Türkiye göç koridorunda ve her yıl ülkelerini çeşitli sebeplerle terk etmek zorunda kalan binlerce sığınmacın uğrak noktası. Afgan, Irak, Suriye derken dünyanın en büyük sığınmacı alan ülkesi konumuna gelmiş bulunmaktayız. 2011 yılından itibaren Türkiye’de Suriyeli sığınmacılar konusu gündemin en önemli başlıklarından biri haline geldi. Siyasi, ekonomik, kültürel boyutta birçok problem gelecekle ilgili beklentileri sekteye uğratacak potansiyele sahip ama bunlardan daha da önemlisi sığınmacı çocukların durumu.
Göç olayı özellikle çocuklar için önemli bir tecrübedir. Göçten en fazla etkilenen grup çocuklar. Göç eden çocuklar, yeni şeyleri öğrenmeye çalışmanın yanı sıra; yeni fiziki, sosyal, kültürel çevre ile de baş etmek zorunda kalıyorlar. Bu yüzden zorunlu göçlerde en çok çocuklar etkileniyor. Ülkemize de zorunlu göç edenlerin önemli bir kısmını çocuklar oluşturuyor. Toplumsal entegrasyon göçlerin en zor kısmıdır fakat entegrasyonda en önemli fırsatlarda çocuklardır. Çabuk uyum sağlama kapasitesine sahiptirler. Çocukların yetiştirilmesi uyum için çok önemlidir. Bu geçiş dönemleri (göç süreci alışma ve baş etme süreci) benlik saygısı algısında değişikliklere veya etkilere yol açmaktadır. Okul hayatındaki çocukların yetiştirilmesi içinde durum analizlerine ihtiyaç vardır.
Türkiye’de göçmen çocuklar üzerinde yapılan bir araştırmada çocukların duygusal problemleri olduğu göstermektedir. Amerika’da 1991 yılında yapılan bir çalışmada göçmenlerin benlik algısı düşük çıkmıştır. Göçmenler, sınıfta diğer arkadaşlarının kendilerine yokmuş gibi gereksizmiş gibi davrandıklarından bahsetmişlerdir. Bunun sebebi olarak da farklı kültür ve ona bağlı olarak da farklı giyim tarzları ve davranış kalıpları gösterilmiştir.
Benlik saygısı konusunun özellikle çocuklar için çok önemli olduğu tüm çalışmalarda ortaya çıkmaktadır. Çünkü uyum ve başarıda benlik saygısı çok etkilidir. Benlik saygısı, bireyin kendi değerine yönelik algısıdır. Bireyin kendisini algılaması olup gerçeklik değildir. Bireyin kendisi hakkındaki kişisel inançlarını yansıtır, nasıl hissettiği anlamına da gelir (zeki ya da çalışkan olmasa da kendisini öyle hissedebilir). Benlik saygısı, bireyin kendisine atfettiği olumlu ya da olumsuz değer olarak ifade edilebilir. Benlik saygısı ilk olarak ailede gelişmeye başlar, kişilerarası iletişim, okulda ve hayatın diğer katmanlarında dereceli olarak önemli hale gelir.
Bireyin sosyal yaşamda iletişim içinde olduğu kişiler, benlik saygısının gelişmesinde hayati öneme sahiptir. Önemli insanlar, öğretmenleri, sınıf arkadaşları öğrencilerin benlik saygısının gelişmesine yardımcı olurlar. Benlik saygısı, statik olmadığı için çevre değişimi bireyin benlik saygısının seviyesini değiştirir. Yüksek benlik saygısında, bireyin mücadeleci gücü artar. Düşük benlik saygısında güven azalır, belirsizlik ve tutarsızlık artar. Düşük benlik saygısına sahip çocuklar, gerçek performanslarını hiçbir zaman gösteremezler.
Benlik Saygısı (Self Esteem) sosyal bilimlerde çok kullanılan kavramlardan biridir. Bu kavramla ilgili çok fazla yayın olmasına rağmen göçmenlere yönelik fazla çalışma olmadığı literatürde görülmektedir.
Göç olayı özellikle çocuklar için önemli bir tecrübedir. Göç olayından en fazla etkilenen grup çocuklardır. Göç eden çocuklar, yeni şeyleri öğrenmeye çalışmanın yanı sıra; yeni fiziki, sosyal, kültürel çevre ile de baş etmek zorunda kalmaktadırlar. Bu geçiş dönemleri (göç süreci alışma ve baş etme süreci) benlik saygısı algısında değişikliklere veya etkilere yol açmaktadır.
Bu hafta sığınmacı çocukların benlik algısı konusunu işleyeceğim. Benlik algısı yukarıda belirttiğimiz gibi bütünleşme, uyum, motivasyon gibi birçok alanda etkilidir. Bizde araştırmacı arkadaşla ülkemize sığınmış olan öğrencilerin sığınmacı öğrencilerin benlik saygısını ölçmek amacıyla araştırma yaptık ve uluslararası İpekyolu sempozyumunda sunduk. Bu çalışmadan elde edilen verileri sizlerle de paylaşmak istiyorum. Araştırma verileri Demografik Bilgi Formu ve Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği uygulanarak toplanmıştır. Ankara, Mamak’da bir ilkokulda tam örneklem kapsamında 3. ve 4. sınıflarda eğitim gören toplam144 göçmen öğrenciye ulaşılmış ve onlardan elde edilen bilgiler değerlendirilmiştir.
Sığınmacı öğrencilere uygulanan benlik saygısı ölçeğine göre; öğrencilerin “kendimi en az diğer insanlar kadar değerli buluyorum” cümlesine olumsuz karşılık verdikleri ortaya çıkmaktadır. Çok yanlış ve yanlış toplamı yaklaşık yüzde 80’dir. Yani öğrenciler kendilerini değerli bulmamaktadır.
Sığınmacı öğrenciler yüzde 82 oranında kendilerinin olumlu özelliğinin olduğunu da düşünmemektedir. “Bazı olumlu özelliklerimin olduğunu düşünüyorum” cümlesini olumsuz olarak cevaplandırmışlardır.
Genelde kendimi başarısız bir kişi olarak görme eğilimindeyim sorusu öğrencilerin anket cevaplarını karıştırıp karıştırmadığını öğrenmemize kolaylık sağlamaktadır. Yine cevap yüzde 75 oranında başarısız görme eğiliminin yaygın olduğu ortaya çıkmaktadır.
“Ben de diğer insanların birçoğunun yapabildiği kadar bir şeyler yapabilirim” cümlesini sığınmacı öğrenciler yüzde 83 oranında “hayır” diyerek cevaplandırmışlardır. Yani öğrencilerin kendilerine güvenleri çok azdır.
Kendimle gurur duyacak fazla bir şey bulamıyorum cümlesi de yüzde elli oranında olumsuz olup diğer sorularla uyumlu bir sonucun ortaya çıktığı görülmektedir.
Sığınmacı öğrencilerin kendilerine karşı olumlu bir tutum içinde olmadığını gösteren bu cevapların oranı da yüzde 80’ler civarındadır.
Sığınmacıların cevapları içinde belki de en vahim sonuç kendileri ile ilgili memnuniyet durumudur. Öğrencilerin yüzde 90 kendisinden memnun değil gözükmektedir.
Sonuç olarak;
Bu durum sığınmacı çocuklarla ilgili ülkemizde bütünleşme ve uyum açısından büyük sıkıntıların yaşanacağını göstermektedir. Bu konuyla ilgili devletin kurumları mutlaka acil durum düzeltici politikalar geliştirmelidir. Sığınmacıların ülkemizde ne kadar kalacağını bilmiyoruz ama eğer kalmaya devam edeceklerse yarının büyükleri çocukların olumlu duygulara sahip bireyler olması için çalışmalıyız yoksa bunun bedeli ülkemiz açısından ağır olur.