YAPAY ZEKÂ YENİ BİR DOT.COM BALONU MU?

1990’ların başını hatırlayın: Mosaic tarayıcısı henüz ortalığı kasıp kavururken “internet” kelimesi yeni yeni kulaklarımıza çalınıyordu. Birkaç yıl geçmeden “.com” son ekini kapan her şirket borsa yıldızına dönüşmüş, Nasdaq roket gibi yükselmişti. Sonrası malum… 2000’de balon patladı, milyon dolarlık billboard’lar ve havalı maskotlar çöp oldu. Slidebean ekibinin “AI Looks EXACTLY Like the Dot-Com Bubble” videosunu izlerken içimde aynı dalgalanmayı hissettim. Şimdi size, bu videonun bende bıraktığı izlenimleri, kendi deneyimlerimle harmanlayarak anlatacağım.

İlk benzerlik zaman çizgisinde gizli. 90’larda Mosaic’ten Netscape’e, oradan Amazon’a giden yol nasıl merak → yatırım çılgınlığı → ayakta kalma mücadelesi üçlüsünü izlediyse, bugün de ChatGPT’den Claude’a, Perplexity’ye kadar pek çok isim aynı koreografiyi sahneliyor. O zamanlar “her eve modem” kritik eşiğiydi; bugün “her şirkete GPU (Grafik İşleme Ünitesi) kümesi” diyoruz. Dizüstünde yazdığım bu satırlar bile bulutta dönen bir yapay zekâ modelini tetikliyor—ekran arkasında hummalı bir enerji ve silikon trafiği dönüyor.

İkinci paralel akış, sermaye musluklarında. Dot-com döneminde risk sermayesi beş yıl içinde altıya katlanmış, Nasdaq zirveye koşmuştu; patlamayla beraber endeks üçte birine indi. Günümüzdeyse Nvidia gibi çip devleri, birkaç çeyrekte trilyon dolarlık değerlemeler görür oldu. Yıl içinde “GPU yok satıyor” manşetleri atılırken, bir yandan da “bu kadar kart elektrik şebekesini çökertir mi?” sorusu yükseliyor. Tarih tekerrür ediyor: önce altyapıyı şişiriyoruz, sonra verimlilik hesaplarına sarılıyoruz.

Üçüncü nokta, “fazla kapasite” sendromu. 90’larda fiber kablolar kıtalara döşendi ama trafikten çok daha erken hazırlandı; fiyatlar dip yaptı, bazı operatörler battı. Şimdi benzeri, veri merkezlerine akan H100 ve B200 kartlarıyla yaşanıyor. Herkes “yarın talep patlar” diye depolama, soğutma, elektrik altyapısına yükleniyor. Ancak gerçek kullanım, çoğu zaman demo videolar ve prototip slaytlarından öteye geçemiyor. Elbette bu, altyapı yatırımlarının tamamen boşa gittiği anlamına gelmez; ama tarihin bize öğrettiği şu: “ne olur ne olmaz” diye inşa edilen her şeyin geri dönüş süresi sandığımızdan uzun olabilir.

Peki aynı filmi yeniden izlerken farklar yok mu? Var elbette. Dot-com günlerinde birçok girişimin geliri sıfıra yakındı; kâr etmek yerine “trafik” peşindeydi. AI dünyasında SaaS sağlayıcıları anında fatura kesiyor; aylık abonelikler, API (farklı platformların birbiri ile iletişim kurmasını sağlayan yazılımlar) çağrıları, token bazlı ücretlendirme devrede. Fakat kâr marjı hâlâ tartışmalı: elektrik ve soğutma gideri arttıkça, bazı modeller token başına zararına çalışıyor. Bir anlamda gelir var ama kâr cüzdanı delik.

Videoda altı çizilen en ilginç başlık, psikoloji. 1999’da “Yeni Ekonomi” söylemi vardı; bugün “Gen-AI her şeyi yutar” inancı kol geziyor. O dönemde plak şirketleri, “dijital müzik bir balon” derken Napster iki ayda milyon kullanıcıyı geçmişti. Bugün de avukatlar “daha ChatGPT doğru sözleşme yazamıyor, balon bu” diyor; ama freelance pazarlarda prompt mühendisliği ilanları yağıyor. Kalabalık, geleceğe aşırı anlam yüklemeyi seviyor; biz de hâlâ aynı kalabalığız.

Bir girişimci ve mentor olarak kendi derslerime gelirsem:

  1. Nakit akışı kraldır. Pets.com maskotu Super Bowl reklamında sevimliydi ama satışlar masrafı karşılamadı. AI girişimin varsa, demo sunumundan önce enerji faturasını ve API maliyetini hesapla.
  2. Altyapıyı kirala, ölçeği test et. Kendi GPU çiftliğini kurmadan önce bulut tabanlı çözümlerle pazarı yokla. Hem sermayeni yakmazsın hem de gereksiz stok riskini bertaraf edersin.
  3. Veri, en sağlam hendek. Amazon’u kurtaran lojistik ve kullanıcı verisiydi. AI tarafında da temiz, niş ve etik veri seti olanlar uzun vadede fark yaratacak.
  4. Regülasyonu oku. Avrupa ve Kaliforniya’da veri yerelliği, telif hakları, yapay içerik işaretleme gibi şartlar kapıda. Parametre sayısından önce uyumluluğu optimize eden kazanır.

Dot-com çöküşünden geriye Amazon, eBay ve birkaç dev daha kaldı, çünkü gerçek müşteri problemi çözüyorlardı. Ben de kendi mentorluklarımda “önce problem, sonra çözüm, en sonda AI” diyorum. Yapay zekâ, sorunu on kat iyileştiriyorsa araçtır; aksi hâlde dikkat dağıtan efekttir. Aynı bakışla, GPU yerine müşterinin uzun dönem sağladığı değer ve müşteri edinme maliyeti oranına odaklanmak hâlâ en iyi pusula.

Videonun kapanış cümlesi şöyle: “Balon mu patlar, dalga mı düzleşir bilinmez; ama temeli sağlam olmayan projeler elenir.” Ben de tam buradan yakalayıp şunu ekliyorum: Balon kelimesi kulağa ürkütücü gelse de arkada yatan teknolojinin değeri gerçek. İnternet balonundan yalnızca yatırımcılar değil, kullanıcılar da kazançlı çıktı—çalınan fiberler, hızlanan bağlantılar ve yeni iş modelleri hayatımızı dönüştürdü. Yapay zekâda da benzer bir altyapı mirası kalacak. Önemli olan, bu döngüyü “kimseye satılmayan NFT” projeleri yerine, sürdürülebilir, müşteri odaklı işlere çevirebilmek.

Kısacası, o meşhur billboard afişindeki “Hemen büyü hızlı büyü” sloganı yerini “Akıllıca karla büyü” anlayışına bırakmalı. Eğer bugün AI balonuna girmek istiyorsanız önce neyi, kimin için ve hangi maliyetle çözdüğünüzü netleştirin. Balon patlasa da patlamasa da müşteriyi mutlu eden, para kazanan, etik standardı yüksek girişimler ayakta kalacaktır. Geri kalanı mı? Onlar da bir gün teknoloji müzesinde nostaljik “GPU fosili” olarak yerini alır.