Hangi işle ya da hobiyle ilgilenirseniz ilgilenin fark etmiyor. Gün içinde size sorulan “Nasılsın?” Sorusuna genellikle “Çok yoğunum” ya da “yoğunum” şeklinde cevap veriyoruz. İş insanı, girişimci, öğrenci, serbest çalışan, esnaf veya ev işleri ile uğraşan biri olmanız fark etmiyor. Herkes neredeyse her zaman yoğun ve zamansız durumda oluyor. Sürekli olarak birtakım işleri yetiştirmeye çalışıyoruz, istediğimiz ya da hayal ettiğimiz şeyleri yapmak için genellikle zamansızlıktan şikâyet ediyoruz. Sevdiğiniz bir arkadaşınızla görüşmek istiyorsunuz, izlemek istediğiniz bir tiyatro var, yarım bıraktığınız spora dönmelisiniz ya da o hayal ettiğiniz huzur dolu yurt dışı tatili hep aklınızda, düşündüğünüz girişim bir gün hayata geçmeli ancak hiçbiri için zamanınız yok. Bu zamansızlık, süreç içerisinde stres yaratıyor ve o stres daha az zamanımız kaldığı hissini ateşliyor. Acaba zamanımız olmadığı için mi stres oluyoruz yoksa stres olduğumuz için mi zamanımız olmuyor? Ben buna “Stresli Zamansızlık Kısır Döngüsü” diyorum.
Stresli zamansızlık Kısır Döngüsünü hem iş insanları ve girişimciler ile yaptığım gözlemlerde hem de kendi sosyal çevremde çok sık rastlıyorum. (Bu duruma kendimi de katarak söylüyorum.)
Bu kısır döngü bazı olumsuz sonuçlara sebep oluyor;
Neyle uğraşırsanız uğraşın en büyük kısıtın “zaman" olduğunu zaten biliyoruz. Yetişmesi gereken her neyse; bir proje, bir girişim, bir ev işi, bir ödev fark etmiyor. Acaba “yoğunum” cevabını vermek yerine kısıtlı zamanımızı daha verimli, anlamlı ve istediğimiz şekilde değerlendirebilir miyiz? Bence evet. Bununla ilgili bazı tespitlerim ve çözüm önerilerim var:
Stresli zamansızlık kısır döngüsünü kırmak sizin için gerçekten neyin önemli olduğunu anlamaktan geçer.