Türkmen sineması da tüm Sovyet sineması gibi kamuoyunu bilgilendirmeye dayalı ideolojik haber filmleriyle başladı. İlk film olan “Türkmen SSR'nin İlanı”, 1925 yılında Petrograd Film Stüdyosu “Sevzapkino” (Lenfilm) kameramanları Sergei Lebedev ve Boris Bash tarafından çekildi. Bir yıl sonra Poltoratsk'taki (Aşkabat) yerel Halk Komiserleri Konseyi'nin kararıyla 1926 yılında “Türkmenfilm” stüdyosunun kurulmasıyla Türkmenistan Sineması’nın başlatıldığını söyleyebiliriz (Степанская, 2018:440). Türkmenistan'ın pamuk yetiştiricilerini konu alan "Sovyetlerin Yeniden Seçilmesine Doğru", "Aşgabat'ta Ekim Devrimi'nin 10. Yılını Kutluyoruz" veya "Beyaz Altın" başlıklı propaganda videoları hazırlandı. Özel ajitatörler (propagandacılar, kışkırtıcılar) köylerde filmler gösterip onlara konferanslarla eşlik ettiler. Ekim devriminden önce Türkmenistan’da yerel sinema filmler üretimi olmadığı, buna karşın 6 özel sinema salonu olduğu literatürde yeralmaktadır (Юткевич, 1970: 679). Başlangıçta Sovyet ideolojisi üzerine belgeseller hazırlandı: “Sovyetlerin Yeniden Seçilmesine Doğru”, “Aşgabat'ta Ekim Devrimi'nin 10. Yıldönümünün Kutlanması”, “Ekim Mevsimi, Eğitim Okulundaki Dersler, Temellerin Döşenmesi Hakkında” gibi. Aşkabat'taki Lenin anıtının açılış belgeselini de bu kapsamda ele alabiliriz. Sonraki yıllarda belgesel inceleme filmleri ortaya çıktı: “Kamerayla Türkmenistan ve Buhara'da” (I. N. Loziev, 1929) “Türkmenya” (A. Vladychuk, 1929). Bu kapsamda eğitici filmlerde çekildi: “İpek”, “Pamuk”, “Astrahan Karakul”, “Salora Gülü” vb. 1930'ların başında cumhuriyete uzun metrajlı sinema da geldi.
Sinema olgusu ülkede yeni ortaya çıktığı yıllarda çekimler dışarıdan, merkezi yönetim tarafından gönderilen uzmanlar tarafından gerçekleştirildiği kaynaklardan görülmektedir. Yani, ilk yıllarda yerel uzmanların isimlerini sinema filmlerin ekiplerinde bulmak zordur. Diğer ülkelerde de olduğu gibi, 1920-1930 arasında ülke hayatında gerçekleşen yenilikler, Türkmen halkının geleneksel çalışma hayatı hakkında propaganda amaçlı belgesel filmler çekilmiştir (Малышев, 2019:6). Bu belgeseller Türkmenistan’da çalışan sinemacılarının tecrübe toplayıp, uzmanlaşmasını sağlamıştır. Belgesel filmler süreli biçimde çekilmiştir.
Ülkede çekilen ilk uzun metrajlı kurmaca filmler:
Genel olarak bu filmlerde; yeni sistem ve yöntemler çekimlerde kullanılmış içerikde ise sınıfsal çatışma konuları, dışarıdan gelen uzmanların etkisiyle ele alınmıştır. Bu filmlerin çekilmesinde Türkmen film stüdyosundaki bazı alan uzmanlarının dışında Moskova gibi merkezi şehirlerden gelen sinema ekipleri çalışmıştır. Kurmaca filmlerin dışında belgesel özellikteki filmler yerli olarak çalışan sinema uzmanları ve kısa süreli olarak gelen uzmanlar tarafından hazırlanmıştır.
Yukarıda belirtildiği gibi 1929'da Vladychuk, kollektifleştirme yıllarında pamuk için verilen mücadeleyi konu alan ilk belgesel filmi "Beyaz Altın"ı çekti. Özel bir propaganda grubu bunu köylerde konferanslar eşliğinde gösterdi. Cumhuriyetin yaşamını, kolektif çiftliklerin oluşumunu, kuraklık ve çekirgeyle mücadeleyi, petrol arayışlarını, Karakum Çölü'nde kükürt fabrikasının inşasını anlatan ilk uzun metrajlı filmler: “Yapamazsın”, “Unutun” (Dmitry Poznansky, 1931), “Çölde İlk” (Mikhail Bystritsky, 1932), "Yedi Kalp"’dir (Nikolai Tikhonov, 1935). Belgesel filmlerini iki ayrı özellikte ele alabiliriz: genel olarak her yerde belgesel film olarak kabul edilen özellikteki herhangi bir özel konunun etrafında geliştirilmiş belgesel filmler; diğer yönü ise süreli olarak çekilen propaganda amaçlı haber filmleri gibi hazırlanan, ülkede olan neredeyse bütün yeni olaylar, etkinlikler, yeni başlangıçları içeren “Sovetskiy Türkmenistan” sinema dergisinin filmleri. Sinema sözlükte verilen yazılara göre, 1970’lerde yılda 28 haber film hazırlanmıştır (Юткевич, 1970:682). Bu sinema derginin filmleri 1936 yılında çıkmaya başlamıştır. Sesli, dili Türkmence ve Rusça.
Türkmen sinemacılığında önemli bir dönüm noktası Ledashchev’in çektiği “Geri Döneceğim” filmiydi (Alexander Ledashchev, 1935). Film, Türkmen şair Oraz Taşnazarov'un "Emekçi" şiirinden uyarlanmıştır. Kulkishi Kulmuradov, S. Murad, Ashir Milyaev gibi ilk ulusal sinema oyuncuları da bu sayede ortaya çıktı. 1930'lu yılların ikinci yarısında askeri-yurtsever temalı filmler yapıldı: “Umbar” (Alexander Makovsky, 1937), “Sovyet Vatanseverleri" (Grigory Lomidze, 1939) ve diğerleri. Bu dönemde Nikolai Tikhonov şu filmleri yönetti: "Sumbar Vadisi İnsanlar " (1938), " Hayatın Bedeli " (1940). Bunların yanında “Dursun” filmi (Evgeniy Ivanov-Barkov, 1940) dikkate değer bir fenomen haline geldi. Bir Türkmen kadınının manevi kurtuluşunu anlatan bir filmdi. Evgeny Ivanov-Barkov, sinema tutkunu insanları etrafında topluyor: filmlerinin setinde eğitim gören ilk ulusal aktörler, yönetmenler, sanatçılar ve kameramanlar kadrosu burada yer buluyordu. Türkmen sinemasının kökeninde genel olarak pek çok milletten yönetmen, kameraman ve oyuncular yer alıyordu. 1938 yılında Aşkabat Film Fabrikası, Aşkabat Film Stüdyosu olarak yeniden adlandırıldı.
1930’larda Türkmen film stüdyosunun bazında bir yılda bir ya da iki, yılda bir kurmaca film çekiliyorken; savaş, deprem olaylarından sonra, durum iyileştikten sonra 1970’lerde bir yılda 2 kurmaca film, 28-30 belgesel özellikteki filmler çekilerek, gösterime sunulmuştur. Bunun dışında ülkede Sovyet ülkelerinin filmlerinin, diğer yabancı filmlern Türkmenceye çevrilerek dublaj yapılmasına önem verilmiştir. Türkmen Film’de özel dublaj stüdyosu yapılandırılmıştır, dublaj uzmanları Moskova’dan getirilmiştir. Seslendirmeyi Türkmenistanlı tiyatro oyuncuları gerçekleştirmiştir.
Sinema filmlerindeki oyuncular ise ilk yıllarda Moskova’dan, diğer komşu ülkelerden çağrılmıştır. Zamanla yerel oyuncular onların yerini almıştır. 1934 yılında Türkmenfilm stüdyosu ilk sesli filmlerin yapımına başladı. Yazar Oraz Tachnazarov'un "Çiftçi" şiirinden uyarlanan, 1936 yılında gösterime giren "Geri Döneceğim" filmi, Türkmen sesli ilk uzun metrajlı film oldu. Bu, Türkmen sinemasının gelişiminin başlangıcı anlamına geliyordu ve kısa sürede, geçen yüzyılın ortalarında ünlü olan sinema dünyasından ünlü sanatçılar ortaya çıktı. Bu sanatçılar Türkmen sinemasının ağır kervanı içinde yer alan sanatçılardır. Bunların arasında; Altı Garlıyev, Bazar Amanov, Aman Gulmammedov, kız kardeşler Surai ve Sona Muradov, Sabir Ataeva, Sary Garryeva, Baba Annanov'u sayabiliriz. Daha sonra film dünyasının ünlü aktörleri ortaya çıktı. Türkmen sinemasının oluşumuna ve gelişimine değerli katkılarda bulunan Altı Garlıyev, ilk olarak “Sınır Muhafızları” ve “Dursun” adlı uzun metrajlı filmlerde rol aldı. Aktörler A. Garlyev ve N. Alisova, “Dursun” adlı uzun metrajlı film nedeniyle Devlet Ödülü'ne layık görüldü. O yıllarda Türkmen sinemasına yönetmenler I. Saburov, Kh. Agakhanov, sanatçılar A. Gulmammedov, S. Myradova, B. Amanov, G. Khojaev gibi genç yetenekler geldi.
1937 yılında bütün Sovyetlerde gerçekleşen “Repressiya” olgusuna maalesef Türkmenistan’ın sinema alanında çalışan uzmanları da uğramıştır. Hapse atılıp, sonra kurşuna dizilen sinema uzmanlarının filmleri uzun yıllar boyunca gösterimden kaldırılmış, filmlerdeki yazılarda isimleri silinmiştir.
İkinci Dünya savaşı sırasında Türkmen sinemacıları savaş, mücadele konularına ağırlık vererek belgesel kayıtlar/filmler üzerinde yoğunlaşmıştır. Kiyev sinema stüdyosu Aşgabat’a tahliye edilmiştir, sinema stüdyosunun uzmanları çalışmalarına “Türkmenfilm” sinema stüdyosu bazında devam etmişler ve uzun metrajlı kurmaca filmlerini çekmişlerdir (Степанская, 2018:449-450). Kiyev Sinema Stüdyosu ile Türkmenfilm stüdyosuna bir sürü ünlü, tecrübeli film yönetmenleri, kameramanlar, oyuncular gelerek çalışmalarını devam ettirmişlerdir. Türkmenfilm stüdyosunun uzmanları onlarla birlikte çalışarak tecrübe alışverişi yapmış ve bu bağlantı yıllar boyunca sürmüştür. “Çelik Nasıl Temperlendi” (Mark Donskoy, 1942), “Ukrayna Bozkırlarındaki Partizanlar” (Igor Savchenko, 1943), “Gökkuşağı” (Mark Donskoy, 1944), “Sihirli Kristal” (Mered Atakhanov) gibi filmler bu birlikteliğin sonucudur. Ortak filmler, çekimlere katılan Türkmen sinemacılar için pratik bir deneyim okulu haline geldi. Her iki stüdyonun film yapımcıları da birlikte Aksiyon Filmi Koleksiyonları ürettiler
Savaştan sonra Türkmenfilm kendi kurmaca filmini 1948 yılında gösterime sokmuştur. Uluslararası dostluk, aşk hikayelerini içeren “Dalekaya Nevesta” (Uzaktan Gelen Gelin) isimli bu müzikal komedi başarılı film olarak değerlendirilmiştir.
1948 yılında Türkmenistan’ın başkenti Aşhabat’ta büyük depremin sonucunda, şehirdeki neredeyse bütün binalarla birlikte “Türkmenfilm” stüdyosu da yıkılmış ve uzun bir süre stüdyonun film üretimi aksamıştır. Savaş sonrası yıllar Türkmen sineması için de zor geçmiştir. Savaş gençlerin sinemaya akınını kesintiye uğrattı; stüdyoda çalışmaya başlayanların çoğu cepheden geri dönmedi. Sadece haber filmleri ve belgeseller yapılmaya devam edildi, bunlar başka film stüdyolarında işlendi. Askerlerin barışçıl emeğe dönüşünün anlatıldığı müzikal komedi biçimindeki “Uzak Gelin” (Evgeniy Ivanov-Barkov, 1948) filminden sonra, bir sonraki uzun metrajlı film ancak 1955'te gösterime girdi. Bu Rafail Perelshtein'in " Çobanın Oğlu " filmi.
1948-1953 yılları arasında Türkmenistan’daki sinema uzmanları belgesel filmler/kayıtlar üzerinde çalışmışlardır. Sovyetler Birliği’nin diğer ülkelerinde çekilen filmleri göstermek için Türkmen diline çevirerek bu filmlerin dublajı komşu Taşkent, Alma-Ata, Bakü gibi şehirlere gidilerek yapılmıştır. 1953 yılında “Türkmenfilm” Stüdyosunu yeniden yapılandırma kararı alınmış, 1960 yılında stüdyonun üretim stüdyoları, atölyeleri tamamlanmıştır. 1950’li yıllar boyunca farklı türde filmlerin çekildiği literatürde gözükmekle beraber, bu sürede ön plana “sovyet vatandaşı, onun gelişmesi, karakterinin güçlenmesi, onun çevresi, toplum, meslektaşları, ailesi ile ilişkileri” öne çıktığı (Malışev, 2019, 13-14) belirtilirken, yaratıcılık, sanat konusunda çok ileri çıkan, başarılı filmler olmadığı yazarlar tarafından dile getirilmektedir (Stepanskaya, 2018, 453). 1950’lerde Türkmenistan gençleri farklı alanlarda eğitim için Moskova’ya gönderilmiş, bu alanların arasında sinema da olmuştur, Türkmenistan’ın gençleri VGİK’te (Ulusal Sinema Enstitüsü) sinema sanatının kurallarını öğrenmeye başlamıştır (Малышев, 2019:13). 50'li yılların filmleri düşük kalitedeydi: “Eski Ashir'in Kurnazlığı” (Rafail Perelshtein, 1956), “Aile Onuru” (Ivan Mutanov, 1957), “Özel Görev” (Evgeniy Ivanov-Barkov ve Altı Garlıyev, 1958), “İlk Sınav” (Khangeldy Agakhanov ve P. Syrov, 1959), “Aina” (Altı Garlıyev ve V. Ivanov, 1959). Bu eğilimler, Türkmenistan Komünist Partisi Merkez Komitesi'nin “Türkmenfilm'in Faaliyetlerindeki Büyük Eksiklikler Hakkında” (1961) kararında eleştirel bir şekilde değerlendirilmiştir. 1958 yılında Aşkabat Film Stüdyosu'nun adı Türkmenfilm olarak değiştirildi.
1960'ların başında VGIK'in Türkmenistan’a dönen ilk mezunları Bulat Mansurov, sektörde ilk olarak kameramanlık yapan Khodzhakuli Narliev, Mukhamed Soyunkhanov, Kakov Orazsakhatov, Yazgeldy Seyidov, Kurban Yaskhanov’dur. Bu yetenekli kişilerin gelişiyle Türkmen sinemasında yeni bir aşama başladı. Pek çok uzman ve eleştirmenin ulusal Türkmen sinemasının en parlak dönemi olarak adlandırdığı dönem 1960'lardı. 1963 yılında Türkmen SSC Görüntü Yönetmenleri Birliği kuruldu. Diğer ülkelerden ve birlik cumhuriyetlerinden gelen filmlerle festivaller ve film haftaları düzenlendi.
Yönetmen Bulat Mansurov'un parlak yeteneği sayesinde 1963 yılında yerli sinemanın önemli filmi “Rekabet” çekildi. B. Mansurov mezuniyet çalışması olan ilk filminde Türkmen geleneklerinde önemli olan ahlaki ilkeleri insanlık ilkeleriyle birleştirerek bir eser ortaya koymuştu. Bu filmin müzikleri ünlü besteci Nuri Halmammedov tarafından yazılmıştır. 1965 yılında, Magtymguly Berdy Kerbabaev'in adını taşıyan devlet ödülü sahibi Türkmenistan halk yazarının romanından uyarlanan aynı adlı “Kararlı Adım” filmi seyirciye sunuldu. Filmin yönetmeni Altı Garlıyev olup, müziği ünlü besteci Nuri Halmammedov tarafından yazılmıştır. Artyk'i Türkmenistan Halk Sanatçısı Baba Annanov, Aina'yı Zhanna Smelyanskaya, Artyk'in annesini ise Ogulgurban Durdyev canlandırıyordu. “Kararlı Adım” filminde Aydogdy Gurbanov, Artyk'in şarkısını ve Aina'nın Guldzhan Khummedova şarkısını seslendirerek Türkmen müzik sanatı tarihine isimlerini yazdırdı. Seyirci tarafından büyük beğeni toplayan bu ünlü film, 1966 yılında Magtymguly'nin adını taşıyan Devlet Ödülü'nü aldı. Film, yirminci yüzyılın ilk yarısında Türkmen halkının siyasi, sosyo-ekonomik durumunu sanatsal ve ikna edici bir şekilde anlatmıştır.
1969 yılında yönetmen Ovluyaguly Kulyev, Türkmen televizyonunun Türkmentelefilm stüdyosunda “Kechpelek” adlı uzun metrajlı filminin çekimlerine başladı. Efsaneye dayanan bu filmin konusuna müziğin kaderi de işlenmiştir.
Uzun metrajlı film “Kyarizniki”, Türkmenfilm film stüdyosuna ve yaratıcı ekibine büyük bir onur ve popülerlik kazandırdı. Eski Sovyetler Birliği'nin her yerinde gösterilen bu film birçok ödül aldı. 1979'da Erivan'da düzenlenen All-Union Film Festivali'nde Elvira Kulieva, filmin ana karakteri Maral rolündeki performansıyla "En İyi Kadın Oyuncu" ödülüne layık görüldü. 1980 yılında Duşanbe'de düzenlenen All-Union Festivali'nde bu film “En İyi Sanatsal Tasarım Çözümü” diplomasına layık görüldü. Bu ödül öncelikle görüntü yönetmeni Ovez Velmuradov'un becerisini ortaya koydu.
Bulat Mansurov ve kameraman Khojakuli Narliyev, Türkmen ve Sovyet sineması için dönüm noktası niteliğinde filmler üretiyordu: “Rekabet” (1963), “Susuzluğu Gidermek” (1966) ve “Köle” (1968) gibi. Bu yılların diğer önemli filmleri: “Horoz” (Khangeldy Agakhanov ve G. Zeleransky, 1965), “Belirleyici Adım” (Altı Garlıyev, 1965), “Çöl” (Eduard Khachaturov, 1966), “Yanan Van Yolu” (Mered Atakhanov, 1967), “Makhtumkuli” (Altı Garlıyev, 1968) oldu.
1960’larda yeni kuşak sinema eğitimi görmüş yerel uzmanların gelmesinin ülkenin sinemasını olumlu etkilediğini söylemiştik. Mansurov B., Narliev H, Artıkov A., Seyidov Y., Kurbanklıçev M., Orazsahatov K. gibi sinema uzmanları gelmiş, bunun dışında senaryo stüdyosunun etrafında gazetecilerden, yazarlardan, ressamlardan, bestecilerden entellektüeller grubu oluşmuş, yaratıcılık süreçlerinde yeni yaklaşımlar sergilenmiş bunun neticesinde Türkmen sineması yeni ve başarılı bir döneme girmiştir (Stepanskaya, 2018: 454). 1964 yılında Türkmen yazarı Sarıhanov N. yaratan “Şükür Bahşi” adlı öyküsünün uyarlaması olan Türkmen kökenli film yönetmeni Mansurov B. tarafından çekilen “Sostyazanie” (Yarışma) filmi Orta Asya sinema filmlerinin katıldığı festivalde baş ödülü kazanmış ve uzmanların dikkatini Türkmen sinemasına çekmiştir. Bu süreden sonra artık Türkmen ulusal sineması hakkında söz edilmeye başlanmıştır. Çünkü diğer Sovyet ülkelerinde olduğu gibi Türkmen kültürünü, gerçeğini bilen, anlayan yerel uzmanları aktüel sorunları anlayabilen sinema dilinde filmler çekilmeye başlamışlardır. Yönetmen Mansurov’un dışında Hodjakuli Narliyev de başarılı filmler çekmiştir. Onun “Nevesta” (çev. Gelin) 1971 filmi savaş konusunu farklı bir açıdan ele almıştır. Sanatsal film olarak değerlendirilen bu film ülkenin ve yurtdışı uzmanlarının olumlu değerlendirmesine laik görülmüştür ve sinema festivallerinde ödülleri kazanmıştır. Bu yıllar Narliyev’in yıldızı parladığı yıllardır. Narliyev 1990 yılında Cengiz Aytmatov’un “Gün Olur Asra Bedel” eserinden esinlenerek “Mankurt” kurmaca filmini çekmiştir, bu film yönetmenin Sovyetler Birliği dağılmadan önce çektiği son filmlerden olmuştur.
1970'lerin başında, yönetmen olarak Khojakuli Narliev ünlü "Kayın Kızı" (1971) filmini çekti. Bu on yılın diğer önemli filmleri: “Yaramaz Kardeşler” (Kakov Orazsakhatov ve Khayit Yakubov, 1972), “Eşekli Çocuk” (Halmamed Kakabaev, 1973), “Mukam'ın Sırları” (Altı Garlıyev, 1973), “Bir Kadın Olduğunda” Atı Eyerliyor” (Khojakuli Narliev, 1974), “Altın Rengi” (Halmamed Kakabaev, 1974), “Kara Karavan” (Yuri Boretsky, 1975), “Varis” (Kakov Orazsakhatov, 1975), “Söylemeyi Bil Hayır!" "(Khojakuli Narliev, 1976), " Whiteout " (Khojadurdy Narliev, 1977), " Bir Atın Kaçırılması " (Khalmamed Kakabaev, 1978) dir.
1975 yılında ilk Türkmen animasyon filmi “Bevendzhik” çekildi, ardından “Zavallı Adam ve Açgözlü Bai”, “Sihirli Halı”, yazar Medzhek Charyev ortaya çıktı.
Sonraki on yılın başlangıcında “Cemal Ağacı” (Khojakuli Narliev, 1980), “Babam Döndüğünde” (Halmamed Kakabaev, 1981), “Sabah Atlıları” (Mered Atakhanov ve Khojadurdy Narliev, 1981) gibi filmler damgasını vurdu. “Yaşlı Adam ve Kız” (Khojadurdy Narliev, 1981), “Kara-Kumy, gölgede 45°” (Khojakuli Narliev 1982) filmleri yer aldı.
Genel olarak, 1929'dan 1963'e kadar olan dönemde Türkmenistan’da 24 uzun metrajlı film çekildi ve sonraki 20 yıl içinde, 1980'lerin başına kadar 50 uzun metrajlı film tamamlandı. 1988'de Türkiye'de, 1990'da da SSCB'de Sovyet-Türk-Libya ortak filmi “Mankurt” (Khojadurdy Narliev) gösterime girdi. Ayrıca 1990 yılında Amerikalı yazar Washington Irving'in kısa öykülerine dayanan oryantal tadında bir fantastik film olan “Hayalet Prens” (Saparmuhammed Dzhallyev) gösterime girdi.
Türkmenistan halk sanatçısı fahri ünvanına sahip olan Rus besteci Viktor Uspenski, 4 yıllık yoğun bir çalışmanın sonucunda V. Belyayev ile birlikte 350'den fazla Türkmen türkü ve ezgilerinin kaydedildiği “Türkmen müziği” eserini yazdı. Viktor Uspenski’nin Türkmen halk müziği dünyası üzerine bu yoğun çalışmasının anısına SSCB Halk Sanatçısı usta yönetmen Altı Garlıyev, "Makamların Sırrı" sinema filmini çekti. Filmin senaryosu Türkmen ozan sanatının tutkunu Hudayberdi Durdıyev tarafından yazıldı. Filmde ilk Türkmen kadın ozanı Karkara’nın hayatı anlatılır. 1973 yılında vizyona giren “Makamların Sırrı” filmi hala seyircilerin sevgisini kazanmaya devam ediyor ve Türkmen sinemasının kilometre taşlarından biri olarak tarihi kayıtlara geçti. 1974 yılında Sovyet Cumhuriyetleri Sinema festivalinde en iyi film ödülün sahibi olan “Makamların Sırrı” filmi, katıldığı birçok uluslararası festivalden de ödül ile döndü. Makamların Sırrı’nın bu kadar sevilmesinin önemli unsurlarından biri de Türkmen bestekar Nurı Halmammedov'un bu film için bestelediği müzik. V. Uspenski’nin V. Belyayev ile beraber yazdığı iki ciltlik “Türkmen Müziği” eserinden sonra filmin popülaritesi daha da arttı. Yönetmenler Bulat Mansurov, Hodjakuli Narliyev’lerin dışında, Altı Garlıyev sinema ve tiyatro oyuncusu, yönetmen olarak Türkmen sinemasının en önemli isimleri arasındadır. Önce tiyatro oyuncusu olarak çalışmış, daha sonra ise tiyatro yönetmeni olarak çeşitli başarılara imza atmıştır. 1937 yılından sonra da sinema sektörüne geçen sanatçı, 1940 yılında çekilen “Dursun” filmi ile geniş kitlelerce tanınmaya başlamıştır. Garlıyev, 1948 yılında çekilen ve başrolünde yer aldığı “Dalekaya Nevesta” filmiyle Sovyetler Birliği genelinde tanınan bir sanatçı olmuştur. Garlıyev bir çok önemli devlet ödülüne layık görülmüştür.
Bu dönemlerden sonra bağımsızlığa kadar Türkmen filmlerinin hepsi olmasada aralarında başarılı olarak tanınan filmler çıkmıştır. Sovyetler Birliği’nde değişim getiren “Perestroyka” (1985-86) olgusu diğer cumhuriyetler gibi Türkmen sinemasını da etkilemiştir. Bu sürede Türkmen sinemasında yeni tür “sosyal/toplumsal filmler” çekilmeye başlanmıştır.
Kısa bir tarihsel süreç içerisinde Türkmen sineması gelişmeye devam ederek ulusal kültürün bir parçası haline gelmiştir. Bunlar: A. Garlyev'in “Belirleyici Adım”, B. Mansurov'un “Rekabet”, B. Abdyllaev ve L. Stepanskaya'nın “Ruh Yandı”, Kh. Kakabaev'in “Oğul”, “Evlatlık Görevi” D. Niyazov tarafından. Bu filmler uluslararası festivallerde “Kültürel ve ahlaki değerlerin yeniden canlandırılması için” ibaresi taşıyan özel sertifikalarla ödüllendiriliyordu. Uluslararası “Gümüş Hilal” festivalinde B. Abdyllaev ve L. Stepanskaya'nın “Nerede yaşadın kardeşim?!” onur ve dünya çapında tanınma ödülüne layık görüldü.
BAĞIMSIZLIK SONRASI TÜRKMEN SİNEMASI
SSCB'nin dağılmasının ardından diğer cumhuriyetlerde olduğu gibi Türkmenistan sineması da zor günler yaşadı. Devlet tarafından destek olmadığı için filmlerin üretimi durdu. Bu yıllarda ancak 1993 yılında Eduard Rejepov "Okhlamon" filmini çekti.
1990'ların sonlarında Cumhurbaşkanı Saparmurat Niyazov aniden müzik okullarını, kütüphaneleri ve tiyatroları kapatmaya başladı. Goskino tasfiye edildi, Türkmenfilm sinema stüdyosu sıkı kontrol altına alındı. Tüm sanatçılar “Ruhname” kitabından uyarlanmış filmlerden ibaret üretimler gerçekleştirdi: “Kutsal Ruhname”, “Mutluluğun Hikayesi”, “Dünyayı Keşfetmek”, “Beyaz Kuzunun Şarkısı” filmleri çekildi.
Türkmenistan’da bağımsızlıktan sonraki yirmi yıl boyunca çok az sayıda film çekildi. Üstelik 1991'den 1998'e kadar sinema filmi üretimi yavaşladı ve 1998’de Türkmenfilm stüdyosunun kapatılmasının ardından bu sanat formunun varlığı fiilen sona erdi. Kapatılma nedeni, Türkmenistan'ın eski Cumhurbaşkanı Saparmurad Niyazov'a göre sinemanın, opera ve balenin geleneksel Türkmen sanat türleri arasında olmaması ve devlet desteğine ihtiyaç duymamasıydı. Ancak, 90’ların sonlarına gelindiğinde, Saparmurat Niyazov'un atavist ve totaliter saltanatı zirveye ulaşmıştı, ülke giderek izolasyoncu hale geldi ve geleneksel folklorla hiçbir ilişkisi olmayan tüm sanat türleri sansürlendi. Film yapımcıları hükümet propagandasına katılmak zorunda kaldılar veya vatanseverlikten yoksun olmakla suçlanıp mali zorluklarla karşı karşıya kaldılar. Birçoğu (Narliev, Saparaov, Aliev ve diğerleri) Moskova’ya göç etti ve diğerleri de (Kakabaev ve diğerleri) buna uydu. Görüntü Yönetmenleri Birliği 1998'de feshedildi; Türkmenfilm stüdyosu bir veya iki yıl önce bir otoyol (veya değişken olarak bir spor stadyumu) inşa etmek için yıkıldı.
1999'da Baba Annanov'un oğlu Kerim Annanov, Niyazov'un başkanlığının son filmi olan 90 dakikalık bir benzetme sineması olan Efsane'yi yönetti; Slapke bunun Sovyet sinematografisinin güzel bir örneği olduğunu belirtti. Başarısızlığa yenik düşmeden önce barışçıl bir yaşam kurmak için oğullarının iç kavgalarını engellemeye çalışan bir baba hakkındaki filmin dağıtımı, “Mankurt’la benzerlikler taşıdığı” gerekçesiyle Başkan Niyazov tarafından yasaklandı. Bundan sonra Türkmenistan'da film üretimi neredeyse durduruldu ve ara sıra gerçekleşen sinema faaliyetleri, konsoloslukların ayarladığı film gösterimleriyle sınırlı kaldı.
2003 yılında kâğıt üzerinde faaliyet gösteren ve sadece film yapımcıları derneği statüsüne indirgenen film stüdyosu, Türkmen Televizyonu ile birleşerek "Türkmentelekinofilm" adını aldı. 2006 yılında rejim yanlısı yönetmen Kakabaev, 20 aktif uzun metrajlı film yapımcısının bulunduğunu, ancak bunların 35 mm film çekme olanağından yoksun olduğunu ileri sürdü.
Niyazov'un Aralık 2006 yılında ölümünden sonra ülkede durum değişti, televizyon formatında uzun metrajlı filmler yeniden yapılmaya başlandı. 2007 yılında bir sonraki Başkan G. Berdimuhamedov'un kararnamesi ile “Türkmenfilm” yaratıcı derneği kuruldu. Bağımsızlık Döneminde Kerim Annanov, Usman Saparov, Mukhamed Soyunkhanov, Saparmuhamed Dzhallyev, Chary Ishankuliev ve diğer yönetmenler filmlerini üretiyorlardı. Eski klasiklerin restorasyonuna başlandı ve kullanılmayan sinema salonları yenilendi. 2007 yılında film stüdyosu yeniden faaliyete geçirildi ve Oğuz Kağan'ın adı verildi; 2008 yılında Aşkabat'ta uluslararası bir film festivali düzenlendi. Film yapımına devlet himayesiyle (2010 dolaylarında) yeniden başlandı. Kerim Annanov 2009'da Sonbahar adlı kısa filmi yönetti. Ağustos 2010'da Berdimuhamedov, Türkmentelekinofilm'i dünyanın büyük film şirketleriyle iş birliği yapmaya ve Türkmenistan hakkında yeni bir film çekmeye teşvik etti. 2011'de bir 3D sinema salonu açıldı. Bunu 2012'de açılan 2 salon izledi. Aynı yıl bir 3D film de çekildi. Eski Türkmen klasikleri gibi diğer ülkelerin filmleri de 2010'lardan beri düzenli olarak gösterilmeye başlandı; devlete ait TV kanalları da bunları yayınladı.
2012 yılında Berdimuhammedov'un isteği üzerine Altın Çağ Gölü üzerinde bir film çekildi. Almatı'da düzenlenen 8. Avrasya Uluslararası Film Festivali vesilesiyle sanat yönetmeni Gulnara Abikeyeva, Türkmenistan'da film yapımının yakın zamanda yeniden başladığını, ancak bunun tarihi temalarla sınırlı olduğunu belirtti. 2013 yılında bir uzun metrajlı film çekildi. 2015 yılında Kazakistan-Türkmenistan-İran demiryolu inşaatında çalışan genç bir mühendisin hikayesini konu alan bir başka film daha çekildi.
2016 yılında filmlerin “milli” (ulusal) sayılması ve buna göre devlet adına tanıtılıp muhafaza edilmesine ilişkin parametreleri belirleyen bir yasa çıkarıldı. 2017 yılında Türkmenlerin at yetiştirmeye olan düşkünlüğünü konu alan uzun metrajlı bir film çekildi. 2020 yılında Türkmenistan'ın 25. kuruluş yıldönümünde Birleşmiş Milletler'e tüm siyasi çatışmalarda tarafsızlığının korunmasına kefil olan üç uzun metrajlı film çekildi.
2023 Ekim ayında Türkmenistan’da düzenlenen I. Uluslararası Film Festivalinde Türkmen filmi, Arkadağ'ın Şafağı'nda birinci oldu.
Yeni olarak Türkmenistan’ın uzun metrajlı filmi “Ependi” 2024 mayıs ayında ekranlarda gösterime gireceği basında yeraldı. Şu anda Oğuzhan'ın adını taşıyan Türkmenfilm Derneği görüntülerin kurgusu üzerinde çalıştığı haberlere yansıdı. Doğu şakalarının ve mizahi hikâyelerin ana karakterini konu alan film, komedide değil biyografik tarzda çekildi. Filmin yönetmeni Murat Orazov, Türkmenistan’ın tanınmış tiyatro ve sinema sanatçılarından oluşan bir kadroyu bir araya getirdi. Bunlar arasında Türkmenistan Halk Sanatçıları- Chary Seitliev, Ovez Gelenov ve diğerleri de var. Ana rol Molla Ependi, profesyonel olmayan bir oyuncu olan Kemal Orazov tarafından canlandırıldı. Oğuzhan'ın adını taşıyan Türkmenfilm Derneği temsilcileri yeni filmi "Ependi"nin Kasım 2024'te Türkmenistan'da düzenlenecek Korkut Ata Film Festivali kapsamında gösterilmesinin planlandığını basına açıkladı.
Kaynakça: