
Dijitalleşmenin büyük bir hızla hayatın bütün alanlarına yayıldığı günümüzde “veri” en değerli varlık olarak karşımıza çıkıyor. Veriyi anlamlı hale getirmek, analiz etmek ve şirketler ve toplumun kullanıma sunmak ise ayrı bir uzmanlık istiyor. Bu alanda öne çıkan bir küresel bir dev var: SAS. Veri analitiğinde dünya devi olan şirketin Türkiye yöneticileri ICT MEDIA’nın yapay zekâ ve veri analitiğiyle ilgili sorularını cevaplandırdı.
ICT MEDIA: Yapay zekâ nedir, yapay zekâ teknolojilerinin sunduğu faydalar nelerdir? Yapay zekâ teknolojilerindeki gelişmeler insan hayatı ve iş yapış şekillerini nasıl etkileyecektir? Kamu kurum ve kuruluşları ile şirketlerin yapay zekâ becerilerini arttırabilmesi için yapılması gerekenler nelerdir? Dijital dönüşüm sürecinde verilerin toplanması, işlenmesi, depolanması ve katma değerli ürünler ortaya çıkarılması için yapay zekâ nasıl kullanılabilir?
Tayfun TOPKOÇ: Yapay zekâ kavramı, bir bilgisayarın insana benzer şekilde karar verebilme kapasitesine sahip olması anlamına gelir. Endüstriyel robotlar birçok fiziki işi insanların yaptığına benzer şekilde yerine getirmek üzere uzun yıllardır üretim alanında kullanılmaktadır. Bu robotlar insanların yaptığı fiziki işleri taklit ederler. Yapay zekâ kavramı da buna benzer şekilde çalışır ancak insanların yaptığı fiziki işleri değil, bilişsel yani düşünme ve karar verme faaliyetlerini taklit etmeyi amaçlar. Yapay zekâ kavramını diğer yazılımlardan ayıran yanları ise, bir sonuca varmak için hangi kriterlerin nasıl etkileyeceğini seçeceğini yazılımcıların söylememesi, bunun yerine sistemin daha önce verilmiş kararları inceleyerek yeni kararlara etki edecek parametreleri kendisinin belirlemesi ve buna göre karar vermesidir. Yapay zekânın global olarak kabul gören, genel geçer bir tanımı olmamakla beraber, yapay zekâyı en iyi betimleyen unsur; sistemin aynı insanlar gibi karar vermek için deneyimlerini -yani veriyi- kullanarak karar vermesi ve karar verme şeklini yeni veriler geldikçe güncellemesidir.
Yapay zekânın temellerine ilişkin çalışmalar aslında yeni değil. Ancak, 2000’lerin başından itibaren işlemci kapasitesinin hızla artması ve son on yılda azalan depolama maliyetleri sayesinde tüm sektörler için ulaşılabilir hale gelen yapay zekâ, bu sayede iş dünyasının odağına girdi ve hem şirketleri hem de çalışanları büyük ölçüde değiştirmeye başladı. Yapay zekânın; insan ve makine etkileşimi, akıllı süreç otomasyonu, gelişmiş analitik kabiliyetler ile esneklik, hız, ölçeklendirme, karar verme süreçleri ve kişiselleştirme alanlarında şirketlere ivme kazandırdığını görüyoruz. Bu ivme; Sağlık, Otomotiv, Finansal Hizmetler, Lojistik, Teknoloji, Medya, Telekomünikasyon, Perakende, Enerji ve Üretim sektörlerinde ağırlıklı olarak yaşanıyor. Sağlıkta potansiyel pandemilerin erken tanısı, otomotivdeki yarı otonom sürücü asistanları, finansta kişiselleştirilmiş finansal planlama, lojistikte otonom takip ve dağıtım, medyada kişiselleştirilmiş içerikler, perakendede kişiselleştirilmiş ürünler ve talep tahmini, enerjide akıllı ölçümleme ve üretimde optimizasyon yapay zekânın örnek çıktıları olarak karşımıza çıkıyor. Bunların yanında özellikle ülkelerin dijitalleşme sürecinde kamusal alanlarda da önemli yer tutan akıllı zekâ uygulamalarıyla vatandaş memnuniyetinin artırılması hedefleniyor.
Yapay zekânın alt bileşenleri olarak düşünebileceğimiz makine öğrenimi, derin öğrenme, doğal dil işleme ve anomalileri belirleme gibi kabiliyetler özel sektörde olduğu kadar, kamu kurumları için de önemli faydalar getiriyor. Birçok farklı kurum hali hazırda veriden bilgi elde etmek ve bu bilgiler ile daha iyi kararlar alabilmek için yeni yollar aramaya başladı. Yapay zekâ destekli karar mekanizmaları; kimlerin sosyal yardım alması gerektiğinden hangi teşviklerin yasalaşmasının nasıl etkiler doğuracağını tahminlemeye, kamu güvenliği için kritik soruları cevaplamaktan önümüzdeki yıl hangi tarım ürününün ne kadar rekoltesi olacağını tahminlemeye, toplu taşıma planlamalarının yapılmasından su rezervlerinin kullanımını optimize etmeye kadar birçok farklı konuda önemli faydalar sağlıyor.
ICT MEDIA: Yapay zekâ, gelişmiş veri analitiği, makine öğrenimi, derin öğrenme, doğal dil işleme gibi konuları içeriyor. Büyük verinin işlenmesinde yapay zekâ teknolojileri öne çıkıyor. Yapay zekanın veri yönetimi, müşteri takibi, siber güvenlik ve risk yönetimi, siber güvenlik vb. alanlara karşı çözümleri nelerdir? Finansal hizmetler, kamu kurumları, sağlık, üretim ve perakendecilik gibi sektörlerdeki uygulamalar hakkında bilgi verir misiniz?
Rasim EĞRİ: Tüm bu teknolojileri içeren yapay zekâ uygulamaları tüm sektörlerde önemli farklılıklar getirmeye çoktan başladı. Belirli kurallar tanımlamadan en verimli ve/veya etkin kararların alınmasını ve hatta bunu gerçek zamanlı olarak yapabilmeyi mümkün kılıyor. Bu sayede değişen piyasa koşulları veya tüketici davranışları/tercihleri gibi konular karşısında, yapay zekâ en doğru cevabın verildiğini sürekli kontrol edebiliyor. Örneğin geleneksel siber güvenlik önlemlerinde, yeni bir saldırı türü ile karşılaşıldığında bunu önleyecek yapılar siber güvenlik uygulamalarına eklenir ve güvenlik sistemi güncellenir. Bu durum her yeni saldırı türü için, fark edilene kadar önlem alınmasının mümkün olmadığı bir yaklaşımdır. Bugün siber güvenlik mekanizmalarında farklılaşan, normal dışı davranış desenlerini takip eden yapay zekâ uygulamaları, şüpheli girişimleri gerçek zamanlı olarak engelleyebilir. Günümüzde artık bu uygulamalar son derece yaygın bir hale gelmiş durumda.
Kamu güvenliği veya finansal risk hesaplamaları için de benzer yaklaşımlar kullanılır; örneğin siz kredi kartınız ile bir işlem yaptığınızda geleneksel sistemler sizin işleminizi bir dizi kural seti ile değerlendirerek işlemin size ait olup olmadığını anlamaya çalışırken, yapay zekâ bazlı sistemler kredi kartı işlemini sizin ve size benzer tüketici gruplarının davranış ve alışkanlıkları ile kıyaslayarak bu kullanımın size ait olup olmadığına ilişkin bir olasılık tahminlemesi yapar.
Sağlık sektörüne baktığımızda, semptomlara göre gerekli tetkiklerin belirlenmesi, tetkik ve muayene sonuçlarına göre doğru tedavilerin seçimi, tedavi sonuçlarının değerlendirilmesi gibi doktorlara destek olabilecek birçok konuda örnek uygulamalar görüyoruz. Bunların yanı sıra Covid-19 ile hepimizin gündelik hayatına giren salgın hastalıkların yayılma biçimlerinin, sürelerinin ve ilerleyişlerinin tahminlenmesi, hastaların farklı rahatsızlıkları için risk skorlarının belirlenmesi, sağlık kaynaklarının optimum kullanımı için gerekli miktarların kullanım noktalarının optimize edilmesi gibi farklı kullanım örneği sektörde görülmeye başladı.
ICT MEDIA: Yapay zekâ teknolojilerini kullanıyor musunuz? Kurumunuzun/şirketinizin yapay zekâ stratejisi nedir? Kurumunuzun/şirketinizin dijital öncelikleri arasında yapay zekâ teknolojileri yer alıyor mu? Türkiye’nin yapay zekâ teknolojilerine katkı sağlayabilecek bir yetkinliği var mıdır, Türkiye’nin bu teknolojilere dair ne tür stratejiler izlemesi gerekir? Yapay zekâ teknolojilerinin yarattığı ekonomik faydanın Türkiye’ye sağlayacağı faydalar nelerdir? Ülkemizde yapay zekâ ekosistemini büyütmek için neler yapılmalıdır?
Tayfun TOPKOÇ: Türkiye’nin dijitalleşme yol haritasında yapay zekânın önemli bir paya sahip olması gerektiğine inanıyoruz. Uluslararası alanda da yapay zekâya yapılan yatırımların giderek arttığı gözlemlenmekte. Uluslararası Finans Kurumu’nun (IFC) 2019 Eylül ayındaki çalışmasında belirtildiği üzere diğer ülkelerle karşılaştırıldığında ABD ve Çin yapay zekâya yapılan yatırımların büyük bir çoğunluğuna öncülük etmekte ve hükümetler de yapay zekâ sektörünü ve inisiyatiflerini aktif olarak destekliyor. Yine aynı araştırmada Çin hükümetinin amacının 2030 yılına kadar 150 milyar ABD Doları değerinde bir sektör oluşturmak olduğu belirtiliyor. Yapılan bu yatırımlar ile ülkelerin dijitalleşme süreçleri hızlanıp desteklenirken yapay zekanın ekonomiye olan katkısı da giderek artıyor. PwC tarafından 2017 yılında yapılan “Küresel Yapay Zekâ Çalışması: Ödülün büyüklüğünü belirleme” isimli raporuna göre ise yapay zekanın 2030'a kadar küresel ekonomiye olan potansiyel katkısının 15,7 trilyon ABD Doları seviyesine ulaşacağı ön görülüyor. Türkiye’nin de dinamik ve artan teknoloji yatırımları göz önünde bulundurulduğunda yapay zekânın sunduğu fırsatlardan mümkün olan en yüksek seviyede yararlanmak üzere adımlar atılması hali hazırdaki atılımları daha da güçlendirecektir. Yapay zekâ ile birlikte veri temelli bir yapı oluşturmak ve bu teknolojileri desteklemek ülke ekonomisine büyük katkılar sağlayacaktır. Veriye dayalı bir ekonomi ile kamu güvenliğinden savunma sanayisine, sağlıktan eğitime, akıllı şehirlere kadar geniş bir yelpazede inovasyonu hayata geçirmek ve vatandaşlara katma değer sağlayan hizmetler sunmak, kararlar almak mümkün hale geliyor. Veri ve yapay zekâ temelli ekosistemi büyütmek için insana, teknolojiye ve yapay zekâ alanındaki girişimlere yatırımları artırmak ve destelemek, bu alanda ülke ekonomisini güçlendirmek gerekiyor. Yaşadığımız ve başarılı bir şekilde yönettiğimiz pandemi süreci de bir kez daha gösterdi ki riskleri ön görmek, önlemler almak ancak veriye hâkim olan ve teknolojik uygulamaları hayata geçiren sistemlerle mümkün olabiliyor. Aynı zamanda yapay zekâ, veri temelli dönüşüm ve ileri analitik alanlarında uzman yöneticilerin, stratejileri oluşturmak, yönetmek ve sürdürülebilirliği sağlamak üzere projelere yön vermeleri gerekir. Şirketler, kamu kurumları yönetim kademelerinde bu rollere yer vermeye başladılar, artık dijital yönetim hepimiz için bir zorunluluk haline geldi.
Biz de SAS olarak yapay zekâ alanında değer katan çözümler sunmak üzere teknolojiye, insanlara yatırım yapmaya devam ediyoruz. Kurulduğu günden bugüne yapay zekâ çözümlerimizin bir parçası oldu. Geçtiğimiz sene yapay zekâ teknolojilerine gerçekleştireceğimiz 1 milyar dolar yatırımı duyurduk. Önümüzdeki üç yıl içinde yenilikçi yazılımlar, eğitimler, uzman hizmetler ve daha fazlası ile yapay zekâ teknolojilerine yapılan bu yatırım ile liderlerin, veri bilimcilerin kurumlarını dönüştürmeleri için gereken yetenek ve altyapıya sahip olmaları için teknolojik desteğimizi, tecrübemizi ekiplerimizle birlikte sunmak için hazırız.
ICT MEDIA: Bilişim teknolojilerinde insan kaynağı büyük önem taşıyor. Türkiye’de yapay zekâ ve veri analitiği konusunda insan kaynağı yeterli midir? Yapay zekâ ve veri analitiği konusunda uzmanlığı arttırmak, insan kaynağını güçlendirmek için kamu, üniversite, vakıf ve dernekler ile şirketlere düşen görevler nelerdir? Yapay zekâ ve veri analitiği alanında önemli bir sosyal sorumluluk projesi üzerinde çalışıyorsunuz, tam olarak ne yapıyorsunuz? Şu ana kadar neler yaptınız?
Tayfun TOPKOÇ: “Türkiye dijital zekasıyla kalkınacak” misyonuyla yola çıktığımız, Türkiye Bilişim Vakfı iş birliğinde ve Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezi teknik sponsorluğunda hayata geçirdiğimiz Dijital Teknoloji Geliştiriciler projemiz ülkemizin dijitalleşme sürecine katkıda bulunmak ve nitelikli insan kaynağını yetiştirmek üzere geçtiğimiz yıldan bu yana başarıyla devam ediyor. Farklı şehirlerden üniversitelerin katılımı ile akademisyenlerimiz için eğitici eğitimleri düzenliyoruz. İlk eğitimimizi geçtiğimiz sene Eylül ayında gerçekleştirdik ve projemize 8 üniversiteyi dahil ettik. Bu yıl temmuz ayında da eğitici eğitimi programımız Türkiye ve bölge ekiplerinden uzmanlarımız tarafından çevrim içi olarak gerçekleştirildi ve yeni üniversitelerin katılımı ile 17 üniversitenin dahil olduğu bir ekosistem haline geldik. Eğitici eğitimlerini tamamlayan akademisyenlerimiz veri bilimi ve yapay zekâ içerikli programımızı kredili ders olarak müfredatlarına dahil ediyor ve dersi başarı ile tamamlayan öğrencilerimiz SAS’ın uluslararası bilinirliği olan 3 farklı sertifika sınavına ücretsiz olarak giriş hakkı kazanıyor. Hepimizi etkileyen korona virüs döneminde de üniversitelerdeki derslerimiz dijital ortam üzerinden devam etti. Ders ortamlarımız da buna elverişli ve hazırdı. Gençlerimizi birçok araştırmada geleceğin meslekleri olarak nitelendirilen veri bilimi, yapay zekâ uzmanlıkları konusunda desteklemek bizler için mutluluk verici. Dijital yeteneklerimiz bizi geleceğin dünyasına hazırlayacaklar, hızlı değişimlere, dijital dünyaya adapte olmak için yapılması gerekenleri hayata geçireceklerdir.
ICT MEDIA: Yeni teknolojiler bir yandan insan hayatını kolaylaştırırken diğer yandan riskleri beraberinde getiriyor. Yapay zekadan korkmalı mıyız?
Rasim EĞRİ: Yeni teknolojiler, yapay zekâ bizleri geleceğe, risk dönemlerine hazırlıyor ve bu sebeple bir taraftan teknolojik gelişmeleri yakından takip edip bu dönüşüme yön verirken bir yandan da insan kaynağımızı bu doğrultuda eğitmemiz gerektiğine inanıyoruz. Yaşadığımız bu zorlu süreç bizlere gösterdi ki yeterli teknolojik altyapı ve donanıma sahip kurumlar işlerini kesintiye uğratmadan, alternatif çözümler sunarak çalışmaya devam ettirdiler. Bu sayede çalışanları da yeni döneme hızla adapte oldular. İyileşen ve güçlenen çalışan deneyimi ile hem son kullanıcılara hem de kamuya benzersiz bir deneyim sunma imkânı yakalamak mümkün.
Aslında yeni teknolojiler yeni iş tanımlarını ortaya çıkarıyor ve yapmamız gereken bu yönde kendimizi geliştirmek. Bu gelişmelerin ekonomiye olan katkılarını da göz ardı etmek imkânsız ve belirttiğimiz gibi ülkeler bu alandaki yatırımlarını giderek artırıyorlar. Gelişmelerden korkmak yerine onları etkin bir şekilde yönetmek gerek. SAS olarak kurulduğumuz günden bu yana Ar-Ge’ye olan yatırımlarımız devam ediyor. Geçtiğimiz yıl gelirlerimizin %25’ini Ar-Ge’ye ayırdık, bu oran büyük teknoloji firmalarının yatırımlarının ortalamasının tam iki katı değerinde. Çalışanlarımızı, ülkemizi, gençleri, toplumu ön planda tutarak teknolojimizi, donanımızı, birikimimizi şirketlere, kurumlara destek olmak üzere geliştirmek, yetenekleri kazandırmak üzere sunmaya, onlarla paylaşmaya devam edeceğiz. Amacımız bir yandan daha iyi hizmet, gelişmiş ürünler sunulmasına destek olurken sürdürülebilirliğin sağlarken için “insan için veri, doğa için veri, iyilik veri için” yaklaşımı ile çalışmak.
ICT MEDIA: SAS yapay zekâ ve ileri analitik konusunda ne tür kamu projeleri yönetiyor. Kamu yapay zekâ ve veri analitiğini nasıl değere dönüştürebilir?
Rasim EĞRİ: SAS ürünleri birçok kamu kurumunda uzun yıllardır kullanılmaktadır. Hali hazırda Türkiye’de ticaret, istatistik, kamu güvenliği, maliye, enerji ve sağlık gibi farklı alanda kamu görevlileri SAS ürünlerini uzun yıllardır kullanıyor. Bunun yanında SAS’ın bizzat geliştirilmesinde kamu kurumları ile birlikte çalıştığı hem dünyada hem de Türkiye’de binlerce proje bulunuyor.
Bu projelerin arasında ticari kapasitenin geliştirilmesi, ulusal ihracatın artırılması, dışa bağımlılığın azaltılması gibi milli ekonomi için önemli alanların yanı sıra, ulusal işgücünün daha etkin kullanımı, akıllı şehir uygulamaları ile kamu kaynaklarının daha etkin ve verimli kullanımı, enerji sistemlerinin etkinliğini artırma, adalet sistemlerinde otomasyonu ve hızı artıran karar destek sistemleri, sağlık sistemlerinde daha etkin hizmetlerin sağlanması, tarımda daha iyi tahminleme ve kaynak optimizasyonu öngörüleri, kamu ve sınır güvenliğinin artıran yapılar ilk akla gelen projeler arasında sayılabilir.
ICT MEDIA: COVID-19 döneminde veri analitiği ve yapay zekanın rolü ne oldu? Kovid -19 sonrası dönemde rolü ne olacak?
Tayfun TOPKOÇ: Kovid-19 dönemi boyunca ileri analitik, veri bilimi, yapay zekâ alanındaki uzman görüşlerini incelediğimizde ve bizler de kendileri ile gerçekleştirdiğimiz çalışmalar sonucunda görüyoruz ki kriz dönemlerini yönetmede, hızlı değişimlere adapte olmada veri temelli, ileri analitik çözümlerin kullanıldığı yapılar daha etkinler. Değişimi anlamada ve mücadelede veri biliminin, yapay zekanın katkısının görüldüğü ilk örnekler arasında SAS olarak sağlık, kamu kurumları ile hayata geçirdiğimiz pandemiye hızlı cevap vermelerini ve daha doğru kararlar almalarını, hasta sayısını; yatak, solunum cihazı gibi kritik başlıklardaki ihtiyaçları öngörmeyi sağlayan ileri analitik modellerini, sağlık teknolojilerinde tedavi planlamalarını, ilaçların istatistiki testleri ve kaynak optimizasyonu saymak mümkün. Bunlarla birlikte Covid-19 boyunca odaklandığımız diğer konular arasında finansal risk yönetimi, dijital ortamda giderek artan işlemlerdeki suistimallerin önlenmesini sağlayan güvenlik teknolojileri, tedarik zincirinin kesintisiz olarak işlemesi, sosyal destek politikalarının kapsamının ve miktarının tespiti, salgın sonrası ekonomik toparlanmanın analizi ve modellemesi yer aldı. Bu başlıklarda destek sağlamak adına ülkemizde ve dünyanın birçok ülkesinde en üst hükümet yetkileriyle görüşmeler yaptık. Farklı ülkelerdeki kurumlarla projelerimiz hayata geçirildi.
Pandemi döneminde gördük ki dijital dönüşümü sürekli kılmak, yaşadığımız döneme benzer durumlara hazır ve hızlı adapte olmak, çevik bir yapı kurmak adına ileri analitik uygulamalarını ve yapay zekâ teknolojilerini, veri temelli bir yapıyı hayata geçirmek şirketler, kamu kurumları için artık kaçınılmaz. Anlıyoruz ki bu tip salgınlarda en az kayıpları verenlerin aldıkları önlemler arasında en göze çarpan çalışmalardan biri veriyi en etkili şekilde kullanmaları ve hazırlıklarını çok önceden yapmış olmaları. Covid-19 sonrası dönemde de ileri analitik ve yapay zeka alanlarında olası krizleri erken dönemde tahmin edebilen yapılar, sağlık kuruluşlarının gerek sağlık çalışanı gerek teknoloji, sağlık malzemesi, ekipmanı olarak yeterli donanıma sahip olacak şekilde hazırlanmaları, likidite yönetiminin güçlendirilmesi ve risklerin yakından takip edilmesi, tedarik zincirin kesintisiz bir şekilde yönetimi için altyapının oluşturulması, salgın döneminde de tanık olduğumuz hızla değişen müşteri tercihlerine alternatif dijital çözümlerin sunulması ön planda olacaktır. Ve tabii ki hep söylüyoruz, bu sistemleri hayata geçirecek insan kaynağına yatırım yapmak çok önemli. Bizler de bu alanda ülkemize destek olmaktan dolayı çok mutluyuz.