
Radore, üst düzey fiziki güvenliği, iklimlendirme altyapısı, yedekli internet erişimi ve enerji sağlayan ileri teknolojisi ile dikkat çekiyor. Genel Müdürü Sadi Abalı en hızlı büyüyen şirketler arasında ilk sırada yer alan sektörün lider veri merkezi Radore’yi ICT MEDIA’ya anlattı. ICT MEDIA Genel Yayın Yönetmeni Murat Pehlivan ve Yazı İşleri Müdürü Suat Karabıyık'ın sorularını cevaplayan Abalı, “Yurt dışındaki veri merkezleriyle daha iyi rekabet edebilmek ve veri merkezi kullanımının yaygınlaşmasına imkân sağlamak için teşvikler belli illerde değil tüm ülke genelinde olmalı ve birçok ülkede olduğu gibi elektrik, internet, gelir vergisi ve kurumlar vergisi gibi konularda bazı imtiyazlar sağlanmalı” dedi.
ICT MEDIA: Uzun yıllar Türkiye’nin önde gelen BT şirketlerinde genel müdür ve telekomünikasyon iş birimlerinden sorumlu direktör pozisyonlarında görev yaptınız ve 2016 ortasından itibaren Radore Veri Hizmetleri AŞ’nin başındasınız. Bize Radore’yi tanıtır mısınız?
SADİ ABALI: 30 yılı teknoloji hizmetlerinde olmak üzere 35 yıllık bir çalışma hayatını geride bıraktım. Radore 2004 yılında kurulmuş çok başarılı bir veri merkezi firması. İlk veri merkezi yatırımını 2005 yılında gerçekleştirdi. “Uptime Experts” sloganımızla güvenilir ve kesintisiz veri merkezi ilkesini temel alarak faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Radore olarak %99,99 “uptime” garantisi ile müşterilerimize Sunucu Barındırma (Colocation), Sunucu Kiralama (Dedicated) ve Donanım Kiralama, Bulut Servisleri (Cloud), İçerik Dağıtım Ağı (CDN), Paylaşımlı Web Hosting, Alan Adı, SSL ve Yönetilen Hizmetler gibi veri merkezi hizmetleri sunuyoruz. Bunun yanında, Radore olarak; MetroCity’de bulunan ve 1.040 metrekare beyaz alan olmak üzere toplamda 2.760 metrekare büyüklüğündeki üçüncü nesil veri merkezimizle 3.500’ü aşkın müşterimize hem TIER II, hem de TIER III standartlarında hizmet sunabilen tek veri merkeziyiz. Radore’nin Deloitte Teknoloji Fast50 sıralamasında arka arkaya 4 yıl “Türkiye’nin En Hızlı Büyüyen Veri Merkezi” unvanını aldığını da eklemek isterim.
ICT MEDIA: Veri merkezleri denilince bulut, bilgi güvenliği ve verilerin saklanması konuları da beraberinde geliyor. Müşterilerinizin taleplerini karşılayabilmek ve zafiyetleri önlemek adına altyapı başta olmak üzere ne tür çalışmalar yürütüyorsunuz?
SADİ ABALI: Radore olarak tamamlayıcı BT hizmetlerine çok önem veriyoruz. Az önce özetlediğimiz ürün ve servislerimizle sunucuların güvenliğini sağlarken aynı zamanda uygulama performansına yönelik hizmetler de sunuyoruz. Şirketler ister bulut ister fiziksel olsun, Radore’de bulunan tüm sunucu ve donanımlarını, Radore güvenlik uygulamaları ile pratik ve hızlı bir şekilde koruma altına alabiliyor. Firewall hizmetimiz sayesinde müşterilerimizin Ağ trafiğini düzenliyoruz ve sistemlerini internet ortamından gelebilecek tehditlerden koruyoruz. Bu sayede izin verilenler haricindeki tüm erişimleri kısıtlayarak sistemlerin güvenliğini sağlıyoruz.
Ağ güvenliğinde firewall çözümleriyle entegre çalışan bir diğer güvenlik sistemi olan IPS (Intrusion Prevention System) hizmetimizi de müşterilerimizle buluşturuyoruz. IPS servisi, şirket sunucularını hedef alan tehditleri tespit ederek, 2.000’den fazla saldırı türüne karşı koruma sağlıyor.
Bunların yanında, SSL VPN, Site-to-Site VPN, SSL Site-to-Site VPN olmak üzere üç farklı şekilde VPN (Virtual Private Network) servisi sunarak, müşterilerimizin güvenli şekilde uzaktan ağ erişimini sağlıyoruz. Bu sayede evinde çalışan ya da seyahat sırasında ofisinde olamayan kullanıcılar, internet üzerinden özel ağ üzerindeki sunucuya erişme imkânına sahip oluyor. WAF servisimiz sayesinde kullanıcılar web uygulamalarını sürekli artan saldırılardan koruyarak, kritik verileri güvende tutabiliyorlar. Erişilebilirliği en üst seviyeye çıkaran hizmet, istenmeyen trafiği müşteri ağının dışında tutarak, ağın her zaman hedef kitle için hazır olmasını sağlıyor. Yurt dışından ve Radore Veri Merkezi içinden sağlanan DDoS (Distributed Denial of Service) koruma hizmeti ile müşterilerimizin sistemlerinin bu tür saldırılara hedef olmaları durumunda, zarar görmelerini engelliyoruz. Bu sayede şirketler hem gelir hem de itibar kaybetme riskinden korunmuş oluyor.
ICT MEDIA: Veri merkezi hizmetlerine en çok ihtiyaç duyan sektörler hangileridir? Sizin müşterileriniz daha çok hangi sektörlerdeki şirketlerden oluşuyor?
SADİ ABALI: Bu hususta öncelikle dijital dünyaya doğan ve zaten dijital dünyanın sağladığı imkânlar sayesinde faaliyet göstererek büyüyebilen e-ticaret, elektronik ödeme hizmetleri sağlayıcıları, oyun şirketleri, internet yayıncılığı gibi alanlarda faaliyet gösteren şirketlere değinmek isterim. Bu sektörler büyük çoğunlukla Radore gibi iyi yapılanmış veri merkezlerine ihtiyaç duyuyorlar. Hizmet sağladığımız Türkiye’nin en büyük, paylaşımlı elektronik ticaret platformları veya doğrudan hizmet verdiğimiz, ürün satışından, uçak bileti satışına kadar her tür hizmete aracılık eden elektronik ticaret faaliyetleri Türkiye ekonomisinde büyük bir ağırlığa sahip. Hatta ödeme sistemleri, kredi kartlarına yönelik hizmetlerde de ağırlığımız çok büyük. Hızlı erişim ve güvenilir altyapıya en çok ihtiyaç duyulan online oyun pazarında da aynı şekilde pastanın büyük kısmı bizim veri merkezimizde barındırılıyor. Türkiye’de perakendecilik de çok önemli bir sektör. Bu kapsamda dünyaya açılan çok sayıda markamız da oluşmaya başladı. Kesintisiz, güvenilir, kolay genişletilebilir altyapılar bu sektör için önemli. Radore son yıllarda perakendecilik alanında çok büyük isimlerin uygulamalarına ev sahipliği yapmaya da başladı.
Radore olarak geniş bir iş ortağı ekosistemine sahibiz ve satış gelirlerimizin yarısı bilişim teknolojisi alanında faaliyet gösteren firmalardan oluşuyor. Bu değerli iş ortaklarımız Radore’nin hizmetlerinin üzerine kendi katma değerli hizmetlerini oluşturarak, çeşitli sektörlere hizmet sağlıyorlar. Doğrudan hizmet verdiğimiz müşteri sayısı yaklaşık 3.500 iken, dolaylı olarak hizmetlerimizin ulaştığı şirket ve kullanıcı sayısı on binleri buluyor. Bu da bizi Türkiye ekonomisinin dijital dönüşümüne katkıda bulunan önemli oyunculardan birisi yapıyor.
ICT MEDIA: Dijitalleşmeyle birlikte veri merkezi işletmeciliğinin önemi tüm dünyada artıyor ve bu alanın sürekli geliştiğini görüyoruz. Türkiye’deki ve dünyadaki veri merkezlerinin gelişimini mukayese edebilir misiniz?
SADİ ABALI: Türkiye’de veri merkezi kullanımının şirketler tarafından anlaşılması biraz uzun zaman aldı. Şirketlerin dijitalleşmesi ve faaliyetlerin elektronik uygulamalara bağımlılığının artması şirketleri kesintisiz ve güvenli çalışma açısından daha iyi imkânlar sunan veri merkezlerini tercih etmeye yöneltti. Türkiye’nin ekonomisinin büyüklüğü ve nüfus gibi özellikleri ele aldığımızda ve bunları gelişmiş ekonomilerle karşılaştırdığımızda, Türkiye’de veri merkezlerinin metrekare olarak en az üç-dört kat daha büyümesi gerektiğini görüyoruz. Ancak, an itibarıyla veri merkezlerinin yok sattığını söylemek de doğru değil. Talep ve arzın dengeli bir şekilde giderek önümüzdeki 5 yıl içinde böyle bir büyüme olmasını bekleyebiliriz. Sağlıklı olan da budur. Veri merkezlerinin yüksek boyutlu yatırım gerektirdiği, yatırımın geri dönüşünün uzun zaman aldığı ve zaman içerisinde de yatırımların devamlılığını gerektirdiği göz önünde bulundurulmalı. Ek olarak atıl kapasitenin getireceği finansal yükün de ciddiye alınması gerekli.
TELKODER’in 2017 tarihli Veri Merkezi İşletmeciliği raporuna baktığımızda, dünyada veri merkezlerinin yıllık büyüme ortalamasının %5,5 civarında olduğunu görüyoruz. Bu farkı kapatmak için dünya ortalamasının üzerinde bir büyüme oranı yakalamamız gerekiyor. Yine de geçmişle kıyasladığımızda, günümüzde veri merkezlerinin çok iyi bir noktaya geldiğini görüyoruz. Örneğin 2004 yılında Avrupa ile aramızda büyük bir uçurum varken şu an rekabet edebilecek konumdayız. Avrupa’daki veri merkezlerinden altyapı anlamında farkımız bulunmuyor. Müşterilerimize aynı kalite standartlarını sunabiliyoruz. Metrocity AVM’de yer alan ve 1.040 metrekaresi beyaz alan olmak üzere toplamda 2.760 metrekare büyüklüğünde, 3.500’ü aşkın müşteriye hizmet veren üçüncü nesil veri merkezimizle, yetkinliği yüksek insan kaynağı anlamında da Avrupa’daki birçok veri merkezinden daha iyi bir konumda olduğumuzu söyleyebiliriz.
ICT MEDIA: Türkiye’de veri merkezlerinin artırılması konusunda hem kamu hem özel sektörün büyük yatırımları olduğunu takip ediyoruz. Hatta Cazibe Merkezleri Programı’nda da bu alana dair destekler yer alıyor. Bunları da dikkate aldığımızda Türkiye, bölgesinde önemli bir veri merkezi üssü olabilir mi?
SADİ ABALI: Türkiye veri merkezi konusunda coğrafi olarak avantajlı bir konumda bulunuyor. Türkiye’nin doğusuna ve güneyine doğru telekomünikasyon altyapısında güçlendirmeler yapılması gerekiyor. Özellikle büyük internet servis sağlayıcılarla bu bölgelerde direk veri alışverişine izin verecek internet komşuluklarının sağlanması durumunda Ortadoğu, Kafkaslar hatta Asya’nın bazı ülkeleri ve bu bölgelere yakın olmak isteyen Avrupa ülkelerinden talepler alabiliriz. Aynı zamanda küreselleşen Türk firmalarına da yurt dışı operasyonlarında daha iyi hizmet verebiliriz. Bu gelişmeler sağlanırsa veri merkezi alanında yatırım motivasyonunun daha da artacağına inanıyorum. Ek olarak teşvikler konusunda çok hızlı hareket edilmesi gerekir. Hızlı gelişen bu pazarda geç kalmanın bedeli ağır olacaktır. Büyük işletmeleri bir kere seçtikleri bir veri merkezinden koparıp başka bir veri merkezine geçmeye ikna etmek çok zordur. Yurt dışındaki veri merkezleriyle daha iyi rekabet edebilmek ve veri merkezi kullanımının yaygınlaşmasına imkân sağlamak için teşvikler belli illerde değil tüm ülke genelinde olmalı ve birçok ülkede olduğu gibi elektrik, internet, gelir vergisi ve kurumlar vergisi gibi konularda bazı imtiyazlar sağlanmalı.
ICT MEDIA: Bir önceki sorumuzun devamı mahiyetinde biraz daha açmak adına sormak istiyoruz. Genişbant internetin ekonomiler ve veri merkezi işletmeciliğindeki önemi çok açık. Verilerin yurt içinde kalması da diğer önemli bir konu. Ulusal Geniş Bant Eylem Planı açıklandı ve veri merkezlerinin desteklenmesi konusu da bu planda yer alıyor. İnternet Değişim Noktaları konusuyla beraber değerlendirdiğimizde, Türkiye’nin bu alanda bölgesel hub olabilmek için neler yapması gerekir?
SADİ ABALI: Altyapının en önemli bileşenlerinden olan internet erişimi kapasitesi ve internet değişim noktaları konusu, sektör için oldukça önemli. Dijital bir dünyaya doğru evrilirken, bu dünyanın olmazsa olmazı İnternet erişiminin de mutlaka öncelikli hale gelmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Ulusal Geniş Bant Eylem Planı’nda özellikle İnternet Değişim Noktalarıyla ilgili bölümlerin daha da geliştirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Özellikle Asya ve Ortadoğu ülkelerinin internet bulutlarının en kısa yoldan Türkiye ile komşuluk yapması konusunun hızlıca ele alınması ve bununla ilgili kapsamlı bir eyleme geçilmesi gerekiyor.
Mevcut durumda Frankfurt ve Amsterdam gibi bölgelerden gelen trafik üzerinden dünyaya açılıyoruz. Ülkelerin İnternet ekosistemleri doğrudan bağlantıda olduğu takdirde bilgi teknolojileri alanında yüksek katma değerli hizmet ihracatımızı artırmak ve Türkiye’deki şirketlerin verisinin yine Türkiye’de kalması için büyük yarar sağlayabiliriz. Ülkemizi bölgesel bir hub haline getirmek için Azerbaycan, İran, Pakistan, Ürdün, Lübnan, İsrail, Arabistan, Mısır, Dubai gibi bu ülkelerle daha kısa yoldan ve yedekli internet yolları üzerinden bağlanabilmemiz oldukça önemli. Bu ülkelerdeki potansiyelin ciddiye alınması gerekir.
ICT MEDIA: Geçtiğimiz dönemde sektörle ilgili yeni vergi düzenlemeleri devreye girdi. Bu düzenlemeler veri merkezi işletmeciliğini nasıl etkiler? Ayrıca Kamu Veri Merkezi’nin kurulması bu pazarda ne tür değişimler yapar?
SADİ ABALI: Devlet tarafından bu konuda yürütülen Cazibe Merkezleri Programı çeşitli teşvik programlarıyla veri merkezi sektörüne olumlu bir katkı sağlıyor. Yalnız bu programa göre yeni veri merkezi yatırımları için asgari 5 bin metrekare beyaz alanı bulunması ve TIER-III veya üstü seviyede olması şartı getiriliyor. Bu düzenlenmenin ülke genelini kapsayacak şekilde genişletilmesi ve beyaz alan sınırlandırmalarının yeniden düzenlenmesinin sektöre büyük bir ivme kazandıracağını düşünüyorum.
Bunun yanında önemli bir kalem olarak vergi konusu karşımıza çıkıyor. Veri merkezi hizmetleri %18 olarak uygulanan KDV kapsamında vergilendiriliyor. Bunun yanında internet erişim ücretleri ve yer sağlayıcı yetkilendirmesi dışında bırakılan bazı hizmet kalemlerinden yüzde 7,5 oranında ÖİV alınıyor. Özellikle BTK tarafından elektronik haberleşme hizmeti kapsamında değerlendirilen e-posta sunucu hizmeti, Veri Yedekleme, Altyapı Hizmeti (IaaS - Infrastructure as a service), Platform Hizmeti (PaaS - Platform as a service) gibi servislere uygulanan vergiler, yurtdışından hizmet verdikleri için ülkemizdeki bu uygulamalara muhatap olmayan küresel şirketlere karşı rekabetimizi olumsuz etkiliyor. Rekabet gücümüzü artırabilmek ve veriyi Türkiye’de tutabilmek için bu alanda yerli şirketlere vergi konusunda kolaylıklar sağlanması gerekiyor.
Kamunun hâlihazırda sahip olduğu birçok BT altyapısı mevcut. Uluslararası standartlara uyumluluk kapsamında değerlendirdiğimizde, geçtiğimiz sene İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve İştiraklerine hizmet sağlamak amacıyla ilk kamu veri merkezi olarak ‘İBB Veri Merkezi’ kuruldu. Bunun dışında uzun zamandır konuşulan Ulusal Kamu Entegre Veri Merkezi’nin inşası için çalışmalara da 2018’in ikinci yarısında başlanması hedefleniyor.
Kamunun kuracağı veri merkezlerinin verimli ve çağa ayak uyduran veri merkezleri şeklinde işletilmelerinin orta ve uzun vadede çok mümkün olduğunu düşünmüyoruz. Başlangıçta güvenlik gerekçeleriyle yapılan bu yatırımların ileriki dönemlerde kısmen atıl ve maliyetli altyapılara dönüşmesi ihtimali de çok yüksek görünüyor. Ayrıca ihtiyacın ne kadarının fiziksel altyapı şeklinde ya da kısaca bulut ortamı diyebileceğimiz sanallaştırma altyapıları ve farklı servislere kolay erişim ve esnek kullanım sağlayan platformlar olarak kurgulanacağına da titizlikle eğilmek ve planlamayı buna göre yapmak gerekli. Bir yandan fiziksel veri merkezi altyapıları inşa ederken diğer yandan daha az fiziksel alana ihtiyaç duyan bir teknolojinin yükselişine şahit oluyoruz. Türkiye’de yatırım yapabilecek ve bu yatırımları daha geniş bir müşteri yelpazesine ulaşabilecek, sermaye sahibi girişimciler varken kamunun bu alana çok fazla yatırım yapmasının ne derece doğru olduğu tartışılmalıdır.
ICT MEDIA: Son olarak, Radore’nin gelecek vizyonunu, büyüme hedeflerinizi ve yeni projelerinizden söz eder misiniz?
SADİ ABALI: 2017 yılı, teknolojik gelişmeleri yakından takip ederek ilerlediğimiz ve ürün geliştirme ekibimiz ile yoğun çalışmalarımızı devam ettirdiğimiz bir yıl oldu. Radore olarak büyümeye kurgulanmış bir yapıya sahibiz. 2 yıl üst üste yüzde 40 büyüme gösterdik. Bu yıl da geçtiğimiz 2 yılda olduğu gibi sektördeki tüm gelişmeleri yakından takip ederek, yeni ürün ve hizmetlerimizi müşterilerimize sunmaya devam edeceğiz.
Ürün ve hizmet stratejimizde, kullanıcılara mümkün olan en yüksek oranda yönetim yetkisi sağlamak ve kolay ulaşılabilir hizmetler sunmak, uygulama geliştirmeyi hızlandıran ve esnek kullanım sağlayan platformlar sağlamak çok önemli bir yer tutuyor.
Son üç ayda elde ettiğimiz sonuçlara dayanarak, bu talep artışının zirve yaptığını söyleyebiliriz.2018 yılında da bu dalganın devam edeceğini düşünüyoruz. 2018 için büyüme planlarımızı bu sebeple yüzde 40’tan yüzde 45’e yükselttik. Gerçekleştirdiğimiz dijital dönüşüm sayesinde bu büyümeyi küçük bir personel artışıyla sağlayabileceğimizi düşünüyoruz. Veri merkezi alanımızda yüzde 70’lik bir büyüme planını da değerlendiriyoruz.