Pandemi sürecinde yaşanan belirsizlik, birçok ekonomistin var olan teorilerini tekrar gözden geçirmelerine ve yeni projeksiyonlar yapmalarına sebep oldu. Burada en çok sorulan soru, ekonomik aktivitenin ne zaman ve ne şekilde düzeleceği şeklinde gerçekleşti. Ekonomik aktivite aslında hayatımızın birçok alanını etkiliyor. Bir sonra yapacağınız tatil, çocuğunuzu göndereceğiniz okul, oturacağınız ev, bineceğiniz araba, nerede çalışacağınız, hangi şartlarda yaşayacağınız bunlardan bazıları olarak sayılabilir. Önce kısaca tanımlardan başlayalım:
V şeklinde ekonomik düzelme, şekilden de anlaşılacağı gibi çok hızlı bir toparlanmaya işaret ediyor. Her şey çok hızlı bir şekilde krizden önceki durumuna geri dönüyor. Pandeminin başladığı mart ayından beri bunun gerçekleşmediğini gördüğümüzü söylemek yanlış olmaz.
U şeklinde ekonomik düzelme, belli bir süre durgunlaşan ekonominin 6 ay gibi bir süre içerisinde tekrar hızlıca toparlanacağına işaret ediyor. Bu tanımla toparlanmanın 2021 başında başlayacağını ön görebiliriz. Olabilir mi? Şu an bir şey söylemek çok zor ancak pandeminin yarattığı etkilerin çok kısa sürmeyeceği ortada gözüküyor.
L şeklinde ekonomik durgunluk ise çok uzunca bir süre ekonominin eski haline dönmeyeceğini hatta bunun belki de hiç olmayacağını öne sürüyor. Bu senaryo bana çok gerçekçi gelmiyor, çünkü ekonomik sistem çökmediği sürece insanlar kendi alışkanlıklarına ve gelir düzeylerine dönmek istiyorlar. Bu istek talebi, talep ise arzı etkileyecektir. Olasılığı düşük olan bir senaryo olarak gözüküyor.
Gelelim aslında en çok korkulan K şeklinde düzelmeye; bu senaryoda zengin olan kesim daha zengin, gelir düzeyi düşük olan kesim ise daha çok fakirleşiyor. Var olan istatistiklere baktığımızda bunun gerçek olduğunu çok net görebiliyoruz. Amazon’un kurucusu Jeff Besoz, Tesla ve SpaceX’in kurucusu Elon Musk gibi dev isimlerin açıklanan kişisel servetleri bu durumu gösteriyor. Ancak K şeklindeki ekonomik toparlanmanın bu dönemde “yeni” bir şeymiş gibi anlatılması bana ilginç gelen taraf oldu.
2000’li yılların başından bu zamana kadar olan süreçte gelir dağılımı eşitsizliğini gösteren Gini katsayısı gelişmiş olan bütün ülkelerde artıyor. Ülkemizde 2007 yılında 38,4 olan katsayı, 2018 yılında 42’ye kadar yükselmiş gözüküyor. Gini katsayının yükselmesi gelir dağılımındaki eşitsizliğe işaret ediyor. Demek istediğim K şeklindeki ekonomik toparlanma bir pandemi senaryosu değil, zaten son 20 yıldır ortada olan bir gerçek. Evet pandemi bunu daha keskin ve daha sert hale getirdi ancak kafamızı önümüze alıp çok ciddi bir şekilde düşünmemiz gereken yıllar önümüzde gözüküyor.
Bundan en kolay çıkışımız, toplumun birbiri ile olan iş birliği, güveni ve üretmesi ile olacağı çok açık. Ancak uygulanan politikalar ve söylenen programlar bunu destekler olmaktan çok uzakta kalıyor. Eşi benzeri olmayan bir döviz kuru hareketi, faiz oranı, tam olarak verilerini öğrenemediğimiz bir işsizlik verisi ile önümüzü görmeye çalıştığımız bir dönemdeyiz. Böyle ortamlarda reel bir yatırım yapmak, tabana yayılan, ön görülebilir bir hedef kitleye üretim yapmak gittikçe zorlaşıyor. İşin kötüsü gücü elinde tutanlar K şeklinde olan senaryonun yukarısında yer aldığı için bu durumu değiştirmek için çaba sarf etmiyorlar.
Kendi kendini besleyen bu kötü kısır döngüden kurtulabilmek için, üretkenliği, liyakati, şeffaflığı besleyen politik ve ekonomik sistemleri oluşturmamız şart. Aksi takdirde açılan gelir uçurumu hem toplum sağlığı hem de güvenliği açısından çok büyük tehlike arz ediyor.