Teknolojinin sürekli değişen ortamında, iş piyasasında yaşadığımız sismik değişimler üzerine kafa yoruyorum. Yapay Zekâ (AI) ve otomasyon teknolojilerinin ortaya çıkışı sadece bir dalga değil; çalışma, yaşama ve hatta düşünme şeklimizi yeniden tanımlayan bir tsunami. Kısa bir süre önce bu konuyu ele alan bir video izledim ve makinelerle olan geleceğimiz hakkında daha da derinlemesine düşünmemi sağladı. (Youtube Kanalı: Pro Robots Video: AI and Robots vs Human Robots Will Take Your Job)
Teknolojinin Üç Katlı Etkisi
Öncelikle, teknolojinin iki ucu keskin bir kılıç olduğunu anlamak çok önemli. Bir yandan, yeteneklerimizi katlanarak artırıyor. Örneğin, yapay zekâ artık hukuk sektöründe belgeleri sıralamak ve sınıflandırmak için kullanılıyor ve avukatları daha karmaşık görevlere odaklanmaları için serbest bırakıyor. Diğer taraftan, otomasyon da endişe verici bir oranda insan işlerinin yerini alıyor. Amazon, Google ve Microsoft gibi büyük teknoloji devleri yapay zekaya yatırım yapmak için binlerce çalışanını işten çıkardı. Bu ikilem akla şu soruyu getiriyor: Sınırsız olanakların olduğu bir ütopyaya mı yoksa kitlesel işsizliğin olduğu bir distopyaya mı doğru gidiyoruz? Bunun için kesin bir tahmin yapmak çok zor ancak insanlar biyolojik varlıklar oldukları için yemeleri içmeleri ve günlük aktiviteleri yerine getirmeleri gerekiyor. Bu yüzden mutlaka bir ekonomik değişim modeli olması gerektiğini düşünüyorum. Şu an değişim aracı olarak kullanılan paranın da yine bazı değişimler geçireceği kaçınılmaz gözüküyor.
Mesleklerin Dönüşümü
Açık olan bir şey var: Bildiğimiz meslekler bir metamorfoz geçiriyor. Burada rollerin yok olmasından ziyade bir dönüşüm söz konusu. Örneğin, bir gazetecinin rolü artık geleneksel habercilikle sınırlı değil; artık verileri analiz etmek ve hatta makale taslakları hazırlamak için GPT-4 gibi yapay zekâ araçlarını kullanmakta usta olmaları gerekiyor. Buradaki temel çıkarım, uyarlanabilirliktir. Başarılı olacak meslekler, teknolojiyi iş akışlarına sorunsuz bir şekilde entegre edebilen meslekler olacak gibi duruyor.
Geleceğin Beceri Seti
Uzmanlığa ve durmaksızın bilgi peşinde koşmaya değer veren biri olarak, vazgeçilmez hale gelen becerileri dikkatle gözlemliyorum. Yeni teknolojileri hızla öğrenme ve bunlara uyum sağlama becerisi listenin başında yer alıyor. Büyük veri analitiği, sosyal beceriler ve uyum yeteneği gibi diğer beceriler de tartışılmaz hale geliyor. Hükümetler de bu konuda adım atıyor. Singapur gibi ülkeler, vatandaşların bu yeni çağ becerilerini edinmelerine yardımcı olmak için "Skills Future" gibi programlar başlattı. Ancak bu yeterli mi? Şimdilik değil. Benim kendi tecrübemden de yola çıkarak önümüzdeki 10 yıl içerisinde yaratıcılık, problem çözme, sistematik düşünme gibi yetkinliklerin öneminin artacağını düşünüyorum. Bu durumda öğrencilere aktarılan tarihsel bilgiler, öğrencilerin bilinç düzeylerini geliştirirken, uygulamaya yönelik içeriklerde artık tarihsel bilgiden çok yaratıcı bakış açıları ve kavrayış daha önemli hale gelebilir. Bir öğrencinin araba motorunun çalışma prensibini bilmesi onun kavrayışını arttıracaktır. Bu tarihsel bir bilgidir. Eğitimcinin buradaki rolü daha çok bilgiyi vermek yerine kavrayışı kolaylaştırmak olmalıdır. Arabalar için daha verimli bir batarya veya enerji sisteminin kurulmasıysa tamamı ile yeni bir düşünce paradigması gerektirir, işte burada yaratıcı egzersizler, bilişsel gelişimi destekleyen mentorluklar, oyun ve uygulamalar öğrencilerin beceri setini daha ileri götürecektir.
Yeni Normal: Uzaktan Çalışma ve Gözetim
COVID-19 salgını uzaktan çalışmaya geçişi hızlandırdı ve bu eğilim muhtemelen devam edecek. Elbette iş yerleri ve çalışanlar yüksek enflasyon ve artan enerji ve konut maliyetleri sebebiyle hibrid ve uzaktan çalışma konusunda artık daha az katı olacaktır. Bu durum daha önce görülmemiş bir esneklik sunarken, aynı zamanda işverenlerin artan gözetimine de kapı açıyor. Mahremiyete ve özerkliğe değer veren biri olarak, bu endişe verici bir gelişme. Sınırları belirleme ve uzaktan çalışanlar olarak haklarımızı anlama konusunda proaktif olmamız gerekiyor. Bu konuda daha fazla çalışma ve uygulama yapılması büyük önem kazanıyor.
İnsan Unsuru
Teknolojideki hızlı gelişmelere rağmen, makinelerin kopyalayamayacağı bir şey var: İnsan unsuru. Yukarda kısmen belirttiğim gibi yaratıcı düşünme, empati kurma ve öngörülemeyen koşullara uyum sağlama becerilerimiz bize avantaj sağlıyor. Bunlar sadece beceri değil, her zaman talep görecek olan doğuştan gelen insani niteliklerdir. Doktorlar, avukatlar, eğitimciler ve hatta kuaförler gibi insani anlayış, empati veya katılım gerektiren mesleklerin bu yeni akımdan etkilenmeyeceğini söylemek yanlış olmaz.
Son Düşünceler
Gelecek belirsiz ve bu tedirgin edici olsa da aynı zamanda heyecan verici. İnsanlığı yeniden tanımlayabilecek bir devrimin eşiğinde duruyoruz. Bu labirentte yol almanın anahtarı uyum sağlama, öğrenme ve en önemlisi insanlığımızı koruma becerimizde yatıyor. İlerlerken, bunun makinelerle rekabet etmek değil, yeteneklerimizi artırmak için onlardan yararlanmakla ilgili olduğunu unutmamalıyız.