Yeni teknolojiler, insani yaşam biçimlerimize kolaylık sağlarken aynı zamanda yüzyıllar boyunca deneyim, kültür ile öğrendiğimiz klasik beğeni ve bakış açımızı da değiştirmektedir. Postmodern bakış açısı hayatımızın her alanına sirayet etmekte, klasik model olarak sunulan yaklaşımlara başkaldırmaktadır. Film ve dizilerde de bu yeni bakış açısı kendini göstermekte güzeller kahramanlıktan çıkmakta, kötüler iyi olarak karşımıza gelmekte bildiğimiz hikayeler yeniden biçimlenmektedir. Bu durum klasik doyum arayışına yeni alternatifler sunarken beyazlar ve siyahlardan oluşan kutuplar yerine grilere bırakmış, yeniden düşünmeye, empati kurmayı bizden isteyen yönlendirici modeller, hafızamızda yer tutmaya başlamıştır. Bu yeni yaklaşımlar yeni ticari bakış açılarını da geliştirmiş ve bir film ya da kitap hedef kitlesine tek bir alanda hitap etmekten çıkmış aynı anda birçok mecrada kendini sunarak karma bir medya stratejisi oluşturmuştur. Bu ayki yazımızı bu karma medya platformu olan Transmedya’ya ayırdık.
Transmedya; bir kavramın veya mesajın, farklı medyalar aracılığıyla birbirini tamamlayan biçimde kullancıyla buluşmasını sağlayan anlayış türüdür. Bir hikâyenin film, televizyon, kısa film, çizgi roman, animasyon, mobil, sosyal medya gibi birden fazla platformda sunulmasına transmedya öykü anlatıcılığı yada çoklu biçim veya geliştirilmiş hikâye anlatım,denir. Transmedya hikâyeciliğini terimi, “Multimedya”, “çoklu platform”, “karma medya”olarak da tanımlamaktadır. Transmedya hikayeciliği, farklı medya ortamlarında hem görsel hem sözlü dil yoluyla genişleyen hikâye anlatım yapısıdır. Hikâyenin parçaları farklı medya organlarında sunulmaktadır. Örneğin, hikâye deneyimine kitap ile başlayan izleyici/okuyucu buradan internete, oradan bir oyuna yönlendirilebilmektedir. “Bir transmedya öykü, çok sayıda medya platformunda açılır, her yeni metin bütüne kendine özgü ve değerli bir katkıda bulunur. Transmedya anlatının ideal formunda, her ortam yapabildiği en iyi şeyi yapar, yani bir öykü filmle izleyiciye sunulur, televizyon, roman ve çizgi romanlarla genişler, dünyası onun aracılığıyla keşfedilir veya bir eğlence parkında deneyimlenir”. Jenkins’in tanımında bahsettiği gibi transmedya, geleneksel yöntemlerde olduğu gibi, hikâyeyi izleyiciye tek bir medya organı üzerinden anlatmaz. Bunun yerine, hikâyeyi parçalara ayırarak, her bir parçanın farklı platformda deneyimlenmesini sağlamaktadır. Burada her bir medya organı, kendi diliyle ve yeteneğiyle sürece dâhil olmaktadır. Her bir medya organı, üstlendiği görevi kendi organiğine göre yerine getirmektedir. Bu süreçte, izleyici kitapta okuduğu bir hikâyenin diğer bir parçasını bir eğlence parkında deneyimleyebilmektedir. Kitap yazılı bir anlatımla kendi yeteneğine uygun olarak izleyiciye deneyim yaşatırken eğlence parkı hikâye unsurlarına direkt temas sağlayabilmektedir. Böylece, izleyiciler her bir medya platformunda farklı deneyim yaşamakta ve parçaları birleştirdiğinde anlamlı bir bütüne ulaşmaktadır.
Özünde hikâye olsa da Transmedya bir hikâyeden daha fazlasıdır. Transmedya, çoklu ve farklı duyusal katılımlarla biçimlenen ve deneyime bağlı olan bir hikâye ile ilgilidir. Transmedya anlatıda izleyiciler yaratıcı sürecin bir parçasıdır, bu yüzden daha fazla gerçeğin kişiselleştirilmiş formuna yol açmaktadır. Geçmişten bugüne yapılan iletişim kampanyaları incelendiğinde, herhangi bir anlatının tek bir medya üzerinden tüketildiği görülmektedir. Geleneksel medya algısında bir şey tüketildiğinde, belirli bir zaman içerisinde, başka hiçbir şey tarafından bölünmeden algılanmaktadır. Tüketici, sadece televizyon reklamını izleyerek anlatılan kampanya hakkında detaylara sahip olabilmektedir. Oysaki transmedyal bir anlatı içerisinde, her bir mecra (medium) tek başına anlamlı olabilmektedir. Ancak, aynı zamanda diğer üretilmiş ürünlerin de algılanmasını zenginleştirmektedir. Kısacası medya tüketiminin sahip olduğu klasik bakış açısı, transmedya ile değişikliğe uğramıştır. Transmedya, anlatıyı farklı kanallara ayırmakta ve aynı hikâyenin farklı mecralarda tüketilmesine imkân sağlamaktadır. Tek bir medya artık insanların yaşam tarzını tatmin etmediğinden ve ilgisini çekmediğinden çoklu medya boyunca hikâyeler anlatılmaktadır. Bu çoklu medya kullanımında dikkat edilmesi gereken bir nokta ise mecraların birbirleriyle aynı içeriği anlatmamasıdır. Hikâye, farklı medyalarda, farklı içeriklerle aktarılmaktadır.
Böylece hikâyenin parçaları farklı medya organlarında farklı içerikler ile tüketilmekte, bir araya gelen parçalar bir bütünü temsil etmektedir. Transmedya kavramını somutlaştıran kısım işte burada. Film, dizi yada animasyon gösterime sunulurken binlerce insan aynı anda o anlatıyla ilgili sosyal medya üzerinden “capsler” yapıyor ya da TV başında filmi izledikten sonra farklı bir konuya geçmek yerine internet üzerinden hikayenin forumuna üye oluyor ve kendisi de anlatıya bir katkı sunmaya çalışıyor. Yani izleyiciler kolektif zeka ile bir şeyler üreterek edilgenlikten çıkıp etken pozisyona geçiyor. Böylece bir anda internette farklı mecralar üzerinden hikaye, adeta virüs gibi yayılıyor. Bu da pazarlamacıların hikaye aracılığı ile hiçbir zaman ulaşamayacakları bir kitlenin dahi, “kendi gözünden reklam” yapma fırsatını sunuyor. Filmler, diziler kendi fanını oluşturuyor. Örneğin Angry Birds bir oyun olarak başladı. Çizgi romanı, animasyonu, filmi ve oyuncakları birbirini izledi ve artık onun tutkulu bir izleyici kitlesi var. Bu izleyici sadakatinin oluşmasına sebep de oldu.
İlk örneklerini Star Wars, Matrix, Yüzüklerin Efendisi, Lost, gibi film ve dizilerin, üretim ve pazarlamasında gördüğümüz “transmedya hikayeciliği”, son yıllarda reklam ve pazarlama iletişimi endüstrisinde de tartışılan bir disiplin olarak tanımlanmaktadır. Yeni iletişim teknolojilerindeki belli başlı gelişmelerle beraber transmedya kavramı literatürde, adından söz edilir bir biçimde yerini almaya başlamıştır. Transmedya, sahip olduğu yeni anlatımı, içeriği ve kitlelerle kurduğu etkileşim biçimleriyle tüketicisinin yeni deneyimler kazanmasına da oldukça olanak sağlayan bir altyapıyı desteklemektedir. Filmler, televizyon dizileri, oyunlar ve oyuncaklar arasındaki ilişkisinin tanımlanması için de Transmedya kullanılmaktadır.
Bir twitter mesajı beni çok etkilemişti. Mesajda şu yazılıydı:” Ne olacak bu gençlik böyle ne kadar da asiler… hiç bize benzemiyorlar…” Bu yazı bir Sümer tabletinden alıntıdır deniliyordu. Bu mesajdan anlaşılan şu ki, biz kendi bakış açımız ile yeni zamanı değerlendiremeyiz. Eğer zamanın ruhunu yakalarsanız siz o zamana ait olursunuz yok inat ederseniz geçmiş deneyimlerinizle yok olup gidersiniz. Her kuşağın hayata bakışı ve hayata verdiği önem farklıdır. Yeni çağın çocukları yeni çağın teknolojileriyle hayatlarını birleştirdi. Geleneksel hikâye anlatısı onlar için artık yeterli değil. Yeni çağa ayak uydurmak isteyenler yeni çağın sunduğu imkanları değerlendirmek zorundadır. Yeni teknolojiler bize yeni hikâye anlatma yöntemlerini sunmaktadır. “Dün dünde kaldı cancağızım bugün yeni şeyler söylemek lazım.” (Mevlana C. Rumi)
Kaynakça: