ÜNİVERSİTELERİN TERCİH DÖNEMLERİNDE ÖĞRENCİLERLE İLETİŞİM KURARKEN GÖZ ARDI ETTİĞİ 4 ŞEY

Yaklaşık 20 yıllık bir üniversite öğretim elemanı olarak birçok üniversiteyi tercih dönemlerinde izleme fırsatı buldum. Her ağustos ayının ilk 2 haftası üniversiteler ve üniversite tercihi yapan öğrenciler ve aileleri açısından oldukça hareketli geçiyor. Aileler çocuklarının puan durumlarına göre en iyi eğitimi mutlaka alması gerektiğini düşünüyor. Vakıf üniversite sayısının artması ve bu konudaki rekabetin üst boyutlara taşınması ile birlikte bundan 10 yıl kadar önce çok üzerinde durulmayan tanıtım faaliyetleri birçok üniversite için hayati önem taşımaya başladı. Üniversiteler bu süreç içerisinde belli başlı içerikleri tanıtmaya ve anlatmaya çalışıyorlar. Bunların arasında;

- Burs imkanları

- Yurt imkanları

- Sosyal imkanlar

- Öğretim Elemanlarının kalitesi

- Kampüs olanakları (teknoloji, yeme-içme, sosyalleşme, kütüphane ve diğerleri)

- Uluslararası bağlantılar

- Girişimcilik ve yenilikçilik olanakları

gibi faktörler bulunuyor. Üniversiteler özellikle son 10 yıl içerisinde tercih dönemimde sosyal medyayı aktif olarak kullanmaya başladı. Öğrencilerin kafalarındaki hemen bütün sorulara canlı ve çevrimiçi cevaplar veriliyor, etkileşimin cevap süresi kadar verilen cevapların içeriğinin de çok doğru olması gerekiyor. Birçok üniversitede sadece tercih dönemi için ayrıca bir sosyal medya stratejisi belirleniyor, bazıları da ajanslar ile çalışıyor. Bu sene şöyle bir baktığımız zaman üniversitelerin öğrencilere ulaştığı kanallar ve ulaşma şekilleri aşağı yukarı şu şekilde gerçekleşiyor,

Facebook: Beğeni sayfası, üniversite imkanları ile ilgili ağırlıklı olarak fotoğraflar, üniversite fiziksel olanakları tanıtım videoları, başarılı mezun profilleri, üniversitenin ulusal ve uluslararası başarılarının anlatıldığı haberler ve bültenler, öğrenci kulüpleri ve etkinlikleri

Twitter: Paylaşılan anlık etkileşim fotoğrafları, üniversite ile ilgili başarı hikayeleri, üniversitenin daha önce kazandığı başarılar ve bununla ilgili haberler, kampüsten anlık paylaşımlar.

Youtube: Üniversitenin genel tanıtım videosu, bölüm tanıtım videoları, sosyal imkanları ile ilgili videolar, tercih dönemi için viral bir video, öğretim elemanları ve öğrencilerin etkinlik videoları, öğretim elemanları ve üniversite öğrencileri ile sohbetler.

Linkedin: Üniversite kurum hedefleri, üniversite tanıtım kataloğu, mezunların başarıları, akademik başarılar, uluslararası anlaşmalar.

Instagram: Üniversite içerisinde çekilen manzara fotoğrafları, öğrencilerin çektiği fotoğraflar, etkinlik görüntüleri, ünlü isimlerin üniversiteyi ziyaret fotoğrafları, öğrenci kulüplerinin başarılı etkinlik görüntüleri. Üniversiteye özel filtreler kullanılması, özel hikâye anketleri yapılması ve canlı yayınlar.

Twitch: Üniversite tarafından ya da ilgili markalar ile düzenlenen oyun turnuvalarının yayınlanması, sponsorluk etkinlikleri.

Bu yazılanların elbette fazlasını yapan üniversiteler mevcut ancak genel profil olarak ulaşma kanalları bu şekilde gerçekleşiyor. Ancak bu şekilde öğrenciye ulaşım ne kadar etkili oluyor? Etkileşimi arttıran başka yollar olabilir mi? Kendi gözlemlerime dayanarak gözden kaçabilecek bazı durumları belirtmek istedim:

1) Sosyal medya iletişimi yoğunluğunun bütün seneye yayılmaması: Üniversitelerin tercih dönemlerinde çok yoğun sosyal medya kullanması anlaşılır bir strateji ancak bu yoğunluğu hiç düşürmeden bütün döneme yaymak çok daha etkili bir strateji olabilir. Sonuçta temmuz ayında verilen mesaj sayısı, mesaj yoğunluğu ve bilgi karmaşası çok daha fazla olabiliyor. Bu sonuç olarak mesajın etkinliğini düşürüp ulaşma maliyetlerini arttırıyor.

2) Sosyal medyada 'gençleri anlıyoruz onlar gibiyiz' bakış açısının yaygın olması: Üniversiteler 17 yaşında bir öğrencinin ve ailesinin psikolojisini göz önüne alarak onların davranış şekilleri ile kendilerini ifade etmeye çalışıyorlar. Tabi bu çoğu zaman oldukça ilginç durumların ortaya çıkmasına sebep olabiliyor. Kampüste selfie çeken öğrencilere ödül veren üniversiteler, öğrencileri ile birlikte çimlerde dans eden akademisyenler, kampüste özgürce atlayıp zıplayan çatılara çıkan öğrenciler gibi. Empati kurmak iletişimin en temel kurallarından bir tanesidir ancak her üniversite bunu yaparken kendi örgüt iklimini de düşünerek hareket etmesi gerekiyor. Her üniversite insanların zihninde nasıl konumlanmak istediğine karar verip oluşturmak istediği iklim ile kendini ifade ederse çok daha samimi tanıtımlar yapabilirler.

3) Akademik başarıların sadece sıralamalar ile ifade edilmesi: Üniversiteler tercih dönemlerinde bolca ulusal ya da uluslararası derecelendirme kuruluşlarının yaptığı akreditasyonlardaki sıralama ile övünerek kendilerini ifade ederler. Sıralama vermek zihinde çok daha kolay kalabilmeyi sağlamaktadır. Yani biz şu eğitimleri çok iyi veriyoruz demek yerine bu eğitimlerde X kuruluşunun yaptığı değerlendirmede 2. olduk demek daha net bir ifade olmaktadır. Ancak o kadar çok derecelendirme yapan kurum ve kuruluş ortaya çıkmıştır ki her üniversite mutlaka bir şeyde ya 1. ya da 2. olmaktadır hatta yeni kurulan üniversiteler bile bazı derecelendirmelerde yukarıda olduğunu ifade etmektedir. Eğitimin ve eğitmenin kalitesini ifade etmek sadece akademik unvanlar veya bu tür derecelendirmeler ile değil eğitim deneyimin nasıl olduğunu bütün sene boyunca ulaşılabilir hale getirmekle çok daha etkili olabilir. Amerika'da ve Avrupa'da birçok iyi üniversite ders ortamını, derslerini ve bütün dönem programlarını dünyaya açarak derslerdeki deneyimleri paylaşıyorlar. Bu tür bir program yapma sıralama ve derecelendirme sonuçlarından çok daha etkili olabilir.

4) Üniversitenin kendi öğrencileri ile olan iletişiminin eksik kalması: Yeni ve başarı potansiyeli olan öğrencileri üniversiteye çekmek elbette her üniversitenin en büyük hedefi. Ancak burada yıllardır gözden kaçan en önemli nokta üniversitenin tercih döneminde yaptığı hızlı etkileşim stratejini, kendi öğrencilerine yeteri kadar uygulamaması olarak karşımıza çıkıyor. Bu da aday öğrencilerin en samimi buldukları o üniversitenin öğrencileri ile olan iletişimine olumsuz olarak yansıyor. Üniversitelerin öğrencilerinin yaşadığı sorunlarda o an var olan kaynaklar ve durum itibariyle sorunu çözemeyecek durumda olsa bile bunu açıklaması oldukça kritik hale geliyor. Hali hazırda öğrenci olanların paylaşımlarına ve şikayetlerini doğru şekilde anlamak ve yönetmek artık çok daha önemli hale geldi.