Dünyada özellikle son 30-40 yıldır tartışılmakta olan medya okuryazarlığına verilen önem ve konuyla ilgili yapılan çalışmalar ülkeden ülkeye farklılık göstermektedir. İngiltere, Avustralya, Güney Afrika, Kanada ve Amerika gibi ülkeler medya okuryazarlığı alanında öncü ülkeler durumundadır (İlhan vd 2015: 46)
1920’li yıllarda İngiltere’de başlatılan 'Medya okuryazarlığı Eğitimi Seferberliği' şu anda birçok Avrupa Ülkesinde ve Amerika’da uygulama dâhilindedir (Taşkıran, 2007: 7). Bu ülkeler, medyanın gücünü erken keşfederek öğretim programlarına “medya okuryazarlığı”nı dâhil etmişlerdir.
1950 ve 1960’lı yıllarda reklam sektörü altın çağlarını yaşamıştır ve medya önemli bir hale gelmiştir. Medya okuryazarlığı, medya iletilerinin insanlar üzerindeki olumsuz etkilerine ilişkin araştırmalar 1960 yıllarında başlamıştır. 1960’larda Medya Okuryazarlığı alanında bir değerler dizisi değişikliği gerçekleşti. Bu değişiklikle popüler kültürün zararlı olduğu görüşü değil, onun dâhilinde çalışmak önemsenir hale geldi (Taşkıran, 2007: 91).
1970’lerden itibaren Amerika’da kitle iletişim araştırmaları odağını izleyici üzerine kaydırmaya başlamıştır. 1970’lerde eleştirel televizyon izlemeyle ilgili, ilk ve ortaöğretim düzeyinde ilk kolektif çaba başlatılmıştır. 1970 ve sonrası yıllarda, televizyonun ortaya çıkardığı olumsuz etkiler üzerinde çalışmalar yapılarak medya okuryazarlığının tanınırlığının artırılması kişisel ve toplumsal olarak sağlandı (Çepni vd., 2015). Bu yaklaşım, metinlerin ve üreticilerin izleyiciler üzerindeki mutlak kontrolüne ve etkisine karşı çıkarken etkin/aktif izleyici anlayışını gündeme getiriyordu. Amerika’da var olan araştırma geleneği daha çok, medya, içerikler ve izleyiciler üzerindeki etkiler hakkında deneye dayalı birtakım araştırmaların yapılmasına yönelikti. Amerika Birleşik Devletleri’nde Medya Okuryazarlığı bu deneye dayalı gelenek çerçevesinde bir eğitim sorunu olarak ele alınmaktaydı (Hepkon ve Aydın, 2011: 75). Başlangıç itibarıyla 70’li yıllarda Medya Okuryazarlığı ‘kötü medya içeriği’ne karşı çocukları korumak üzerine inşa edilmiştir. Korumacı yaklaşımla işe başlanmıştır. Bu dönemde Medya Okuryazarlığı materyalleri ve derslerinde ebeveynlere yönelinmiştir. Gelişmelerle birlikte ABD ‘de Medya Okuryazarlığı alanındaki kayma, korumacı yaklaşımdan, eleştirel düşünme ve üretim becerilerinin geliştirilmesine dayanan güçlendirmeci yaklaşıma doğru olmuştur.
1980’lere gelindiğinde, medyanın ideolojik gücünün imgenin doğallaştırılmasına bağlı olduğu kabul edildi. Böylece kurgulanmış iletiler doğal olarak kabul görmüş oldular. İmge ve temsillerin tüketimi de Medya Okuryazarlığının odak noktası haline geldi (Taşkıran, 2007: 92). 1980’lere kadar Medya Okuryazarlığı eğitimi Avrupa ülkelerinde yaygınlaştı. 1980’lerden sonra özellikle ABD ve Kanada gibi Medya Okuryazarlığı eğitiminin yaygın olduğu ülkelerde Medya Okuryazarlığı mevcut programlara dâhil edildi. Medya okuryazarlığına katkı sağlayan UNESCO (Altun, 2011: 97), 1982'de “Uluslararası Gründwald Medya Eğitimi Konferansı” ile birlikte medya okuryazarlığını tanıtmıştır. Bu konferans dinleyenler tarafından yoğun ilgi görmüştür (İlhan ve Aydoğdu E., 2015: 46). 80’lerin sonlarında Birleşik Devletler’de Medya Okuryazarlığı ivme kazandı. 1987’de Kathleen Tyner San Francisco temelli Strategies for Media Literacy adlı projeyi başlattı ve Medya Okuryazarlığı kaynakları oluşturuldu, eğitmenlerin eğitimi yapıldı, Strategies adlı dergi çıkartıldı (Sezer 276). 1980 ve 1990 yıllarında birçok Avrupa ülkesinde medya okuryazarlığı ders olarak okutulmaya başlanmıştır. Başlangıçta derslere ek olarak verilen medya okuryazarlığı, daha sonraki süreçlerde kendi adıyla seçmeli ders olarak verilirken bazı ülkelerde de zorunlu ders olarak okutulmaktadır.
1990'lı yıllar ve sonrasında medya okuryazarlığı, farklı dallardaki akademisyen ve araştırmacılarla birlikte pek çok konferansta tartışma konusu olmuştur. Medya mesajlarının kitlelere olumsuz etkilerine dikkat çekilerek çözüm olarak medya okuryazarlığının önemi noktasında birlik oluşturulmuştur. Çocukların, medyadan etkilenen kesim olmasından kaynaklı ülkelerde medya okuryazarlığı dersi ilkokul seviyesinde de verilmektedir (RTÜK, 2007).
İngiltere ve İskandinav ülkelerinde Medya Okuryazarlığı uzun zamandır tartışılıyor olsa da AB kurumsal düzlemine Medya Okuryazarlığı kavramının girmesi ancak 2000 yılı sonrasına denk gelir (Pekman, 2011: 42). 2000 Lizbon Zirvesi’nden bu yana Medya Okuryazarlığı konusunda fikir üretme toplantıları düzenlenmiş ve e-eğitim girişim bünyesinde otuz kadar Medya Okuryazarlığı projesi için 3,5 milyon Euro destek verilmiştir (Pekman, 2011: 43).
Başlangıçta sivil toplum hareketi olarak doğan Medya Okuryazarlığı konusu daha sonra hükümetler tarafından da benimsenmiştir. Bugün ABD, Kanada, İngiltere, Almanya, İtalya, Hollanda, İskoçya, İspanya, İsveç, Fransa, Danimarka, Finlandiya, Avusturya ve Avustralya gibi ülkelerde hükümetlerin de desteğiyle ilkokul düzeyindeki okullarda Medya Okuryazarlığı dersleri okutulmaktadır. Medya okuryazarlığı eğitimi bazı ülkelerde çeşitli yaş gruplarında zorunlu olarak okutulurken bazı ülkelerde anadil, sosyal bilgiler ve sanat dersleriyle ilişkilendirilerek verilmektedir. Amaç medyanın olası zararlı yayınlarından çocukları korumanın ötesinde eleştirel bakış açısı geliştirip bilinçlendirmektir.
Türkiye’de Medya Okuryazarlığının Tarihsel Gelişimi
Dünya’da özellikle 1970’lerden itibaren tartışılmaya başlayan medya okuryazarlığı Türkiye’de adını ilk olarak 2003 yılında “İletişim Şurasında” duyurmuştur. Şûra’da konuşmacı olan Prof. Dr. Şermin Tekinalp konuya şöyle dikkat çekmiştir; “Çocukların korunması ile ilgili Avrupa Birliği hayli yol aldı ve 1970’lerden itibaren gerek ABD gerekse bazı Avrupa ülkelerinde medya okuryazarlığı dersi konuldu. Bu konuda Türkiye hiçbir şey yapmadı, Medya Okuryazarlığı dersinin derhal müfredatlara konulması, ilköğretim ve ortaöğretimde okunması lazım.” (İletişim Şurası, 2003 s:183 185).
Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun organizasyonuyla, Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü ve TRT'nin de katkılarıyla 20-21 Şubat 2003 tarihinde Ankara'da İletişim Şûrası düzenlenmiştir. Şûra'nın çalışma komisyonlarından biri olan Radyo ve Televizyon Yayıncılığı Komisyonu Sonuç Raporunda önerilen konulardan biri, "çocukların zararlı yayınlardan korunması için Avrupa Birliğine uyumlu çalışmaların başlatılması ve ilk ve orta öğretim ders programlarına, çocuklar ve gençlerin bilinçlendirilmesini sağlayacak medya okuryazarlığı dersinin eklenmesi" olmuştur (RTÜK,2016).
Şûra sonrasında Radyo ve Televizyon Üst Kurulu konuyu gündemine almış, 2004 yılında Devlet Bakanlığı bünyesinde kurulan, ülkemizin önde gelen kamu kurumlarının, sivil toplum örgütlerinin ve üniversitelerinin temsil edildiği Şiddeti Önleme Platformunda, ilk kez ilköğretim okullarında medya okuryazarlığı derslerinin okutulmasını önermiştir. Üst Kurulun bu önerisi geniş kabul görmüş ve hem Medya Alt Komisyonu raporuna hem de eylem planına alınmıştır. Aynı yıl, Üst Kurul tarafından Millî Eğitim Bakanlığıyla iletişime geçilerek, okullarda medya okuryazarlığı dersleri verilmesinin önemine dikkat çekilmiştir (RTÜK, 2016).
İletişim Şura’sının sonuç raporu ile gündeme gelen medya okuryazarlığının tarihsel gelişiminin daha iyi anlaşılması için bu çalışmada medya okuryazarlığı üç ayrı döneme ayrılarak ele alınmaktadır. İlk olarak 2003-2006 yılları arası “Hazırlık Dönem”dir. İkinci dönem 2007-2013 yılları arası “Medya Okuryazarlığı Eğitimi”nin başladığı ve aynı zamanda akademik çalışmaların arttığı dönemdir. Son olarak 2014 yılından günümüze “Yeni Medya Okuryazarlığı”nın konuşulup tartışıldığı dönemdir (Kazan, Balkın: 2018).
2003- 2006 Yılları Medya Okuryazarlığı Yolculuğu
Bu dönem medya okuryazarlığı kavramıyla ilk defa karşılaşılmaktadır. Dünyadaki çalışmaları takip edip Türkiye’de dersin ön çalışmalarının yapıldığı ve medya okuryazarlığı eğitiminin neden önemli olduğu üzerinde vurgu yapılan dönemdir. Bu dönemin en önemli çalışmaları kronolojik sıraya göre aşağıda verilmiştir (Kazan, Balkın: 2018).
2007–2013 Yılları Medya Okuryazarlığı Eğitimi
Türkiye’de 2007-2008 eğitim öğretim yılı ile beraber medya okuryazarlığı dersi tüm Türkiye’yi kapsayacak şekilde müfredattaki yerini almıştır. Ders 6,7. ve 8. sınıflarda seçmeli olarak haftalık bir ders saatinde sosyal bilgiler öğretmenleri ile Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) bünyesinde görev yapan iletişim fakültelerinden veya basın yayın yüksekokullarından mezun olan sınıf öğretmenleri tarafından verilecekti. Bu amaçla 103 kişiden oluşan bir öğretmen grubu 25–28 Haziran 2007 tarihleri arasında 3 gün süreyle medya Okuryazarlığı “Eğitici Eğitimi Programı” çerçevesinde hizmet içi eğitme tabi tutulmuştur (Arhan, Yavuz, 2016).
Oluşturmacı yaklaşımla hazırlanan Medya Okuryazarlığı Dersi sınav ya da notla değerlendirilmeyecek olan öğrencilerin kazanımlarının değerlendirmesini öğretmenler gözlem, görüşme, sözlü sunum, performans değerlendirme, özdeğerlendirme, akran değerlendirme, öğrenci ürün dosyası ile yapabilecektir. Aşağıda bu süreç çerçevesinde önemli çalışmalara yer verilmiştir (Kazan, Balkın: 2018).
Bu dönem aynı zamanda akademisyenlerin konuya ilgisinin yoğun olduğu bir dönemdir. İlk yüksek lisans ve doktora çalışmaları başlamış, düzenlenen çeşitli kongre ve sempozyumlarda konuya dikkat çekilmiş, dersin öğretim programı, dersin seçmeli olması, sadece 6,7, ve 8.sınıflarla sınıflandırılması, deriverecek olan öğretmenlerin hangi branştan olması gerektiği konuları dönem içerisinde hep önemli olmuş ve özellikle dönemin sonlarına doğru akademik çalışmalar artmıştır (Kazan, Balkın: 2018).
2006 yılında MEB tarafından hazırlanan Medya Okuryazarlığı Dersi Eğitim Programı Kılavuzu’nda; medya okuryazarlığı dersinin öncelikli amacını medyaya eleştirel bakma, medya bilinci kazandırma, gerçek ile kurgu arasındaki farkın ayırt edilebilmesi olarak belirtilse de çocukların medya karşısında savunmasız alıcı durumunda oldukları ve medyanın zararlı etkilerinden korunmaları gerektiği gibi ifadeler, benimsenen medya eğitimi modelinin korumacı olduğunu yansıtmaktadır (Binark ve Bek, 2007: 91).
2014 ve Günümüz Yeni Medya Okuryazarlığı Eğitimi
Millî Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığının 11.09.2006 tarihli ve 354 sayılı kararı ile kabul edilmiş olan bir İlköğretim Seçmeli Medya Okuryazarlığı Dersi Öğretim Programı; aynı kurul tarafından, “Ortaokul ve İmam Hatip Ortaokulu Medya Okuryazarlığı Dersi Öğretim Programı” ismiyle ve yeni içeriği ile 11.12.2013 tarih ve 239 sayılı kararı ile değiştirilerek 2014-2015 öğretim yılından itibaren uygulanmaya başlanmıştır. Programın öğrenme alanları ve ünitelere göre kazanımları aşağıda yer almaktadır (Sayın, 2015).
2014 –2015 Medya Okuryazarlığı dersi programının önceki programdan en önemli farkı; medya okuryazarlığı eğitiminde araç (TV, internet, gazete vb.) temelli bir yaklaşım yerine, beceri temelli bir yaklaşımı esas almasıdır. Bu beceriler alan yazında da sıklıkla vurgulanan erişim, çözümleme, değerlendirme ve üretim becerileri olarak ele alınmıştır (Kazan, Balkın: 2018).
Yeni medya sistemleri ve Medya Okuryazarlığı
2014 –2015 Medya Okuryazarlığı dersi için yeni öğretim programı
MEB -Uzaktan Hizmet içi Eğitim Programı
2016–RTÜK-Medya Okuryazarlığı dersi araştırması
2018 – 2019 İlköğretim 7. ve 8. sınıflarda okutulmakta olan Medya Okuryazarlığı Dersi Öğretim Programı, Millî Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığının 13 Haziran2018 tarihli kararı ile güncellenmiştir.
Tarihsel süreci ayrıntılı anlattıktan sonra medya okuryazarlığı dersi niçin gereklidir sorusuna cevap vereyim.
Yüksek lisans öğrencim, Batın Berr Güney ile yaptığımız “Göstergelerin Medya Okuryazarlığına Katkısı” çalışması bize bu konuyla ilgili çok önemli somut çıktılar sundu. Katılımcılara önce anket çalışması yapıldı arkasından karar verilmiş bir diziye ait göstergelerin yoğun olarak verildiği resimler gösterildi ve son olarak diziden yine belirlenen sahneler izletildi. Katılımcılara, bakılan resim ve izletilen sahneler hakkında fikirleri soruldu.
Katılımcıların tamamı farklı meslek gruplarından enaz lisans eğitimi almış kişilerden oluşuyordu. Bir yönüyle deneysel içerik taşıyan çalışmada katılımcılara önce, Medya Okuryazarlığı eğitimi alıp almadıkları daha sonra Medya Okuryazarlığı denilince akıllarına ne geldiği sorusu yöneltildi. Ne kadar süre dizi ya da film izledikleri, izledikleri filmlerin kendilerini nasıl etkilediği, film yada diziyi izlerken nasıl çekildiğini düşünüp düşünmedikleri gibi birçok soru yine anket çalışmasında yeralıyordu. Daha sonra göstergelerin yoğun kullanıldığı “Teşkilat” dizisinden önceden karar verilmiş resimler gösterildi ve ne anladıkları soruldu. Katılımcılara son olarak da belirlenmiş dizi sahneleri izletildi ve sahneleri değerlendirmeleri istendi.
Medya okuryazarlığı dersini almış olan katılımcılar gösterilen resimlere ve izletilen filimlere daha eleşitirel yaklaştıkları ortaya çıktı. Gösterilen resimlerdeki göstergeleri daha dikkatli ve eleştirel izledikleri çalışma sonucunda ortaya çıktı. Ayrıca izlenen sahnelerdeki; kamera hareketleri, kamera açısı, karakterlerin kameraya göre konumları, mizansen içerisindeki herşey medya okuryazarlığı eğitimi almış olanlar tarafından sinematografik doğru bilgiye dayalı olarak değerlerdirme yapıldığı ortaya çıktı. Medya okuryazarlığı dersi almamış olanların cevaplarından çıkan sonuç ise, eğitim durumları ne olursa olsun medya okuryazarlığı konusunu doğru tarif edemedikleri, film ve dizileri izlerken filmin konusu ve oyuncuları ile ilgilendikleri, eleştirel bir okuma yapmadıkları ve mesaj aktarımlarını olduğu gibi aldıkları ortaya çıkmıştır. Sonuç olarak; artık sadece medya okuryazarlığı değil yeni medya okuryazarlığı konusunun da okullarımızda bir tercih değil zorunlu ders halinde geleceğimizin teminatı çocuklarımıza okutulması gerektiği ortaya çıkmaktadır. Ayrıca medya okuryazarlığının sadece çocuklar için değil yaşam boyu öğrenme kapsamında tüm toplumu verilmesinin önemli olduğu bu çalışmanın sonuçlarındandır.
Kaynakça