetimi gibi katı koşullar getiriliyor.
Yasa kapsamında, "deepfake" adı verilen, yapay veya değiştirilmiş görsellerin, ses veya video içeriklerinin açıkça belirtilmesi de zorunlu olacak.
Avrupa Yapay Zekâ Yasası, AB vatandaşlarının, yapay zekâ sistemleri hakkında şikayette bulunma ve haklarını etkileyen yüksek riskli yapay zekâ sistemlerine dayalı kararlar hakkında bilgi edinmelerine de olanak sağlayacak.
Haberlerde yer aldığı gibi Avrupa Yapay Zekâ Yasası, AB Komisyonu’nun onayının ardından resmi gazetede yayımlanacak. Yasa, mayıs ayından itibaren iki yıl içinde aşamalı olarak bütün birlik genelinde yürürlüğe girecek. Kabul edilemez yapay zekâ sistemlerine yönelik yasaklar altı ay sonra; ChatGPT ve Midjourney gibi üretken yapay zekâ sistemlerine ilişkin kurallar da önümüzdeki yıl uygulamaya konacak. Yasaya ilişkin nihai kurallar da yapay zekâ uygulamalarının ön yargılı ya da ayrımcı olup olmadığı konusundaki insan hakları testlerinin ardından Mayıs 2026'da yürürlüğe girmiş olacak. Yasada belirtilen kuralları ihlal eden şirketler, toplam cirolarının yüzde 7'si oranında para cezasına çarptırılabilecek.”
TÜBİSAD Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Tombalak, Türkiye’de yapay zekâ teknolojilerinin regülasyonu konusunda ise Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi Başkanlığı ile Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından 2021-2025 Ulusal Yapay Zekâ Stratejisi’nin yayınlandığına dikkat çekti. Söz konusu strateji belgesinin yapay zekâ alanındaki ilkeleri ve Türkiye’deki organizasyonel planları ve gelişim hedeflerini belirlediğini kaydeten Tombalak değerlendirmesini şöyle sürdürdü: “Strateji, yapay zekâ ile ilgili mevcut yasal düzenlemeleri, kurumları, istihdam oranlarını, akademik çalışmaları, yatırımları, teknik altyapıları, sosyoekonomik uyum düzenlemelerini, uluslararası iş birliklerini ve yapısal ve iş gücü dönüşümlerini değerlendiriyor. Bunların yanında yapay zekâya daha farklı bir perspektiften bakarak ilerlemeliyiz. Avrupa’nın baktığı yerden görmek yerine ülkemizin Amerika’nın yaklaşımını benimseyerek ilerlemesi gerekiyor. Yasal düzenlemeleri beklemeden bu alanda yetenek ve yetkinlikleri geliştirmeye devam etmeliyiz.
Yapay zekâ, insanlık tarihinin en büyük dönüm noktalarından biri olarak karşımıza çıkıyor. Bu teknoloji, sadece bilgi işleme ve veri analizi alanlarında değil, aynı zamanda yaratıcılık ve problem çözme gibi insana özgü özellikleri taklit edebilme kapasitesiyle de dikkat çekiyor. Yapay zekanın gelişimi, insanlığın kendi sınırlarını aşarak yeni ufuklara yelken açmasına olanak tanıyor. Ancak yapay zekanın getirebileceği olası riskler ve etik sorunlar da göz ardı edilemez. Yapay zekânın kontrolsüz bir şekilde gelişmesi, insanlığın varoluşunu tehdit edebilecek senaryoları akıllara getirse de bu teknolojiyi tamamen reddetmek yerine, onu nasıl daha iyi yönetebileceğimizi ve insanlığın yararına nasıl kullanabileceğimizi düşünmek daha yapıcı bir yaklaşım olacaktır.
Yapay zekânın evrimleşen geleceği, insanlıkla özdeşleşme yolunda ilerlerken, bizler bu teknolojiyi etik ve sorumlu bir şekilde kullanmanın yollarını aramalıyız. Yapay zekânın potansiyelini, toplumun her kesimine fayda sağlayacak şekilde kullanarak, eşitsizlikleri azaltabilir ve daha adil bir dünya yaratabiliriz. Bir yandan, yapay zekânın insan zekâsını aşma ihtimali bazıları için endişe verici olabilir. Ancak bu teknolojiyi doğru yönlendirdiğimizde, insanlık için yeni kapılar açabilir ve bilim, sanat, eğitim ve sağlık gibi alanlarda devrim yaratabiliriz. Yapay zekânın, insanlığın en büyük başarılarından biri olma potansiyeli varken, onu korkuyla değil, umutla ve sorumlulukla karşılamalıyız. Sonuç olarak, yapay zekânın geleceği, bizim ona yüklediğimiz değerler ve onu nasıl şekillendirdiğimizle doğrudan ilişkilidir. Bu teknolojiyi, insanlığın refahını artıracak ve dünyamızı daha yaşanabilir bir yer haline getirecek şekilde kullanmak hepimizin elinde. Yapay zekânın geleceği, insanlıkla özdeşleşme yolunda, bizim seçimlerimizle şekillenecektir. Birlikte şekillendirmeye yelken açmalıyız.”