Vatanını seven, milletine aşık Her Türk Çocuğu gibi biz de Türk Birliği hayaliyle büyüdük. 12 Kasım 2021 tarihinde İstanbul'daki Demokrasi ve Özgürlükler Adası'nda düzenlenen Zirvede, Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi (Türk Konseyi) olan örgütün adının Türk Devletleri Teşkilatı olarak değiştirilmesi hayallerimizin gerçeğe dönüşeceğine olan inancımızı heyecan verici şekilde arttırdı. Bu tarih Gaspıralı İsmail Bey’in dediği gibi “Dilde, fikirde işte birlik” düşüncesinin hayata geçtiği, yeni bir medeniyet tasavvurunun sunulmaya başlandığı ve yüzyıla “Türk Asrı” denilmesinin tüm dünyada kabul gördüğü önemli bir gündür. Türkiye Yüzyılı medeniyet tasavvurunun dayanağı ortak tarihimiz, dilimiz, dinimiz ve 300 milyona yaklaşan nüfusuyla Türk Dünyası’nın geçmişten gelen gücüdür.
2021 Zirvesi’nde sadece isim değişikliği olmadı, aynı zamanda 2040 Türk Dünyası Vizyon Belgesi de kabul edildi. Söz konusu belge her alanda Türk dünyasının gelecekteki iş birliği ve birlikteliğini sağlayacak maddeler içeriyor. Bu tarihi belgede ortaya konulan ve hayatın her alanını kapsayan ayrıntılı vizyon 2040 yılına kadar yaşama geçirilebilirse Türk dünyasının entegrasyonu da sağlanmış olacaktır. Gücünü engin Türk tarihinden alan Türk Dünyasının lideri konumunda olan ülkemiz, Cumhurbaşkanı sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın da ifade ettiği gibi güçlü adımlarla “2040 Vizyon Belgesi” ile 2071’e hazırlanmaktadır.
Vizyon belgesinde de ortaya konulduğu gibi Türk Dünyası hızlı bir şekilde büyümekte ve geleceğe emin adımlarla yürümektedir. Bu büyümenin en temel dinamiklerinden birisi de hiç şüphesiz temel eğitim ve yükseköğretimdir. Türk Devletleri Teşkilatı’nın eğitim diplomasisindeki en önemli unsurlarından olan Kırgızistan Türkiye Manas Üniversitesi ve Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi’nin başarıları ülkemizin göğsünü kabartmaktadır. Bu iki üniversiteye bir yenisi ekleniyor. 13 Haziran’da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, resmî ziyarette bulunduğu Bakü'de Azerbaycanlı mevkidaşı İlham Aliyev ile görüştükten sonra Türkiye ve Azerbaycan'ın ortak bir üniversite kuracağını açıkladı. İki lider arasında imzalanan anlaşma ile kurulma sürecine giren Türkiye-Azerbaycan Üniversitesi, inanıyorum ki Türk Dünyası’nın hızlı entegrasyonuna büyük katkılar sunacaktır.
Akademik hayatım boyunca Avrupa, Afrika, Asya, Amerika ve dünyanın pek çok ülkesinde yeni medya, siyasal iletişim, iletişim becerileri, reklam, propaganda ve benzeri alanlarda projeler ve bilimsel çalışmalar yaptım. 2021 yılından itibaren Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversite’sinde görev yapıyorum. Geçen süre içerisinde üniversite olarak birçok vizyoner çalışmaya imza attık. Bu faaliyetlerin sadece iki toplum arasındaki kardeşliği pekiştirmeyi değil “Büyük Türk Dünyası” idealini hayata geçirmede bir adım olmasına da gayret gösterdim. Çünkü biliyorum ki Türk Dünyası’nda birlik, beraberlik ve dayanışma bilincine sahip yeni bir nesil yetiştirmek ancak güçlü eğitim kurumları sayesinde olacaktır. Bu nedenle Azerbaycan’da kurulacak olan üniversiteyi çok önemsiyor ve bu üniversitenin ortaya koyacağı vizyoner yönetim yaklaşımının Türkiye Yüzyılı hedefine büyük katkı sağlayacağına inanıyorum.
Türk Dünyasının eğitim-bürokrasi ve uluslararası alanlarda birikmiş ve kökleşmiş sorunlarına çözüm aranmasında temel hareket noktası hiç şüphesiz sorunun kaynağını tespit etmek ve çözüme yönelik kısa-orta ve uzun vadeli planlar hazırlamaktır. Bunu yaparken de şiarımız kurumsal kültürle çalışma, Türk Dünyası’nın çatı kurumları ile eşgüdümlü faaliyetler yürütmek olmalıdır.
Türk Devletleri Teşkilatı’nın kurulmasından sonra Türk Cumhuriyetleri arasındaki ilişkiler günden güne gelişmekte, çeşitlenmekte ve stratejik değeri her geçen gün artmaktadır. Özellikle eğitim sisteminde meydana gelen değişmeler ve dünyada ortaya çıkan yeniliklerin ortak idealler etrafında şekillenip Türk Dünyası’nda faydaya dönüşmesi için iletişim becerilerinin yüksek düzeyde temsiline ve kurumsal kimliklere ihtiyaç duyulacaktır. Bulunduğu coğrafi bölge, nüfus, nüfusun yapısı, eğitim durumu, yaş grupları ve tarihi derinliği açısından bakıldığında, Türk Dünyası’nda gözlenen birliktelikler, kurumlar arasındaki uyumun arzu edilen seviyede olduğunu maalesef söyleyemeyiz.
Türk Devletleri arasında yüksek öğretim alanında daha iyi iş birliği için müfredat ve kredi sistemi uyumlu hale getirilmeli, yenilikçi öğrenme yöntemleri, eleştirel düşünce ve teknolojinin pratik kullanımından faydalanarak Türk dünyasında eğitim sistemlerinin uluslararası standartlara yükseltilmesi sağlanmalıdır. “Dilde, fikirde işte birlik”in alt yapısı için ortak Türk tarihi, kültürü, dili, edebiyatı ve coğrafyası ile ilgili bilimsel ve analitik araştırmalar arttırılmalıdır. Eğitim alanında ortak projeler geliştirilip hayata geçirilmesi bir zorunluluktur. Türkiye Yüzyılını ve Türk Birliğini emanet edeceğimiz yeni nesillerin bilgili, becerili, sorumluluk bilinci almış, dürüst insanlardan oluşması gerekir. Bu insanların yetiştirilmesi ilimlerin cennet bahçesi olan üniversitelerde olacaktır. Öğrencilerin yeni teknolojik yapıya uygun, geniş ufuklu şahsiyetler olarak topluma kazandırılmaları eğitim kurumlarından beklenilmektedir.
Cumhuriyetin 100. yılında devletimiz büyük hedefler ortaya koymuş yeni yüzyılın Türkiye Yüzyılı olması için çalışmalarını arttırmıştır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dile getirdiği “Türkiye Yüzyılı” idealini hayata geçirmenin yanı sıra 21. yüzyılın “Türk Asrı” olmasını sağlamak için ortak hedeflere ihtiyaç vardır. Sadece Türkiye’nin değil Adriyatik’ten Çin Seddi’ne uzanan coğrafyadaki diğer Türk Devlet ve halklarının da bu misyona göre hazırlanması gerekmektedir. Bunu sağlayacak olan ise başta üniversiteler olmak üzere eğitim kurumlarıdır. Bu nedenle bilime ve eğitime yapılan yatırım, Türk Dünyasının geleceği açısından en değerli yatırımdır.
Üniversiteler kamu bütçesinden pay alan kuruluşlar oldukları için halkın beklentilerine cevap vermeli, topluma ufuk göstermelidir. Türk dünyası bilimsel çalışmalarda sosyal, siyasal ve ekonomisinin rekabet edebilme yeteneğini artırmalıdır. Türk devletleri kendi sanayisini geliştirmeli kendi milli teknolojisini üretir hale gelmelidir. Ancak milli üretim teknolojisini üretebilen bir sanayi uluslararası pazarlarda rekabet yeteneğine kavuşabilir. Bu noktada üniversitelere önemli görevler düşmektedir. Türk Dünyasında, bilimsel düşünceyi bir davranış biçimi haline getirmek toplumun gelecekte mutlu, müreffeh ve küresel birliktelikler içinde güçlü bir aktör, dünya milletlerinin saygı değer bir üyesi olarak yerini almasını sağlayacaktır.
Üniversiteleri üniversite yapan üstlendikleri misyon, ortaya koydukları vizyondur. Türkiye ile Azerbaycan tarafından yeni kurulacak üniversitede iki konu çok önemlidir. İlki Türk Dünyasının hayallerini zihinlerden gerçeklere dönüştürecek olan medya ve medyaya dayalı sinema, radyo, yeni medya ve gazetecilik içerikleri üretecek güçlü bir İletişim, Güzel Sanatlar ve Edebiyat Fakültelerinin kurulması, ikincisi ise bilişim ve savunma sanayine yönelik Ar-Ge Merkezlerini içinde barındıran milli bir savunma sanayine katkı sağlayacak Mühendislik Fakültelerinin kurulmasıdır. Türkiye ve Türk Dünyası bulunduğu coğrafi bölge, komşu devletlerin politik ve siyasal iddiaları, nüfus artış hızları ve bölgede artan nüfuzları Türk Dünyası’nda barışın korunması ve caydırıcılığın sağlanmasında yüksek teknolojili savunma sanayi üretimini zorunlu kılmaktadır. Bölgede istikrarın korunması için bağımsızlık ve refahın üst seviyelerde muhafaza edilebilmesi için savunma sanayiinin sağlam temeller üzerine oturtulması sadece Türkiye için değil Azerbaycan ve Kırgızistan gibi kardeş ülkeler içinde zorunluluktur. Bu nedenle bilişim ve savunma sanayi alanı Bakü ve Ankara’nın ortaklığında kurulacak yeni üniversite için elzemdir. Bu alanlardan ilki “dilde ve fikirde” birliğin temellerini atarken, ikincisi “işte birliği” güçlendirecektir.
Uzun yıllara varan akademik hayatımda hiçbir zaman sadece derslere girip çıkan bir öğretim üyesi olmadım. Ülke meseleleri, eğitim sorunları üzerine kafa yordum, fikirler ürettim, çözümler sundum ve elimi taşın altına koymaktan hiç çekinmedim. İdari görevlerde her zaman inisiyatifler alarak çalıştığım kurumları hep daha iyi bir noktaya taşımaya gayret gösterdim. Hali hazırda Kırgızistan Türkiye Manas Üniversitesinde de aynı yaklaşımı hayata geçirmeye çalışıyorum. Ankara’nın da desteğiyle önemli projelere imza attık, ortaya bir vizyon koymaya çalıştık. Bu vizyonun Bakü’ye de taşınmasının önemli olduğunu düşünüyorum. Bu çerçevede; Türk Dünyası’nda yükseköğretim alanında ortak hareket etme bilincinin yerleşmesi için tespit ettiğim sorunları ve hayata geçirilebilecek projelerden bazılarını çözüm adına paylaşmak istiyorum:
Sonuç olarak;
İlim bir muhit işidir, çevre işidir.
Uygun muhit olmayınca ilim gelişmez ve alim yetişmez.
Bir ilmi muhit, birbirinden beslenen ve birbirini besleyen çok fazla sayıda ilim adamının varlığını ve serbestçe ilim yapılabilen ortam ve imkanları gerektirir.
Kültür, sanat ve edebiyat için de aynı şey geçerlidir.
Ortak ilim, kültür, sanat ve edebiyat muhiti, ortak düşünce ve fikirlerin doğumunun ve gelişiminin de hazırlayıcısıdır.
Türk Cumhuriyetleri’nin bağımsızlığa kavuşmasından sonra karşılaştıkları en büyük problemlerden birisi; Sovyet-Rus ilim, kültür, sanat ve edebiyat çevresinden kopmaları ve fakat yeni bir muhit oluşturamamalarıdır.
Moskova ilim, kültür, sanat ve edebiyat muhitinden kopmuş olan Türk Cumhuriyetlerinin bilim, sanat, kültür ve edebiyat insanlarını bir araya getirecek bir ilmi muhite ihtiyaç vardır.
Ayrıca Türk Dünyası’nın ihtiyacı olan ortak ilim, fikir, sanat, kültür ve edebiyat için de müşterek bir muhite ihtiyacımız var.
Yeni üniversite, doğru planlama, oluşturulacak yetkin yönetimi sayesinde müşterek ilmi muhit kurmak ve geliştirmek için Türk dünyasına çok büyük bir imkân sunacaktır. Müşterek ilmi muhit, ortak fikir, sanat, kültür ve edebiyat muhitleri oluşmasını da destekleyecektir. Bu ise Türk Dünyasında dilde, fikirde işte birlik için önemli bir adım olacaktır. Yeter ki inanalım.