Kırgız Sineması, Orta Asya sinemasının bir parçasıdır ve Sovyet Sinemasının belirgin özelliklerini taşır. O dönemde Sovyetlerin bir üyesi olarak varlığını sürdüren Kırgızistan, diğer üye ülkeler gibi sinematografik dilinin oluşma sürecinde Rus sinema estetiği ve Sovyet ideolojisinden etkisi altında kalmıştır. SSCB döneminde çekilen filmlerin çoğu egemen ideolojinin meşrulaşmasına hizmet eden ve propaganda amaçlı olarak kurgulanmıştır.
Kırgızistan Sinemasını Sovyet ve Bağımsızlık sonrası olmak üzere iki döneme ayırmak doğru bir yaklaşım olacaktır.
Sovyet Dönemi Kırgız Sineması
Kırgızistanda ilk filmlere baktığımızda Kırgızistan topraklarında çekilen kurmaca filmlerden 1925 yılında “Çernaya Smert” (Kara ölüm), 1927 yılında “Krıtıy Furgon” (Kapalı Kamyonet) ya da “Kapalı Vagon” ismiyle 1927 yılında ÖzbekFilm tarafından çekilmiş, filmin başrolünde Kırgız aktrisi Aişa Tümenbayeva oynamıştır. Fakat diğer Sovyetler Birliği ülkelerinin, Kırgız topraklarına ilgi göstermelerine ve belgesel filmler çekmelerine rağmen, yerli bir uzun metrajlı sinema filmi çekilmemiştir.
Sinema film yapımında geciken Kırgızistan sinema salonları konusunda daha hızlı hareket etmiştir. Film gösteren salonlarla ilgili yazılarda daha 1911 yıllarında Bişkek şehrinde sinema salonlarının var olduğu belirtilmektedir.
Sovyetler Birliği dönemi Kırgız Sinemasının ilk yıllarına bakıldığında, 1941 yılının önemi farkedilmektedir. Sovyetler Birliği Halk Komiserliği 17 Kasım 1941 yılında çıkardığı bir emirle, bugün Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’de, o dönemin Frunze şehrinde bir haber filmi stüdyosu kurulmasını planlamış ve bu plan hayata geçirilmiştir. Böylece 1941 yılı Kırgız Sinemasının doğuşu olarak kabul edilmiştir. Bu tarihte uzun yıllar boyu beklenen iş gerçekleşerek, Kırgız SSR Halk Komiserler Konseyi tarafından Kırgız SSR Frunze şehrinde “Sinema Haber/Belgesel Filmler” (Кинохроника студиясы) Stüdyosunun oluşturulması hakkında resmi karar alınmıştır. Yıllar sonra bu stüdyo “Kırgızfilm” olarak değiştirilmiştir. Bağımsızlık, Perestroyka dönemine kadar ülkedeki yalnız sinema stüdyosu olmuştur. Neredeyse bütün kaynaklarda bu tarih Kırgız Sinemasının başlangıç tarihi olarak belirtilir, bu tarihten sonra yerel sinemanın oluşumu, gelişimi hakkında bahsedilir. Bundan önceki yıllarda, kalıcı sinema stüdyosu olmamıştır, ama diğer merkezi şehirlerden gelerek belgesel kayıtlar yapan, kurmaca filmleri çeken özel sinema ekipleri olmuştur.
Frunze’de açılan bu stüdyo belgesel, animasyon filmler başta olmak üzere pek çok film Kırgız halkının beğenisine sunulmuştur. Stüdyo Bugün “Kırgız Film” adıyla halen faaliyetlerine devam etmektedir. İlk zamanlarda belgesel ve animasyon filmlerin çekildiği “Kırgız Film” ilerleyen süreçte sanatsal ve renkli filmlere de ev sahipliği yapmıştır. 1941 yılı her ne kadar Kırgız sinemasının doğuşu olarak kabul görse de 1940’ın sonlarına doğru oluşan Kırgız belgeselciler grubunun, zor koşullardaki katkılarıyla film üretimi artış göstermiştir. İlk belgesellerin konuları tarım ve ziraat sahalarında gösterilen başarılardan oluşmaktadır. (Jamankulova, 2013: s. 106). 17 Kasım 1941 yılında KırgızFilm stüdyosunun kurulmaya başlanmasıyla birlikte Sovyet Kırgızistan adlı bir haber filmi çekilmiştir. (www.azattyk.org)
Kırgızistan’da çekimleri gerçekleştiren diğer bir stüdyo “Vostokkino” olmuştur. Bu stüdyonun imkanları ve uzmanları tarafından “Sovkinojurnal” sinema dergisi hazırlanarak, bu sinema dergide ülkedeki önemli siyasi, ekonomik ve sosyal değişimşel, etkinlikler yansıtılmıştır. Adı geçen kurumların sinema ekipleri çekim için ülkeye sık sık geldiği anlaşılmaktadır (Mikhailov, 2007:53). Bu dönemlerde ülke yöneticileri tarafından ‘yerel çekim merkezi’ oluşturma teklifleri öne sürüldüğü, ama farklı nedenlerden dolayı bu fikir uzun süre gerçekleşmemiştir. “Sovetskaya Kirgizia” sinema dergisi için ülkenin sosyal hayatı, başarıları, insanların çalışma ve dinlenme tarzları, hayvancılık, tarlalar, inşaatlar vs. bütün iyi tarafları, yani Sovyetler Birliği oluştuktan sonraki yapılmakta olan etkinlikler, yenilikleri çekilerek kaydedildiği ve bütün Sovyetler Birliğindeki ülkelerin halklarına gösterildiği bellidir. Süreli sinema dergi dışında, Ekim devriminin 20. yıldönümüne yönelik uzun metrajlı belgesel film hazırlanmıştır.
Kırgızistan’da 1920-1940 yıllar arasında gerçekleştirilen sinema çekimleri hakkında yazıları okurken, ülkede gerçekleştirilen her çekimin büyük bir olay olduğunu anlamak mümkündür. Her film ekibine ülke yöneticileri elinden gelen yardımı yaptığı, çekimler hakkında radyoda ve gazetelerde haberler yapıldığı anlaşılmakta. Bu seviyede ulusal sinemanın oluşumu söz konusu değildir. Fakat, kırgız sinema uzmanı Kaarman Aşımov’a göre, bu çalışmaların hepsi ulusal sinemanın oluşması için zemin hazırlamıştır (Aşimov, 1999:8).
1941 yılı İkinci Dünya Savaşının başladığı yıla denk gelmektedir, ülkede bütün yönlerde kıtlık konusuydu. Bu şartlarda Frunze’de (Bişkek) yeni açılan sinema stüdyosu ciddi ölçüde teknik altyapı, uzman yetersizliğini yaşamıştır. Uzmanların hepsi Sovyetler Birliğinin başka ülkeleri, şehirlerinden gelen, önceden az çok sinema tecrübeye sahip insanlardı. Bu dönemde “Sovetskaya Kirgizia” sinema dergisinin ana konusu savaş olmuştur. “Sovetskaya Kirgizia” sinema dergisi o dönemlerde 10 günde bir yayın hazırladığı bilinmekte (Tolomuşeva, 2018:307). Sansür olmuştur ve çok konular görmezlikten gelinmiştir. Merkezi sinema stüdyolarında rusça çekilen filmler kırgızca dublaj yapılarak Kırgızistan’da gösterime çıkıyordu. İlk filmlerin dublajı Moskova’da yapılmıştır, Kırgızistan’da Frunze sinema Stüdyosunda ise dublaj bölümü savaştan sonra oluşturulduğu belirtilmekte. Frunze (Bişkek) şehrinde “Sinema Haber Filmler” Stüdyosunda çalışan insanlar sürekli değişmiştir, birileri gidince, diğerleri gelerek onların yerini almıştır. 1950’lere kadar uzmanlar ağırlıklı olarak dışarıdan gelenlerden oluşmaktaydı. 1950’lerde sinema alanında özel eğitim alan genç, yerli uzmanlar stüdyoda çalışmaya başlamışlardır. Fatima Mamuralieva, Liliya Turusbekova, Tölömüş Okeev, Kadırcan Kıdıraliyev’ler Kırgızistan kökenli ilk kuşak sinema uzmanlarıdır (Aşimov, 1999:12-14).
1955 yılında “Mosfilm” stüdyosu yönetmenlerinden Vasili Pronin’in çektiği “Saltanat” adlı film, ilk renkli ve sanatsal Kırgız filmi olarak Kırgız sinema tarihine geçmesiyle birlikte çeşitli filmlerin çekildiği süreci, 60’lı yıllar izlemektedir. 1955 yılında “Mosfilm” stüdyosu Frunze Sinema stüdyosu ile birlikte Kırgızistan’da çekilen “Saltanat” uzun metrajlı kurmaca filmi gösterime çıkmıştır (Tolomuşeva, 2018:308). Sinema uzmanları tarafından bu film Kırgız sinemasındaki ilk kurmaca film olarak kabul edilir. Filmin öyküsü basit ve klişe olmuştur, yani yeni ile eskinin mücadelesidir. Bu dönemde kadının özgürleşmesi üzerinde kurulan filmler bütün Orta Asya ve diğer bazı Sovyet Cumhuriyetlerinde çekilmiştir. Yeşilçam filmlerinde olduğu gibi bu filmlerde de sadece başkahramanlar ve isimler farklı, içerik ise neredeyse aynıdır.
“Saltanat” filminden hemen sonra birkaç uzun metrajlı kurmaca filmler çekilmiştir. Bu filmler başarılı olarak değerlendirilmemiştir ve bakıldığında problemler teknik problemler değildir, daha çok filmlerin öyküsü, senaryolarıdır. Aşimov’un fikrinde bu dönemde çağdaş yaşamı klişeleşmiş şekilde beyazperdede yansıtmak çok şaşırtıcı ya da tesadüfen ortaya çıkan olgu değildi. Ona göre, o dönemde Sovyet sinemasında “çatışmazlık” teorisi, gerçekliğin cilalanması vardır ve “klişeleşmiş öykülü” filmler de bu olgunun etkisinin sonucudur (Aşimov, 1976:33).
1950’lerin sonu, 1960’ların başında Kırgızistan’da belgesel filmler konusunda yükseliş, gelişme gözlemlenmiştir. Tam bu dönemde Kırgız sinemasına yönelik “Kırgız mucizesi” kelimesi kullanılmıştır ve öncelikle bu terim Kırgız belgesel sineması için söylenmiştir (Aşimov, 1999:16; Tolomuşeva, 2018:307-308). 1960’larda Kırgızistan’da Belgesel sinema oturtulmuş, yükselmiş durumdadır.
O yıllarda Sovyet coğrafyasında Kırgız sinemasını pek bilen yoktu. Kırgız sinemasında ulusal kadrajların olmaması bunun sebeplerindendi. Stüdyoda çalışan yönetmenlerin, kameramanların çoğu merkezden gelmekte, Kırgız halkının yaşamını genel bir Rus yaşamı üzerinden vermekteydi. Filmler Kırgız halkının yaşamından, hayata bakışından uzaktı. Kırgız halkının dünyaya bakışının başka halklardan hiçbir farkı yoktu, genel olarak ortak benzerlikler üzerine çekilen filmler kozmopolit bir görünüşe sahipti (Düyşökeyev, 2009).
1960’lar Kırgız Sinemasının yükseldiği dönemdir. Bu dönemde VGİK’ten eğitim görmüş genç sinemacıların yeni dalgası gelmiştir ve Ulusal sinemaya yön verici filmleri yaratmışlardır. Melis Ubukeev’in “Taygak Keçüü” 1964 (Zor Geçit), Tölömüş Okeev’in “Bakaydın Cayıtı” 1966 (Bakay’ın yaylası/otlakı) Kırgız yönetmenler tarafından çekilen ilk filmler olmuştur ve bu filmlerde Kırgız halkı olduğu gibi yansıtılmıştır.
Kırgız filmleri o dönem dünyanın diğer ülkelerinin de dikkatini çekmiştir. 60’lı yılların ortalarında Brejnev rejiminin baskıcı ve sansürcü tutumu, ulusal kimliklere karşı Sovyet halkı inşa etme çabaları, sanatçılar üzerindeki kontrolü, sinemaya da yansımış, milli edebiyat eserlerini filme uyarlamaya yönelen yönetmenler rejim çizgisinde eserler vermiştir. İlk yıllarında belgesel filmlerin oldukça yoğun olduğu Kırgız sineması 60’lı yıllara kadar kayda değer bir ilerleme gösterememiştir. Brejnev Dönemi Kırgız Sinemasında Egemen İdeoloji ve Sovyet Kimliğinin Sunumu Brejnev döneminde, siyasi baskı ve kültürel kontrole yeniden dönülmüş, Sovyet Halkı inşa edilme uğraşları başlamıştır (Özsoy, 2006: s. 169). Bu bağlamda Brejnev’in ulusal kimliklere karşı “Sovyet Milleti” “Sovyet İnsanı” inşa etme çabaları, baskı ve sansürün tekrar artması tüm Sovyet coğrafyalarını etkisi altına aldığı gibi Kırgız SSCB’yi de etkisi altına almış, hayatın her alanında hissedilen bu etki sinemada da hissedilir duruma gelmiştir.
Sovyet coğrafyalarında yönetmenlerin siyasi yönden risk taşımadıklarını düşündükleri edebiyat eserlerine yönelmeleriyle birlikte, Kırgız Sovyetler Birliği yönetmenleri de aynı şekilde milli edebiyat eserlerine yönelmiştir. Aynı dönemde, Cengiz Aytmatov’un yıldızı parlamaya başlamıştır ve Moskova’dan gelen yönetmenler, yerel yönetmenler onun eserlerin sinemaya uyarlamaya başlamışlardır. Bu dönemde daha iki yönetmen Gennadiy Bazarov ve Bolot Şamşiyev Sovyetler Birliği Devlet Sinematografi Enstitüsü VGİK’ten mezun olarak sinemaya gelmişler ve bu dört yönetmen uzun süre Kırgız sinemasındaki en büyük isimler olmuştur. Bu dönemde Kırgızfilm stüdyosunun bir yılda iki uzun metrajlı kurmaca film çekme kapasitesi vardır.
Bu yıllar her ne kadar sinemada milli edebiyat eserlerinin işlendiği yıllar olarak görülse de eserler sinemaya Brejnev rejiminin çıkarları ve resmi devlet ideoloji doğrultusunda Marksist-Leninist çizgide dönüştürülerek uyarlanmıştır. Filmlerde Brejnev rejiminin politikalarından “Sovyet Kimliği” “Sovyet Milleti” gibi kavramlara sıklıkla yer verilmektedir. Filmlerde egemen ideoloji olumlanarak Sovyet modeli Sosyalizmin en doğru sosyalizm modeli olduğunu destekleyecek görüntülere yer verilmiş, Sovyet insanları genel olarak refah içinde gösterilmiştir.
Yönetmenlerin, Cengiz Aytmatov’un eserlerini çevirdiği, Brejnev dönemine tekabül eden bu dönemde Sovyet coğrafyasında, Kurban (2020)’ın belirttiğine göre, Güzel sanatlar ve edebiyatta gelişmesine izin verilen akım sosyalist-realizm akımdı, sansür oldukça sert uygulanmaktaydı (Kurban, 2020: s.369). Brejnev’in baskı ve sansür politikaları, Marksizme-Leninizme sadakati, sanatçılar üzerindeki kontrolü, tüm Sovyet coğrafyasını ve sanatçıları etkisi altına aldığı gibi Sovyet Kırgızistan yönetmenlerini de etkisi altına almıştır. Baskı sansür ve kontrol altında Aytmatov’un eserlerini sinemaya uyarlayan yönetmenlerin filmleri dönemin en öne çıkan filmlerini oluşturmakta, aynı zamanda milli edebiyat eserlerini sinemaya aktarmaları ulusallaşma adımları olarak değerlendirilmektedir. Ulusallaşma adımları olarak değerlendirilen bu dönemde Aytmatov’un eserleri Andrey Konçolovski, Tölömüş Okeyev, İrina Poplavskaya, Bolotbek Şamşiyev gibi yönetmenler tarafından sinemaya uyarlanmıştır. Andrey Konçolovski’nin çektiği İlk Öğretmen (1965), İrina Poplavskaya’nın çektiği, Cemile (1968) Tölömüş Okeyev’in çektiği Kızıl Elma, (1975), Bolotbek Şamşiyev’in çektiği Erken Gelen Turnalar (1979) adlı uyarlama filmler dönemin ünlü filmlerini oluşturmaktadır. Dönem her ne kadar ulusallaşma adımları olarak değerlendirilse de eserler Sovyet ideolojisi çerçevesinde dönüşüme uğramıştır. Sovyet ideolojisi çerçevesinde dönüştürülen eserlerin bu dönem sinema uyarlamalarında Brejnev’in tek tipleştirme, “Sovyet İnsanı” “Sovyet Milleti” politikaları sıklıkla yer almış, filmler rejim çizgisinde birtakım ideolojik dönüşümlere uğramış, Sovyet kimliği Kırgız etnik kimliğinin önünde temsil edilmiş, Kırgız halkı Sovyetler Birliği içinde değer kazanan bir halk olarak sunulmuştur.
1970’lerde Kırgız sinemacıları çağdaş konular, çağdaş insanın iç dünyasını inceleyen filmleri çekmişlerdir. Bu yöndeki filmlerin çekilmesi ülke yöneticileri tarafından da istenilmiştir. Bu dönemde artık Ottepel (Çözülme) rüzgârı sona ermiş, sansür katılaşmıştır. 1970’lerde “başarısız” olarak değerlendirilen filmler çoğalmıştır. Stüdyoda film senaryo kıtlığı yaşanmıştır. Yeni kuşak sinemacılar gelmiş, ama onlar ilk dalga yönetmenlerin yarattığı başarıyı tekrar ettirememişler. Tölömüş Okeev ve Bolot Şamşiyev bu dönemin de en büyük yönetmenleri olarak çalışmalarına devam ettirmişlerdir. Dönemin belirleyici filmleri: Okeev’in “Kızıl alma” 1975 ve “Ulan” 1977, Şamşiyev’in “Beyaz Gemi” 1975.
1980’lerde de Kırgız sinemacıları çağdaşlık konularına odaklanmayı devam ettirmişlerdir. Bu dönemde Kırgızfilm bir yılda 4 uzun metrajlı kurmaca film üretme kapasitesine sahip olmuştur. Gündelik hayat sorunları, ahlak sorunları sık sık ele alınmıştır. İçerik konusunda çoğulculuk hakim ettiğini öne sürülmektedir. Genel olarak bakıldığında, sinema uzmanları Aşimov ve Abikeeva Kırgız Sineması 1980’lerde durgunluk yaşadığını dile getirirler. Dönemin belirleyici filmleri: (Altın Sonbahar) 1980 ve “Ak İlbirstin Tukumu” 1985 Okeev, “Provincialniy roman” 1981 Ubukeev, “Mujçinı bez Jenşin” (Kadınsız erkekler) 1981 Vidugiris, “Börü Zından” (Kurt Çukuru) 1984 ve “Fudziyama” 1988 Şamşiyev. 1988 yılında ise Aytmatov’un “Dişi Kurdun Rüyaları” romanı film yönetmen Dooronbek Sadırbaev tarafından televizyon filmi olarak uyarlanmıştır. Bu film artık Perestroyka’nın şartlarında çekilmiştir ve büyük sistemi eleştirme mesajlarını içerir. Bu modla Kırgız sinemacıları Bağımsızlık dönemine girmişlerdir. 1985 yılından sonra sinemada da eğilimler değişmiştir.
Bağımsızlık Sonrası Kırgız Sineması
Kırgızistan, 31 Ağustos 1991’de bağımsızlığını kazandıktan sonra her alanda bir duraklama dönemine girdiği gibi Kırgız sinemasında da ekonomik sıkıntılardan dolayı filmler çekilememiş ve sinema da bir duraklama dönemi yaşanmıştır. Bu dönemde (1991-2000) yılda bir, bazen iki, bazen de hiç uzun metrajlı film çekilemeden 2000’li yılların başlarına kadar bu zor dönem sürmüştür. Bu dönemde sinema sanatı varlığını yılda sayı olarak 10’u geçmeyen kısa belgesel filmlerle geçirmiştir. Uzun metrajlı filmlerin çekimine Kırgız hükümeti ekonomik olarak bütçe ayıramamıştır. Bu yüzden 1990’larda başka film stüdyoları ile ortak filmler çekilmeye başlanmış ve Kırgızfilm Stüdyosu bu ortak çekimlere ancak teknik destekte bulunabilmiştir. Bu bağlamda Kazak özel film stüdyoları ile birlikte Zamir Eraliyev’in “Peçat satanı” (Şeytan Mührü 1992), Marat Sarulu’nun “İn Spe” (Umut, 1993), Bakıt Karagulov’un “Borandı beket” (Kar Fırtınası İstasyonu, 1995) filmleri yapılmıştır. 1996 yılında yine B. Karagulov’un “Samançının colu” (Toprak Ana) filmi, Fransız film stüdyosu ile birlikte Aktan Abdıkalıkov’un “Beşkempir” (1998) ve “Maymıl” (Maymun, 2001) filmleri çekilmiştir. Ayrıca Marat Sarulu’nun “Altın kırgool” (Altın Sülün, 2001), “Vzlyot” (Uçuş, 2002), “Burnaya reka, bezmyatejnoye more” (Tazikli Irmak, Durgun Deniz, 2004), Ernest Abdıcaparov’un “Ayıl ökmötü” (Köy Muhtarı, 2004), Nurlan Abdıkadırov’un “Çteniye Petrarki” (Petrarka’yı Okumak, 2007), Temir Birnazarov’un “Belgisiz marşrut” (Belirsiz Yol, 2008) filmleri de bu kategoride değerlendirilebilir.
Kırgızistan’da da “modern sinema” Sovyet sonrası ve auteur yönetmenler vasıtasıyla ortaya çıkmıştır. “İkinci Dalga” olarak adlandırılan ve 1990 sonrası film üreten başta Aktan Arym Kubat olmak üzere bir grup yönetmen klasik sinema tavrını bir kenara bırakarak ülkemizde de olduğu gibi “yeni” bir sinema yaratmışlarıdır. Bu yeni sinema sosyo-kültürel, sosyo-ekonomik olarak değişen Kırgızistan’ı yansıtırken sanatçı olarak modernleşmenin üzerine giden ve sanat olarak sinemayı tercih eden yönetmenlerce modernleşmiştir. Modern Kırgız sinemasının başlangıcı da Selkinçek filmidir ve Aktan Arym Kubat ise bu akımın önemli temsilcisidir. Bağımsızlığın ilk dönemlerinde hâkim olan belgesel-gerçekçiliğin dışında biçime ağırlık veren filmleri ile Marat Sarulu, Kırgız Sinemasında farklı bir konumda bulunmaktadır. Kırgız görsel kültür birikiminden, Kırgız kültürünün zengin tarihinden beslenmekle birlikte, Marat Sarulu filmlerinde, dönemin diğer filmlerinde olduğu gibi tipik bir Kırgız ailesi, köy yaşantısı gibi konular yerine, daha evrensel konuların işlendiği görülür. Auteur bir yönetmen olarak Marat Sarulu filmlerinin teması psikanalizden beslenir.
2005 yılında Sinemayı Geliştirme Vakfı kurulmuş, “sinemayı geliştirme stratejisi 10+” stratejisine göre çalışmaya başlamışlardır. 2010’a kadar gerçekleşecek olan programa göre, yılda on tane uzun metrajlı film çekilecekti ve onların beşi uluslararası “A” kategorisindeki film festivallere katılacaktı. Böyle inanılmaz ve hırslı çalışma stratejisine o zamanlar hiçkimse inanmamış, fakat zaman geçtikçe de bu programın olumlu sonuçları görülmeye başlanmıştı. Elbette ki bütçe sıkıntısından dolayı ya küçük bütçeli filmler ya da kısa filmler daha yoğun bir şekilde üretilmeye çalışılmıştır. Ancak gitgide bu vakfın yaptığı kurslardan eğitim almış genç sinemacılar gelmeye başlamış ve Kırgız sinemasında 2010 yılından bugüne kadar tekrar bir canlanma söz konusu olmuştur. Kısa film yapımı artmış ve genç yönetmenler Akcoltoy Bekbolotov, Nargiza Mamatkulova, Alican Nasirov, Stambulbek Mambetaliyev, Emil Atageldiyev, Erke Djumakmatova, Dalmira Tilepbergen, Mirlan Abdıkalıkov, Aybek Dayırbekov, Asel Jurayeva, Aygül Bakanova, Bakıt Mukul, Dastan Capar uulu, Ruslan Akun, Adilet Karcoyev ve diğer genç sinemacılar çoğu zaman kısa ve bazen de uzun metrajlı filmler üretmekte olup hem ulusal hem de uluslararası film festivallerinde ödül kazanmaya başlamışlardır. Özellikle genç sinemacıları profesyonel hayata hazırlamakta Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin katkıları gözardı edilemez. Bu fakültenin kadrosunda görev yapan Artıkpay Süyündükov gibi ünlü sinema yönetmenlerinin yetiştirdiği öğrenciler gerek eğitim aşamasında gerekse mezuniyet sonrası kendi eserlerini ortaya koyarak, ulusal ve uluslararası film festivallerinde ödüller kazanarak çağdaş Kırgız Sineması’nı geliştirmeye devam etmektedirler. Ayrıca günümüzde profesyonel sinemacıların yanında para kazanmak amacıyla özel eğitim görmeyen insanlar da film çekerek yerel sinemanın vizyonunu doldurmaktadır. Bunların çektikleri filmlerin çoğu komedi türünde olup izleyiciyi eğlendirmeye yönelik türden filmlerden oluşmaktadır. Genel olarak bütçeleri sınırlı olduğundan dolayı dram ve korku filmleri çok az, ama yine de mevcuttur. Seyirciler tarafından beğenilmiş ve dolayısıyla izlenme rekorları kazanmış filmlere Ruslan Maşrapov’un “Men süygön karagat” (Benim Sevdiğim Kuş Üzümü), Adilet Akmatov’un “Umey lyubit” (Sevmeği Öğren), Nurlan Razakulov’un “Krasotki i milliyon” (Güzel Kızlar ve Milyon), Daniyar Abdıkerimov’un “Kak vıyti zamuj za Gu Çjun Pö” (Gu Çjun Pö İle Nasıl Evlenirim), Tilek Çerikov ve Kamçıbek Cumabekov’un “Kök salkın”, Bakıt Osmonkanov’un “Plan B” ve “Naparnikter” (İş Arkadaşlar), Azamat Arıkov’un “Ayat”, “Ayat-2”, “Ayat-3”, Ruslan Akun’un “Salam New York”, “Apamdı izdep” (Annemi Arıyorum) ve “Kökbörü” filmlerini örnek verebiliriz.
Hiç şüphesiz Kırgız sinemasına asıl katkıyı Sovyet döneminde meslek hayatına başlamış ve bugün Kırgız sinemasının duayenleri sayılan profesyonel yönetmenler hem Kırgız sinemasının gelişmesine hem de aldıkları uluslararası ödüllerle tanınmasına büyük katkılar sunmaktadır. Aktan Arım Kubat’ın “U lyubvi svoyi nebesa” (Aşkın Gökyüzü, 2007), “Ray dlya mamı” (Annem İçin Cennet, 2009), “Svet ake” (Elektrikçi Abi, 2010), “Kentavr” (2017) ve “Esimde” (Hatıramda, 2022) filmlerini; Marat Sarulu’nun “Semya” (Aile, 2008), “Sol” (Tuz, 2011), “Köç” (Göç, 2014) ve “Minkıyal” (2018) filmlerini; Temir Birnazarov’un “Belirsiz Yol” (2008), “Kumar” (2013) ve “Tünkü Kırsık” (Gece Kazası, 2017) filmlerini bu katkıya örnek gösterebiliriz. Ayrıca Ernest Abdıcaparov’un “Uurunun mahabatı” (Hırsızın Aşkı, 2008) ve “Sayakbay” (2017), Erkin Saliyev’in “Printsessa Nazik” (Prenses Nazik, 2012), Nurbek Egen’in “Atalardın kerezi” (Babaların Mirası, 2005) ve “Pustoy dom” (Boş Ev, 2012), Sadık Şer Niyaz’ın “Kurmancan Datka” (2014), Mirlan Abdıkalıkov’un “Sütak” (Guguk Kuşu, 2015), Dalmira Tilepbergenova’nın “Asman aldında” (Gökyüzü Altında, 2015), Bakıt Mukul ve Dastan Capar uulu’nun “Atanın kerezi” (Baba Mirası, 2016), Nurlan Abdıkadırov’un “Kırgız-Kazak bir tuugan” (Kırgız Kazak Kardeşliği, 2017), Aybek Dayırbekov’un “Darak ırı” (Ağaç Şarkısı, 2018) filmleri uluslararası festivallerde önemli ödüller kazanmıştır.
Son zamanlarda milli sinemayı destekleme adına devlet tarafından sinemaya bütçe ayrılarak bazı filmlerin yapımına destek verilmeye başlanmıştır. Bu filmler arasında Kırgız tarihindeki güçlü ve adaletli yöneticilerinden olan Datka unvanını alan Kurmancan hakkındaki Sadık Şer Niyaz’ın “Kurmancan Datka” (2014) filmi, Cengiz Aytmatov’un 90. yıl dönümüne yönelik “Ak keme” romanının sinemaya uyarlanması olan Artıkpay Süyündükov’un “Şambala”sı (2021) ve diğer filmleri sayabiliriz. Günümüz Kırgız sinema sektöründe yılda ortalama yüz civarında uzun metrajlı film, pek çok belgesel ve kısa film üretilmektedir. Animasyon filmleri dalında ise şimdilik çok az üretim yapılmaktadır. Bu dalda üretimin artırılması amacıyla 2017 yılında devlet destekli “Animasyon Filmler Stüdyosu” kurulmuştur. Bu da bize Kırgız animasyon filmlerinin gelişeceği ve parlak geleceğe sahip olacağı ümidini vermektedir. Türk Devletleri Teşkilatı 2040 vizyonu Enformasyon ve Medya Alanı başlığı altında;
TV, haber ajansları ve medya kuruluşları arasında kurumsallaşmış iş birliği yoluyla ortak bir Türk Enformasyon ve Medya Alanı oluşturulması ve dezenformasyon ve bilgi kirliliği ile mücadele girişimlerine katılınması,
Türk iş birliğinin avantajlarını göstermek ve vatandaşları kardeş toplumlar ve diğerleriyle daha yakın etkileşime teşvik etmek için Üye Devletlerin vatandaşları arasında ortak değerler, gelenekler, tarih ve dayanışma konusunda farkındalığı artırmak üzere yükselen ve gelişen medyadan faydalanma,
Üye Devletlerin ortak özelliklerini, kolektif tarihini ve ortak değerlerini yansıtan film, dizi, belgesel, çizgi film ve ses materyallerinin üretimini destekleme maddeleri yeralmaktadır. Bu bağlamda vizyona uygun Kırgızistan Film Sektörünün gelişmesine yönelik olarak Türkiye ortak çalışmalar yapmalıdır Unutulmamalıdır ki, fikirde birliğin en hızlı ve etkin bağlayıcısı sinema ve dizilerdir.
Kaynakça: